Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6772 E. 2020/2195 K. 17.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6772 Esas
KARAR NO : 2020/2195
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 21/06/2017
NUMARASI : 2014/282 2017/642
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 17/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketin aracı şirket olduğunu, müvekkili ile davalı arasında 08/03/2005 tarihinde aracılı ihracat sözleşmesi akdedildiğini, buna göre müvekkilinin davalı şirketin üretim veya tedarik suretiyle temin ettiği ürünlerin ihracına aracılık ettiğini ve ihracat sebebiyle doğan KDV alacaklarının davalıya iadesini sağladığını, bu sözleşme kapsamında İstanbul Dış Ticaret Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 25/12/2012 tarihli tutanak ile davalının 2005 yılı Ağustos, Ekim, Kasım ve Aralık ayları dönemi KDV’li iade alacağından davalının alt firması olan … Ltd.Şti sebebiyle toplam 15.042,79 TL bedelli KDV iade tutarlarını müvekkilinden istediğini, müvekkilinin de bu tutarı 08/04/2011 tarihinde vergi dairesine geri ödediğini, konuyla ilgili davalıya bilgi verildiğini, ayrıca ihtarname gönderildiğini, davalının ise ödeme yapmayacağını bildirdiğini, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava dışı İstanbul Dış Ticaret Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün KDV iadesi tutarını geri istemesinin sebebinin davacının hatalı işleminden kaynaklandığını, zira vergi dairesince düzenlenen tutanağın sonuç bölümünde 2005 yılı tam tasdik sözleşmesi bulunan YMM … vefatı nedeniyle ilgili dönemler için ek rapor ibraz edilmediğinden dolayı toplam 51.803,60 TL cezalı tarhiyata esas olmak üzere tutanağın düzenlendiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; taraflar arasında 08/03/2005 tarihinde aracılı ihracat sözleşmesi akdedildiği, uyuşmazlığın Ağustos, Ekim, Kasım Aralık 2005 dönemlerine ait KDV iadesinin vergi dairesince geri istenmesinden kaynaklandığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 3/2 maddesine göre rücu şartlarının oluşabilmesi için daha önce teminat mektubu ile ilgili vergi dairesinden iade alınmış KDV’lerin YMM tarafından inceleme sonucu uygun görülmeyip vergi dairesinin iadesine karar verilmesi gerektiği, ancak somut olayda ek rapor tanzim ettirilmeyerek YMM’nin vefat etmesi nedeniyle YMM incelemesi sonuçlandırılmadan işlemin yarım bırakıldığı, bu nedenle davacı tarafa incelemeyi sonlandırmadan vergi dairesine ödediği parayı davalı tarafa rücu etme hakkı doğmadığı, dolayısıyla KDV iade tutarlarının vergi dairesince geri istenmesinden davalının herhangi bir sorumluluğu ve kusurunun bulunmadığı ve rücu şartlarının oluşmadığı gerekçeleriyle davanın, davacının takibinde kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davalının kötüniyetli takip tazminatı talebinin ayrı ayrı reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; davanın taraflarca yerine getirilme ilkesi ve savunmanın genişletilmesi yasağına aykırı olarak re’sen delil celbedilerek sonuca gidildiğini, davalı tarafın cevap dilekçesinde diğer delillerinin yanı sıra İstanbul 6.Vergi Mahkemesi’nin esas numarasını belirtmediği bir dava dosyasına delil olarak dayandığı, mahkemece verilen iki haftalık kesin sürede davalının herhangi bir delil açıklaması yapmadığı, buna göre bu dosya ile ilgili delil bildirmekten vazgeçilmiş sayılması gerektiği, ancak mahkemenin daha sonra 16/12/2015 tarihli celsede bu dava dosyasının bildirilmesinin davalıdan istediğini, oysa davada delil bildirme süresinin 29/09/2015 tarihinde sona erdiğini, mahkemenin bu şekildeki ara kararının hukuka aykırı olduğunu, duruma muvafakat etmediklerini, duruşmada ve 31/12/2015 tarihli dilekçede beyan ettiklerini, davalının dört ayrı dava dosyasını mahkemeye bildirdiğini ve bu dosyaların celbedildiğini, ilk derece mahkemesinin bildirilmeyen delilleri toplayarak hükme esas aldığını, yapılan işlemlerin HMK’nun 25/2 maddesine aykırı olduğunu, ayrıca mahkemenin 03/02/2016 tarihli ara karar ile dosyanın mali müşavir … ile vergi uzmanı bir bilirkişi tarafından 22/03/2016’da inceleme kararı verdiğini, ancak dosyanın 11/02/2016 tarihinde bilirkişilere teslim edildiğini ve bilirkişilerin ticari defter ve kayıtları incelemeden 09/03/2016 tarihinde raporlarını dosyaya sunduklarını, 22/03/2016 tarihli dilekçe ile bilirkişileri reddettiklerini, ancak mahkemenin bu ret kararını olumlu ya da olumsuzkarara bağlamadığını, ayrıca usulsüz raporu da hükme esas aldığını, esas yönden ise vergi dairesinin KDV iade tutarını istemesinin idari bir işlem olup hukuka uygunluk karinesinden yararlandığı, vergi dairesinin KDV iade tutarını davalının alt firması olan … Ltd.