Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/877 E. 2018/49 K. 18.01.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/877 Esas
KARAR NO : 2018/49
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 17/11/2016
NUMARASI : 2014/1560 2016/825
DAVANIN KONUSU : Alacak (ödenen sigortatazminatının rücuen tahsili )
KARAR TARİHİ : 18/01/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, müvekkilinin kasko poliçesini düzenlediği araçla davalı şirketin zorunlu mali mesuliyet sigortasını yaptığı aracın 12/08/2011 tarihinde çarpışmak suretiyle kaza meydana geldiğini, kaza nedeniyle müvekkilinin sigortalısına Şanlıurfa 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/770 Esas, 2013/172 Karar sayılı ilamı doğrultusunda ödeme yaptığını, kazada karşı taraftaki araç sürücüsünün %30 oranında kusurlu bulunduğunun anlaşıldığını, bu nedenle ödedikleri tutarın %30 ‘una tekabül eden kısmı olan 1.703,70 TL’nin davalı şirkete başvuru tarihi olan 28/08/2014 ‘den itibaren ticari faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, davanın TTK’nun 1472.maddesi uyarınca halefiyete dayalı olarak açıldığını, olayda KTK’nun 109/4 maddesinin tatbik imkanının bulunmadığını, alacağın zamanaşımına uğradığını, zira kazanın 12/08/2011’de meydana gelip, dava tarihi olan 12/08/2013’de zamanaşımının dolduğunu, davanın ise 23/10/2014 ‘de açıldığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI:
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre, davacının borcun tamamını ödediği, zarar verenlerden herhangi birisinin zarar görene ödemede bulunmasının ardından şartları varsa diğer zarar verene rücu etme imkanı olup olmadığı söz konusu olduğundan 2 yıllık zamanaşımı esas alındığından, dava 2014 yılı açılmış olmakla zamanaşımı itirazlarının yerinde olmadığı, yargılama sürcesinin devam ettiği ve kararın Yargıtay aşamasının da değerlendirildiği, bu sebeple tarafların yargılamanın sonucunu bekleyerek rücu hakkının dolmasından sonra dava açma hakkının gerekliliği olduğu, bu itibarla bilirkişi raporlarındaki zamanaşımı değerlendirmesinin yerinde olmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, davalının kusuruna isabet eden 1.703,70 TL’nin ticari faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davalı vekili, davacının dayandığı KTK 109/4 maddesinin davada tatbik imkanının bulunmadığını, zira davacı sigorta şirketinin zarar veren niteliğindeki tazminat yükümlüsü olmadığından bu maddenin uygulanamayacağını ve sigortalısının zamanaşımı süresine tabi olacağı, buna göre KTK 109/1 maddesinde öngörülen 2 yıllık süre dikkate alındığında 12/08/2013 tarihi itibariyle talebin zamanaşımına uğradığını, Yargıtay 11.HD ve 17.HD’lerinin kararlarının da bu yönde olduğunu bildirmiştir.
DELİLLER:
Kaza tespit tutanağına göre, kaza 12/08/2011 tarihinde meydana gelmiştir.
Şanlıurfa 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/770 Esas , 2013/172 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının …(davacı şirketin sigortalısı) , davalının ise …A.Ş olduğu, davacının aracını sigortalayan, davalı kasko şirketine karşı hasar nedeniyle ödeme yaptığını iddia ederek 7.000 TL ‘nin ödemesini talep ettiği, yargılama sonunda davacının aracında meydana gelen 5.679,05 TL tazminatın 25/08/2011 temerrüt tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verildiği , kararın Yargıtay 17.HD tarafından 07/11/2013 tarihinde onandığı, davacının işbu mahkeme ilamını Şanlıurfa… İcra Müdürlüğü’nün.. esas sayılı dosyasında takibe koyduğu ve davalı … . Sigorta A.Ş’nin de 30/04/2013 tarihinde icra dosyasına ödeme yaptığı görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan 12/11/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davanın KTK’nu 109/1 maddesinde öngörülen 2 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı, mahkemenin davanın zamanaşımına uğramadığını kabul etmesi halinde ise 1.703,70 TL ‘nin davalıdan tahsili gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, davacı sigorta şirketinin kasko poliçesi ile sigortalanmış olan aracın karıştığı kaza sonucu araç malikine mahkeme kararı ile yaptığı ödemeden karşı araç sürücüsünün % 30 kusur oranına isabet eden 1.703,70 TL’nin aracın mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olduğu davalı sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkindir
Dava TTK’nun 1472/1 maddesine göre açılan rücu davası olup söz konusu hükme göre sigortacı, sigorta tazminatını ödediğinden hukuken sigortalının yerine geçer, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlu olarak karşı dava hakkı varsa bu hak tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal eder.
