Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6860 E. 2020/2094 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6860 Esas
KARAR NO : 2020/2094
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/10/2017
NUMARASI : 2016/132 2017/221
DAVANIN KONUSU: Marka (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 03/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının tekstil mezunu olup bilgisayar tecrübesi bulunmadığını, müvekkili şirketin ortaklarının sahibi olduğu … Ltd.Şti’nde işe alındığını ve burada yazılımı gerçekleştirilen mobil servislerin yönetiminde görevlendirildiğini, kendisine bilgisayar alanında gelişimini sağlamak üzere destek ve imkan verildiğini, … şirketinin dijital hizmetler kapsamında bir dijital ajans şirketi kurmayı kararlaştırdığını, bunun üzerine davacı şirketin 22/05/2013 tarihinde İstanbul’da kurulduğunu, şirketin faaliyet alanları içerisinde internet siteleri yapmak, işletmek, internet siteleri ile reklam promosyon maddeleri satmak, bilişim ve iletişim aletleri ve makineleri ile ilgili danışmanlık, projelendirme işleri bulunduğunu, şirketteki ana hissedarın … olduğunu, davalının da şirkette küçük bir payının bulunduğunu, müvekkili şirket, … şirketinin ve davalının 03/11/2014 tarihinde üçlü bir protokol imzaladığını, davalının işçi olarak müvekkili şirkete geçtiğini, davalıya ajans işlerinin yürütülmesi sorumluluğunun verildiğini, personel alımı ve işten çıkarma gibi pekçok önemli kararlar alma konusunda kendisine yetki verildiğini, davalının bu süreçte birçok şirketlerle ve kişilerle görüşme yaptığını, bu görüşmelerin sonunda şirketlerin, şirket içinde ve dışındaki toplantılarda bilgisayar kullanarak yaptıkları sunumları geliştirmek ve etkili kılmak için teknik desteğe ihtiyaç duyduğunu ve bu alanda iş yapılabileceğini ifade ettiğini, bunun üzerine … isimli bir proje geliştirilerek logolar ile bu alanda hizmet verilmeye başlandığını, bu konsept altında müşterilere sunum oluşturmak, içerek geliştirme, cihaz tabanlı sunum, multimedya desteği ve sair hizmetler verileceğine dair reklamlar yapıldığını, davalıdan yaptığı görüşmelerle ilgili olarak iletişim kurduğu kişileri müvekkiline bildirmesini istediğini, ancak bu bilgileri paylaşmayı hep geciktirdiğini, davalının sunumo üzerinde odaklandığını, bu nedenle müvekkili şirketin beklediği şekilde büyüyemediğini, davalının sunumo’nun ticari bir ürüne dönüşmesinin mümkün olmadığına müvekkili şirketi inandırdığını ve kendisiyle diğer çalışanların 10/08/2015 tarihinde işine son verilmesini sağladığını, ancak bu arada davalının piyasada sunumo’ya ilişkin faaliyetlerde bulunduğu duyumunu aldığını, yapılan araştırmada davalının 15/04/2015’de … Ticaret A.Ş isimli bir şirket kurulduğunun görüldüğünü ve davalının işten çıkarılmasından bir gün sonra 11/08/2015 tarihinde sunumo için logo kullanarak kendi adına marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilinin haberdar olmadığı için itiraz edemediğini, davalının başvurusunun kötüniyetli olduğunu, ayrıca bu tescil başvurusundan önce müvekkilinin bu markayı kullandığını, müvekkilinin üstün hak sahibi olduğunu belirterek davalı adına tescilli “… Atolyesi” markasının tüm sınıflar yönünden sicilden terkinine, fazlaya dair ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL tazminatın dava tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin 03/11/2014 – 10/08/2015 tarihleri arasında davacı şirket adına çalıştığını, müvekkilinin mesai saatleri dışında tamamen kendi bilgi ve tecrübesine dayalı olarak sunumo projesini geliştirdiğini, bu hususun davacı tarafından kendisinden istenen bir çalışma olmadığını, davacının bu davayı açmakta hukuki yararının olmadığını, sunumo projesinin içeriği, isim ve logosu dahil olmak üzere tamamının müvekkili tarafından oluşturulduğunu, tüm hakların müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin bu projeyi davacı şirket altında yürütmek istediğini, ancak davacının müvekkilinin işine son verdiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve tanık beyanlarına göre; davacı şirketin 22/05/2013 tarihinde İstanbul’da kurulduğu, şirketin ana hissedarının … olduğunu, davalının 11/08/2015 tarihinde davacı şirketteki işinden ayrıldığı, dava konusu markanın 11/08/2015 tarihinde tescil edildiği, davalının …Ticaret A.