Şti’nin kodlu listede olması sebebiyle geri istediğini, davalının İstanbul Vergi Mahkemelerinde açılan davalarda bu şirketin kodlu listede olmadığının tespit edildiğini ileri sürdüğünü, idarenin KDV iade tutarlarını geri istemesi işleminin hukuka aykırı olabileceğini, ancak davalının bu hususta idari yargıda dava açarak işlemin iptalini istemesi gerektiğini, işlem iptal edilene kadar geçerli olduğunu, davalının ise bu işleme karşı herhangi bir iptal davası açmadığını, müvekkilinin de geçerli olan işlem nedeniyle vergi dairesine ödeme yaptığını, dolayısıyla müvekkilinin sorumluluğunun ya da kusurunun bulunmadığını, oysa ilk derece mahkemesinin olayı yanlış yorumladığını, vergi dairesinin KDV iadesi istemesinin hatalı olduğunu kabul ettiğini, mahkemenin bu davada müvekkilinin dava konusu KDV’yi vergi dairesine ödeyip ödemediği hususunu değerlendirmesi gerektiğini, illa ki bir kusur değerlendirmesi yapılacaksa dava dışı … kodlu listeye girdiğini müvekkiline bildirmeyen davalının tam ve asli kusurlu olduğunun kabulü gerektiğini, sözleşmenin 14/1 maddesi gereğince davalının gerektikçe kendiliğinden veya müvekkilinin talebi halinde her türlü bilgiyi vermekle yükümlü olduğunu, yine olayda uygulanması gereken sözleşmenin 3/1 fıkrası olup mahkemenin 3/2 fıkrasını uygulamasının doğru olmadığını, vergi dairesinin KDV’yi istediğini, istenilen tutarın KDV ile ilgili pişmanlık, gecikme zammı, faiz, fon ve sair cezalarla ilgili olmadığını, ayrıca davalının verginin asli mükellefi olması itibariyle dava konusu KDV’de her halükarda sorumlu olduğunu, müvekkilinin aracılık işlemleri bakımından hiçbir sorumluluğunun bulunmadığını, 08/12/2004 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan Dış Ticaret Sermaya Şirketi statüsüne ilişkin tebliğin 5/2 maddesi uyarınca idari ceza yükümlülüklerinden doğrudan ve münhasıran imalatçı ve tedarikçi şirketlerin sorumlu olduğunu, ayrıca TBK’nun 77.maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşenin zenginleşmeyi geri vermekle 510.maddesine göre de vekil edenin vekilin yaptığı giderleri ve verdiği avansları faiziyle ödemek ve yüklendiği borçlardan onu kurtarmakla yükümlü olduğunu, davalının sebepsiz zenginleştiğini bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 15.042,79 TL asıl alacak olmak üzere toplam 17.065,84 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. İstanbul 2.Vergi Mahkemesi’nin 2008/447 Esas, 2009/1114 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacı … Ltd.Şti’nin davalı Merter Vergi Dairesi aleyhine davacı şirketin kod listesinden çıkarılması talebinin reddine dair idari işleminin iptalini istenildiği, mahkemece davanın kabulüne ve işlemin iptaline dair 20/02/2009 tarihinde karar verildiği, kararın vergi dairesince temyiz edildiği, yapılan temyiz incelemesi sonunda ilk derece mahkemesi kararının onanmasına karar verildiği görülmüştür. Taraflar arasında 08/03/2005 tarihli aracılı ihracat sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin 3/1 maddesinin “yapılan ihracat sebebiyle DSD’ye ödenen her nevi meblağın T.C. Maliye Bakanlığı, T.C. Merkez Bankası veya diğer kamu kuruluşlarınca her ne sebeple olursa olsun kısmen veya tamamen geri istenmesi halinde firma, geri talep veya tahsil edilen meblağı tahakkuk edecek ticari faiz, ceza, masraf ve sair giderleriyle birlikte kendisine yapılan yazılı uyarı metninin tebellüğünden itibaren en geç üç iş günü içinde def’aten ve peşin olarak DSD’ye geri ödeyecektir” şeklinde olduğu, 3/2 maddesinin ise; ” daha önce teminat mektubu ile ilgili vergi dairesinden iade alınmış KDV’lerin YMM tarafından inceleme sonucu uygun görülmeyip vergi dairesinin iadesine karar verildiği takdirde firma, hiçbir şekilde bu karara itiraz etmeyeceği gibi iade edilmesine karar verilen KDV ile ilgili olarak gerek vergi dairesince ve gerekse gümrük idaresince veya diğer resmi mercilerce tahakkuk ettirilecek her türlü pişmanlık, gecikme zammı, faiz, fon ve sair cezalarla ilgili meblağların kendisine yapılacak yazılı ihbar metnini tebellüğünden itibaren en geç üç iş günü içinde nakden ve peşin olarak ödeyecektir” şeklinde olduğu görülmüştür. Vergi Dairesince 25/12/2010 tarihli tutanağın düzenlendiği, tutanak sonunda toplam 51.803,06 TL cezalı tarhiyata esas olmak üzere tutanağın düzenlendiği belirtilmiştir. Yargılama sırasında alınan 19/04/2016 tarihli bilirkişi raporunda; taraf defterlerinin incelendiği, davacının 08/04/2011 tarihinde Ağustos, Ekim, Kasım ve Aralık 2005 dönemine ait … Ltd.