Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6755 E. 2020/2158 K. 11.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6755 Esas
KARAR NO: 2020/2158
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/06/2017
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 11/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalı yanın müvekkil şirkete 76.402,63 TL borçlu olduğunu; işbu borcunu ödememesi dolayısıyla Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … E.Sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı yanın işbu takibe süresi içinde haksız ve mesnetsiz itirazı ile takibin durduğunu; bu nedenlerle huzurdaki itirazın iptali davasının ikame edildiğini,davalı şirketçe yapılan itirazın zaman kazanmaya yönelik ve kötü niyetli olduğu ve davalı şirketin itirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkil şirkete ait ticari defter ve belgelerin incelenmesi neticesinde ortaya çıkacağını beyanla, davanın kabulüne, Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptali ile takibin devamına; davalı şirketin kötü niyetli itirazı sebebiyle taraflarına %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı ödenmesine; dava masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında bir ticari ilişkinin olduğunu, ancak bu ticari ilişkinin konsinye mal satımı şeklinde olduğu, her iki tarafın ticari defterlerinin incelenmesi neticesinde davacıya 76.227,20TL borçlarının olduğunun görüleceği; böyle bir borcun bulunmadığına ilişkin itirazlarının olmadığı müvekkil şirket itirazlarının davacı yanın satılamayan kitapların geri alınmasına yanaşmamasından kaynaklandığı,davacı ile yapılan satış anlaşmasında, müvekkile satılan kitapların satılamayanlarının her yılın Haziran ve Aralık aylarında alınması gerekirken, Eylül 2014 tarihinde hazırlanan iadelerin,” Depo Taşıması ve Yer Yokluğu “gerekçeleri ile alınmadığı ve Eylül ayında alınacağının belirtildiği, İstanbul Kitap Fuarı ve depo taşıması sebepleri gösterilerek Ekim ve Kasım aylarında da iadelerin hazırlatılıp bekletildiği ve Aralık ayında alınacağının bildirildiği,davacı şirket yetkililerinin müvekkil şirkete gelerek, müvekkil borcuna mahsuben 50.000,00TL çek aldıkları ve çek alındı makbuzunun altına kendi el yazıları ile “Kalan Bakiye, iade Kitap Alınarak Kapatılacaktır/ şerhi düşerek imzaladıkları; iadeleri 3-4 gün sonra gönderin dedikleri ancak buna rağmen gönderilen iadeleri depo önünde beklettikleri, borcun fazla olması gerekçesi ile kabul etmedikleri, kitap iadelerini müvekkil şirkete geri getirdikleri; borcun sıfırlanacak şekilde müvekkil şirket tarafından yeniden 16.12.2014 ve 17.12.2014 tarihli toplam 76.235,77TL tutarında 27 adet fatura düzenlendiği, bunların mail olarak dökümlerinin istendiği, maillerin gönderildiği, iadelerin en kısa sürede alınacağı bildirildiği halde bugüne kadar iadelerin alınmadığı, fatura ve maillerin incelenmesi ile bu hususun görüleceği,iadelerin 24.01.2015 tarihinde kabul edilmemesi durumunda müvekkil şirketin KDV mağduriyetinin oluşacağının belirtildiği; Eylül, Ekim, Kasım, Aralık 2014 aylarında düzenlenen çok sayıda iade faturalarının bekletilmekten dolayı taraflarınca iptal edilerek yenilerinin kesildiği; işbu iptal edilen faturaların resmi kayıt ve evraklar içinde mevcut olduğu, izah edilen tüm bu hususların, Bakırköy …Noterliği 14.01.2015 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı yana bildirildiği; davacı yanca Beyoğlu …Noterliği 23.01,2015 tarih, … yevmiye numaralı cevabi ihtarnamesinin müvekkile keşide edildiği ve anılan cevabi ihtarnamede iadeleri kabul etmeyecekleri ile borcun nakit olarak ödenmesinin talep edildiği bir yıl boyunca borcun ödenme şekli ile (mal iadesi-para ödemesi) görüşmelerin yapıldığı akabinde işbu davanın açıldığı müvekkil şirketin kitap-kırtasiye ve oyuncak alanında 30 yılı aşkın süredir çalıştığı, sektörün