Davalı, davacının sigortalısının yerine geçerek bu davayı halifiyet esasına göre açması nedeniyle, sigortalısının zamanaşımı süresi ve başlangıç tarihine tabi olduğunu ve zaman aşımı başlangıcının ödemenin yapılmış olduğu 30/04/2013 tarihinde değil kazanın meydana geldiği 12/08/2011 tarihinde başlatılması gerektiğini savunmuştur.
KTK’nun 109/1.maddesine göre “Motorlu araç kazalarından doğan maddi zararların tazminine ilişkin talepler, zarar görenin, zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten başlayarak iki yıl ve herhalde, kaza gününden başlayarak on yıl içinde zamanaşımına uğrar.”
Tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları ise aynı maddenin 4.fıkrası gereğince, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zaman aşımına uğrar ve diğer hususlarda genel hükümler uygulanır.
Sigortacı, sigorta poliçesi kapsamında tazminat yükümlüsü olduğundan belirtilen hüküm kendisini de kapsadığından rücu dava zaman aşımının ödeme tarihinde yürümeye başlayacağı açık olduğu gibi genel hükümlere göre de çözüm aynıdır. TBK’nın 72.maddesine göre, “Tazminat istemi zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünün öğrendiği tarihten başlayarak 2 yılın ve her halde fiilin işlendiği tarihten başlayarak 10 yılı geçmesi ile zaman aşımına uğrar.”, 73.maddeye göre ise ” Rücu istemi tazminatın tamamının ödendiği ve birlikte sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten başlayarak 2 yılın ve her halde tazminatın tamamının ödendiği tarihten başlayarak 10 yılı geçmesi ile zaman aşımına uğrar.”
Her iki yasadaki düzenleme paralel olup zarar görenin açacağı tazminat davası ile tazminat sorumlularının rücu davalarında zaman aşımı başlangıcı farklı düzenlenmiştir.
Dava konusu olayda, dava dışı ….’ün eldeki davanın davacısı sigorta şirketine karşı 09/12/2011 tarihinde açtığı tazminat davası sonucunda 5.679,00 TL’nin avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Söz konusu davada sigorta şirketi, kazaya karışan aracın kaza sırasında kiralık araç olarak kullanıldığının tespit edildiğini, araçlar üzerindeki hasarlı kısımlar ile olay yeri ile fiziki olarak örtüşmediği, kazanın oluşuna göre hasarın karşı araçta olması gerekirken, anlaşma tutanağı üzerinde kaza farklı anlatılarak … plakalı aracın kasko poliçesi olmaması nedeniyle sigorta şirketinden haksız kazanç elde etmek için kaza anlaşma tutanağı düzenlendiği kanaatine varıldığı için poliçe şartlarının ihlal edilmesi nedeniyle söz konusu kasko poliçesi kapsamında sigortalıya hasar tazminat ödemesi yapılmadığını, ayrıca hasar bedelinin fahiş olduğunu savunmuştur.
Davacı, diğer dava da rizikonun poliçe kapsamında kalmadığı düşüncesi ile ödeme yapılmadığını savunmuştur. Rizikonun poliçe kapsamında kalıp kalmadığı ise, mahkeme kararı ile belirlenmiş ve söz konusu karar icraya konulunca da ödemeyi yapan davacı sigorta şirketi bu davayı açmıştır.
Zararın meydana gelmesi rücu zamanaşımının işlemesi için yeterli olmayıp, KTK’nun 109/4.maddesi gereğince rücu hakkı “sigortacının tüm yükümlülüklerini yerine getirdiği andan itibaren doğduğundan zaman aşımının da bu anda yürümeye başlaması asıldır. “
Bir ödemeninin yapılmış olması rücu davasında dava şartıdır. Sigorta şirketi kaza sonucu oluşan her zarardan değil, sigorta poliçe kapsamında doğan zarardan ve ayrıca risk gerçekleştikten sonra da sigorta ettirenin sigortacının haklarını düzenleyen TTKnun1445/5 maddesi ile devamındaki maddelerde öngörülen kıstaslara sigortalının uyması kaydı ile mümkün olduğundan ve bu konuda uyuşmazlık bulunması durumunda sorumluluk mahkeme kararı ile belirleneceğinden dava sonuçlanmadan sigortacı tazminatı ödemeye zorlanamaz. TTK 109/4 maddede belirtilen tazminat yükümlülüğünü yerine getirmesi davanın sonucuna bağlı olmakla bu yükümlülüğün henüz doğmadığı bir aşamada aleyhine zaman aşımının yürütülmesi sigorta şirketlerinin rücu hakkını ortadan kaldırıcı sonuçlar getireceği açıktır. Bu sakıncası nedeniyle de zarar gören ile rücu hakkı bulunanlar için zaman aşımı KTK 109. Maddesinde farklı fıkralarda ve farklı koşullara bağlı olarak öngörülmüştür.
TTK’nun 1472.maddesi ile kast edilen halifiyet durumu da zaten sigortacının, sigorta tazminatını ödedikten sonra sahip olacağı hak ve yükümlülüklere ilişkin olup zaman aşımı özel madde ile ayriyeten düzenlendiğinden yorumla bu madde kapsamına dahil edilmesi mümkün değildir.