Şti’nden dolayı ödeme yaptığının anlaşıldığı, uyuşmazlığın vergi dairesine ödenen bu tutarın taraflardan hangisinin kusuruna dayandığı ve sözleşmenin hangi maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin olduğu, sorunun ihracatçı firma DSD’nin KDV iadesi almak üzere YMM raporu ve ek rapor alınmamasından dolayı ihmalinden kaynaklandığı, davalı şirketin imal ya da tedarik ettiği malı DSD firmasına yönelik kesmiş olduğu faturanın itiraz süresi içinde herhangi bir itirazı bulunmadığı, ihraç konusu eşyanın DSD tarafından kabullenildiği ve üzerinden 5 yıl geçtiği, vergi dairesinin 2005 yılı tam tasdik sözleşmesi bulunan YMM … vefatı nedeniyle ilgili dönemler için ek rapor ibraz etmediğinden vergi dairesinin 51.803,60 TL cezalı tarhiyat yaptığı, dolayısıyla konunun tamamen davacının kusuru ya da eksikliğine dayandığını, davalının takip tarihi itibariyle herhangi bir borcu bulunmadığı kanaate vardıkları görülmüştür. Yargılama sırasında alınan ve 29/03/2017 tarihide dosyaya sunulan bilirkişi raporunda ise; KDV iade tutarlarının vergi dairesince geri istenmesinden davalının herhangi bir sorumluluğu ve kusurunun bulunmadığı, rücu şartlarının oluşmadığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 3/1 hükmünün genel bir hüküm olduğu, 3/2 maddesindeki hükmün ise birinci fıkradaki hükmün aksine “daha önce teminat mektubu ile ilgili vergi dairesinden iade alınmış KDV’ler” hakkında ayrı bir hüküm kurulduğu, dolayısıyla bu maddenin uygulanması gerektiği, YMM’nin vefat etmesinin davacı tarafa incelemeyi sonlandırmadan vergi dairesine ödediği parayı davalı tarafa rücu etme hakkını doğurmadığı yönünde görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı vekilinin 22/03/2016 tarihli dilekçesiyle bilirkişilerin inceleme gününden önce dosyayı teslim aldıkları ve taraflara ait ticari defter ve kayıtları incelemeksizin raporu sundukları, buna göre HMK’nun 36/1-b maddesi uyarınca bilirkişinin görüşünü açıklamış olduğunu, dolayısıyla HMK’nun 272.maddesi uyarınca bilirkişilerin reddini talep etmek zorunda kaldıklarını bildirdiği, dosyanın yeni bir bilirkişi heyetine tevdi edilmesini istediği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, vergi dairesince yapılan talep üzerine KDV iadesini vergi dairesine ödediğini belirterek davalı aleyhine icra takibi başlatmış, itiraz üzerine de eldeki itirazın iptali davasını açmıştır. Davalı taraf ise vergi dairesinin KDV’yi iade talebinin davacının kusurundan kaynaklandığını savunmuştur. Davacı taraf, istinaf dilekçesinde süresinde bildirilmeyen delillerin toplandığını ileri sürmüş ise de, yapılan bilirkişi incelemesinde davacının talebinde haksız olduğunun belirtildiği, ayrıca dosyadaki diğer delillerle davalının itirazında haklı olduğu anlaşıldığından bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Davacı taraf ayrıca ilk raporu veren bilirkişi heyetini reddettiklerini, mahkemenin bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar vermediğini ileri sürmüş ise de, mahkemece sonradan yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılmış olup bu durumun zımnen davacının talebinin kabul edildiği anlamında yorumlanabileceği gözetildiğinde, bu yöne ilişkin istinaf talebi de yerinde değildir. Vergi dairesi tarafından düzenlenen tutanak içeriğinden, davacı aracı şirketin YMM …’un vefat etmesi nedeniyle ilgili dönemler için ek rapor ibraz edilmemesi nedeniyle dava konusu tutarın vergi dairesince geri ödenmesinin istendiği anlaşılmıştır. Her ne kadar sözleşmenin 3/1 maddesi, davacı şirkete ihracat sebebiyle ödenen meblağların her ne sebeple olursa olsun kısmen veya tamamen geri istenmesi halinde davalının bu miktarı davacıya ödeyeceği şeklinde bir düzenleme mevcut ise de, bu düzenlemenin genel bir düzenleme olup kimsenin kendi kusuruna dayalı olarak hak talep edemeyeceği genel kuralı gereğince davacının talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacı zamanında yerine getirmesi gereken işlemleri yerine getirmemiştir. Mevcut durum davalının sebepsiz zenginleşmesine yol açmamıştır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 291,44 TL harçtan mahsubu ile artan 237,04 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.17/12/2020