Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6578 E. 2020/2032 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R
DOSYA NO: 2017/6578 Esas
KARAR NO : 2020/2032 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2017
NUMARASI : 2014/585 E., 2017/844 K.
ASIL DAVA : İtirazın İptali
ASIL DAVA TARİHİ: 14/09/2012
KARŞI DAVA: Alacak
BİRLEŞEN İSTANBUL ANADOLU 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2015/116 ESAS SAYILI DOSYASI;
DAVA: İtirazın İptali
DAVA TARİHİ: 22/01/2015
KARAR TARİHİ: 26/11/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili asıl dava dilekçesi ile; davalının müvekkilinin İtalyan menşeli olması nedeniyle icra takibinin teminat yatırılmadan başlatılmış olmasına itiraz ettiğini, 1965 yılında imzalanan Lahey Hukuk usulüne dair sözleşmede teminat akçesine ilişkin olarak 17. Madde gereği; “Akit Devletlerden birisinde ikamet eden ve diğer bir devlet mahkemeleri huzurunda davacı veya müdahil olarak bulunun akit bir devletin vatandaşlarından yabancı olmaları veya o memlekette ikametgah veya meskenleri bulunmaması sebebiyle, ne isim altında olursa olsun, herhangi bir teminat veya depozito istenemez ” hükmünün yer aldığını, müvekkilinin İtalyan menşeli bir firma olduğunu ve 2007 yılında yürürlüğe giren MÖHUK 48. Madde uyarınca teminat akçesinden muaf olduğunu, davalının usule ilişkin ikinci itirazının ise takip talebi ve ödeme emirleri arasında fark olduğu ve talep edilenin belli olmaması nedeniyle itiraz ettiğini, bu itiraz mesnetsiz olduğunu, alacağın Euro cinsinden döviz alacağı olduğunu, başlattıkları takip dosyasına dayanak ve talep edilen ödenmeyen fatura bedellerinin ödenmesi olduğunu, borçlunun çevirilerini sundukları fatura detaylarında yer alan ürünleri ithal ettiğini, ürün bedellerini ise ödenmediğini, şirketin ortak ve yetkilisi … ile irtibata geçilerek ödemelerin gerçekleştirmesinin talep edildiğini, … gecikmeden ötürü özür dileyerek tahsilat sorunu nedeniyle ödemelerde aksama olduğunu, bu durumu telafi edeceğini beyan ettiğini, iyi ilişkiler gözetilerek müvekkilinin davalının ödeme yapmalarını beklediğini, taahhüt edilen sürede ödeme yapılmaması üzerine Beyoğlu …. Noterliği … yevmiye nolu ihtarname tebliğinden sonra davalının cevabi ihtarname ile borçlarının varlığını kabul ancak fatura içeriklerini ret ettiklerini, borçlu borca itiraz etse de takibin dayanağı olan faturaya yasal sürede itiraz etmemek suretiyle faturaların münderecatını kabul ettiğinden borçlu olmadığı ya da borç miktarının belli olmadığını ileri süremeyeceğini, alacağın tahsili amacıyla İstanbul …. İcra Müdürlüğü … E sayılı takip dosyası ile takip başlatıldığını, davalının yetki itirazında bulunduğunu, Kadıköy … İcra Müdürlüğü’nün … E sayılı takip dosyası ile yeniden takip yapıldığını, davalının faiz konusunda itirazının yerinde olmadığını, davalının ihtarnamenin 30/03/2012 tarihinde tebliğ alarak mütemerrit hale geldiğini, ardından başlatılan icra takibinde faturalara dayalı alacak miktarı olan 246.557,18 Euro’nun ihtarnameyi tebliğ tarihi olan 30/03/2012 tarihli TCMB kuru üzerinden hesaplanarak TL’sına çevrildiğini Yargıtay’ın yerleşik kararına göre TL ye çevrilmiş olan alacak için TL’ sına uygulanan faizin talep edildiğini, yetkisiz icra müdürlüğünde başlattıkları takipte, asıl alacağı TL olarak talep etmelerine rağmen kullanılan icra takip programındaki hata ile döviz cinsinden faiz talep edildiğini beyan ederek haksız yapılan itirazın iptaline, icra takibinin kaldığı yerden devamına, kötü niyetli olarak yapılan itiraz nedeniyle borçlu aleyhine %20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili karşı davaya cevap dilekçesi ile; davalı vekilinin iddialarının haksız ve gerçekleri tam olarak yansıtmadığını, karşı davaya konu edilen GDO lu ürünlerin bedelleri ve davalının bu ürünler için yaptığı marafların davalı şirketin müvekkili