Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6366 E. 2020/2041 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6366 Esas
KARAR NO: 2020/2041 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/04/2017
NUMARASI: 2015/1163 E., 2017/359 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/11/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkil şirket ile davalı şirket arasında 10.04.2012 tarihinde “sözleşme yapma ve prim tahsiline yetkili acentelik sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmeye göre müvekkilinin davalı şirket adına sigorta sözleşmesi akdedeceğini ve davalı şirketinde sözleşmede belirtilen oranlar nispetinde müvekkilinin yerine getirdiği hizmet karşılığında komisyon ödeyeceğini, aralık ayı içerisinde davalı şirketçe alt yapısı sunulan sistemde sık sık arıza meydana geldiğini, bu davaya konu olan prim alacaklarının dayanağını teşkil eden sigorta sözleşmelerinin kurulduğu gün de sistemde yine arıza meydana geldiğini, müvekkilinin sistemin çalışmaması nedeniyle sigorta ettirenlerin beyanları doğrultusunda poliçelerdeki adres kısımlarını doldurduğunu ve poliçeleri bu adresler üzerinden düzenlediğini, 26.02.2015 tarihinde davalı … şirketinin müvekkiline ödemesi gereken 13.219,90 TL tutarındaki komisyon alacağına sözleşmeye aykırı bir biçimde haksız olarak el koyduğunu ve müvekkiline ödeme yapmadığını, davalının bununla da yetinmeyip 15.906,00 TL kısmındaki tutarı da taraflar arasındaki cari hesaba müvekkili adına borç kaydettiğini, müvekkilinin bunun üzerine 12.04.2015 tarihinde keşide ettiği ihtarname ile haksız bir şekilde şubat ayında 29.000,00 TL borçlandırıldığını ve tahsil edilen 13.219,00 TL tutarın iadesini istediğini, davalının cevabı ihtarnamesinde 24 adet sigorta poliçesinin il ve ilçe bilgilerinin sisteme yanlış girilmesi sebebiyle 58.249 TL zarara uğradıklarını, bu zararın müvekkili acentenin kusuruyla oluştuğunu, zararın 29.125TL tutarındaki kısmının müvekkiline yansıtıldığının beyan edildiğini, davalı şirketçe iddia edilen zararın oluşumunda müvekkilinin hiçbir kusuru bulunmadığını, TTK m.116’ya göre acentenin hak kazandığı ücretin doğumu tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde ve her halde sözleşmenin sona erdiği tarihte sigorta şirketi tarafından ödenmesi gerektiğini, fazlaya dair haklarının saklı kalması kaydıyla, davanın kabulüne, davalı tarafından sözleşmeye aykırı bir şekilde el konulan 13.219,90 TL tutarındaki komisyon alacağının en yüksek oranda uygulanan ticari faizi ile birlikte iade edilmesine, cari hesaba borç kaydedilen 15.906,00 TL tutarın iptal edilerek cari hesabın düzeltilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı acente ile müvekkili şirket arasında 10.04.2012 tarihinde sözleşme yapmaya ve pirim tahsil etmeye yetkili acentelik sözleşmesi akdedildiğini, davacının sözleşmeye aykırı hareketleri neticesinde müvekkilinin zarara uğradığını, kendi kusuru sebebiyle müvekkilinin şirketini zarara uğratan davacı acentenin komisyon veya herhangi bir talep hakkı bulunmadığını, sözleşmenin 3.4 maddesi gereğince davacının sözleşme konusu hizmetin ifası sırasında …’ın belirlemiş olduğu ölçü ve şartlara, duyuru ve talimatlara uygun davranmayı, …’ın hak ve menfaatlerini tehlikeye sokabilecek davranışlardan kaçınmayı kabul ve taahhüt ettiğini, müvekkili tarafından acentelik sözleşmesi hükümlerine paralel olarak yapılan duyurularda da bu hususa vurgu yapıldığını, 03.01.2013 tarihli duyuruda benzer hususlarda acentelerin özellikle uyarıldığını, yine sözleşmenin 3.5 maddesinde acentenin 3.kişilere vermiş olduğu zararlardan dolayı …’ı sorumluluktan ayrı kılmayı taahhüt ettiği, acentenin sözleşmenin 3.maddesindeki taahhütnameyi ihlal etmesi durumunun sözleşmenin 3.10 maddesinde açıklandığını, davalının müvekkili adına düzenlediği 24 adet poliçenin İl/İlçe bilgilerini sisteme kusurlu girerek yanlış fiyatlandırmaya sebep olduğunu, bunun sonucunda olması gereken primden daha düşük primlere poliçe düzenlendiğini ve müvekkilinin zarara uğradığını, dava konusu olayda müvekkilinin elde edeceği prim tutarının 103.286 TL olacakken 45.037 TL prim tahakkuk ettiğini, bu itibarla müvekkilinin 58.249 TL zarar ettiğini, iyi niyet göstergesi olarak bu tutarın %50’sinin acenteden talep konusu