lokomotif firmalarından biri olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… taraflar arasında 2013 yılından itibaren, açık hesaba dayalı ticari satım ilişkisinin bulunduğu, davalı tarafça 16/12/2014 ve 17/12/2014 tarihli 27 adet 76.283,77-TL iade faturası düzenlendiği, bu faturaların davacı tarafça kabul edilmediği ve ticari defterlere kaydedilmediği, davalı tarafça satışın konsiyeli satış olduğu iddia edilmekle birlikte, bilirkişi heyeti tarafından tanzim edilen raporun 10. Sayfasında sektörel yönden yapılan incelemede satış ilişkisine konu kitapların mülkiyetinin satıcı/davacı da kalmaması nedeniyle somut olayda konsiyeli satış ilikisinin söz konusu olmadığının gerekçelendirilerek tespit edildiği, öte yandan taraflar arasında yapılan 23/05/2013 tarihli bir yıl süreli satış sözleşmesinin sekizinci maddesinde davalı(alıcının)her satın aldığı kitapların iadelerini, üçer aylık dönemler halinde Mart, Haziran, Eylül ve Aralık aylarında yapabileceğinin, iadelerin ilgili iade ayının 20 si ile 30 u arasında yapılabileceğinin, buna karşılık iade ayın kaçında yapılırsa yapılsın iade bedelinin alıcının borcundan düşüleceğinin, iade fiyatının satış fiyatı ile aynı olduğunun, bir iade ayı içerisinde bir kez iade yapılabileceğinin, iade ürünlerin teslim alınmasından itibaren bir ay içerisinde hasar bildiriminde bulunulmadığı takdirde ürünlerin hasarsız kabul edileceğinin kararlaştırıldığı, davacı tarafça her ne kadar bu sözleşmenin bir yıl süreli olduğu ve davalı tarafça tanzim edilen iade faturalarının düzenlenme tarihleri itibariyle sözleşmenin cari olmadığı iddia olunmuş ise de; dosya da mevcut ve davalı tarafça da inkar edilmeyen 12/12/2014 tarihli çek çıkış bordrosunda davalının davacıya 50.000,00-TL tutarında dört adet çek verdiğinin, bu çeklerin her iki tarafın ticari defterlerinde kayıtlı olduğunun ve çek çıkış bordrosu altında yer alan “Kalan Bakiye İade Kitap Alınarak Kapatılacaktır” şeklindeki el yazısı ile yazılmış kaydın davacı şirket pazarlama sorumlusu … tarafından imzalandığı, yine davalı vekili tarafından ibraz edilen ve davacı tarafça inkar edilmeyen e-mail yazışmalarından tarafların iade hususunda anlaştıklarının görüldüğü, başka ifade ile her ne kadar 23/05/2013 tarihli bir yıl süreli satış sözleşmesinin süresi sona ermiş ise de; taraflar arasındaki ticari ilişkinin benzer koşullarla devam etmesi yönünde zımni bir anlaşmanın varlığının kabulünün gerektiği, nitekim davacılar vekilinin 24/04/2017 havale tarihli bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, 2014 yılı içerisinde davalı tarafından düzenlenen iade faturalarının kabul edildiğinin ifade edildiği, taraf şirketlerin ticari defterlerinin ve cari hesap dökümlerinin( 2013 yılından devreden 11,18-TL fark haricinde) birbirleri ile uyumlu olmasının da bu kabulü doğruladığı, davalının Bakırköy … Noterliği’nin 14/01/2015 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinde iadelerin kabulünün miktar belirtilmek suretiyle talep edildiği, evvelinde ise e-mail yolu ile ve süresinde iade talebinde bulunulduğu hususları mahkememizce sabit görülmekle, taraflar arasındaki satış ilişkisi gereği davacının davalıdan alacaklı olmadığının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine; davalı tarafın yasal şartları oluşmayan kötü niyet tazminatı talebinin reddine …” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davalının iade talebinin dayanak noktasının taraflar arasında konsinye satış ilişkisi olduğuna ilişkin iddialarından ibaret olduğunu, ancak mahkemece alınan 04.04.2017 tarihli bilirkişi raporunda sektörel incelemenin yer aldığı IV. bölümün c bendinde “Huzurdaki davada da, bilinen manası ile bir konsinye satış ilişkisi olmadığı görülmektedir.