Ş’yi 21/04/2015 tarihinde kurduğu, 03/11/2014 tarihli protokolde davalının ajans başkanı olarak görevlendirildiği, bu protokolde herhangi bir marka adına yer verilmediği, şirket ile rekabet yaşadığına dair bir düzenlemenin yer almadığı, marka üzerindeki fikri hakların davalıya ait olduğu, davalının 2006 yılında … isimli şirkette çalışmaya başladığı, bu şirketin yetkililerinin de bilgisi dahilinde 2008-2010 yılları arasında … isimli bir şirketin de kurucu ortağı olduğu, şirket yetkililerinin davalının bu alandaki girişimlerine bir itirazın olmadığı, markayı fikri haklar ve logo kapsamında oluşturanın davalı olduğu, marka tescilinde kötüniyetli olduğunun ispat edilemediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; marka üzerindeki gerçek hak sahibinin müvekkili olduğunu, davalının, davacı şirketin sahibi olan … tarafından …’e ajans başkanı olarak atandığını, davalının bu kapsamda yaptığı görüşmeler neticesinde müşterilerin profesyonel sunum hizmetlerine ihtiyaç duyduklarını rapor ettiğini, bunun üzerine bu ihtiyacın karşılanması için davalıya gerekli iş gücü, teknik altyapı ve teknik bilgi desteğinin sunulduğu, davalının bilgisayar ve yazılımı konusunda eğitim ve tecrübesinin bulunmadığını, bu nedenle dava konusu sunumonun geliştirilmesi için teknik alt yapı ve know how’un müvekkili ve … tarafından karşılandığını, ayrıca stok resmi sitelerinden resimler ve temaların kullanım haklarıyla … marka masa üstü bilgisayarları satın aldığını, ayrıca kendisine araç tahsis edildiğini, buna göre bu faaliyetlerin bireysel olarak değil organizasyon olarak gerçekleştirildiğinin aşikar olduğunu, her türlü masrafın davacı tarafından karşılandığını, markaya konu logonun davacının, reklam, sözleşme ve faturalarında kullanıldığını, dolayısıyla markanın gerçek hak sahibinin davacı … olduğunun kabulü gerektiğini, Yargıtay 11.HD’nin 19/04/2002 tarihinde verdiği … kararının huzurdaki dava için emsal niteliğinde bulunduğunu, ayrıca sunumo markasını ilk olarak davacı tarafından kullanıldığını ve reklam panolarında bu hususun açıkça görüldüğünü, yine 2014 yılında www…..com adresinin kullanılmaya başlandığını, yine müşterilerle imzalanan gizlilik sözleşmelerine bakıldığında davacının sunumo ibaresini kullandığını, faturalarda da bu ifadenin yer aldığını, davacının bu markayı kullanarak …, … gibi pekçok tanınmış firmaya profesyonel sunum hizmeti sağladığın8ı, intermet sitesinde bu firmaların aldığı hizmetlerin duydukları memnuniyetin yer aldığını, dava dilekçesi ekinde bu belgelerin ibraz edildiğini, dolayısıyla müvekkilinin markanın başvuru tescil tarihi olan 11/08/2015 tarihiden önce gerçek hak sahibi olduğunu, davalının kötüniyetli davrandığını, daha işten ayrılmadan 15/04/2015 tarihinde aynı ünvanla bir şirket kurduğunu, bu tarih itibariyle iş akdi ile çalışmakta olup TBK’nun 396 daki sadakat yükümlülüğünü ve rekabet etmeme yükümlülüğünün bulunduğunu, davalının açtığı şirketin müvekkili tarafından yürütülen proje ile aynısına sahip olduğunu, müvekkilinin projeyi geliştirme çabalarının karşılıksız kaldığını, ayrıca işten ayrıldıktan sonra marka başvurusu yaptığını, davalı tarafından ileri sürülen taraflarınca sunumo ile devam edileceğinin bilindiğine ilişkin savunmanın