Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6816 E. 2020/2086 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6816 Esas
KARAR NO: 2020/2086
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2017
NUMARASI: 2014/148 2017/876
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin yetkilisi olan … ve … isimli kişilerle birlikte 07/05/2012 tarihinde davalı şirketi kurduklarını, müvekkilinin 31/07/2012 tarihinde bu ortaklıktan şirket payını devrederek ayrıldığını, gerek bu ortaklık süresi içinde, gerekse sonrasında müvekkilinin davalı şirketle hiçbir alışverişi bulunmadığını, ancak daha sonradan davalının fatura düzenleyerek müvekkili aleyhine faturaya dayalı olarak takip başlattığını, takibin usulsüz olarak kesinleştirildiğini, konuyla ilgili icra hukuk mahkemesinde dava açtıklarını, bu arada takibe konu faturanın kapalı fatura olarak düzenlendiğini gösteren fotokopisini bulduklarını belirterek müvekkilinin takibe konu alacak nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve %20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, iddiaların gerçeği yansıtmadığını ve davacının iyiniyetli olmadığını, davacının banka hesap hareketleri incelendiğinde, ortaklıktan ayrıldıktan sonra da müvekkili ile ticari faaliyetlerinin devam ettiğinin görüleceğini, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir.Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacının davalı şirketin kurucu ortaklarından olduğu, 31/07/2012 tarihinde hissesini diğer ortaklara devrederek ortaklıktan ayrıldığı, takibe konu alacağın faturaya dayandığı, faturanın davalı defterlerinde kaydı bulunmakta ise de davacının bu hizmeti almadığını beyan ettiği, ispat külfetinin davalıda olduğu, davalı tarafın faturaya konu hizmetin verildiğine ilişkin delil sunmadığı, davalının takibinde haksız ve kötüniyetli olduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacının takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ve %20 oranında tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, kararı davalı şirket yetkilisi istinaf etmiştir. Davalı şirket yetkilisi, istinaf sebebi olarak; davacının şirketi olumsuz davranışları neticesinde hissesini devredip ortaklıktan ayrıldığını, şirketin yeni ofis yeri bakma sürecinde şirket envanterinden vergi dairesi yoklama fişinde tespit edilen ve şirkete demirbaş olarak kayıt edilen ofis eşyalarının olduğu yerde bırakılmak zorunda kaldığını, daha sonradan bu eşyaları almaya gittiklerinde kapının şifresinin ve kilidinin değiştiğini gördüklerini, bu nedenle eşyaları alamadıklarını, davacının ise eşyaların ofise özel olarak yaptırıldığı için sökülmesini istemediğini, bu nedenle vermediğini, değerinin çok altında bir bedele anlaşılarak eşyaların kendisine bırakıldığını, faturaya konu edilen demirbaş eşyaların Vergi Usul Kanunu uyarınca defterlere işlenmesi gerektiğini, ayrıca bu sabit kıymetlerin hurda niteliğinde olmamasından dolayı satışın KDV’li olarak gerçekleştirilerek davacıya fatura edildiğini, ayrıca davacıya ait firma çalışanları tarafından şirketi adına kayıtlı ortaklık döneminde ve sonrasında kullanılan GSM hatlarının kullanım bedellerinin bir kısmının şahsın banka hesabından ödendiğini, ödemelerin firmaya yansıtma olarak faturada belgelendirdiğini, son olarak şirket araçlarının kullanım bedeli 486,85 TL’lik meblağın da ilave edilerek kanuna uygun şekilde faturalandırıldığını, yaklaşık 5 ay boyunca defalarca istemelerine rağmen davacının ödeme yapmadığını, faturanın bir kısmı ödendiğinden kapalı olarak düzenlendiğini, bilirkişinin elinde bilgi ve belge olmadan fikirler beyan ettiğini, önce irsaliye olmadığından bahsettiğini, oysa faturanın üzerinde iki firmanın da aynı adreste olduğunun açıkça görüldüğünü, bu nedenle irsaliye düzenlenmediğini, bilirkişinin davacının defterlerini usulüne uygun tutulmuş şekilde gösterdiğini, 8.000,00 TL’nin üzerindeki ödemelerin banka kanalıyla yapılması gerektiğini, oysa buna ilişkin ödeme dekontunun dosyada bulunmadığını, şahitlerin dinlenmediğini, araç kullanım bedeli taleplerinin de araç teslim belgesi düzenlenmediği gerekçesiyle kabul görmediğini, halbuki araç kullanımlarının elektronik kartlarla yapıldığını, bu nedenle teslim tutanağına da gerek olmadığını, davacının iddialarının birbiriyle çeliştiğini bildirmiştir. İstanbul Anadolu 11.