Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6530 E. 2018/1291 K. 30.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/6530 Esas
KARAR NO : 2018/1291
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/02/2017
NUMARASI : 2011/236 E. – 2017/29 K.
DAVANIN KONUSU : Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ : 30/05/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacılar vekili, 06.12.2011 tarihli dilekçesinde, “davalı şirket adresinde, müvekkilinin Mazda markasını taşıyan malların tespit edilerek bunlara el konulduğunu, ve davalı şirket yetkilisi hakkında Kartal FSH Ceza Mahkemesi’nde dava açıldığını, MAZDA markasının tanınmış marka olduğunu, davalının eylemlerinin, müvekkilinin marka hakkına tecavüz oluşturduğunu ve maddi manevi zarara uğratıldığını, markanın itibarının zarar gördüğünü” iddia ile 556 sayılı KHK’nın 66/2-a maddesindeki hesaplama yöntemine göre hesaplama yapılarak, davanın kabulünü, ihlal tarihinden itibaren faiz uygulanmak üzere 10.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminat ve 10.000 TL itibar tazminatının davalıdan tahsilini, el konulan dava konusu kaçak ürünlerin imhasını talep ve dava etmiştir.02/12/2015 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 139.602,85 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili cevaben, “müvekkili tarafından piyasaya sürülen yağ filtrelerinin orjinal olup, bunlar üzerindeki marka hakkının tükendiğini, KHK’nın 13.maddesi nedeniyle marka hakkı tükenen malların tecavüz oluşturmadığını, dava konusu malları, davacının yetki verdiği Kore, Japonya, Malezya, Singapur ve Tayland’daki firmalarından temin ettiklerini, bu firmalarla yazışma yapıldığında durumun anlaşılacağını, malların orjinal olmadığına dair davacının ibraz ettiği analiz raporunu kabul etmediklerini, malların 1994 – 2006 yılları arasında yurt dışından çeşitli ülkelerden ithal ettiklerini davacının Türkiye’deki distribütörü olan…firması ve davacının bayilerinin dahi müvekkilinden yedek parça alımı yaptıklarını, davacının 17 yıl sessiz kaldıktan sonra şimdi dava açmasının kötüniyetli olduğunu, sessiz kalma nedeniyle davanın reddi gerektiğini, tazminat taleplerinin gerçekçi olmayıp fahiş olduğunu, davacının 2007 yılından beri neredeyse araç satışı yapmadığını, dolayısıyla 66/a maddesine göre kadar gelir elde etmesinin de mümkün olmadığını, distribütör bayilerinin bile müvekkilinden yedek parça alması nedeniyle itibaren zarar görmesinin de söz konusu olmadığını, kusurun ve tazminat koşullarının mevcut olmadığını” savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkeme 02.02.2017 tarihinde, “el konulan ürünlerin orjinal olmadığının tespit edildiği, paralel ithalat savunmasının geçerli olmadığı,” gerekçesiyle marka hakkına tecavüzün tespitine KHK’nın 66/2-a maddesine göre 88.827,16 TL maddi tazminatın, el koyma tarihi olan 21.01.2011 tarihinden itibaren işlerdeki en yüksek faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, KHK’nın 67.maddesine göre ürünün satışında markanın ekonomik katkısı nedeniyle 8.882,72 TL maddi tazminatın da aynı tarihten itibaren aynı faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, manevi tazminat talebinin KHK 62/b ve 68.maddeleri gereği kabulü ile 10.000 TL manevi tazminatın da el koyma tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, taklit malların karar kesinleştiğinde imhasına, bilirkişi raporunda belirtilen toplama, taşıma ve diğer masrafların toplamı 37.402,33 TL için HMK’nın 332.maddesi gereğince davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, karar vermiş bu karara karşı her iki taraf da istinaf isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili istinafında, “müvekkili tarafından piyasaya sürülen dava konusu filtrelerin orjinal olduğunu ve marka hakkı tükenen bu malların paralel ithalat yoluyla yurt dışından ithal edildiğini, malların ithal edildiği firmalara yazı gönderilerek sorulması taleplerinin yargılama sırasında yanıtsız kaldığını, 17 yıl sessiz kalındıktan sonra dava açılmasının, hakkın kötüye kullanılması olduğunu, 17 yıl boyunca davacının distribütörü … ve yetkili servislerine mal sattıklarını ve hiç şikayet almadıklarını, bizzat davacının distribütörünün ve bayilerinin müvekkilinden mal