Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6460 E. 2020/1991 K. 20.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6460 Esas
KARAR NO: 2020/1991 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 24/10/2017
NUMARASI: 2013/54 E. – 2017/200 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/11/2020
İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ tarafından verilen 24/10/2017 tarihli kararına karşı, davacı tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının müvekkili şirket adına tescilli ve tanınmış hale getirdiği markalar ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olan … ve … numaralı “…” markalarını 9 ve 25.sınıflarda tescil ettirdiğini, davalı markalarının müvekkiline ait “…” ve “…” unsurlu tanınmış ve seri markaların görsel, biçimsel, sesçil ve telaffuzun kulakta bıraktığı intiba ve çağrışım itibariyle ayırt edilemeyecek kadar aynı ve benzer olduğunu, davalı markalarının baskın unsurunun “…” olduğunu, müvekkili şirketin tescilli markasındaki esas unsurun da fonetik bire bir aynı okunuşa sahip olduğunu, görsel olarak da benzediğini, ayrıca davalı markaları ile müvekkili markaların aynı sınıfta tescilli olduklarını, ortalama bir tüketici bakımından her iki markanın da aynı firmaya ait olduğu düşüncesinin doğacağını, bu sebeplerle davalıya ait … ve … tescil numaraları markaların hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde ;müvekkili şirketin profesyonel güreş sporlarını içeren canlı şovlar ve programların yapımı, pazarlanması, yayınlanması ve tanıtımı ile iştigal ettiğini; şirketin merkezinin Stamford’da bulunduğunu, New York, Los Angeles, Miami, Londra gibi şehirlerde de şubelerinin bulunduğunu, müvekkilinin her yıl dünyanın değişik yerlerindeki önemli stadyum ve arenalarda …, … ve … adları altında Amerikan Güreşi olarak bilinen ve profesyonel güreş karşılaşmalarının aksine, tamamen eğlence tabanlı, hikaye odaklı, senaryo ve koreografi içeren canlı etkinlikler gerçekleştirdiğini, … markasının eğlence sektöründe en popüler markalardan biri olduğunu, dünya üzerinde sosyal ağlarda milyonlarca hayranı olduğunu, “…” ve “…” markalarının Türkiye dahil dünyanın hemen her ülkesinde tescilli olduğunu ve yoğun olarak kullanıldığını, “…” markasının müvekkili tarafından ilk defa 23.02.2010 tarihinde başlatılmış bir Amerikan güreş televizyon programının adı olduğunu, bu markaların müvekkilinin dünya çapında bir çok farklı sektörde faaliyet gösteren 130’dan fazla lisansörü tarafından kullanılması neticesinde yüksek tanınmışlık seviyesine ulaştığını, davacıya ait markalar ile müvekkiline ait markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadıklarının görüleceğini, müvekkiline ait markanın “…” ibaresinden oluşmadığını, esas unsurun “…” ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin markaya ayırt edicilik kattığını, “…” ibaresinin müvekkili firmanın ticaret unvanının ilk harflerinden meydana gelmiş bir kısaltma olduğunu, asli unsur görevi gören “…” ibaresinin tüketicilerin mal/hizmetlerin ticari kökeni konusunda yanılmasını engellediğini, davacıya ait “…” ibaresinin Türkçede “…” anlamına gelip bir çok sektörde yaygın olarak kullanıldığını, dolayısı ile zayıf marka olduğunu, TPE nezdinde bir çok “…” ve “…” ibareli markanın tescilli bulunduğunu, müvekkiline ait markanın tescilli olduğu 9. sınıftaki mallar ile davacının 9. sınıf tescilinde yer alan malların farklı olduğunu, alt sınıfların farklı olduğunu, müvekkiline ait diğer markanın 25. sınıfta tescilli olduğunu, davacının ise bu sınıfta tescilli markasının bulunmadığını, bu nedenle sınıfların farklı olduğunu, markalar arasında karıştırma ihtimali bulunmadığını, tarafların farklı alanlarda faaliyet gösterdiğini, müvekkiline ait markanın dünya çapında tanınmış olduğunu, müvekkilinin davacının markalarından haksız yarar sağlamaya çalıştığı iddiasının mesnetsiz olduğunu belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 24/10/2017 tarihli, 2013/54 Esas-2017/200 Karar sayılı kararıyla; davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davada bilirkişi raporları ve ek raporunda itirazlarının