geçersiz olduğunu, davalının kendine duyulan güveni kötüye kullandığını, müvekkilinin kendi adına marka tescil başvurusunda bulunmamasının basiretli tacir ilkesine aykırı olduğu hususunun mahkemece karara gerekçe yapıldığını, bunun doğru olmadığını bildirmiştir. Davalıya ait …0 tescil numaralı … Butik Sunum Atölyesi + şekil ibareli markanın 11/08/2015’ten itibaren 10 yıl süreyle 35, 41 ve 42.sınıflarda tescil edildiği görülmüştür. Davacı tarafından delil olarak sunulan 03/11/2014 tarihli protokol başlıklı belgenin incelenmesinde; davacı ile davalı …A.Ş arasında düzenlendiği, davalının … şirketindeki çalışmasına dair İş Kanunundan doğan tüm haklarının ve çalışma süresinin davacı şirkete devredildiği görülmüştür. Davacı tarafından sunulan SGK kaydında; davalının, davacı şirkette 04/11/2014 tarihinde işe girdiği görülmüştür. Davacı tarafından sunulan fotoğraflarda; … Butik Sunum Atölyesi tanıtım materyali ile faturalar sunulduğu, faturalarda sunum bedeli, web sitesi hizmet bedeli, … hizmet bedeli gibi açıklamalar bulunduğu, faturaların 2014 ve 2015 tarihli oldukları görülmüştür. Davacı tarafından davacı ile dava dışı … Bankası arasında 16/03/2015 tarihinde imzalanan … Bankası A.Ş Sunumo Hizmet Sözleşmesinin düzenlendiği görülmüştür. Davalı şirketin 15/04/2015 tarihinde tescil edildiği, ticaret sicil gazetesi fotokopisinden anlaşılmıştır. Davacı tanığı … 16/03/2017 tarihli duruşmada; ” ben bir dönem …te çalıştım, 2013-2016 Aralık döneminde çalıştım ben şirkette Genel Koordinatördüm, davalı … ajans başkanımızdı, ben 2011den beri davalı ile çalışıyorum, … ibareli marka 2014 yılında kendi içinde doğdu, markanın isminin kim tarafından bulunduğunu şuan tam olarak bilemiyorum, ancak şirket içinde 2014 yılından itibaren geliştiğini ve bu yönde bir ihtiyaç olduğunu biliyorum, şirket sunumları müşteriler tarafından beğenildiği için bu yönde sunumların hazırlanması yönünde talep geldiğinden bu şekilde hareket edildi, sunum hizmeti verilmiştir, kendi müşterilerimize verdiğimiz gibi müşterilerimizin müşterisi olan firmalara da sunum hizmeti verdik, kendi içimizde bir geliştirme süreci vardı, ihtiyaca yönelik personel aktarımı yapıldı artı … için de personel ayrımı yapıldı, sadece sunum hizmetlerinde kullanılmak üzere, hem … hem de … adına iki ayrı reklam da verildi … dergisine reklam verildi, ayrılırken bana herhangi bir bilgi verilmedi, kendi içimizde kar getirmediği ve gelen işi istihdamla nerdeyse fite fit karşıladığımız yönünde paylaşımlar oldu, sadece … için değil …’te çalışan diğer personel de küçülme kapsamında alınan karar nedeniyle işten çıkarıldı, tahmini 3-4 kişi çıkarıldı, … net bir rakam bildirememekle birlikte 2014 yılından bu yana çok rahat 50.000 TL’nin üzerinde kazandırmıştır, işten ayrıldıktan 1 ay sonra …’in iş yeri açtığını internetten öğrendik, … Bey’in idari görevleri vardı, Mehmet Bey’in verdiği kararları Fatih Bey onaylardı, 2015 yılından bu yana sunum hizmeti Mehmet Bey ayrıldıktan sonra gelen müşteri talepleri üzerine sunum hizmeti verildi, 2014 sürecinde faturalara … ibaresi ekliyorduk 2015’ten sonra eklememişlerdir Mehmet Bey zaten fiili olarak bizle beraber çalışmaktaydı sadece sunum hizmeti olarak verdik” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davacı tanığı … 16/03/2017 tarihli duruşmada; “ben 8 yıldır davacı şirkette çalışıyorum, finans bölümünde Sunumo adına fatura kesilmektedir, bende finansla ilgili işlere bakmaktayım, dava konusuyla ilgili çok detaylı bilgim yoktur, … markasıyla ilgili olarak müşterilere hizmet veriliyordu, fatura da kesiliyordu, faturada sunum hizmet bedeli, … hizmet bedeli gibi ibareler yer alıyordu, halen bu hizmet verilmiyor, 2015 yılı içinde bu hizmet veriliyor diye hatırlıyorum ancak tam olarak emin değilim, Mehmet