yapıldığını, bu durumda acentenin haksız olmasına rağmen iş bu davayı açtığını, müvekkilinin acente ile ilgili yapmış olduğu, takas/mahsup ve borçlandırma işleminin haklı olduğunu, acentenin bunların iade edilmesi dahil başkaca tazmin ve talep hakkı olmadığını, sözleşmenin 10.4 maddesinde bu durumun hüküm altına alındığını, yine sözleşmenin 4.6-4.7-6.2-6.3 maddelerinde acentenin teminatlarına başvurma veya alacaklarını takas/mahsup etmeye yönelik hükümlerin düzenlendiğini, acente sistem arızasının oluştuğu ve manuel işlem yaptığı süreçte acentelik sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüklerine aykırı olarak işlem yaptığını ve müvekkilini zarar uğrattığını, bir iki değil 24 poliçede yanlışlık yapılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davanın reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “…davacı şirket ile davalı şirket arasında 10.04.2012 tarihli “sözleşme yapma ve prim tahsiline yetkili acentelik sözleşmesi” imzalandığı, sözleşme uyarınca davacının davalı şirket adına sigorta sözleşmesi akdedeceği, davalı şirketin de sözleşmede belirtilen oranlar nispetinde davacı acentenin yerine getirdiği hizmet karşılığında komisyon ödeyeceği, davacı tarafından 2014 yılı Aralık ayı içerisinde kesilen zorunlu trafik sigortası poliçe üretimi sırasında sigorta ettirmek isteyen müşterilerin TC kimlik numaraları yazıldığında sigortalının ikametgah adresinin otomatik olarak çıkması gerekirken adres kısmı boş gelmesi nedeniyle adreslerin sigortalı beyanına göre doldurulduğu, 02/12/2014 – 30/12/2014 tarihleri arasında yapılan 24 adet trafik poliçesinin bir adedi hariç olmak üzere kalanının tamamının minübüs vasfındaki araçlara ait olduğu, ruhsattaki sigorta ettiren kişilerin tamamının İstanbul ilinde yaşamasına rağmen ruhsat ikametgah bilgilerinin yanıltıcı olarak beyan ettiklerinden acentenin bu beyanları esas alarak poliçe düzenlemesi nedeniyle risk primi/hasar tazminatı çarpanı tutarının poliçeler nezdinde yanlış ve eksik hesaplandığı, bilirkişi raporuna göre poliçelerden kaynaklı zararın 78.602,00 TL olarak hesaplanmasına rağmen davalının bu zararı 58.249,00 TL olarak kabul ettiği, kendisinin de sistemsel arıza nedeniyle bu zarardan payının olduğu kabul ederek komisyon kaybının yarısı olan 29.125,00 TL’nin davacı acenteya yansıttığı, kalanını ise kendi üzerinde bıraktığı, davacı şirketin davalı … şirketinden alacağı olan 13.219,90 TL tutarındaki komisyon alacağına takas ve mahsup ettiği ve zarar bedeli olan 29.125,00 TL’den bu bedeli mahsup ederek bakiye 15.906,00 TL tutarı ise cari hesaba borç kaydettiği, davacının davalı … şirketinin kendisine gerekli imkanları sağlamaması ve davalı şirketçe alt yapısı sunulan sistemde sık sık arıza meydana gelmesi nedeniyle bu zararın oluştuğunu iddia ettiği, ancak sigortacı davacının yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmediği, sigorta ettirenin vermiş olduğu belgelerden ilgili bilgilerini kıyaslamadığı, yeterince araştırmadığı, davalı … şirketinin “… Sıfır Tolerans Politikası Hakkında Duyuru” kapsamında gerek tüm acenteler nezdinde genel olarak gerekse davacı acentenin de bilgisine yönelik sunmuş olduğu bu tür işlemler konusunda oldukça dikkatli ve hassas davranılması gerektiğinin hatırlatılmış olduğu, bu konuda yapılacak hatalarda ciddi yaptırımlar uygulanacağının belirtildiği, davacı … acentesinin sigorta ettiren müşteriler tarafından beyan edilen bilgilerin araştırılarak davalı şirketi bilgilendirmesi gerektiği, ancak davacı acentenin bu yükümlülüğünü yerine getirmediği ve yalnızca sigorta ettiren müşterilerin beyanına dayanarak poliçeleri düzenlediği, davalı şirketin de acentenin iş görme borcunun yerine getirilmesi için gerekli yazılım ve sistemi sunması gerektiği, ancak davalı şirketin sunduğu sistemde arıza olması nedeniyle bu yükümlüğünü yerine getirmediğinin anlaşıldığı, açıklanan nedenlerle her iki sigorta şirketinin de yarı oranında kusurlu oldukları ve kusurlarında doğan hatalardan müteselsilen sorumlu oldukları, oluşan zarardan ayrı oranda müştereken sorumlu oldukları, dolayısıyla davalının kabul ettiği zarar olan 58.125,00 TL’nin yarısını davacıya yansıtmakta haklı olduğu, davacının da davalıdan sigorta poliçeleri nedeniyle alacağı bulunduğundan bu alacağa karşılık kendi