şirkete olan borcundan daha o zaman mahsup edildiğini, davalının iddialarının aksine müvekkilini davalı şirketle ticari ilişkisini davalının kendisine gösterilen tüm müsamahaya rağmen aldığı ürünlerin bedelini ödememesi olduğunu, davalının müvekkilinin yabancı bir şirket olmasını, markalarını henüz Türkiye’de tescil ettirmemesini fırsat bilerek, müvekkiline ait yurtdışında tescil edilmiş temel markaların benzerlerini, kendi şirketleri adına, Türkiye’de tescil ettirerek elde ettikleri haksız kazanç elde ettiğini, bu konuda her türlü yasal yollara ayrıca müracaat ettiğini, davalı tarafın, iyi niyetli ve dürüst bir tüccar gibi hareket etmediğini, halen marka hakkı tecavüzlerine devam ettiğini, hukuka ve iyi niyete aykırı bu tavrını sürdürdüğünü, borcunu ödemesi için karşı tarafa keşide edilen söz konusu ihtarnameyi de delilleri arasında ibraz ettiklerini, davalının GDO ‘lu mallar için 50.000 Euroyu aşan bir masraf yaptığnı iddia etse de sadece 10.000 TL lik bir dava açması hususunun mahkemenin takdirine bıraktıklarını, davalının karşı davasına konu iddiaların hiç birisini, dolayısıyla karşı davayı ve mahsup taleplerini kesinlikle kabul etmediklerini beyanla, davalarının kabulü ve davalı karşı davacının haksız ve mesnetsiz karşı davasının reddine karar verilmesini istemiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekili cevap/karşı dava dilekçesi ile; davacının yabancı olduğunu ve sonuç olarak Türkiye’de mutad meskeni olmadığını, muhtemel yargılama giderlerini temin etmek üzere teminat göstermesi gerektiğini, davacının takip talebinde 30/03/2012 tarihli faturalardan bahisle alacak talep ettiğini, dava dosyasına ek delillerde belirtilen faturaların oladığını, delillerin hangi hususun ispatı için bildirildiğine dair yasal açıklama yer almadığını, davacının, davalı müvekkili ile aralarında cari hesap biçiminde işleyen rıza-i akid olduğunu ihmal ederek, takibinde 30/03/2012 tarihli olduğunu belirttiği bir kısım faturaya dayanarak takip yaptığnı, müvekkilinin 30/03/2012 tarihli faturalardan dolayı şirketin bir borcu olmadığnıı, cari hesap ilişkisinin bütünü içinde dikkate alınması gereken faturalar sunduğunu, davacının iddia ettiği gibi bir borç bulunmadığı gibi, karşı davada talep edilen zararlarını, alacak olarak kabul edildiğinde davacının borçlu olduğunun görüleceğini, davacının yürüttüğü takip dosyası içinde yer alan, hukuka aykırı 2 ayrı ödeme emrinde, zikrettiği yasal şartlar, bulunması gereken kayıt ve açıklamalar yer almadığını, iki ödeme emri arasında farklılıklar bulunduğunu, İİK bakımından bunun mümkün olmadığını, bu nedenle, Kadıköy 5. İcra Hukuk Mahkemesi 2012/1422 E sayılı dosyası ile dava açıldığını, İstanbul İcra Müdürlüğünde başlayarak, yetki itirazı nedeni ile Kadıköy İcra Müdürlüğüne gönderilen takibin yeni bir takip olmadığını ve İstanbul icra Müdürlüğüne verilmiş takip talebi ile açılmış icra takibi olduğunu, yetkili dairede derdest olan takibin ilk açılan takip olduğunu, davacının faiz oranını, işlemiş faizi değiştirmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacının takip talebinin hatalı olduğunu ve düzelttiklerini ifade ettiğini, ancak taleplerinin değiştirilmesinin mümkün olmadığını, ortada hukuka uygun bir takip talebi ve ödeme emri olmaksızın açılmış davanın görülmesinde hukuki yararı bulunmadığını, karşı dava açısından; davacının müvekkili ile olan ticari ilişkide, davacı yan, evcil hayvanlar için hazırlanan “mama” gönderdiğini, bu mamanın Türk ve İtalyan mevzuatı gereğince olarak GDO suz olması gerektiğini, davacının GDO suz olması zorunlu gönderilerde GDO ya rastlanıldığından mallar Türkiye’ye sokularak millileştirilemediğini, bu nedenle alıcılar talep ettiği halde, piyasaya mal arzı yapılamadığını, ticari bir zarar oluştuğunu, ilk zarar olarak ardiye, demorage, nakliye, laboratuvar gibi menfi zararları olduğunu, ayrıca