Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6446 E. 2020/1952 K. 19.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6446 Esas
KARAR NO: 2020/1952
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2016
NUMARASI: 2014/273 2016/582
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 19/11/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında 10/07/2009 tarihli Otogaz LPG Bayilik Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme gereğince davalı şirketin 30.000,00 TL nakit teminat verdiğini, diğer davalı …’nun ise 30.000,00 USD’ye kadar davalı şirketin borçları nedeniyle kefil olduğunu, dava tarihi itibariyle bu sorumluluğun karşılıklı sorumluluk tutarının 65.444,00 TL’ye denk geldiğini, sözleşmenin 10/07/2014 tarihinde sona ereceğinin kararlaştırıldığını, ayrıca sözleşme ekindeki satış taahhütnamesinde davalı şirketin müvekkilinden aylık 10 ton LPG almayı taahhüt ettiğini, ancak buna uymadığını, müvekkilinin sözlü ve yazılı olarak davalıyı uyardığını, bu aykırılığın giderilmediğini, yine davalının sözleşmenin 7.1 maddesi gereğince cari hesap borcunu 7 günlük çekle ödemediğini, buna rağmen davalının 20/05/2014 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi süresinden önce sona erdirdiğini, sözleşmenin 12/5 maddesi gereğince haksız fesih nedeniyle davalının teminat tutarının 5 katı kadar tazminat ödemekle yükümlü olduğunu, ayrıca satış taahhütnamesinin ikinci maddesi gereğince de eksik alım nedeniyle teminatın 5 katı kadar tazminat ödemesi gerektiğini, müvekkilinin davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle 23/05/2014 tarihli hesap kat ihtarını göndererek davalının bu teminatı irat kaydettiğini, bu teminattan öncelikle 4.768,97 TL cari hesap borcunun mahsup edileceğinin belirtildiğini, bu arada davalının ihtarnamenin tebliğinden önce 26/05/2014 tarihinde cari hesap borcunu borcuna istinaden 4.770,00 TL ödeme yaptığını, bu durumda davalının cari hesap borcu kalmadığını, 30.000,00 TL teminatın 150.000,00 TL tazminat borcundan mahsup edilmesi gerektiğini, ayrıca davalının ariyet malları da iade etmediğini, buna göre geç teslim nedeniyle her geçen gün için 200,00 USD kullanma karşılığı ödeme yapması gerektiğini belirterek müvekkilinin bakiye 120.000,00 TL tazminat alacağının müvekkiline teslim edilmeyen ariyetlerin geçen ve geçecek günler dikkate alınarak hesap edilecek kullanım karşılığında şimdilik 200,00 USD karşılığı 436.96 TL’nin davalı şirket yönünden 15/06/2014 tarihinden, davalı … yönünden ise 13/06/2014 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, dava konusu ariyet malların aynen müvekkiline iadesine, aynen bulunamaması ve/veya eksik teslimi halinde İİK’nun 24/4 maddesi gereğince belirlenecek rayiç değerlerinin müvekkiline ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davacının sözleşmenin imzası aşamasında otogazı en düşük fiyatla vereceğini taahhüt ettiğini, ancak sözleşmede bu taahhütlerin yer almadığını, ayrıca sözleşmenin müvekkilleri aleyhine ağır hükümler içerdiğini, durumun müvekkilleri tarafından davacıya iletildiğini, davacının ise önemli olan sözleşme değil dediğini ve müvekkilinin sözleşmenin yapılmasında ikna ettiklerini, müvekkilinin sözleşmedeki cezai şart maddesi nedeniyle sözleşmeyi feshedemediğini ve birçok zarara katlanmak durumunda kaldığını, müvekkilinin yeniden davacıyla sözleşme yapmamaya karar verdiğini, durumu davacıya bildirdiğini, müvekkilinin yeni bir dağıtıcıyla anlaştığını, EPDK’nın yeni ruhsat işlemlerini başlatması için eski şirketle sözleşmenin feshine dair yazı talep etmesi nedeniyle