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/873 Esas, 2014/765 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; tarafların aynı olduğu, konunun usulsüz ödeme emrinin tebliğinin şikayetine ilişkin bulunduğu, mahkemenin 05/11/2014 tarihinde davayı süre yönünden reddettiği görülmüştür. Davalı tarafından davacıya düzenlenen faturanın 28/02/2013 tarihli, 8.960,45 TL bedelli olduğu, faturanın orta alt kısmına doğru davalı şirket kaşe ve imzasının bulunduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 12/10/2015 tarihli bilirkişi raporunda; taraf defterlerinin incelendiği, davacının 2012 ve 2013 yılı defterlerini sunduğu, 2014 yılından ise sadece yevmiye defterinin ibraz edildiği, diğer defterlerin ibraz edilmediği, davalı defterlerinin ise ibraz edildiği, açılış ve kapanış tasdiklerini içermesi nedeniyle delil vasfını haiz oldukları, söz konusu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı defterlerinde de faturanın kayıtlı olup davacıdan 8.960,45 TL alacaklı olduğu ve bu bakiyenin devredildiği ve 2014 yılında da aynen alacağın devam ettiği, faturanın incelenmesinde; kapalı olarak düzenlendiğinin görüldüğü, irsaliyenin bulunmadığı, davacının, davalıya borçlu olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 22/03/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; kök rapordaki görüşlerin aynen muhafaza edildiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 14/07/2017 tarihli ek raporda ise; kök rapordaki görüşlerin aynen devam ettiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davalı taraf, davacı aleyhine icra takibi başlatmış, davacı taraf ise, taraflar arasında hiçbir alışveriş bulunmadığını belirterek borçlu bulunmadığının tespitini istemiştir. Davalı taraf takibinde 28/02/2013 tarihli faturaya dayanmış olup söz konusu faturanın incelenmesinde kapalı olarak düzenlendiği anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olduğu belirtilmesine rağmen faturanın ödenip ödenmediği konusunda bilirkişi raporunda açıklık bulunmadığı görülmüştür. Dolayısıyla taraflar arasında akdi ilişki bulunduğunun kabulü gerekir. Ne var ki davalı taraf faturanın bir kısmı ödendiği için faturayı kapalı düzenlediklerini belirtmiştir. Bilindiği üzere kapalı fatura düzenlenmesi bu faturanın ödendiğine karine teşkil eder. Davalı taraf faturanın bir kısmının ödendiğini, bir kısmının da ödenmediğini ileri sürmekle ödenmeyen kısmın ne miktar olduğu hususunun davalı tarafın ispat etmesi gerekir. Zira davalı karinenin aksini ileri sürmüştür. Dosya kapsamından davalının bu hususu kanıtlayamadığı görülmüştür. Ancak yerel mahkeme davalının fatura konusu mal ve hizmetin teslim ettiğini ispatlayamadığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar vermiş olup söz konusu gerekçe yukarıda belirtilen dairemiz gerekçesi karşısında yerinde değildir. Bir başka deyişle davanın dairemiz kararında belirtilen gerekçe ile kabulü gerekirken yazılı gerekçe ile kabul edilmesi doğru değildir. Bu yönden HMK’nun 353/1-b-2-3 maddeleri gereğince kararın kaldırılması gerekmiştir. Öte yandan davalı taraf tanık dinlenmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, takip konusu alacağın miktarı gözetildiğinde somut olay bakımından tanık dinlenemeyecektir. Bu yönden davalı şirket yetkilisinin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan davalının takibinde kötüniyetli olduğu hususu kanıtlanamadığından yazılı şekilde davalı aleyhine tazminata hükmedilmesi de doğru değildir. Hal böyle olunca davalı şirket yetkilisinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve kazanılmış haklar da gözetilmek suretiyle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı şirket yetkilsinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2017 gün, 2014/148 Esas, 2017/876 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın kabulü ile ;davalının İstanbul Anadolu … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından borçlu olmadığının tespitine, 4-Davalının takibinde kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından, davacının tazminat talebinin reddine, 5-Harçlar kanunu uyarınca alınması gereken 651,18 TL harçtan, peşin alınan 162,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 488,38 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 6-Davacı tarafından dava açılırken yatırılan başvurma ve peşin harç toplamı 188,00 TL’nin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine, 7-Davacı tarafça yapılan 700,00 TL bilirkişi ücreti ve 182,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 882,00 TL nin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine, 8-Davalı giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 9-Davacı taraf yararına AAÜT uyarınca 1.980,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı tarafa ödenmesine, 10-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 11- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 14,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 99,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 12-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 13-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.03/12/2020