Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6811 E. 2020/2082 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6811 Esas
KARAR NO: 2020/2082
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/09/2016
NUMARASI: 2014/50 2016/462
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkilinden aldığı tıbbi sarf malzemesi nedeniyle borçlu bulunduğunu, uyarıya rağmen davalının cari hesap bakiye borcunu ödemediğini, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının itirazı üzerine durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, borca itirazlarının yerinde olduğunu, takibe konu faturaların usulüne uygun tebliğ edilmediğini, taraflar arasında cari hesap mutabakatı bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacı tarafın defterlerini ibraz ettiği, davalı tarafın defterlerini ibraz etmediği, cari hesap oluşturan faturaların davacı defterlerinde kayıtlı olduğu, davacının kendi kayıtlarında davalıdan 19.478,06 TL alacaklı görüldüğü, ancak takibe konu faturaların üzerlerinde davalıya tebliğ edildiği hususunda bir veri bulunmadığı, bu faturalardan toplam tutarı 16.866,62 TL olan 29 adedinin …, …, …, …, … ve … isimli kişilere teslim edildiği, toplam tutarı 2.611,44 TL olan 3 faturanın ise irsaliyede isim ve imza olmadığından teslim edilemediğinin anlaşılamadığı, SGK’dan yapılan yazışmada adı geçen kişilerin davalı çalışanı ya da ortakları olduklarının tespit edilemediği, davacının münhasıran davalı defterlerine dayanmadığı, buna göre HMK’nın 222/5 maddesi gereğince davacının mal teslimini ispatlayamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; HMK’nın 222/5 maddesi gereğince taraflardan biri tacir olmasa dahi tacir olan diğer tarafın defterlerindeki kayıtları kabul edeceğini belirtir ancak ibrazdan kaçınırsa ibraz talep eden taraf iddiasını ispat etmiş sayılacağını, bu maddenin hiçbir yerinde dava açarken başlangıçta ya da başka delil göstermeden gibi ifadelerin yer almadığını, bu sebeple mahkemenin gerekçesinin hatalı olduğunu, mahkemenin ara kararda davalıya ihtar çıkarılırken defterlerini ibraz etmesi, aksi halde iddianın kabul edilmiş sayılacağı yolunda ara karar oluşturduğunu, buna rağmen defter ibraz edilmediğini, mahkemenin ara kararı ile son kararı arasında çelişki bulunduğunu, müvekkili ile davalı arasında 7’den fazla alım satım bulunduğunu, toplam 50.000 TL civarında bir cironun söz konusu olduğunu, bunlara ilişkin iki çek verildiğini, ilk çekin ödendiğini, diğer çekin ödenmediğini, ödenen dönem için mal teslimi yapılan … gibi diğer işçilerin de dava işçisi olmadığının ortaya çıktığını, ülkemizde işçilerin sigortasız çalıştırıldığını veya holding gibi kuruluşlarda birden çok şirketin faaliyet göstermesi nedeniyle taşeron işçi çalıştırdığını, bu durumun davacı alacaklı aleyhine yorumlanmasının hayatın gerçekleriyle bağdaşmadığını, delil listelerinde ticari defterlere dayandıklarını, HMK’nın 199.maddesi uyarınca defterlerin belge niteliğinde olduğunu, bu sebeple HMK’nın 319 ve 220.maddesi kapsamında değerlendirme yapılması gerektiğini, bu konuda Yargıtay kararları bulunduğunu, ayrıca delil listelerinde belirttikleri yemin delilinin dikkate alınmadığını, HMK’nın 31.maddesinde düzenlenen Hakimin olayı aydınlatma ödevinin gözardı edildiğini, kararın adil olmadığını bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine 19.478,06 TL cari hesap bakiye alacağının tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının itirazında, müvekkili kayıtlarında gözüken rakam ile takipte istenen tutar arasında farklılıklar bulunduğunu, bu nedenle hesap mutabakatı sağlanması gerektiği, alacağın varlığının yargılamayı gerektirdiği gerekçeleriyle itiraz edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 22/12/2014 tarihli bilirkişi raporunda; davacının defterlerini ibraz ettiğini, davalı tarafın ise defter ibraz etmediği, davacının usulüne uygun defterlerinde takip tarihi olan 28/06/2013 tarihi itibariyle davalıdan 19.478,06 TL alacaklı göründüğü, dosya içinde takibe konu yapılan toplam 32 adet faturanın üzerlerinde davalıya tebliğ edildiğine dair bilgi bulunmadığı, bu faturalardan toplam 16.866,62 TL’lik kısmını oluşturan 29 adedinin …, …, …, …, … ve … isimli kişilere teslim edildiği, geriye kalan toplam 2.611,44 TL’lik üç faturanın ise irsaliyesinde isim ve imza olmadığından teslim edilip edilemediği bilgisine ulaşılamadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı vekilinin 05/03/2015 tarihli celsede; münhasıran davalı defterlerine dayandıkları yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür. Mahkemenin 07/05/2015 tarihli celsede verdiği 2 nolu ara kararda; davacı vekili tarafından münhasıran HMK’nın 222/5 maddesi gereğince davalı defterlerine dayanıldığı bildirilmekle, davalının ticari defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmasına denildiği, 7 nolu ara kararda ise; davalı şirketin 2013 yılına ilişkin tüm ticari defter ve kayıtlarını ibraz etmesi, aksi halde HMK’nın 222/5 maddesi uyarınca davacı iddialarının kabul etmiş sayılacağı yolunda ara karar oluşturulduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 01/10/2015 tarihli ek bilirkişi raporunda; gerek İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen davalı şirketin ortak ve yetkililerini gösterir kayıtlarının, gerekse SGK’dan gelen cevap içeriğinden irsaliyelerde ismi geçen kişilerin davalı çalışanı olduklarının tespit edilemediği, davalı ortakları arasında da yer almadıklarının anlaşıldığı, davalının defter ibraz etmediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalıdan cari hesap alacağı olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Davacı taraf dava dilekçesinde delil olarak icra dosyası, tarafların ticari defterleri ve müstenidatları, bilirkişi incelemesi ile yemin deliline dayanmıştır. Ne var ki, davalı taraf defterlerini ibraz etmemiştir. Yargılama sırasında davacı vekili her ne kadar münhasıran davalı defterlerine dayandıklarını ileri sürmüş ise de, ilk derece mahkemesince karar yerinde isabetle belirtildiği üzere başlangıçta münhasır olarak davalı defterlerine dayanılmadığı, başka delillere de dayanıldığı, dolayısıyla münhasıran davalı defterlerine dayanılmasından söz edilemeyeceği, davacının mal teslimini dava değeri de gözetildiğinde yazılı delillerle kanıtlayamadığı kanaatine varılmıştır. Bu yönlere ilişkin davacı tarafın istinaf talepleri yerinde değildir. Ne var ki, davacı taraf az önce de değinildiği üzere yemin deliline de dayanmıştır. Bu durumda davacı tarafa karşı tarafa yemin teklif edip etmeyecekleri konusunda hakları hatırlatılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken bu delil yönünden yargılamanın eksik bırakılması usule aykırıdır. Açıklanan bu yön itibariyle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/09/2016 tarih, 2014/50 esas, 2016/462 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yemin delili yönünden yargılamaya devam edilip bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacı iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 31,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 117,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.03/12/2020