sözleşmeyi bitim tarihinden bir ay önce feshetmek zorunda kaldığını, müvekkilinin kötüniyetli olmadığını, sözleşmenin neredeyse tamamen ifa edildiğini, sözleşmenin feshinde davacının kusuru bulunduğunu, davacının haklı neden olmaksızın teminatı paraya çevirdiğini, sözleşmenin tek tarafın çıkarlarını korumak için hazırlandığını, bu nedenle geçersiz sayılması gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; ariyet malların iade edilmeyerek kullanılması nedeniyle ödenmesi gereken kira bedelinin 18.400,00 USD olduğunu, davacının dava dilekçesinde 436,96 TL istediği, davacının bu yöndeki talebini ıslah etmediği, ayrıca ariyet malların dava tarihinden sonra davacıya iade edildiği, malların iadesi talebinin konusuz kaldığı, davacının eksik alıma rağmen davalı tarafa mal vermeye devam ettiği, böylece davalı taraftan cezai şart istenmeyeceğine dair güven oluşturduğu, buna rağmen sonradan cezai şart istenmesinin dürüstlük kuralına aykırı olduğu gerekçeleriyle ariyet malların iadesi talebinin konusuz kaldığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, ariyetlerin geç teslimi nedeniyle oluşan alacağın fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 436,96 TL’nin dava tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faiziyle davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, davacının cezai şart talebinin reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; mahkemenin eksik inceleme ile karar verdiğini, davalının feshinin haksız olduğunu, zira davalı tarafın tonaj taahhüdünü yerine getirmediğini, bu nedenle 150.000,00 TL cezai şart alacaklarının doğduğunu, yargılama sırasında üç kez bilirkişi incelemesi yaptırıldığını ve raporlarda bayilik sözleşmesini davalının ihlal ettiğinin tespit edildiğini, mahkemenin raporun aksine hüküm kurduğunu, bilirkişi raporları dikkate alınmayacak ise neden bilirkişi incelemesi yaptırıldığının anlaşılamadığını, mahkemenin ayrıca hukuk genel kurulu kararını esas alarak hatalı karar verdiğini, hukuk genel kurulu kararının somut davada uygulanamayacağını, taraflar arasında 5 yıllık sözleşme ilişkisi bulunduğunu, ayrıca müvekkilinin eksik alım nedeniyle davalıyı uyardığını, mahkemenin ise bu hususu hatalı yorumladığını, mahkemenin kararının emsal aldığı Yargıtay 19.HD’nin kararına da aykırı olduğunu, Yargıtay 19.HD kararına göre son yıla ilişkin cezai şartın istenebileceğini, mahkemenin ariyetlerin değeri üzerinden harç yatırılmadığı gerekçesiyle vekalet ücretine hükmetmemesinin de hatalı olduğunu, davalı bayinin dava açıldıktan sonra ariyetleri müvekkiline teslim ettiğini, bu hususun yargılamayla sabit olduğunu, dava açılmasına davalı sebebiyet verdiğinden maktu vekalet ücreti ve yargılama giderleriyle sorumlu olduğunu, davalı kayıtlarında yapılan incelemede 150.000,00 TL cezai şartın davalının ekonomik yönden mahvına sebep olmayacağının tespit edildiğini, buna göre 120.000,00 TL cezai şart alacaklarının kabulü gerektiğini bildirmiştir. Taraflar arasında 10/07/2009 tarihli 5 yıl süreli Otogaz LPG Bayi Sözleşmesinin imzalandığı, sözleşmenin 12.5 maddesinde; sözleşmenin sona erme tarihinden önce bayi tarafından tek taraflı feshedilemeyeceği, edildiği veya feshine sebebiyet verildiği takdirde bayinin …’a verdiği teminat tutarının 5 katı kadar tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, sözleşmenin 8.1 maddesinde; bayinin …’a 30.000,00 TL teminat vermeyi kabul ettiği görülmüştür. Satış taahhütnamesi başlıklı belgenin incelenmesinde; bu belgenin sözleşmenin eki niteliğinde olduğu, ay başına teslim edilecek LPG miktarının eksi/artı %10 tolerans ile 10 ton olduğu, bayinin bu miktarı …’tan almak zorunda bulunduğu, alımın yapılmaması halinde sözleşmenin … tarafından feshedilebileceği gibi, eksik alınan LPG nedeniyle …’a verdiği teminat tutarının 5 katı kadar tazminat ödemeyi kabul ettiği görülmüştür. 