değerlendirilmediğini, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediğini, davalının müvekkilinin başta “…” ibareli markasının aynısını esas unsur olarak kullandığını, “…” esas unsurlu markalarındaki “…” harfini kullanmamışsa da bu harfin eksik olmasının markaya ayırt edicilik katmadığını, markaların telaffuzunun birebir aynı olduğunu, davalının tescilli markası “…” ise de markayı müvekkilinin markaları ile iltibas yaratacak şekilde “…” olarak kullandığını, bu durumun kötüniyetini gösterdiğini ve davalının haksız yarar sağlamasına neden olduğunu, -müvekkilinin markalarının 09. tescil sınıfındaki emtialar ile davalının “…” markasının tescilli olduğu sınıfların aynı benzer/bağlantılı olduğunu, bilirkişilerin zorlama bir yorumla herhangi bir gerekçe sunulmadan aksi yönde kanaat oluşturmaya çalıştıklarını, tanınmış niteliği haiz seri markaların tüm sınıflar bakımından korumaya tabi olup, bu markanın esas unsuruna haiz markaların ortalama algı düzeyine sahip tüketicide, aynı esas unsurlu tek bir markayı anımsatacağını, müvekkilinin 25. Ve 09. Sınıfta tescilli … esas unsurlu pek çok markası bulunduğunu, bilirkişilerin markaların benzer olduğunu kabul ettiklerini, -Mal ve/veya hizmetlerin benzer olup olmadığının belirlenmesinde karşılaştırılacak mal ve/veya hizmetler arasındaki bütün ilişkiler ve özelliklerin dikkate alınması, bunların benzer alıcı çevresine hitap edip etmediğine, benzer ihtiyaçları karşılayıp karşılamadığına, aralarında hammadde mamül ürün ilişkisi bulunup bulunmadığına, süpermarketlerde aynı reyon veya raflarda satılıp satılmadığına, aynı toptancılarda satılıp satılmadığına, hedef kitlenin aynı olup olmadığına bakılması gerektiğini, davaya konu olan müvekkilinin markalarının tescilli olduğu 25. sınıf başta olmak üzere başta olmak üzere işbu sınıflarla bağlantılı/benzer olan 9. sınıftaki emtialar ile davalı yanın marka başvurunda bulunduğu 14., 18., 25. sınıflara dahil emtiaların karıştırılacağını, -09. sınıfa dahil emtialardan “koruyucu giysiler, koruma ve can kurtarma amaçlı donanımlar, gözlükler, güneş gözlükleri, lensler ve bunların kutuları, kılıfları, parçaları ve aksesuarları” ile 25. sınıfa dahil emtiaların benzer olduğu konusunda tereddüt bulunmamakta ise de mahkemece bu hususun değerlendirilmediğini, hizmetler arası benzerliğin tayininde ne markaların uluslararası sınıflandırması ne de onun ulusal hukuka yansıyan sınıflarının esas alınamayacağını, markaların uluslararası sınıflandırmasının sadece tescil amacına hizmet ettiğini, koruma sınırı ile ilgili bir ilgisi bulunmadığını, “Benzer mal veya hizmetlerin” tespitinde piyasanın anlayışı ile halk tarafından karıştırılma ihtimalinin dikkate alınması gerektiğini, emsal olarak dilekçelerinde yer verdikleri OHIM kararlarında 9. sınıfta yer alan mallar ile 25. sınıfta yer alan mallar arasındaki ilişkinin net şekilde açıklandığını,
-davalı şirkete ait markalar ile müvekkili şirketin tanınmış …, … ve … esas unsurlu markaları arasında tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimali bulunduğunu, – karşılaştırmanın benzer markalar yan yana konularak yapılmaması gerektiğini, nitekim alıcıların markaları genellikle ayrı zamanlarda gördüklerini ve belleklerinde kalan izlenime göre hareket ettiklerini, Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi nezdinde 2015/59 Esas sayısı ile görülen emsal dava dosyasında alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin … ibareli markaları ile davacının “…” ibareli marka başvurusu arasında 556 sayılı KHK m.8/1-b anlamında benzerlik bulunduğu sonucuna varıldığını, -davalı markalarının tanınmış olmadığını, bu hususun dikkate alınmadığını, -emsal gösterdikleri yabancı mahkeme kararlarının da dikkate alınarak, kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin istinafa cevabında; davacı, tarafından “…” markasının bir bütün olarak tüketici nezdinde yarattığı genel izlenim göz ardı edilmek suretiyle müvekkilinin markaları yalnızca “…” ibaresinden oluşan bir markaymış gibi değerlendirme yapıldığını ve hatalı sonuçlara varıldığını, markada yer alan … ibaresinin asli unsur olup, markaya kattığı ayırt edicilik göz ardı edilerek değerlendirilme yapılmasının hatalı