Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/892 E. 2018/1893 K. 20.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/892 Esas
KARAR NO : 2018/1893 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2016
NUMARASI : 2016/185 E., 2016/714 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ : 20/09/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin 1985 yılından beri deri kimyasalları ithalat, pazarlama ve satış İşi ile iştigal ettiğini,davacı ile davalı şirket arasında 2000 yılından başlayarak 2015 yılı ekim ayı ortalarına kadar devam eden ve davalıya ait çeşitli markalı deri kimyasalı ürünlerinin Türkiye pazarındaki satış ve pazarlaması bakımından müvekkiline distribütörlük/tek satıcılık hak ve sıfatı veren bir sözleşme ilişkisi mevcut olduğunu, bugüne kadar gelinen süreçte, taraflar arasındaki distribütörlük-tek satıcılık sözleşmesi gereğince müvekkili şirketin bu sıfatının sonucu ve gereği olarak bahse konu malların tanıtımı, satışı, Türkiye’deki pazara girmesi ve bu pazarda pay sahibi olması için oldukça ciddi ticari faaliyetler yürüttüğünü, bahse konu ürünlerin bu süreçte sadece müvekkili şirket vasıtasıyla ülkeye geldiğini ve piyasaya sürüldüğünü, Bu duruma paralel biçimde, taraflar arasındaki ticari ilişkinin karşılıklı güven ve iyi niyet çerçevesinde yürüdüğünü,hal böyle iken, 2015 yılı başlarından itibaren davalı şirket tarafından bahse konu tek satıcılık/distiribütörlük sözleşmesi ilişkisine ve hukuka açıkça aykırı biçimde, müvekkili şirketin siparişlerine cevap verilmemeye başlandığını ve sipariş edilen malların gönderilmediğini, müvekkilinin tüm yazışma ve çalışmalarına rağmen durumun değişmediğini, halihazırda davalı tarafından müvekkili şirkete gönderilen ve fakat müvekkilinin sipariş ettiği ancak davalı şirket tarafından haksız biçimde gönderilmemiş bulunan başka mallar nedeniyle atıl duruma düştüğünü, gönderilmeyen mallar nedeniyle ekonomik bir değeri oluşmadığını, ciddi miktarda malın da müvekkili şirket deposunda kaldığını,Bu nedenle de müvekkili şirketin büyük zarara uğradığını,davalı şirketin ekte listesi ve suretleri bulunan faturalardan da anlaşılacağı üzere bu malların toplam bedeli olan 152.014 Euro’yu da müvekkiline ödemek durumunda olduğunu, davalı şirketin sözleşmenin feshine yol açan işbu haksız ve hukuka aykırı eylemleri neticesinde, müvekkili şirketin önemli miktarda kâr kaybına maruz kaldığını Anılan ve resen öngörülecek gerekçelerle, müvekkil şirket ile davalı şirket arasındaki distribütörlük sözleşmesinin haklı feshi nedeniyle, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik, 285.267- Euro müşteri(portföy) tazminatı ve müvekkilinin elinde kalan malların değeri olan 152.014- Euro olmak Üzere toplam 437.281- Euro’nun davalıdan dava tarihinden itibaren işleyecek, 3095 sayılı kanun gereğince bankaların döviz mevduat hesaplarına uyguladıkları en yüksek faiz oranında faizi ile birljkte^-tahsiline, yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava ettiği görülmüştür.
Davalı vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; taraflar arasında herhangi bir yazılı sözleşme bulunmadığını ve herhangi bir şekilde taraflar arasındaki uyuşmazlıkta yetkili mahkeme yeri belirlenmemiş bulunduğu göz önüne alınarak; MÖHUK 40. Madde ve HMK 6. Madde amir hükümleri gereği söz konusu davanın görüleceği yerin, davalı Şirketin ikametgahının bulunduğu İTALYA / PISA mahkemeleri olduğunu, Mahkemenin yetkisiz olduğunu, bu nedenle davanın esasına girilmeksizin davanın usul hukuku açısından yetki bakımından reddi gerektiğini , ayrıca davacıyla davalı arasında distiribütörlük veya tek satıcılık adı altında her hangi bir sözleşme bulunmadığını , davanın haksız ve kötü niyetle açıldığını , davacı siparişi üzerine satın aldığı ve deposunda bulunan malların bedelini talep etmesinin hiç bir hukuki dayanağının bulunmadığını da belirterek davanın esastan reddini istemiştir .
Ilk derece mahkemesinin ön inceleme duruşmasında davalı tarafın yetki itirazını incelediği ve davalı şirketin İtalya’da olması ve şirket yerleşim yerinin PISA/İTALYA olduğunu da gözeterek 5718 sayılı MÖHUK 40.maddesine göre Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisini iç hukukun yer itibarıyla yetki kuralları tayin eder hükmünün yaptığı atıfla yetkiye ilişkin genel düzenleyicisi yasa olan 6100 sayılı HMK 6.maddesine dayanarak dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verdiği görülmüştür.
Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; davalı taraf ile davacı arasında 2000 yılından 2015 yılı Ekim ayına kadar sürmüş bir tek satıcılık ilişkisinin ve sözleşmesinin bulunduğunu, bu tür sözleşmelerin yazılı olma zorunluluğunun da bulunmadığını, yetki itirazının mahkemece değerlendirilirken davacıya akdi ilişkinin varlığının ispat imkanının tanınması gerektiğini, akdi ilişkinin varlığının saptanması halinde ise HMK 10.maddenin uygulanabileceğini, somut davada sözleşmenin ifa yeri mahkemesi İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davalı vekilinin TBK 89/1 maddesi doğrultusunda itirazının somut olaya uymadığını, müvekkilinin alacaklı konumunda olduğunu, ifa yerinin de müvekkili şirketin merkezinin bulunduğu yer olduğunu, yetki itirazının reddinin gerekli ve zorunlu olduğunu, kararın bozulması gerektiğini, ayrıca kararın doğru olduğu düşünülse dahi dava yetkisizlik gerekçesiyle usulden reddedildiğinden davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini, 2016 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 7/1 ” Görevsizlik veya yetkisizlik nedeniyle dava dilekçesinin reddine, davanın nakline veya davanın açılmamış sayılmasına ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar karar verilmesi durumunda Tarifede yazılı ücretin yarısına, ön ince¬leme tutanağı imzalandıktan sonra karar verilmesi durumun¬da tamamına hükmolunur. Şu kadar ki, davanın görüldüğü mahkemeye göre hükmolunacak avukatlık ücreti, Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçemez” maddesine göre ücretin miktarının 1.800 TL iken yerel mahkemece nisbi ücret hükmedilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, kararın kaldırılmasını talep ettiklerini beyan ettiği görülmüştür.
İlk derece mahkemesinin kararına dayanak yaptığı MÖHUK 40.maddede “Türk Mahkemelerinin milletlerarası yetkisini iç hukukun yer itibarıyla yetki kuralları tayin eder.” hükmü düzenlenmiştir.
İlk derece mahkemesinin kararına dayanak yaptığı HMK 6/1 maddesinde “Genel yetkili mahkeme davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir.” hükmü düzenlenmiştir.
GEREKÇE:
İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 30/11/2016 tarihli 2016/185 esas 2016/714 karar sayılı ilamıyla davalı yanın İtalyan menşeili şirket olması nedeniyle 5718 sayılı MÖHUK 40.maddeyi yollamasıyla HMK 6.Madde çerçevesinde dava dilekçesinin yetki yönünden reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinaf dilekçesinde ticari kayıtlar incelenerek taraflar arasında tek satıcılık distribütörlük yönünde anlaşma bulunduğunun anlaşılabileceğini, sözleşmenin ifa yerinin mahkemenin yetki çevresinde bulunduğunu, sözleşmeden kaynaklı tazminat davalarının tazminat alacaklısının ikame yerinde açılabileceğini, ayrıca karar tarihinde yürürlükte olan …Ü.T’nin 7/1 maddesi gereğince maktu vekalet ücreti tayin etmek gerekirken nisbi vekalet ücretine hükmedildiği gerekçesiyle yerel mahkeme kararının kaldırılmasını talep ettiği anlaşılmıştır.
Davalı şirketin İtalyan menşeili olduğu göz önüne alınarak uyuşmazlığın çözümünde Türk Mahkemeleri’nin milletler arası yetkisinin bulunup bulunmadığının tespitinde MÖHUK 40.madde gereğince iç hukukun yer itibarıyla yetki kurallarının incelenmesi gerektiği tespit edilmiştir.
Davacı vekilinin taraflar arasında 2000 yılından 2015 yılı Ekim ayı ortalarına kadar devam eden distribütörlük/ tek satıcılık anlaşması bulunduğunu, anlaşmanın haklı nedenle feshi nedeniyle müşteri (portföy) tazminatı ve elinde kalan malların değerini talep ettiklerini beyan ettiği, davalı vekilinin ise taraflar arasında herhangi bir yazılı sözleşme bulunmadığını, distribütörlük/ tek satıcılık anlaşması da bulunmadığını beyan ettiği anlaşılmışsa da davalı vekilinin cevap dilekçesinde ticari ilişkiyi kabul ettiği, davacının müvekkilinden satın aldığı ürünleri Türkiye pazarında satabilmek pazarlayabilmek için müvekkilinin markasını da kullanarak pazarlama faaliyetinde bulunduğunu beyan ettiği anlaşılmıştır.
Yargıtay Genel Kurulu’nun 13/03/2014 tarihli 2013/11-630 esas 2014/332 karar sayılı kararında da belirtildiği üzere sözleşmenin feshi nedeniyle tazminat alacağının para borcunun ifasına yönelik olduğu, TBK 89.madde gereğince alacaklının ödeme zamanında ikamet ettiği yerde ödenmesi gerektiği, HMK 10.madde gereğince davacının kendi ikamet adresinde dava açmasında usulsüzlük bulunmadığı görüşü Dairemizce de benimsenerek davalının taraflar arasındaki ticari ilişki bulunduğuna dair beyanı da göz önüne alınmak suretiyle, MÖHUK 40.maddenin atfı gereğince, TBK 89 ve HMK 10.madde hükümleri göz önüne alınarak davacı tazminat alacaklısının ikamet adresinde dava açabileceği kanaatine varılarak istinaf talebinin kabulüne, ilk derece mahkemesinin dava dilekçesinin yetki yönünden reddi kararının kaldırılmasına karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
KARAR:
İstinaf talebinin KABULÜNE, İstanbul Anadolu 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin
30/11/2016 gün ve 2016/185 E., 2016/714 K. Sayılı kararının KALDIRILMASINA, dosyanın esas hakkında yargılama yapılmak üzere mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE,
Peşin harcın talebi halinde yatırana iadesine,
İstinaf yargılama giderlerinin verilecek nihai kararda değerlendirilmesine,
İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından istinaf aşaması için ayrıca avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi. 20/09/2018