Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6465 E. 2018/288 K. 19.02.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I

DOSYA NO : 2017/6465 Esas
KARAR NO : 2018/288
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
NUMARASI : 2017/606
DAVANIN KONUSU : Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)|Marka (Maddi Tazminat İstemli)|Marka (Manevi Tazminat İstemli)|Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)
KARAR TARİHİ : 19/02/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin ….sınıflarda tescilli…. tescil numaralı “…+şekil” markasının sahibi olduğunu, müvekkili ile davalı arasında bayilik sözleşmesi bulunduğunu, aldıkları ihbar üzerine davalının müvekkilinin satışını ve pazarlamasını yaptığı ürünleri sahte kalıplar çıkararak taklit ettiği ve sahte olarak ürettiklerini ve müvekkiline ait marka ile satışa sunduğunu öğrendiklerini, suç duyurusunda bulunduklarını, yapılan arama ve el koyma sonucu davalının sahte kalıplarla üretim yaparak müvekkili şirketin markasının bulunduğu taklit koliler içerisinde satış yaptığının tutanak altına alındığını, davalının arama tutanaklarına bir itirazının olmadığı gibi imzası ile de onaylandığını, arama sırasında toplam 2.424 adet koli kültür taşı, 1180 talit boş koli ve 221 adet taklit ürünlerin üretilmesine yarayan silikon taş kalıba el konulduğunu, davalının bu eylemlerinin müvekkilinin marka haklarına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğunu belirterek marka hakkındaki tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, maddi tazminat, manevi tazminat ve itibar tazminatına karar verilmesini istemiş, ayrıca davalı şirketin üzerine kayıtlı taşınır ve taşınmaz malların üçüncü kişilere satışının engellenmesi için tedbir konulmasına veya 6769 Sayılı Kanunun 159/2-c maddesi uyarınca yargılama sırasında belirlenecek zararın tazmini açısından davalı tarafça mahkemece belirlenecek miktarda teminat gösterilmesi hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarını kabul etmediklerini, müvekkilinin bayilik sözleşmesindeki edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacının imal ettiği ve müvekkilinin bayilik sözleşmesi ile benzer niteliklere ait ürünler üretiyor olmasının marka hakkının ihlali olmadığını, davacının bir zararının bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, HMK’nun 389/1 maddesi uyarınca yalnızca dava konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebileceğinden ve davalının mal varlığı dava konusu olmadığından bu konudaki ihtiyati tedbir talebinin reddine, yine SMK’nun 159/2-c maddesinde sözü edilen zararın davacının uğraması muhtemel zarar olup dava açılmadan önce gerçekleştiği iddia edilen davacı zararı için davalı taraftan teminat alınmasına ilişkin ihtiyati tedbir talebinin de reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekili, istinaf sebebi olarak, mahkemenin HMK’nun 389/1 maddesini yanlış yorumladığını, müvekkilinin uğradığı zarardan davalının tüm malvarlığı ile sorumlu olup dava sonunda müvekkilinin zararı tazmin edememe riskinin bulunduğunu, davalının müvekkiline ait markayı ve ürünleri kullanarak ürettiği sahte ürünleri bursa ilinde yapılan büyük bir inşaata sattığını ve karşılığında 4+1 daire almak için anlaştığını, buna göre davalının malvarlığının uyuşmazlık konusu ile ilgili olduğunu, Mahkemenin SMK’nun 159/2-c maddesi ile ilgili yorumunun da hatalı olduğunu, davalı yetkililerinin hazırlık soruşturmasındaki ifadelerden markaya tecavüz ettiklerini inkar etmediklerini, kaldı ki mahkemenin red gerekçesinin çelişkili olduğunu, zira dava açılmadan önce zarar doğması nedeniyle bu davayı açtıklarını, kaldı ki zararın da savcılık dosyası ile tespit edildiğini bildirmiştir.
Taraflar arasında davacıya ait ürünlerin davalı tarafıdan satışı ve pazarlanmasını konu alan bayilik sözleşmesinin bulunduğu görülmüştür.
Hazırlık soruşturması sırasında alınan bilirkişi raporunda; şikayete konu taklit koliler üzerinde şikayetçi adına tescilli markanın yer aldığı, şikayetçiye ait markanın koli tasarımını neredeyse aynısının basıldığı, kutular içerisinde şikayetçiye ait tescilli kültür taşlarının da taklit edilerek satışa sunulduğunu, markada yer alan şekli unsurların bire bir renk ve kombinasyon olarak taklit edildiğini ve orjinal ürün ile aynı olduğu kanaatinin oluştuğunu, tüketiciler üzerinde müşteki ile ilişkilenme ihtimalinin bulunduğunu, bu durumun aynı zamanda haksız rekabet oluşturduğunu, ayrıca bu durumun marka hakkına tecavüz oluşturduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
Bursa Cumhuriyet Savcılığı’nın arama ve el koyma kararı üzerine davalıya ait işyerinde yapılan aramada dava konusu … ibaresi bulunan 890 koli ürün ile 1180 adet boş koli ve 221 adet silikon taş kalıbı ele geçirildiği ve ürünlerin işyeri yetkilisine yediemin olarak teslim edildiği, sadece 221 adet silikon kalıbın muhafaza altına alındığı ve yediemine verildiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve tazminat istemine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık ise ihtiyati tedbir talebinin reddi kararına yöneliktir. Davacının ihtiyati tedbir talebi hem davalının taşınır ve taşınmaz mallarının üçüncü kişilere satışının engellenmesi yönünde, hem de 6769 Sayılı Kanunun 159/2-c maddesi uyarınca davalının teminat yatırmasına yöneliktir. HMK’nun 389/1 maddesi uyarınca şartlar varsa uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilecektir. Davacının tedbir kararı verilmesini istediği davalının taşınır ve taşınmaz malları bu davada uyuşmazlık konusu olmadığından bu yöndeki ihtiyati tedbir talebinin reddi kararı isabetlidir. Öte yandan davacının uğradığı zararın miktarını açıklamaması ve bu aşamada zararın belirlenebilir olmaması dikkate alındığında 6769 Sayılı SMK’nun 159/2-c maddesi kapsamında talep ettiği davalı tarafından teminat yatırılması talebinin reddi yönündeki karar da yerindedir.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 362/1-f maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.19/02/2018