olduğunu, müvekkilinin markasında yer alan … ibaresinin 2002 yılından bu yana dünyanın 87 ülkesinde 09, 16, 25, 28 ve 41 sınıflarda tescilli olduğunu ve dünya çapında tescilli birçok seri markanın da esas unsuru olduğunu, müvekkilimizin unvanın da baş harflerini temsil ettiğini, müvekkilinin dünya çapında bir çok farklı sektörde faaliyet gösteren 130’dan fazla lisansörü tarafından kullanımları neticesinde yüksek tanınmışlık seviyesine ulaştığını, tüketicinin, bu markayı taşıyan mal/hizmetlerin davacıdan geldiğini düşünmesi veya mal/hizmetlerin ticari kökeni konusunda yanılmasının mümkün olmadığını, … ibaresini gören tüketicinin, bu markayı direk olarak müvekkili ile ilişkilendireceğini, davacının markalarından tamamen farklı bir algı yaratacağını, davacının iddiasının aksine müvekkilinin … markasını kullandığını,hükümsüzlük talebine konu davada markaların fiili kullanım şeklinin tartışılmasının mümkün olmadığını, markaların tescilli olduğu mallar ve hitap ettiği tüketici kitlesinin farklı olduğunu, müvekkiline ait markanın 09. Sınıfın 2, 3 ve 15 numaralı alt sınıflarda yer alan malları içerdiği, davacıya ait markanın ise 09. Sınıfın 4, 5, 7, 8,10, 11, 12, 13, 14 ve 15. alt sınıflarında yer alan malları içerdiği, davacıya ait … markası ile müvekkilinin markasının 09. sınıfta sadece “Mıknatıslar,dekoratif mıknatıslar” bakımından çakıştığını, ancak yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere markalar benzer olmadığı için, markaların tescil kapsamında bulunan “Mıknatıslar,dekoratif mıknatıslar” mallarının aynı olması dava konusu markanın 556. s. KHK’nın 8/1(b) maddesi çerçevesinde hükümsüz kılınması için gereken bütün şartları ihtiva ettiği anlamına gelmeyeceğini, davacının kendi beyanına göre, kurulduğu günden bugüne kadar her türlü elektronik cihaz, alet ve teçhizat, telekomünikasyon cihazları, telsiz, telefon, televizyon cihazları, televizyon alıcı ve vericilerinin imali, alım satımı, ithali ve ihracı gibi alanlarda mal/hizmet sunduğunu, davacının iştigal ettiği sektör ile müvekkilinin faaliyet gösterdiği eğlence sektörü arasında hiç bir benzerlik ve bağlantı bulunmadığını, müvekkilinin faaliyet alanının show amaçlı güreç maçlarının düzenlenmesi, tanıtımı, pazarlanması ve yayınlanması olduğunu, davacının, 9. Sınıfta bir takım mallar üzerinde … markasını tescil ettirmişse de bu tescilin davacıya bu ibarenin 09. Sınıfta yer alan tüm mallar üzerinde münhasır marka hakkı sağlamadığını, davacı marka tescillerinin hiçbirinde müvekkilinin 25. Sınıfta tescilli emtialarının bulunmadığını, markaların karıştırılma/ilişkilendirme ihtimali bulunmadığını, müvekkili adına tescilli … ve … ibareli markaların hem tamamen üretilmiş ve kendiliğinden ayırt edici olduklarını, hem de çok eskiye dayanan, yaygın ve yoğun kullanımları sonucu sahip oldukları tanınmışlıktan dolayı ayırt edici olduğunu, davacı şirketin 2007 yılında kuruluşundan çok önce davalının .. markasını 2002 yılından bu yana kullandığını, somut olayda davacının tanınmış marka korumasından faydalanma koşullarının bulunmadığını, atıf yapılan kararların davada emsal olmadığını, karıştırılma ihtimalinin değerlendirmesinin hakime ait olduğunu ve hakim tarafından değerlendirilerek karar verildiğini beyanla davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER; Mahkemece celp edilen TPMK kayıtlarından; davacının … numaralı “…” markasının 10/06/2013 tarihinde tescil edildiği, 18/02/2010, davalının … numaralı “…” markasının 25.sınıfta 29/05/2013, … numaralı “…” markasının 9.sınıfta 22/05/2013 tarihinde TPMK nezdinde tescil edildikleri, ayrıca davalıya ait … numaralı “…” markasının ve “…” esas unsurlu başka markalarının da TPMK nezdinde tescilli olduğu, davacının da 9 ve 11.sınıflarda … numaralı “…”, 35. sınıfta … numaralı “…”, 07,11,21 ve 35. Sınıflarda … numaralı “…” markalarının ve “…” esasa unsurlu pek çok markasının tescilli olduğu anlaşılmıştır. Mahkemece bilirkişi Prof.Dr. …’dan alınan 05.01.2015 tarihli raporda; hükümsüzlüğü talep edilen davalı markasının davacı markalarının tescil sınıflarından 9. sınıfta tescilli olduğu, alt sınıflar arası farklılığın ispat edilmesi gerektiği, buna karşılık