davacı şirketin ile bir ortaklık vizyonu geliştirildiğini, ancak davacının bu ortaklık yerine cüzi bir bedel ile şirketin verilmesini talep ettiğini, talep reddedilince, davacının emtia akışını kestiğini, müvekkilinin oluşturduğu piyasasına talep edilen emtiayı sunamaz hale geldiğini, ticari itibarı zarar gördüğünü, kardan da yoksun kaldığını, zararın tazmini de gerektiğini, ortaklık hedefine yönelik şirketin büyümesi için krediler zorunlu hale geldiğini, emtia akışı kesilince, büyük yükler altında kalındığını, bu görüşmeleri yürüten ithalat müdürünün davacı tarafından istihdam dahi edildiğini, bu zararın tayini ile tahsili, davacı davasının mahkemece kabulü varsayımında, takas ve mahsubunun yapılması gerektiğini beyanla, asıl davada, davacının teminat göstermesine, davacının davasının reddi ile haksız ve kötü niyetli takip nedeni ile davacının %20 den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, aksi halde, karşı davalarında doğmuş alacaklarının mahsubuna, karşı dava yönünden, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL karşı alacağın tahsiline aslı davanın kabul görmesi halinde takas ve mahsubuna karar verilmesini istemiştr.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “Taraflar arasındaki uyuşmazlık davalı tarafından ithal edilen kedi, köpek maması vasfında ürünlerin GDO lu olması nedeniyle yurda girişine izin verilmemesinden kaynaklanmaktadır. Tarım ve Hayvancılık İl Müdürlüğünden gelen yazı cevabına göre; davalı tarafından ithali amaçlanan kedi, köpek maması şeklindeki ürünlerde GDO tespit edildiği ve tespiti yapılan ürünlerle ilgili ithalat dosyalarına ait belgelerin birer örneğinin mahkememize gönderildiği anlaşılmaktadır. Açılan ilk dava, ödeme emri iptal edilen takibe itirazın iptali davası olup, bu davada usulüne uygun bir takip olmadığından davanın usulden reddine karar vermek gerekmiştir. Davalı-karşı davacı tarafından ürünlerin mahrece iade edilmesi sebebiyle uğradığı zarara ilişkin iddialarını ispatlayamadığı ve bu nedenle karşı davanın yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davacının birleşen dosyada alacak talep ettiği faturalardan 10/06/2011 tarihli ve 20/06/2011 tarihli faturalardaki ürünlerin toplam değerinin 81.107,76 Euro olduğu, bu ürünlerin GDO lu çıkması nedeniyle davalı tarafından teslim alınmadığı, dolayısıyla bu tutarın davacının alacak talep ettiği 246.557,18 Eurodan düşülmesi gerektiği, davacının davalıya gönderdiği antrepodan alınarak yurda girişi esnasında yapılan analizlerde GDO lu olduğu tespit edilen emtianın davacı tarafından teslim alınamayan 81.107,76 Euro mal bedelinin düşülmesi halinde davacının davalıdan 165.449,43 Euro alacaklı göründüğü, bu tutarın davalı muhasebe kayıtlarına göre 163.105,83 Euro olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Mahkememizce duruşmada kısa karar verilirken davalı …’e gönderilen emtianın … adına tescilli transit beyannamelerle mahrece tamamının iade edildiği düşüncesiyle dava konusu ithalat işleminden dolayı davacının davalıdan takip konusu alacağa hak kazanamadığı kanaatine varılarak birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Ancak gerekçeli karar yazılırken dosya üzerinde yapılan incelemede; Haydarpaşa Gümrük Müdürlüğü nezdinde … gönderilen kedi, köpek mamalarının bir kısmının … adına tescilli transit beyannamelerle mahrece geri gönderildiği, yani davacı şirkete iade edildiği, iade edilen kısmın 81.107,76 Euro değerindeki emtia olduğu, bu durumda davalı defterlerinde davacıya borç olarak kayıtlı görülen 163.105,83 Euroluk (383.575,98 TL) kısım ile ilgili davanın kısmen kabulüne karar verilmesi gerektiği anlaşılmış, ancak kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili yazılması usule aykırı olacağından verilen kısa karar aynen gerekçeli karara işlenmiştir” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davalı /karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle “…Davada, karşı dava olarak, davacının ticari satımda İtalya’dan gönderdiği bir kısım emtianın GDO lu olmasından kaynaklı olarak, piyasaya temin edilememesi nedeni ile gerek ticari itibar kaybı, gerek kar kaybı ve gerekse, GDO lu ürünler nedeni ile Türk Gümrük İdaresinde yapılmak zorunda kalınan (depolama/tahlil/bekleme/ek vergi) giderler nedeni ile tazminat istenilmiştir. Yerel Mahkemece alınan bilirkişi raporunda “bu zarar kalemlerinin bir kısmı” belgeler üzerinden tespit edilmişse de, Mahkemece bu tespite göre davanın kabulü gerektiği halde reddine karar verilmiştir. MAhkemece, eğer yapılan bu tespite dair sunulan belgeler kafi görülmemekte ise idi, aynı ile Gümrük İdaresinde bulunduğundan, buradan temini ile teyidi de mümkün idi. Bunların hiç biri yapılmaksızın, bilirkişinin belirlemiş olmasına karşın davanın reddine karar verilmiş olması yerinde olmamıştır. İkinci olarak, yukarıda belirtildiği üzere sair zararlar konusunda bir açıklık taşımadığı üzere bir kısım talebimiz bakımından eksik olan rapora ek rapor alınmamak sureti ile eksik inceleme ile karar verilmiştir. Bu hususların sayın Mahkemenizce değerlendirerek karar verilmesi mümkün olduğundan işbu istinaf başvurusunun yapılması gereği hasıl olmuştur….” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.Davacı/ karşı davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle “…Yerel mahkemenin bir nevi itiraf ettiği üzere; somut olayda en basit tabiriyle ve oldukça üzücü olarak “usul esası boğmuş” vaziyettedir. Yerel mahkeme, müvekkilin haklı olduğunu gerekçeli kararın yazımı sırasında fark etmiş, ancak usul kuralları gereği kısa kararı değiştiremediği için bu yönde bir karar kurmak durumunda kalmıştır. Bu bakımdan birleşen dosya yönünden verilen karara itiraz etmekteyiz. Hiçbir mahiyette kabul anlamına gelmemek kaydıyla, gerekçeli kararda da belirtildiği üzere, birleşen dosya uyarınca müvekkilin davalıdan en azından 163.105,83 Euro’luk alacağının mevcut olduğu açıktır. …” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Ana ve birleşen dava itirazın iptali, karşı dava tazminat istemlerinden oluşmaktadır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Mahkemece asıl davanın usulden reddine, karşı davanın yerinde görülmediğinden reddine , birleşen davanın kabulü edilmesi gerektiğini gerekçelendirerek reddine karar verildiği görülmüştür.Davacı yanın birleşen davaya yönelik istinaf gerekçesi incelendiğinde ; mahkemenin sehven red kararı verdiğini gerekçesine yazdığı gerekçe ile hükmün uyumsuz olduğu görülmektedir.Ana davada açılan karşı dava yönünden ise ; bilirkişi raporunda karşı davadaki taleplerin cevaplanması için bilgi belge talep edildiği, çeşitli müzekkereler yazıldığı; ek rapor talebinin bunlara cevap verilmesinden sonra değerlendirileceğine dair ara karar kurulduğu, sonrasında ek rapor talebinin reddedildiği, gerekçede sadece ispatlanamadığının yazılı olduğu, yine hiçbir gerekçe içermediği ,gelen belgelerin değerlendirilmediği ve bilirkişi raporunun da karşı dava açısından hüküm vermeye yeterli olmadığı bu hususun zaten bilirkişilerce de bahsedildiği anlaşılmakla hem davacı hem de davalı yanın istinaf başvurusunun ayrı ayrı kabulüne karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Asıl ve birleşen davada davacı yanın ve asıl davada davalı/karşı davacı yanın istinaf başvurularının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince AYRI AYRI KABULÜNE ,İlk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA , Yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 2- Tarafların yatırdığı peşin harçların yatıran taraflara ayrı ayrı iade edilmesine 3- Her iki tarafın talebi de kabul edilmiş olmakla istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 26/11/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.