bey şirketten ayrıldığında …’in alacaklarına karşılık cihazlar vermiştik, bu cihazları teslim ettiğimde … ile devam edeceğini söylemişti, ben bu bilgiyi yöneticilerle paylaştım ancak hangi tarihte paylaştığımı hatırlamıyorum, ben paylaştığımda bu konuda yöneticilerin bilgisi olmadığını anladım” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davalı tanığı … 16/03/2017 tarihli duruşmada; ” … ilk ortaya çıktığında ben …’te ürün geliştirme bölümünde çalışıyordum, ilk ortaya çıktığı tarihi tam olarak hatırlamamakla birlikte ben Temmuz 2014 yılında işten çıkarılmıştım, fikri ilk ortaya çıkaran …’tir, şirket içindeki konuşmalardan projenin tutmayacağına yönelik konuşmalar yapılıyordu, Mehmet Bey şirketten ayrıldığı tarihten ben daha önce ayrıldığım için markayı kullanıp kullanmama hususundaki görüşünü bilemiyorum” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Davalı tanığı … 16/03/2017 tarihli duruşmada; ” ben davalı … Bey’le Ekim 2014 itibarıyla çalışmaya başladım, ben …’in yanında … projesi kapsamında …’e bağlı olarak çalıştım, …’ün elemanı değildim, markayı Mehmet Bey’in bulduğunu biliyorum, Mehmet Bey Motto’dan ayrıldıktan sonra ben yine Mehmet Bey’in yanında çalışmaya devam ettim, halen de onun yanında çalışıyorum, ben iş başvurusu için ilk … gitmiştim, ilan … olarak çıktığı için … başvuru amacıyla gittim benim … çalışan arkadaşım Mehmet Bey’e gitmem gerektiğini söyledi, iki ay eğitim sürecimiz oldu, ben de Mehmet Bey’in gözetiminde başladım, arkadaşım bana … projesi olduğunu bu nedenle direkt onunla görüşmem gerektiğini söyledi, Mehmet Bey işten ayrıldıktan sonra bu markayı kullanacağını ben dahil iş yerinde çalışan birkaç kişi daha biliyordu, Ozan isimli arkadaşımız birlikte çalıştığımız için biliyordu, .. isimli şahıs da biliyordu” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, kötüniyetli tescil nedeniyle markanın hükümsüzlüğü, sicilden terkini ve maddi tazminat talebine ilişkindir. Dava konusu davalıya ait marka 11/08/2015’den itibaren 10 yıl süreyle 35, 41 ve 42.sınıflarda tescil edilmiştir. Davacı tarafça dosyaya sunulan deliler incelendiğinde, sunumo ibaresinin davacı tarafça söz konusu markanın tescilinden daha önceki tarihlerde faturalarda, sözleşmelerde kullanıldığı tespit edilmiştir. Davalı bir dönem davacının işçisi olarak çalışmıştır. Davacının daha önce de davacı şirketin kurucuları arasında olan … şirketinde çalıştığı dosya içeriğiyle sabittir. Yine dosya içeriğinden ve tanık beyanlarından davacının sunum hizmetleriyle ilgili projeler bakımından davalıyı tam olarak yetkilendirdiği, üçüncü kişilerle ve müşterilerle davalının görüşmeler ve bağlantılar yaptığı anlaşılmaktadır. Her ne kadar taraflar arasında yazılı iş akdi ve özellikle rekabet yasağı içeren düzenlemeler dosyaya sunulmamış ise de, dosya içeriğinden davalının henüz iş akdi son bulmadan önce … A.Ş ünvanlı bir şirketi kurduğu ve iş akdinin sona erdiği gün marka tescil başvurusunda bulunduğu anlaşılmış olup davalının bu bakımdan davacıya ait markayı bilerek ve kötüniyetli olarak tescil ettirdiği kanaatine varılmıştır. İlk derece mahkemesinin aksi yöndeki gerekçesi yerinde değildir. Öte yandan davacı taraf, davasında maddi tazminat talebinde de bulunduğundan ilk derece mahkemesince davacı tarafa maddi tazminatın neye göre talep edildiği hususu açıklattırılıp gerektiğinde bu konuya ilişkin delilleri toplandıktan ve bilirkişi incelemesi yaptırılıp tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ve eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 17/10/2017 tarih, 2016/132 esas, 2017/221 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 49,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 134,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.03/12/2020