davalının tescil sınıflarından 25. sınıfta davacının bir markasının tescilli bulunmadığı, davalı markasının esas unsurunun “…” olduğu, bu bakımdan davacı markaları ile benzer olmadığı, “…”/”…” ibareli markalar ile “…” markası arasında ortalama seviyedeki bir tüketici nezdinde karıştırma ihtimali veya işletmeler arasında bağlantı ihtimali doğmayacağı, 556 sayılı KHK m.8/4 şartlarının da oluşmamış olduğu yönünde görüş bildirilmiş, davacının itirazları üzerine alınan 29.04.2015 tarihli ek raporda bilirkişi; sınıfsal benzerlik hususunda, davalıya ait … tescil numaralı “…” markasının tescilli olduğu 25. sınıf ile davacı markalarının tescil sınıfları arasında bir benzerlik/ilişkilendirme ihtimalinin olmadığı, davalıya ait … tescil numaralı “…” markası ile davacı markalarından … numaralı “…”, … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarının 9. sınıfın ayni/benzer emtiaları için tescilli olduğu, davalı markalarında esas unsurun “…” ibaresi olduğu, davalının gerek TPE, gerek dünyanın çeşitli ülkelerinde “…” ibaresinden türetilmiş seri markalarının bulunduğu, esas unsuru “…” olan davalı “…” ibaresi ile davacıya ait davalı ile aynı sınıfta (9. sınıf) tescilli … numaralı “…”, … numaralı “…”, … numaralı “…” markaları karşılaştırıldığında farklı olduğu, anılan markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde de, markalarda “…” ve “…” şeklinde benzer ibareler bulunmakta ise de, salt bu benzerliğin markaları bir bütün olarak benzer kılmaya elverişli olmadığı, dolayısı ile, aynı sınıfta tescilli fakat benzer olmayan ibareler arasında karıştırma ihtimalinin doğmayacağı, davacı “…” markasının tanınmış olduğu alanın davalı markasının kullanıldığı alandan tamamen farklı olması nedeniyle haksız bir yararlanmanın söz konusu olmayacağı yönünde görüş bildirmiştir. Davacı tarafın itirazı ve talebi üzerine mahkemece bilirkişiler …, … ve …’den alınan 11.08.2016 tarihli raporlarında; 11/08/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda davalı adına yurt içi ve yurt dışı tescilli markalar incelenmiş, davalı adına … markasının 14/06/2002 başvuru tarihinden itibaren 09/16/25/28/41 sınıflarda tescilli olduğu, yurt dışında da 2002 tarihinden itibaren birçok ülkede tescil edildiği, davalının delil olarak sunduğu belgelerden ve internet sitesi, Facebook sayfası görsellerinden davalının aynı zamanda ticaret unvanının baş harfi olan ve marka olarak da tescil edilen … ibaresini televizyon eğlence/şov programında kullandığı, … markasının İngilizce olduğu, anlam ifade etmeyen bir harf topluluğu olduğu, tüketicilerin davacının … markası ile irtibat kurma ihtimalinin zayıf olduğu, yazılış, okunuş/işitsel algı itibarıyla genel izlenimin farklı olduğunu, davalının … ana markası altında yapımını gerçekleştirdiği televizyon şovları olduğu ve tüketici nezdinde … şovları olarak bilindiği, bu şovlarda güreşçilerin basında “… Ekibi” ve “… Güreşçileri” olarak anıldığı, bu itibarla … ibaresinin ayırt edici ve “…” ibaresinden daha güçlü bir unsur olduğu, davacı adına tescilli … başvuru numaralı … ibareli markanın 25. Sınıfta tescilli olmadığı, 09. Sınıfta farklı mallarda tescilli olduğu, 09. Sınıfta “elektrikli ziller/bilgisayar ağı veya kablosuz cihazlar aracılığıyla indirilebilir zil sesi tonları; mıknatıslar ve dekoratif mıknatıslar/dekoratif buzdolabı mıknatısları; otomatik satış makinaları ve bilet otomatları/bozuk para ve jetonla çalışan kumar makineleri” gibi ürünlerin benzerlik gösterse de, markaların birbirlerinden ayırt edilebilir olması nedeniyle tüketiciler nezdinde karıştırma ihtimali ve işletmelerin birbiri ile bağlantılı zannedilmesi ihtimali bulunmadığı, davacının “… ve “…” markaları tanınmış marka statüsünde bulunmakla birlikte, hükümsüzlüğü istenen “…” markaları bakımından 556 sayılı KHK’nin 8/IV maddesindeki hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı, hükümsüzlüğü istenen … ve … sayılı “..” markalarının kötüniyetle tescil ettirilmiş olmadığı yönünde görüş bildirmişler, davacının itirazları üzerine aynı heyetten alınan 05.04.2017 tarihli ek raporda bilirkişiler; kök rapordaki tespit ve kanaatlerinde bir değişiklik bulunmadığını belirtmişlerdir.