almasının, malların orjinal olduğunu gösterdiğini, dava konusu malların 1994-2006 yılları arasında ithal edildiğini, bazılarının takılabileceği modellerin bile şu anda bulunmadığını, sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olduğunu, tanıklarının dinlenmediğini, bilirkişi raporlarının hatalı olduğunu ve sordukları soruların cevaplandırılmadığını, 2000 yılı öncesi mallardan davacıdan da numune alınarak TSE tesislerinde karşılaştırmalı inceleme taleplerinin mahkemece değerlendirilmediğini, bazı bilirkişilerin görevlerini tamamlamadan istinafa etmeleri nedeniyle raporlarının eksik ve hatalı olduğunu, davacının otomobil satımlarının 1.000’li rakamlarda olması nedeniyle 88.827,16 TL’lik yoksun kalınan kâr hesabının doğru olmadığının, bunun %10 artırılmasının da fahiş olduğunu, mahkemenin 21.04.2016 tarihli celse de, ceza dosyasındaki giderlerin hukuk dosyasında talep edilemeyeceğine karar verdiğini, depo masraflarının hukuk davasında talep edilmesinin mümkün olmadığını, davacının hazırlattığı özel rapor bedelinin de talep edilemeyeceğini, aynı şekilde başka bir hukuk bürosundan aldığı hizmetin de talep edilemeyeceğini, giderler bakımından kısa karar ile gerekçeli kararın çelişkili olduğunu, itibar ispatlanamadığı halde itibar tazminatına hükmedilmesinin yanlış olduğunu, manevi tazminat koşulları oluşmadığı için manevi tazminat talebinin de reddi gerektiğini, mahkemenin taleple bağlılık ilkesini ihlal ederek, manevi tazminat ve itibar tazminatı taleplerini birleştirdiğini, mahkemenin tashih dediği kararın aslında tavzih olduğunu, ancak HMK’nın 306.maddesindeki tavzih usulüne uyulmadığını, tavzih dilekçesi kendilerine tebliğ edilmeden karar verilmesinin de yasaya aykırı olduğunu, ayrıca tavzih yoluyla hüküm fıkrasının değiştirilemeyeceğini” iddia ile istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasını ve kararın kaldırılarak davanın reddini istemiştir.
Davacılar vekili istinafa cevap ve katılma yoluyla istinaf dilekçesinde, “davalının istinaf dilekçinde yasal unsurların bulunmadığını, tavzih değil, tashih yapıldığını, öncesinde kararın taraflara tebliğ edilmediğini, dava konusu malların orjinal olmadığı gerek ceza yargılamasında, gerekse hukuk yargılamasında tespit edildiğini, davalının aksi yöndeki iddiaların davayı uzatmaya yönelik olduğunu, somut davada marka hakkının tükenmesinden söz edilemeyeceğini, ürünlerin orjinal olmadığını, paralel ithalat da söz konusu olmadığını, el konulan ürünlerden anlaşılacağı üzere tüketicinin kandırıldığını, markaya zarar verildiğini, davalının haksız kazanç sağladığını ve müvekkilinin de zarara uğradığını, iddialarının alınan tüm bilirkişi raporlarında tespit edildiğini, ürünlerin orjinal değil taklit olduğunun 3 farklı raporla tespit edildiğini, tanık dinlenmesine muvafakatleri olmadığını, sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olmadığını, tazminatlara ilişkin istinaf istemlerinin de yerinde olmadığını” beyanla davalının istinaf isteminin reddini istemiş, katılım yoluyla istinafında ise “depo masrafları, özel rapor bedeli, başka bir hukuk bürosundan alınan hizmet bedeli gibi giderlerin yargılama gideri olarak kabul edilmesi nedeniyle, kararın VI-D maddesi gereği müvekkili aleyhine vekalet ücretine hükmolunduğunu, bunun yanlış olduğunu, maddi tazminatın hem yoksun kalınan kâr’ı, hem fiili kaybı kapsadığını, el konulan ürünlerin saklanması için yapılan depo, kira masraflarının fiili kayıp olarak kabul edilmesi gerektiğini” iddia ile bu giderlerin maddi tazminat kapsamında değerlendirilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacılar tarafının katılma yoluyla istinafına cevaben, “istinaf dilekçesinde eksiklik bulunmadığını, mahkeme karar başlığında tashih yazılı olsa da kararın tavzih olduğunu, giderlerin maddi tazminat kalemi olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını, ceza dosyasında yapılan giderlerin hukuk davasında istenemeyeceğini, özel rapor bedelinin de istenemeyeceğini, başka bir hukuk bürosundan danışmanlık alınıp bedelinin istenmesinin de hukuken mümkün olmadığını, giderlerin yargılama gideri sayılıp hükme bağlanmaları bile hukuka aykırı iken, bunların maddi tazminat kalemi sayılamayacağını” beyanla davacının istinaf isteminin reddini istemiştir.