10/07/2009 tarihli müşterek borçlu müteselsil kefalet taahhütnamesinin incelenmesinde; davalı …’nun diğer davalı şirketin davacı ile arasındaki ticari işlerden dolayı meydana gelmiş veya gelecek her türlü borçlarından dolayı 30.000,00 USD’ye kadar müşterek borçlu ve müteselsil kefil olduğu yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür. Davalı şirket tarafından davacıya gönderilen 20/05/2014 tarihli ihtarnamede; sözleşmenin görülen lüzum üzerine tek taraflı olarak feshedildiği, bugünden itibaren hükümsüz olduğunun bildirildiği, 30.000,00 TL teminat mektubunun iadesinin istendiği görülmüştür. Davacı tarafından davalılara gönderilen 23/05/2014 tarihli ihtarnamede; LPG alımıyla ilgili 21/01/2013 tarihli yazının dikkate alınmadığı, sözleşmenin haksız olarak feshedildiği, 30.000,00 TL teminatın nakde çevrildiği, öncelikle 4.768,97 TL cari borcun mahsup edildiği, sözleşmenin 12.5 maddesi ve satış taahhütnamesinin 2.maddesi gereğince 150.000,00 TL tazminat borcundan kalan tutarın mahsup edilmesi sonucu kalan bakiye 124.768,97 TL’nin 10 gün içinde, ariyet malların ise 3 gün içinde iadesinin istendiği görülmüş, söz konusu ihtarname 04/06/2014 tarihinde davalı şirkete, 02/06/2014 tarihinde ise diğer davalıya tebliğ edilmiştir. 10/07/2019 tarihli ariyet taahhütnamesinin incelenmesinde ise; ekli teslim tutanağındaki malların davalı şirkete aynı tarihte teslim edildiği, bunların toplam bedelinin 22.150,00 USD olduğu, 4.maddede malların iade edilmediği takdirde iadeye kadar geçecek her gün için 200,00 USD’nin kullanma karşılığı ödeneceğinin davalı şirket tarafından kabul edildiği görülmüştür. Davacı vekilinin 30/01/2015 tarihli dilekçesinde; ariyetlerin müvekkiline teslim edildiği, bu konudaki taleplerinin konusuz kaldığı, ancak dava açılmasına sebebiyet verdiği için yargılama gideri ve vekalet ücretinden davacının sorumlu olması gerektiğinin belirtildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 15/04/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davalının davacıdan toplam 387.931,14 kg LPG alışı yaptığı, 30/05/2014-31/12/2014 arası ise dava dışı şirketten 763.211 kg LPG alımı yaptığı, davalının 30.000,00 TL’lik nakit teminatını ticari kayıtlarına almadığı, sözleşmenin ve taahhütnamenin davalı tarafından ihlal edildiği, dolayısıyla davalının sözleşmede belirtilen cezai şarttan sorumlu olacağı, ariyetlerin davacıya iade edilmediği, satış faturalarının ticari defterlere usulüne uygun olarak işlendiği, davalının LPG alımından dolayı cari hesap borcunun bulunmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 05/11/2015 tarihli ek bilirkişi raporunda; davalının sözleşmede taahhüt ettiği tutarın altından mal alışı yaptığı, (2010 yılı hariç) davalının kurumlar vergisi beyannameleri incelendiğinde sürekli kar ettiği, 2013 yılı itibariyle öz kaynaklarının 1.779.635, 22 TL olduğu, bilanço kayıtları dikkate alındığında tazminat tutarının her zaman ödenebilir olduğu, cezai şartın davalının ekonomik yönden mahvına sebep olmayacağı, ariyetlerin iadesine dair ticari bir kayda rastlanmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 09/02/2016 tarihli bilirkişi raporunda; sözleşmenin davalı şirket tarafından ihlal edilmesi nedeniyle davacı taleplerinden davalıların sorumlu olduğu, davacının talep edebileceği cezai şart miktarının 150.000,00 TL olup bunun 30.000 TL’sini teminattan tahsil edildiği, bakiye 120.000,00 TL cezai şart alacağının kaldığı, ariyet malzemelerin iade edilmeyerek kullanılması nedeniyle kira bedelinin dava tarihi itibariyle 18.400,00 USD olduğu, davalı …’nun kefalet taahhütnamesine göre sorumluluğunun 30.000,00 USD olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, cezai şartın tahsili, ariyet malların iadesi ve ariyet malların gecikmesi nedeniyle tazminat taleplerine ilişkindir. Davacı ile davalılardan … Ltd.