Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6603 E. 2018/791 K. 27.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/6603 Esas
KARAR NO : 2018/791 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/06/2017
NUMARASI : 2010/262 E. – 2017/674 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat
KARAR TARİHİ : 27/03/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
Davacı vekili, “müvekkili ile davalı arasında 01.08.2008 tarihinde Fason İmalat Anlaşması imzalandığını, anlaşma süresinin 1 yıl olduğunu, sözleşme ekindeki fiyat formu ve 21.01.2009 tarihli anlaşma gereği davalının 2008 yılı içinde 112.500 ton, 2009 yılı içinde 715 ton olmak üzere miktar ve evsafı sözleşme ve eklerinde belirlenen paketlenmiş çay almayı taahhüt ettiğini, davalının sözleşmeye aykırı hareketleri nedeniyle davalıya 25.03.2009’da ihtarname göndererek sözleşmeye aykırı hareketlerinden dolayı uğradıkları zararı maddeler halinde bildirerek tazmin etmesini istediklerini ve aksi halde sözleşmeyi feshedeceklerini bildirdiklerini, ancak davalının bunu kabul etmeyerek cevabi ihtarname gönderdiğini, bunun üzerine davalıya verdikleri 15 günlük sürenin sonunda 17.04.2009’da davalıya e-posta göndererek sözleşmeyi feshettiklerini ve Karamürsel Sulh Hukuk Mahkemesi’nde yarı mamul ve mamul miktarını tespit ettirdiklerini, davalının sözleşmeye aykırı hareketlerini tek tek belirttiklerini, davalının “reklam faturası”, “ciro primi”, “lojistik”, “hizmet bedeli” gibi adlar altında usulsüz kesintiler yaparak faturalar kestiğini, sözleşmenin 8.6 ve 8.7 maddelerine aykırı olarak, akredite bir laboratuvarda inceleme yapılması gerekirken, kendi laboratuvarında analiz yaptırdığını, aynı tarihte üretilen bir kısım malın davalı tarafından satıldığını, ancak bir kısım için kalite hatası faturası kestiğini ve bedellerini ticari hesaptan mahsup ederek 27.202,27 TL sebepsiz zenginleştiğini, müvekkilinin akredite bir laboratuvardan gerekli analizleri yaptırdığını ve ürünlerin standartlara uygun olduğunun belirlendiğini, (Kartal 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2009/66 Değ.iş), ödeme günlerinin davalı tarafından hep geciktirildiğini, 6.381,48 TL ne için aldığı belli olmayan kesinti yapıldığını, davalının tüm bu sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle sözleşmesinin 17.maddesindeki ekonomik cezaların uygulanması gerektiğini ve ayrıca kesilen kazancın da dikkate alınarak tazminat hesabının sözleşme gereği olduğunu, Borçlar Kanunu 106.maddesi gereği müspet zararın hüküm altına alınması gerektiğini, Kadıköy 4.Ticaret Mahkemesi’nin 2009/911 E.sayılı kısmi davanın, davalının kabul beyanı gereği kabul edildiğini, davalının o davayı kabul etmekle, sözleşmeyi haklı nedenle feshettiklerini de kabul etmiş olduğunu,” iddia ile şimdilik 200.000 TL’nin, davalının temerrüt tarihi olan 17.04.2009 tarihinden itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, “davanın haksız olduğunu, müvekkilinin 01.08.2008 tarihli Fason İmalat Anlaşması ve eklerine aykırı bir hareketi olmadığını, müvekkilinin kestiği reklam, kalite hatası vs. tüm faturaların sözleşmeler ve ticari teammüllere göre dayanağı bulunduğunu, reklam faturası kesilmesi hususunda davacı ile 21.01.2009 tarihli toplantıda anlaşmaya varıldığını ve tutanağa bağlandığını, mağaza açılış faturasının da ticari teammüllere uygun olduğunu, ürün analizinin sözleşmenin 8.maddesine uygun olarak yapıldığını, 14.965 TL ve 5.690 TL’lik 2 adet faturanın sehven davacı şirkete kesildiğini, ancak sonradan gerekli düzeltmenin yapıldığını, sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olmadığını, sözleşme fesih koşullarının oluşmadığını” savunurak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme, tarafların ticari defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırarak, 3 kez rapor, 3 kez de ek rapor almıştır. 07.09.2011 tarihli ilk bilirkişi raporunda sonuç olarak, davacının sözleşmeyi feshetmesinin, şekil yönünden geçersiz olduğunu, davacının talebinin sözleşmenin feshine dayalı olduğu, feshe dayalı tazminat isteyemeyeceği” ifade edilmiş, 06.06.2012 tarihli ek rapor da ise, kök rapordaki görüş tekrar edilerek, “eğer mahkeme feshi geçerli sayarsa, davacının davalıdan isteyebileceği tutarın 136.037,35 TL olduğu ve 17.09.2009’dan itibaren % 29 ticari temerrüt faizi hesaplaması gerektiği” bildirilmiştir.