Maddeden de açıkça anlaşılacağı üzere, sigortacının sigortalının yerine geçerek ona halef olması sigorta tazminatının ödemesinden sonra başlar. Rücu zamanaşımı başlangıcı ise, hem TBK’nın 73.maddesi hemde KTK’nın 109/4.maddesi gereğince, sigortalı için ön görülen zamanaşımından ayrı olarak düzenlenmiştir. çünkü; kazanın meydana gelmesi ve zararın oluşması sigortalının sigortacıya başvurma hakkı vermesi gerçekleşen rizikonun poliçe kapsamında kaldığının belirlenmesi ile mümkün olup, sigorta şirketi rizikonun poliçe kapsamında kalmadığını düşünüyorsa tazminatı ödememe hakkı vardır. Bu durum da sigortalı açacağı açacağı davada rizikonun poliçe kapsamında kaldığını ispat etmesi gerekir. Dolayısıyla da, rücu davasında zamanaşımının kaza tarihinde başlatılması ihtilaflı olan durumlar bakımından sigorta şirketinin rücu hakkı ortadan kalkmış olacaktır.
Açıklanan gerekçe ile mahkeme kararı yerinde olduğundan istinaf talebinin reddine, üye …’nın muhalefetiyle oyçokluğuyla karar verilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
Alınması gereken 116,38 TL harçtan, peşin alınan 29,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 87,18 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, Üye Hakim … (…)’nın muhalefetiyle oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.18/01/2018
KARŞI OY:
Dava, 6102 Sayılı TTK’nun 1472.maddesi uyarınca açılan rücu davasıdır. Somut olayda dava dışı sigorta ettiren işbu davanın davacısına karşı açtığı dava sonunda mahkeme ilamını icraya koymuş, icra aşamasında iken davacı tarafından dava dışı sigortalısına ödeme yapılmış olup işbu davada davacı, dava dışı sigortalısına ödediği bedelin, davalının sigortalısının kusuru oranında davalıya rücu isteminde bulunmuştur. Uyuşmazlık dava konusu talebin zamanaşımına uğrayıp uğramadığına ilişkindir. Sigortacı tarafından açılan halefiyete dayalı rücu davasının tabi olacağı zamanaşımı süresi ve bu sürenin başlangıç tarihi bakımından gerek doktrinde gerekse Yargıtay kararları arasında başlangıçta farklı görüşler ileri sürülüp kabul edilmiş ise de, uygulamada ortaya çıkan farklı görüşler Yargıtay’ın 17/01/1972 gün ve E.1970/2, K.1972/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile giderilmiştir. Bu içtihada göre sigortacının açtığı davanın tabi olduğu zamanaşımı, sigorta tazminatı ödeyen sigortacının zarara sebebiyet veren aleyhine sigorta ettirenin aynı şahıs aleyhine açabileceği davanın zamanaşımına tabi ve aynı tarihte başlayacağı kabul edilmiştir. Burada dava dışı sigortalı ile zarar sorumlusu arasındaki hukuki ilişkinin dikkate alınarak onlar arasındaki zamanaşımı süresi hangi yasal düzenlemeye dayanıyorsa rücu davasında da o hükümlerin dikkate alınması gerekir. TTK’nun 1472.maddesindeki sözü edilen ödeme halefiyetin bir şartıdır. Bu suretle sigortacı, sigorta ettiren şahsın mevcut talep hakkını devir almaktadır. Bu itibarla mevcut bir hakkın başka bir deyişle esasen muaccel olan bir alacağın tekrar muaccel hale gelmesi olanağı yoktur. Sigortacı başlamış olan zamanaşımı ile birlikte sigorta ettirenden dava hakkını devir almakla ve kalan zamanaşımı süresi içinde halef sıfatıyla dava açmak durumundadır. Zarara sebebiyet veren aleyhinde aynı olay sebebiyle zarar gören ile onun halefi yönünden başlangıç ve sona erme tarihleri farklı iki türlü zamanaşımı kabul edilemez. Somut olayda dava dışı sigortalı ile zarara sebebiyet veren arasındaki ilişki trafik kazasından kaynaklanmaktadır. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 109/1 maddesi uyarınca zamanaşımı süresi iki yıldır. Kaza 12/08/2011’de meydana gelmiştir. Buna göre davacı sigorta şirketinin bu davayı 12/08/2013 tarihinde kadar açması gerekirken zamanaşımı süresi dolduktan sonra 23/10/2014 tarihinde açtığı anlaşılmıştır. Bu itibarla davalı tarafın zamanaşımı def’i yerinde olup, davanın zamanaşımı nedeniyle reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu zamanaşımının davacı sigortacının dava dışı sigortalısına yaptığı ödeme tarihinden başlatılması usul ve yasaya aykırı olup istinaf talebinin kabulü gerektiği görüşünde olduğumdan sayın çoğunluğun görüşüne iştirak edilmemiştir.