Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6662 E. 2018/160 K. 05.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/6662 Esas
KARAR NO : 2018/160
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2017
NUMARASI : 2017/526 2017/997
DAVANIN KONUSU : Elatmanın Önlenmesi (Satın Almaya Dayalı)
KARAR TARİHİ : 05/02/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili, müvekkilinin Tuzla ilçesinde bulunan Akaryakıt istasyonunun 31/12/2020’ye kadar dava dışı bir kişiden kiraladığını, söz konusu kira sözleşmesinin tapu kütüğüne şerh verildiğini, müvekkilinin bu kiracılık hakkına istinaden 01/11/2015 tarihli bayilik sözleşmesi ve aynı tarihli yatırım çerçeve sözleşmesi ile müvekkilinin bayisi olarak faaliyet göstermesi şartıyla söz konusu istasyonu davalıya teslim ettiğini, ancak davalının 24/04/2017 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, taraflar arasında imzalanan 01/11/2015 tarihli yatırım çerçeve sözleşmesinin 10.3.7 maddesine göre bayinin kendisine yapılan bildirimden itibaren en geç üç gün içinde satış yerini üzerindeki ekipmanlarla birlikte işletilmeye uygun bir biçimde tahliye edeceği, aksi halde günlük 5000 ABD doları cezai şart ödemeyi kabul ettiğini, davalının feshi üzerine müvekkilinin 27/04/2017 tarihli cevabi ihtarname keşide ederek anılan sözleşme hükmü uyarınca istasyonun üç gün içinde teslimi ve cezai şart ödemesinin istendiği, ihtarnamenin 28/04/2017 tarihinde tebliğine rağmen davalının söz konusu istasyonu elinde tutmaya devam ettiğini belirterek davalının çıkardığı muarazanın giderilmesine, müdahalenin tespitine, men’ine ve önlenmesine , haksız işgalden dolayı şimdilik 10.000 TL cezai şartın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili, taraflar arasındaki alt kira sözleşmesi uyarınca ve Yargıtay 6.Hukuk Dairesi kararı doğrultusunda davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, davacının iddialarının doğru olmadığını, müvekkilinin kira bedellerini ödemeye devam ettiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI:
Mahkemece, davalının akaryakıt bayilik sözleşmesi nedeniyle cezai şart ve sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle müdahalenin meni talebine ilişkin olduğu, Yargıtay 19.HD’sinin 2015/15883 Esas, 2016/7514 Karar sayılı ilamı uyarınca taraflar arasında bayilik sözleşmesinin yanı sıra kiracılık sözleşmesinin de imzalandığı, her iki sözleşmenin birbirinden bağımsız sözleşmeler olup kira sözleşmesinden kaynaklanın uyuşmazlığın Sulh Hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği, görev hususunun dava şartı olup re’sen gözetildiği, davacının men’i müdahale talebinin taraflar arasında varlığı kabul edilen kira sözleşmesi uyarınca değerlendirilmesi gerektiği, buna göre bu talep yönünden mahkemenin görevsiz olup uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği gerekçeleriyle davacının müdahalenin men’i ve önlenmesine ilişkin davası bakımından Sulh Hukuk Mahkemesine görevsizlik kararı verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ:
Davacı vekili, kararın usul ekonomisine, Yargıtay kararlarına ve İstanbul BAM 16.HD’sinin 11/10/2017 günlü, 2017/3928 esas – 3075 karar sayılı kararına aykırı olduğunu, zira bu kararda kira sözleşmesinin akıbetinin bayilik sözleşmesine tabi kılındığının belirtildiği, uyuşmazlığın bir bütün olarak bayilik sözleşmesine göre çözümü gerektiğine işaret edildiğini, yine Yargıtay 3. HD’sinin 09/05/2017 gün, 2017/315 Esas – 6801 Karar sayılı ilamının da bu yönde olduğunu, taraflar arasında akaryakıt bayilik sözleşmesi, otogaz bayilik sözleşmesi, Ariyet sözleşmesi, Yatırım çerçeve sözleşmesi gibi 48 sayfadan oluşan muhtelif sözleşmeleri bulunduğunu, mahkemenin gerekçesinde atıf yapılan Yargıtay 19.HD’sinin 2015/15883 Esas sayılı kararının bu davada emsal oluşturmayacağını, zira o davada kira sözleşmesinin hükümsüzlüğünün tespiti ve hükümsüz kalan süreye isabet eden kira parasının iadesinin talep edildiğini bildirmiştir.