Davacı delilleri arasında yer alan İstanbul 1.Fikri Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 2011/239 E., 2015/634 K.sayılı dosyasında katılan … şirketinin şikayeti üzerine, davalıya ait Ümraniye semtindeki işyerinde yapılan arama da el konulan 15.106 adet taklit filtre nedeniyle kamu davası açıldığı ve yargılama sonucunda sanık…in marka hakkına tecavüz suçundan dolayı mahkumiyetine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Dava dilekçesi ekinde ibraz edilen özel analiz raporunda, davalı şirketten alınan yağ filtresi numarası ile orjinal yağ filtresinin karşılaştırılması sonucunda, numune yağ filtresinin orjinal olmadığı görüşünün açıklandığı anlaşılmaktadır.
15.05.2013 tarihli ilk bilirkişi raporunda, karşılaştırmalı inceleme yapıldığı belirtilerek, “davacıya ait MAZDA markasının davalıya ait ürün kutularının üzerinde isimsiz kullanıldığı, davalı ürünlerinin davacıya ait ürünlerle benzetilerek taklit olduğu, davalı ürünlerindeki lastik conta’nın basıncı karşılayacak nitelikte olmadığı, bu nedenle araç motoruna zarar verebileceği ve aracın zarar görmesine neden olabileceği, davalı ürünlerinin daha düşük kalitede olduğu, marka sahibinin dava konusu ürünleri nedeniyle elde edebileceği gelirin 88.827,16 TL olduğu” görüşü açıklanmıştır.
19.11.2014 tarihli 2.bilirkişi raporunda, “davacının mahkemeye sunduğu orjinal ürünlerin görüldüğü, yed-i emindeki ürünlerin ise incelenemediği” belirtilmiş, 24.03.2015 tarihli ek raporda ise yed-i emindeki ürünlerin de incelendiği belirtilerek, incelenen yağ filtrelerinin orjinal olmadığı görüşü açıklanmıştır.
20.11.2015 tarihli 3.ek raporda ise tazminat ve depo, taşıma ve hizmet giderleri toplamının 135.112,21 TL olduğu ifade edilmiş ve depo ve taşıma masraflarının 3.835,64 TL + 11.369,68 TL, hizmet masraflarının ise 8.834,75 TL ve 13.362,16 TL olduğu bildirilmiştir.
Her ne kadar mahkemece itibar tazminatının, manevi tazminatın bir türü olduğu gerekçesiyle kısa kararda manevi tazmitan isteminin kabulü ile 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verildğii halde, gerekçeli kararda manevi tazminat davası ile itibar tazminatı davası hatalı bir biçimde birlikte değerlendirilip karar bağlanmış ise de, itibar tazminatı talebinin, manevi tazminattan ayrı ve bağımsız bir dava olduğu, her bir dava için ayrı ayrı hüküm kurulması gerektiği gözetilerek ve ilk derece mahkemesi kararında kısa karar ile gerekçeli karar arasında bu konda çelişki bulunduğu dikkate alınarak, her bir talep hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmak suretiyle kısa karar ile gerekçekili karar arasında çelişki giderilerek yeniden karar verilmek üzere kararın kaldırılarak, dosyanın ilk derece mahkemesine iadesine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
Taraf vekillerinin istinaf istemlerinin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereği İstanbul 1.FSHHM’nin 02.02.2017 tarih ve 2011/236 E., 2017/29 K. Sayılı kararının KALDIRILMASINA,
Kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki çelişkinin giderilerek, yeniden hüküm kurulmak üzere dosyanın mahalline GERİ ÇEVRİLMESİNE,
Tarafların istinaf istemleri kabul edildiğinden alınan istinaf harçlarının taraflara iadesine,
dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 30/05/2018 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.