Ürünler davalıya sevk edilerek hemen akabinde tamamının faturası kesilmekte ve taraflar kanuni defterlerine bu faturaları işlemektedirler.” şeklinde görüş belirtildiğini, kararda da, satış ilişkisine konu kitapların mülkiyetinin satıcıda kalmaması nedeniyle somut olayda konsinye satış ilişkisinin olmadığının vurdulandığını, dolayısıyla konsinye satış ilişkisinin söz konusu olmadığını ve davalının bu yöndeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, Taraflar arasında imzalanan ve bilirkişi raporunda pek çok kez atıf yapılan Satış Sözleşmesi’nin 23.05.2013 tarihli olduğunu, taraflar arasında akdedilmiş 23.05.2013 tarihli sözleşme dışında dosyada mübrez başkaca bir sözleşme bulunmadığını, daha önce de belirttikleri üzere bahsi geçen sözleşmenin taraflar arasında yürürlükte olmadığını, mahkemece bu hususa değinildiği halde, hatalı olarak sözleşmenin zımni olarak yürürlükte olduğunun kanaatine varıldığını, ancak taraflar arasındaki sözleşmenin zımni olarak da yürürlükte olmadığının açık olduğunu, kaldı ki; sözleşmenin “Süre” başlıklı 10. maddesi “İşbu sözleşme imza tarihinden itibaren yürürlüğe girer ve 31.12.2013 tarihinde hiçbir ihbar ve ihtara gerek olmaksızın sona erer.” şeklinde düzenlendiğini, anılan madde gereğince 2013 yılı sonunda sözleşmenin kendiliğinden sona erdiğini, Davalı tarafça sözleşmeye aykırılık hükümlerine değil konsinye satış ilişkisine dayanıldığını, mahkemece verilen kararın taleple bağlılık ilkesiyle bağdaşmayacağını, Yerel mahkeme tarafından, iadelerin müvekkilce kabul edilmesi gerektiği kanaatine varıldığını, müvekkilinin basiretli bir tacir olarak kendisini zarara uğratacak işbu iadeleri kabul etme yükümlülüğü altında olmadığı, sözleşmenin de yürürlükte olmadığını, Beyoğlu …Noterliği’nin 23.01.2015 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin gönderilerek temerrüt oluştuğunu, 04.04.2017 tarihli bilirkişi raporuna taraflarınca itiraz edilmiş olmasına rağmen yerel mahkeme tarafından bu hususta herhangi bir karar verilmeyerek sözlü yargılamaya geçildiğini, yeni bir heyetten rapor alınması taleplerinin reddedilmişse dahi duruşmada bu hususun gerekçesinin belirtilmediğini, Tanıklarını bildirmiş olmalarına rağmen tanıkların çağrılıp dinlenilmediğini, kesin süre içinde bildirilen tanıklarının dinlenip dinlenmeyeceğine dair bir ara karar oluşturulmadığını, ayrıca davalı vekilinin delil listesinde ve dosya münderecatına sunmuş bulunduğu belgeler taraflarına tebliğ edilmemiş olup, bu belgelere ilişkin beyanda bulunma haklarının kısıtlandığını, dolayısıyla yapılan yargılamada usuli eksiklikler ve hatalar bulunmakta olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Hukuki nitelendirme; mahkemeye ait olup ilk derece mahkemesince taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği itibarı ile satış sözleşmesi mahiyetinde olduğu ve 23.05.2013 tarihli bir yıl süreli sözleşme ilişkisinin süreden sonra tarafların zımni muvafakati ile devam ettiğinin kabulünün yerinde olduğu, davacı şirketin satış pazarlama sorumlusuna atfen isim ve imza bulunan belgeye göre; borca mahsuben 50.000TL’lik çek alındığı ve çek alındı makbuzunun altına el yazısı ile “kalan bakiye için iade kitap alınacaktır” ibaresinin yazılı olduğu, mahkemece kabul edildiği üzere bu durumun davacı yanca açıkça inkar edilmediği, bilirkişi raporuna göre 50.000Tl bedelli çeklerin kaydından evvel borcun 126.277,20TL olduğu, 50.000Tl çekin mahsubu ile kalan bakiye tutarın takip tutarını oluşturduğu, davacı vekilinin rapora itiraz dilekçesinde 2014 yılında bir kısım iadelerin kabul edildiğini belirttiği, davaya konu iadeyi kabul etmeme sebebi olarak ise toplam alış tutarına göre iadenin belli oranını geçemeyeceğini ileri sürdüğü ancak bu yöndeki iade koşuluna ilişkin iddiasının ispatlanamadığı, tanık beyanının sonuca etkili olmadığı gibi bilirkişi raporunun yeterli olduğu dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 11/12/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.