11.04.2013 tarihli 2.bilirkişi raporunda, sonuç olarak “haklı fesih koşullarının gerçekleştiği, ancak 2009 tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı TTK’nın 20/3 maddesi gereğince e-mail ile feshin geçerli olmadığı, fesih beyanı mahkemece geçerli sayılır ise davasının talep edebileceği tutarın 136.037,35 TL olduğu ” belirtilmiş, 05.07.2014 tarihli ek raporda da, kök rapordaki görüşün muhafaza edildiği anlaşılmıştır.
Tarihsiz ve havalesiz 3.raporda sonuç olarak, “davalının sözleşmeye aykırı davranışları nedeniyle davacının talebe hak kazanmış olduğu cezai şart tutarının 156.037,35 TL olduğu, sözleşmenin 17.3 maddesi gereğince bu cezai şart ile karşılanamayan zararların ( haksız faturalar vb. ) da tazmininin istenebileceği, haksız olarak kesilmiş faturalar nedeniyle davalının uğradığı zararın, 139.838,06 TL olduğunu, ancak davacının cezai şart tutarını aşan bir zararın tazminini isteme hakkı kazanmadığı, çünkü bu rakamın cezai şart tutarının altında olduğu, önceki davada verilen karar nedeniyle davacıya 20.000 TL ödeme yapıldığından, davacının talep edebileceği tutarın 156.037,35 – 20.000 = 136.037,35 TL olduğu, bu tutarın, haklı fesih tarihi olan 17.04.2009 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi ile birlikte istenebileceği” görüşü açıklanmış, 02.06.2016 havale tarihli ek raporda ise, “kök raporda açıklandığı gibi davacının 136.037,25 TL cezai şart alacağı bulunduğu, cezai şartı aşan zarar kanıtlanabilirse kusurun varlığı koşuluyla bu aşan zararın da istenebileceği, somut olayda davalı tarafından haksız olarak kesilmiş faturalardan dolayı davacının 139.838,06 TL zarara uğradığı, ayrıca 120.208 TL’de kâr mahrumiyeti zararına uğradığını, böylece davalının sözleşmeye aykırı davranışlarından dolayı davacının toplamda uğradığı zararın 139.838,06 TL + 120.208,00 TL = 260.046,06 TL olduğu, cezai şartı aşan kısmın 124.008,81 TL olduğu, davalının kusurlu olduğu, sonuçta davacının 136.037,25 TL cezai şart ve 124.008,81 TL cezai şartla karşılanamayan zarar alacağı bulunduğu, 17.04.2009 tarihinden itibaren ticari temerrüt faizi uygulanacağı, bu faizin avans faizi olarak kabulü gerektiği” mütalaa olunmuştur.
Davacı vekili, 17.06.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile tazminat talebini 60.041,06 TL artırarak, 260.046,06 TL’nin 17.04.2009 temerrüt tarihinden itibaren ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Yargılama sırasında dava konusu …işletmesinin, … Ticaret A.Ş’ye devredildiği anlaşıldığından, yargılamaya bu şirket aleyhine devam edildiği ve kararda da bu şirketin adının yer aldığı anlaşılmıştır.
Mahkeme ıslah edilmiş haliyle davanın kısmen kabulüne ve 136.037,25 TL cezai şart alacağı, 104.008,81 TL cezai şartla karşılanmayan zarar olmak üzere toplam 240.045,06 TL’nin 17.04.2009’dan itibaren değişen oranlı avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, aşan istemin reddine karar vermiş, bu karar karşı her 2 taraf vekili de istinaf isteminde bulunmuştur.
