Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6769 E. 2020/2092 K. 03.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6769 Esas
KARAR NO: 2020/2092
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/09/2017
NUMARASI: 2015/797 2017/783
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine çeke dayalı takip başlattığını, müvekkilinin takip konusu çek nedeniyle borcu bulunmadığını, zira müvekkilinin çeki iade ederken cirosunu iptal etmeyi unuttuğunu, ayrıca ciro zincirinin kopuk olduğunu belirterek müvekkilinin çek nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve %20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının çeki ciro kopukluğunu görerek imzaladığını, dolayısıyla dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, müvekkilinin çeki …’dan şahsi alacağını teminen iyiniyetli olarak aldığını, davacının basiretli tacir gibi hareket etmesi gerektiğini, çekin iade edilirken ciroyu iptal etmeyi sehven unuttuğu iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; çekin lehtarının … olduğu, ancak bu kişinin çek arkasında cirosunun bulunmadığı, böylelikle çekin ciro zincirinde kopukluk meydana geldiği, bu durumda davalının yetkili hamil sıfatının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacının çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; ciro kopukluğunun oluştuğu iddiasıyla ancak … tarafından dava açılabileceğini, oysa davacının çekteki ciro kopukluğu nubilerek ve görerek çeki imzaladığını, imzasını inkar etmediğini, dolayısıyla davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığını, davacının dayandığı def’ilerin şahsi def’iler olduğunu, müvekkilinin iyiniyetli hamil olduğunu, imzaların istiklali prensibi gereğince davacının sorumlu olduğunu, tanık dinlenmesine muvafakat etmedikleri halde mahkemenin tanık dinlediğini, bu hususa yargılamada itiraz ettiklerini, davacının basiretli tacir gibi davranması gerektiğini, ancak bu şekilde davranmadığını, imzaların istiklali prensibi gereğince müvekkilinden önceki ciroların geçerli olduğunu, bu konuda Yargıtay 19.HD’nin kararları bulunduğunu, kararın usul ve yasaya aykırı olduğunu bildirmiştir. Takip ve dava konusu çekin 15/03/2015 tarihli, 15.000,00 TL bedelli, keşidecisinin …, lehtarının …, çek arkasındaki ilk cironun …, sonrakilerin ise sırasıyla davacı cirosu, … – … cirosu ve davalı cirosu olduğu, çekin 16/03/2015 tarihinde ibraz edildiği, çek altındaki imza ile keşideciye ait imza uyuşmadığından çekin işleme alınmadığının şerh edildiği, ancak karşılıksız olduğunun yazıldığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 10/06/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacı şirkete ait mali kayıtlardan dava konusu çekin dava dışı …’den 19/11/2014 tarihinde tahsilat makbuzu ile cari hesap alacağına mahsuben alındığı, çekin lehtarının … olması nedeniyle dava dışı …’ye lehtarın düzeltilmesi için 25/11/2014 tarihinde iade bordrosu ile iade edildiği ve davacı şirket hesabına borç kaydedildiği, çekte lehtar imzasının bulunmaması nedeniyle ciro silsilesinde kopukluk meydana geldiği, ancak kıymetli evrak hukukunda geçerli olan imzaların istiklali prensibi gereğince kambiyo senedinde imzası bulunan diğer cirataların bu kopukluk sebebiyle sorumsuzluklarının bulunmadığı, davacının çeki iade ederken cironun çizilmesinin unutulduğunu beyan ettiği, bu beyanın mali kayıtlarla da doğrulandığı, bu iddianın gerçekliği kabul edilse dahi şahsi nitelikteki bu def’inin ancak kötüniyetli hamiller bakımından sonuç doğurabileceği, somut olayda davalı hamilin kötüniyetinin davacı tarafından ispat edilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında …’nın ve …’nin davacı tanığı olarak dinlendiği, davalı tarafın ise tanık beyanlarını kabul etmedikleri yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, müvekkilinin çeki iade ederken cirosunu iptal etmeyi unuttuğunu, ayrıca çekteki ciro zincirinde kopukluk bulunduğunu ileri sürerek borçlu bulunmadığının tespitini istemiş, davalı taraf ise iyiniyetli hamil olduklarını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Takip ve dava konusu çekin keşidecisi … tarafından … lehtar gösterilmek suretiyle düzenlendiği, çek arkasındaki ilk cironun ise …, sonraki cirantaların ise davacı, … – … olup davalının ise hamil olduğu görülmüştür. Dava konusu çek arkasındaki ilk cironun lehtar …’ye ait olması gerekirken dava dışı …’ye ait olduğu, buna göre ciro silsilesinde kopukluk bulunduğu anlaşılmıştır. Ciro silsilesindeki kopukluk senet metninden anlaşılacak bir durum olup davalı çekte bu haliyle meşru hamil değildir. Somut olay bakımından imzaların istiklali prensibinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.024,65 TL harçtan, peşin alınan 256,16 TL harcın mahsubu ile bakiye 768,49 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.03/12/2020