Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6548 E. 2020/1963 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6548 Esas
KARAR NO: 2020/1963
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2017
NUMARASI: 2016/106 2017/123
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Giderilmesi İstemli)
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin “…” marka ve logosunu … tescil numarasıyla, yine müvekkilinin yetkilisi olduğu … Tekstil Ltd.Şti’nin de … tescil numaralı “…” markasını tescil ettirdiğini, müvekkillerinin bu markaları kullanarak kadın hazır giyim ürünlerini üretmekte ve markaları da bu ürünlerde kullanmakta olduklarını, müvekkilinin yurt dışındaki müşterilerinin bazı ürünleri üzerindeki kod ile sorduklarında müvekkilinin böyle bir kodun kendi ürünlerinde olmadığını farkettiğini, müşterilerine sorduğunda ise bu ürünleri davalı şirkete ait olan Laleli’deki mağazadan aldıkları bilgisine ulaştığını, konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını, el koyma kararına istinaden davalı mağazasına gidilerek müvekkillerine ait olan marka ve logoya benzer ürünlerden iki adedine el konulduğunu, adli emanete alındığını, davalının kendi marka ve logosu olduğunu savunduğunu, bunları dilekçe ekinde sunduklarını, aralarında benzerlik bulunduğunu belirterek davalının mağazasında yer alan benzer logo ve marka ile satılan ürünlere el konulmasını ve bunların satışının önlenmesi konusunda tedbir kararı verilmesi ile davalının müvekkiline ait olan … ve … markasına karşı devam eden tecavüzün durdurulması ve önlenmesini istemiştir. Davalı vekili, müvekkiline ait “…” markası bulunduğunu, bu marka ile davacı markası arasında benzerlik bulunmadığını, müvekkilinin mağazasında kendi markası ile ürettiği ürünler yanında başka üreticilerin mallarını da satmakta olduğunu, davacının taklit yoluyla üretildiğini iddia ettiği ürünlerin taklit olmayıp bizzat kendisinden satın alınan ürünler olduğunu, davacının bu durumu bildiğini ve kötüniyetli dava açtığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve savcılık aşamasında alınan bilirkişi raporuna göre; davacının tescilli marka ve logosunun iltibas oluşturacak şekilde benzerinin davalı tarafından karton etiketlerde kullanıldığı, davalının kendi tescilli markasını kullanmayıp davacının markasına benzetmek suretiyle logo ve markayı kullandığı, bu şekilde davacının marka haklarına tecavüzde bulunduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne, davalının davacıya ait tescilli marka ve logosuna yönelik ürünlerinde kullanımından dolayı marka hakkına tecavüzün durdurulmasına ve önlenmesine, davalının … markasına iltibas oluşturacak şekildeki benzeri kullanılan karton etiketli ürünlere el konulmasına karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; yerel mahkemenin hiçbir itiraz, savunma, delil ve ceza dosyasının sonucunun beklenmesi talebini dikkate almadığını, lehe delilleri toplamadığını, tek başına soruşturmada alınan bilirkişi raporuna dayalı olarak karar verdiğini, savcılık aşamasındaki raporun hazırlanması sırasında müvekkilinin hiçbir savunmasının ve lehe hiçbir delilinin bulunmadığını, sadece davacı iddialarının bulunduğunu, oysa müvekkilinin beş katlı ve 552 m²’lik mağazada hem kendi ürünlerini, hem de davacı ile başka üreticilerden aldığı ürünlerin satışını yaptığını, bahse konu ürünlerin davacıdan alınan orjinal ürünler olduğu yolunda savunma yaptıklarını, buna ilişkin faturaları ve çekleri mahkemeye sunduklarını, bilirkişi raporunda incelemeye konu iki adet bayan elbisesinde değil, elbiselere takılı karton ürün etiketlerinde davacıya ait markanın iltibas oluşturacak şekilde benzerinin kullanıldığının tespit edildiğini, oysaki davacı tarafından müvekkiline satılan tüm ürünlerin karton etiketlerin takılı vaziyette geldiğini, taraflar arasındaki ticari alışveriş nedeniyle başka ihtilafların da bulunduğunu, davacının asılsız iftiralarda bulunduğunu, ceza dosyası sonucunun beklenmesi gerektiğini, fatura ve çeklerin dikkate alınması gerektiğini, dava tarihi itibariyle markaya tecavüzün olmadığını, dolayısıyla davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, dava devam ederken müvekkiline ait mağazadan yapılacak bir tespitle de bu hususun tespit edilebileceğini, dolayısıyla davanın konusuz kalacağını bildirmiştir. Davacıya ait … markasının 18, 25 ve 35.sınıflarda 31/12/2009 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescilli olduğu görülmüştür. Davalıya ait … markasının 25.sınıfta 24/09/2014 tarihinden itibaren tescilli olduğu görülmüştür. Davalı tarafından bir kısım faturalar sunulduğu, faturaların 2015 tarihli olup davacı tarafından davalıya düzenlendiği, içeriğinin elbise olduğu görülmüştür. Davalı yetkilisi olduğu anlaşılan … tarafından hamiline düzenlenmiş bir kısım çek fotokopilerinin sunulduğu, bunların 2016 tarihli olduğu görülmüştür. Ceza soruşturması sonunda alınan 14/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda; sahte olduğu belirtilen ürünlerin müştekiye ait olmadığı, ürünlerin taklit amaçlı üretildiği, üzerlerinde müştekiye ait … tescil numaralı markayla iltibas oluşturacak şekilde benzerinin karton etiketlerde kullanıldığı, aldatıcı özelliğe sahip olduğu, bu durumun 556 Sayılı KHK’nın 61/A maddesi kapsamında marka hakkına tecavüz fiilini oluşturduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Dava dilekçesine ekli olarak bir kısım ürün etiketinin dosyaya sunulduğu görülmüştür. Davalı hakkında İstanbul 3.FSHCM ‘nin 2016/195 esas sayılı dosyasında dava açıldığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, markaya tecavüzün durdurulması ve önlenmesine ilişkindir. Davacı taraf, davalının müvekkiline ait marka haklarına tecavüz ettiğini iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Mahkemece konuyla ilgili davacı tarafça yapılan suç duyurusu üzerine başlatılan hazırlık soruşturması sırasında alınan bilirkişi raporu hükme esas alınarak yazılı şekilde hüküm kurulmuş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin İstanbul Laleli’de 5 katlı mağazası bulunduğunu, hem kendi ürettikleri ürünleri, hem başka üreticiler ile davacı taraftan aldıkları ürünlerin de satıldığını, davacıdan faturalı mal aldıklarını, el konulan ürünlerin davacıdan satın alınan ürün olduğunu savunarak dava dosyasına davacı tarafından davalıya düzenlenen bir kısım faturalar ile … tarafından hamiline düzenlenen 25.000,00 TL bedelli bir çek fotokopisi ibraz etmiş, davalı taraf ayrıca taraflar arasında ticari ihtilaflar bulunduğunu, davacının avantajlı konuma geçmek için bu davayı açtığını ileri sürmüştür. Mahkemece karar yerinde davalı tarafın bu savunmaları ve delilleri üzerinde durulmadığı görülmüştür. Yargılama bu yönüyle eksik bırakılmıştır. Mahkemece yapılacak iş, davalının savunmaları ve delilleri üzerinde durularak ve gerektiğinde yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 30/05/2017 tarih, 2016/106 esas, 2017/123 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.19/11/2020