Şti arasında Otogaz LPG Bayilik Sözleşmesi imzalanmış, bu sözleşme uyarınca davalı tarafından davacıya 30.000,00 TL’lik teminat verildiği, sözleşmenin davalı tarafından feshedildiği anlaşılmıştır. Somut olayda çözümlenmesi gereken ilk husus davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshedip etmediğidir. Davalı tarafın gönderdiği fesih ihbarnamesi içeriğinde herhangi bir somut sebebe yer verilmeksizin görülen lüzum üzerine sözleşmenin feshedildiğinin bildirildiği görülmüştür. Bu durumda davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini ispatlaması gerekir. Dosya içeriğinde davalı tarafça sunulan delillerden davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshettiği hususu usulüne uygun delillerle kanıtlanamamıştır. Yine dosya içeriğinde alınan bilirkişi raporlarında davalı tarafın sözleşmenin eki niteliğindeki taahhütnamede öngörülen asgari alım şartını da yerine getirmediği anlaşılmıştır. Dolayısıyla davalı tarafın sözleşmeyi feshi haklı değildir. Davacı taraf işbu davada cezai şart istemini iki hususa dayandırmaktadır. Birincisi sözleşmenin 12/5 maddesi gereğince davalının sözleşmeyi haklı nedenle feshetmediği, ikincisi ise davalının satış taahhütnamesindeki asgari alım taahhüdünü yerine getirmediği hususlarıdır. Az önce de belirtildiği üzere davalı taraf sözleşmeyi haklı nedenle feshetmediğinden, sözleşmenin 12/5 maddesi uyarınca verilen teminatın 5 katı tutarında cezai şart ödemekle yükümlüdür. Ayrıca dosya içeriğinde alınan bilirkişi raporlarından 150.000,00 TL cezai şartın davalı şirketin ekonomik yönden mahvına sebep olmayacağı, davalı şirket yönünden bu tazminat tutarının her zaman ödenebilir olduğu anlaşılmıştır. Bu nedenle davacının sözleşmenin 12/5 maddesi uyarınca cezai şart istemeye hak kazandığı gözetilmeden davacının cezai şart talebinin reddine dair karar verilmesi yerinde değildir. Bu yönden davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Davacı taraf sözleşmenin 12/5 maddesi uyarınca cezai şarta hak kazandığından, ayrıca asgari alım taahüdüne ilişkin cezai şart talebininde aynı aykırılığın giderilmesi amacına yönelik olması nedeniyle bu madde gereğince cezai şart istemi konusunda değerlendirme yapılmasına gerek görülmemiştir. Davacı tarafın diğer talebi ariyet malların iadesi hususuna ilişkin olup dava sırasında davalı şirket tarafından ariyet malların iade edildiği anlaşıldığından bu konudaki talep konusuz kalmıştır. Zaten bu hususta taraflar arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Davacının bir diğer talebi ise; ariyet malların geç teslimi nedeniyle 200 USD karşılığı 436,96 TL’nin tahsili talebine ilişkin olup davacı tarafça bu konuda ıslah talebinde bulunulmadığından mahkemece yazılı şekilde karar verilmesi de doğrudur. Davacı vekilinin bir diğer istinaf talebi ise; ariyet malların iadesi talebiyle ilgili olarak lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesine yönelik olup davacı tarafça dava açılırken ariyet malların değeri üzerinden peşin harç yatırılmamış olup mahkemece bu hususta peşin