Davacı vekili istinafında, “kabule göre, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki rakam 260.046,06 TL olmasına rağmen, 240.046,06 TL üzerinden hüküm kurulmasının maddi hata olduğunu düşündüklerini ve bunun istinaf nedeni olduğunu, bilirkişi heyetinin haksız kesilen faturalar nedeniyle çıkardığı 139.838,06 TL’lik zarar rakamının hatalı olduğunu, kalite hatası adı altında cari hesaptan mahsup edilen 27.202,52 TL’lik kalite hatası cezasının haklı görülemeyeceğini zira sözleşmede yer alan “…’nın yaptıracağı tüm analiz sonuçlarının kesin olduğu ve başka tip analiz olasılığına izin vermez” biçimindeki hükmün kelepçe sözleşmesi olduğunu, ciro primi ve lojistik destek adı altında kesilen 18.478,22 TL’li faturanın da sözleşmeye uygun olmadığını, çünkü 17.01.2009 tarihli protokole göre bu faturaların teyid alındıktan sonra kesilmesi gerektiğini, teyid alınmadan kesilen faturalardan dolayı müvekkilinin 11.000 TL zarar ettiğini, aynı protokolde ciro primi için KDV tutarının %8 uygulanacağının kararlaştırıldığını, ancak 04.03.2009 tarihli ciro primi faturalarında %18 KDV uygulanarak müvekkilinin 1.120 TL + 500 TL = 1.620 TL zarara uğradığını, bilirkişilerin sözleşmeyi ve protokolü tam incelemeden zarar hesabı çıkardıklarını, bilirkişi heyetinin cari hesap alacağı olarak kabul ettikleri 139.808,06 TL +27.202,52 TL +11.000 TL = 178.000 TL cari hesaptan haksız para kesildiğini, raporda bu meblağın dava dilekçesinde talep edilmediği yazılı olmasına karşın, sözleşmenin feshine dayalı tazminat davası açtıklarının dilekçede açık olduğunu, dolayısıyla davanın cari hesap alacağına dayalı bir alacak davası açılmadığına dair görüşün hatalı olduğunu, bilirkişilerce bulunan 139.838,06 TL cari hesap alacağının, zarar kavramı içinde eritilerek tazminat hesabı yapılmasının yanlış olduğunu, müvekkilinin Karamürsel Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığıyla yaptırdıkları tespitte satış için üretilip hazırlanan çay miktarının çok daha fazla olduğunu ve ibraz ettikleri uzman mütalaasına göre kazanç kaybının 350.000 TL civarında olması gerektiğini, kaldı ki 136.037,25 TL +120.208 TL + 139.838,06 TL =395.000 TL alacak bulunması gerektiğini, tazminatın eksik hesaplandığını, kendilerinin haksız kesilen fatura bedelleri ve sözleşmenin feshinden kaynaklanan zararı istediklerini,” iddia ile kararın müvekkili lehine bozulmasını istemiştir.
Davalı vekili istinafında, “fesih tarihinde yürürlükte olan kanun eski TTK olduğunu ve bu kanunun 20/3.maddesinde tacirler arasındaki bildirimlerin şekle tabi olduğunu, bunun bir geçerlik şartı olduğunu, bu atlanarak feshin geçerli sayılamayacağını, hükme dayanak olan Kadıköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2009/911 E.sayılı dosyasında taraflar arasındaki hukuki ilişkiye dair bir tespit hükmü bulunmadığını, bu kararın kesin hüküm olarak kabul edilemeyeceğini, kararda sözleşmeye aykırı hareketin ne olduğunun dahi belirtilmediğini, bunun Anayasanın 141. maddesi ile HMK’nın 297.maddeleri’ne aykırı olduğunu, ticari örf ve adetten kaynaklanan faturaların, sözleşme ihlali olarak kabul edilemeyeceğini, bir an için faturaların ticari örf ve adetten kabul edilse dahi, davacının tazminat davasını sözleşmeye aykırılığa dayandırdığını, sözleşmeye aykırılıktan söz edilebilmesi için de sözleşme hükümlerinin ihlal edilmiş olması gerektiğini, cari hesap mutabakatsızlığı gibi taleplerin alacak davası kapsamında olduğunu, sözleşme kapsamında görülemeyeceğini, sözleşmenin 12.3 ve atıf nedeniyle 17.maddesi çerçevesinde kâr mahrumiyeti hesabı yapılamayacağını, zira 12.3 madde’ye uygun bir fesih sebebi ve şekli bulunmadığını, kaldı ki kâr mahrumiyeti olarak hesaplanan tutardan ciro primi, lojistik primi ve ambalaj bedelinin mahsup edilmesi gerektiğini, bunların mahsup edilmediğini, 12.3 madde’ye uygun bir fesih yapılmadığından 17.madde’deki ekonomik cezanın da uygulanamayacağını, 17.2 maddesi’nin 13 ve 14.maddelerin tezahürü durumunda uygulanabilecek bir madde olduğunu, haklı fesih talebinden söz edilemeyeceğini” iddia ile kararın kaldırılmasını ve davanın reddini istemiştir.
Uyuşmazlık, taraflar arasında üretim detayları kararlaştırılmış Fason İmalat Sözleşmesi’nden kaynaklandığından istinaf inceleme görevinin, eser sözleşmesine ilişkin davalar yönünden İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 15.Hukuk Dairesine ait olduğu anlaşılmakla, dava dosyasının görevli daireye gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Dosyanın istinaf incelemesi bakımından görevli İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 15. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6100 sayılı HMK’nın 352/1 maddesi gereğince, dosya üzerinden yapılan ön inceleme sonucu 27/03/2018 tarihinde oybirliği ile kesin olarak karar verildi.