DELİLLER:
Dava dilekçesine ekli kira sözleşmesinden davacının istasyonun bulunduğu taşınmazı dava dışı. … A.Ş’den 01/11/2015 tarihinde 5 yıl süre ile kiraladığı görülmüştür.
Yine dosyaya sunulan 09/12/2015 günlü kira sözleşmesi ile davacının işbu taşınmazı davalıya kiraladığı görülmüştür.
Davacı ile davalı arasında Tuzla’daki istasyonunun bayilik sözleşmesi düzenlendiği görülmüştür.
Yine taraflar arasında ödünç sözleşmesi ve ayrıca yatırım çerçeve sözleşmesinin düzenlendiği görülmüştür.
Davalının 24/04/2017 günlü ihtarname ile bayilik sözleşmesini feshettiği anlaşılmıştır.
Davacının 27/04/2017 günlü cevabi ihtarnamesi ile sözleşmeler uyarınca istasyonun üç gün içinde teslimini ve cezai şart ödenmesini istediği görülmüştür.
Eldeki bu davanın yargılaması sırasında mahkemece verilen ihtiyati tedbir isteminin reddine dair kararın Dairemizin 2017/3928 Esasında görüldüğü ve 11/10/2017 tarihinde sonuçlandırıldığı anlaşılmıştır.
GEREKÇE:
Dava, davalının bayilik sözleşmesini tek taraflı feshetmesi nedeniyle davalının çıkardığı muarazanın giderilmesi, müdahalenin tespiti, men’i ve önlenmesi ile taşınmazın haksız işgalinden dolayı cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında bayilik sözleşmesi, alt kira sözleşmesi, ariyet sözleşmesi ve yatırım çerçeve sözleşmeleri bulunmaktadır. Davacının 24/04/2017 tarihli fesih ihbarı üzerine davacı tarafça istasyonun teslimi ve cezai şart talep edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme salt kiracılık sözleşmesi değildir. Tarafların amacı davacının, dava dışı kişiden kiraladığı taşınmazı davalıya kiralayarak burada davalının bayi olarak faaliyet göstermesi yönündedir.
Taraflar arasındaki yatırım çerçeve sözleşmesinin 2 ve 10.3.7 maddeleri ile yatırım çerçeve sözleşmesine ek sözleşme 1.maddesi ve kira sözleşmesinin 5.maddesine göre taraflar arasındaki temel ilişki bayilik ilişkisi olup, sözleşme ile kira sözleşmesinin akıbeti bayilik sözleşmesine tabi kılındığından uyuşmazlığın bayilik sözleşmesine göre çözümü gerekmektedir.
Yargıtay 19.Hukuk Dairesi ile 11 ve 3.Hukuk Dairesi’nin yerleşmiş içtihatlarına göre de bu tür uyuşmazlıkların feri mahiyetteki kira sözleşmesine göre değil, bir bütün olarak bayilik sözleşmesine göre çözümü gerekir. Sözleşmenin 10.3 maddesinde; sözleşmenin 10.2 maddesinde sayılan sebeplerle, ya da sözleşme veya bayilik sözleşmesinin bayi tarafından herhangi bir nedenle feshedilmesi halinde maddenin devamında sayılan düzenlemelere itibar edileceği hükmü yer almakta olup, davalının bayilik sözleşmesini feshi nedeniyle davacı yatırım çerçeve sözleşmesinin 10.3.7 maddesine dayanarak işbu davayı açmıştır. Diğer bir anlatımla davacının istemi kira sözleşmesine dayalı men’i müdahale talebine ilişkin değildir. İlk derece mahkemesince kararda gerekçe olarak gösterilen Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin kararındaki dava kira sözleşmesinin süresinden önce sona ermesi nedeniyle açılmıştır. Bu davada ise bayilik sözleşmesinin haksız feshedildiği iddiasına dayanılmıştır.
Yukarıda yapılan açıklamalar karşısında davanın, tarafların ticari işletmesi ile ilgili olduğu, buna göre 6102 Sayılı TTK’nun 4.maddesi uyarınca asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerektiği halde, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olduğundan, davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-İstanbul Anadolu 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 04/10/2017 gün, 2017/526 Esas, 2017/997 karar sayılı görevsizlik kararının KALDIRILMASINA,
3-Yargılamaya kaldığı yerden devam edilmesi yönünden dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,
5-Davacı tarafından istinaf aşamasında yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 87,50 TL posta masrafı olmak üzere toplam 173,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6- İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.05/02/2018