harcın ikmali yönünden işlem yapılmaması doğru değil ise de, yargılama sırasında bu talep yönünden davanın konusuz kaldığı, dolayısıyla bu talep yönünden harcı ikmal ettirmenin bu aşamada sonuca etkili olmayacağı anlaşıldığından, bu taleple ilgili olarak vekalet ücretine hükmedilmemesine yönelik istinaf talebi de yerinde değildir. Davalı … ise 10/07/2009 tarihli müşterek borçlu müteselsil kefalet taahhütnamesiyle davalı şirketin borçlarından dolayı 30.000,00 USD’ye kadar müşterek borçlu müteselsil kefil olduğunu kabul etmiş olup dava dilekçesine ekli T.C Merkez Bankası efektif satış kuru üzerinden bu tutarın dava dilekçesinde 65.544,00 TL’ye tekabül ettiği belirtilmiş olup dava dilekçesine ekli döviz kurlarının 25/08/2014 tarihli olduğu, oysa davanın 26/08/2014 tarihinde açılmış olup dava tarihindeki kurların esas alınması gerektiği, dairemizce internet üzerinden TCMB’nin dava tarihindeki USD’nin efektif satış kurunun 2.1759 TL olduğu, buna göre davalı …’nun dava tarihindeki kur üzerinden sorumluluğunun 65.277,00 TL (30.000X2.1759=65.277) olduğu kanaatine varılmıştır. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 9.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2016 gün, 2014/273 Esas, 2016/582 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davacının cezai şart ve ariyet malların geç teslimi nedeniyle oluşan alacağının kabulü ile; 120.436,96 TL’nin davalı …’nun sorumluluğunun 65.544,00 TL ile sınırlı olmak kaydıyla davalı şirket yönünden 15/06/2014, davalı … yönünden ise 13/06/2014 tarihinden itibaren avans faizi yürütülmek suretiyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, 4-Dava konusu ariyet olarak davalı tarafa verilen mallar dava tarihinden sonra davacı tarafa iade edildiğinden ve bu talep konusuz kaldığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, 5- Ariyet malların iadesi talebi konusuz kaldığından bu talep yönünden alınması gereken 54,40 TL maktu harcın davalılardan (davalı …’nun sorumluluğunun 28,53 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) tahsili ile hazineye gelir kaydına, 6-Cezai şart ve ariyet malların geç teslimi nedeniyle hüküm altına alınan tutar üzerinden hesaplanan 8.500,28 TL harçtan, peşin alınan 2.056,80 TL’nin mahsubu ile 6.443,48 TL harcın davalılardan (davalı …’nun sorumluluğunun 3.381,53 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek hazineye gelir kaydına, 7-Davacı tarafça yatırılan peşin harç tutarı olan 2.056,80 TL’nin davalılardan (davalı …’nun sorumluluğunun 1.078,79 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, 8-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 25,20 TL başvurma harcı, 3,80 TL vekalet harcı, 0,60 TL dosya masrafı ile 1.161,00 TL (tebligat, posta ve bilirkişi ücreti) olmak üzere toplam 1.190,60 TL’nin davalılardan (davalı …’nun sorumluluğunun 624,46 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, 9-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalılar üzerinde bırakılmasına, 10-Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 15.391,51 TL vekalet ücretinin davalılardan (davalı …’nun sorumluluğunun 8.072,84 TL ile sınırlı olmak kaydıyla) müştereken ve müteselsilen tahsil edilerek davacıya verilmesine, 11-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 12- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 51,00 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 136,70 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 13-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 14-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.19/11/2020