G E R E K Ç E: Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı adına tescilli … ve … numaralı “…” markalarının, davacıya ait “…” ve “…” esas unsurlu tanınmış markalar ile iltibas oluşturacak derecede benzer olduğu, iltibas yarattığını ileri sürerek davalı markalarının hükümsüzlüğünü ve terkinini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.Davacı adına tescilli “…” markasının, TPE Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun 13/07/2006 tarihli 2006-M-2157 tarihli kararıyla; “.. elektronik sektörü ve özellikle uydu alıcıları/çanak antenler ile ilişkilendirilebilecek ürünlerle sınırlı kalmak kaydı ile ilgili sektörde herkes tarafından yaygın olarak bilinen “sektörel olarak tanınmış” markalardan olduğu ” tespit edilmiştir. Dosya kapsamında bulunan mahkeme kararları ile de, … markasının uydu anten ve receiver cihazları , elektronik sektöründe tanınmış olduğunun tespit edildiği görülmüştür. Davacı adına … esas unsurlu markaları ve … markası tescillidir. Davalının hükümsüzlüğü istenen … markalarının 25 ve 09. Sınıfta tescilli olduğu, davacının 25. Sınıfta tescilli markasının bulunmadığı,11/08/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda 09. Sınıfta “elektrikli ziller/bilgisayar ağı veya kablosuz cihazlar aracılığıyla indirilebilir zil sesi tonları; mıknatıslar ve dekoratif mıknatıslar/dekoratif buzdolabı mıknatısları; otomatik satış makinaları ve bilet otomatları/bozuk para ve jetonla çalışan kumar makineleri” gibi ürünlerin benzerlik gösterdiği, diğer emtia grubunun benzer olmadığını tespit ettikleri anlaşılmıştır. Davacı vekili istinaf dilekçesinde davalı markasının asıl unsurunun … ibaresi olduğunu, müvekkilinin tescilli markası olup ayrıca tanınmış … markasından da … harfinin eksiltilmesinin ayırt edicilik katmadığını ileri sürmüştür. Mahkemece alınan 11/08/2016 tarihli bilirkişi heyet raporundan ve dosya kapsamında bulunan marka tescil kayıtları ve davalı delillerinden; davalı adına … markalarının Türkiye’de 14/06/2002 başvuru tarihinden itibaren 09/16/25/28/41 sınıflarda tescilli olduğu, yurt dışında da 2002 tarihinden itibaren birçok ülkede tescil edildiği, … ibaresinin davalının aynı zamanda ticaret unvanının baş harfleri olduğu ve televizyon eğlence/şov programında kullandığı, … markasının anlamının bulunmadığı, taraf markalarının görsel ve işitsel olarak farklı olduğu, davalının … ana markası altında yapımını gerçekleştirdiği televizyon şovları olduğu ve tüketici nezdinde … şovları olarak bilindiği, bu şovlarda güreşçilerin basında “… Ekibi” ve “… Güreşçileri” olarak anıldığı, bu itibarla … ibaresinin ayırt edici ve “…” ibaresinden daha güçlü bir unsur olduğunun tespit edildiği, markaların benzerlik karşılaştırmasında parçalara bölünerek değil, bütün itibarıyla bıraktığı izlenimin dikkate alınması gerektiği, markaların birbirlerinden ayırt edilebilir olması nedeniyle tüketiciler nezdinde karıştırma ihtimali ve işletmelerin birbiri ile bağlantılı zannedilmesi ihtimali bulunmadığı, davalının kullanımları incelendiğinde, 556 Sayılı KHK 8/4 maddesinde düzenlenen, davacının tanınmış … ve … markalarından haksız yarar sağlama, markaların itibarını yada ayırt ediciliğini zedeleme amacının güdülmediği, emsal mahkeme kararları sunulmuşsa da, her somut olayın özelliklerinin dikkate alınması gerektiği, ilk derece mahkemesinin davanın reddi kararının yerinde olduğu kanaatiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 20/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.