alacağını takas ve mahsup etmesinde ve bakiye bedeli cari hesaba borç olarak kaydetmesinde herhangi bir aykırılık bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “…Davalı tarafça alt yapısı sunulan sistemin çalışmaması dolayısıyla vekil eden şirket sigorta ettirenlerin beyanları doğrultusunda sigortalıların adres kısımlarını doldurmuştur. Eğer davalı … şirketince iddia edildiği üzere poliçelerin düzenlendiği adresler gerçeği yansıtmıyor ise bu ihlal, sigorta ettirenlerin kusurlu davranışlarıyla tarafından meydana getirilmiştir. Nitekim TTK uyarınca sigorta ettirenin sözleşmenin kurulması sırasında beyan yükümlülüğü bulunmakta olup doğru ve eksiksiz bir şekilde sigortacıya bilgi vermekle yükümlüdür. .TTK m. 1435’e göre “sigorta ettiren sözleşmenin yapılması sırasında bildiği veya bilmesi gereken tüm önemli hususları sigortacıya bildirmekle yükümlüdür.” Madde metninden de açıkça görüleceği üzere sigorta ettiren, sözleşmenin yapılması sırasında gerçek ve doğru beyan etme yükümlülüğü altınadır. Eğer davalı tarafça ileri sürüldüğü üzere mezkur sözleşmelerdeki sigorta ettirenlerin adresleri gerçeğe aykırı ise bu kusur sigorta ettiren üzerindedir. Nitekim vekil eden şirket sigorta ettiren kimselerin beyanları doğrultusunda sözleşmedeki adresleri yazmış hatta bu bilgilerin doğru olup olmadığını sigorta ettirenlere tekrar sormuş onlara da doğru olduğunu beyan etmiştirHer ne kadar 17.04.2016 tarihinde tanzim edilen bilirkişi raporunda vekil eden şirkete zararın oluşumunda hiçbir hukuki dayanağı olmayan bir şekilde %50 oranında kusur izafe edilmiş olsa da söz konusu kusur paylaşımına itiraz etmiş olmamıza rağmen İlk Derece Mahkemesi tarafından bu itirazımız da dikkate alınmamıştır. Bilirkişi raporuna karşı beyanlarımızda da açıkça görüleceği üzere söz konusu kusur dağılımı tamamıyla hukuki dayanaktan yoksun ve Türk sigortacılık mevzuatı ve TTK hükümlerine aykırıdır. Şöyle ki; eğer sigorta ettiren davalı tarafından ileri sürüldüğü üzere gerçeğe aykırı beyanda bulunarak beyan yükümlülüğünü ihlal etmiş ise bu ihlalin yaptırımı TTK m. 1439 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TTK m. 1439 “Sigortacı için önemli olan bir husus bildirilmemiş veya yanlış bildirilmiş olduğu takdirde, sigortacı 1440 ıncı maddede belirtilen süre içinde sözleşmeden cayabilir veya prim farkı isteyebilir”TTK m. 116’ya göre acentenin hak kazandığı ücretin, doğumu tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ve her hâlde sözleşmenin sona erdiği tarihte müvekkil şirketi tarafından ödenmesi gerekmektedir. Davalı … şirketi, mezkûr yasa hükmünü dikkate almaksızın ve hiçbir ihtaratta bulunmaksızın doğrudan doğruya vekil edene ait komisyon alacaklarına hukuka aykırı bir biçimde el koyarak vekil edeni maddi anlamda zarara uğratmıştır. Hiçbir kabul anlamına gelmemekle birlikte bir an için davalı … şirketinin haklı olduğunu düşünsek dahi sigorta şirketi acentesinin komisyon ücretine el koyamaz. Komisyon ücretinin haksız ya da hukuka aykırı olduğunu düşünüyorsa takip ya da dava yoluyla bu bedelin iadesini talep etmelidir. .Davalı … şirketi kendi kusuruyla iddia edilen zararın oluşumuna sebebiyet vermiştir. Zira sigorta poliçelerinin üretildiği sistemin alt yapısını sunma ve çalışır vaziyette bulunma yükümlülüğü tümüyle davalı … şirketine aittir. Vekil eden şirket tarafından telefon edilmek suretiyle birçok kez bölge müdürlüğüne arızalar hakkında bilgi verilmesine rağmen davalı … şirketi söz konusu yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Davaya konu olan prim alacaklarının dayanağını teşkil eden sigorta sözleşmelerinin kurulduğu gün sistemde arıza meydana geldiği hususu davalı tarafça hiçbir surette inkar edilmediğini Sayın Mahkemenize önemle belirtmek isteriz. Ayrıca söz konusu sistemin teknik olarak sağlıklı bir şekilde çalışması bakımından da vekil eden şirketin herhangi bir sorumluluğunun ve yükümlülüğünün bulunmadığını da belirtmek isteriz. Ayrıca ilk derece mahkemesi kararının gerekçesiz olduğunu ….” beyanla kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;alacak isteminden ibarettir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Davacının talep gerekçesi ; davalı yanın yapmış olduğu takas/mahsup işleminin dayanağının olmadığı noktasındadır. Toplanan delillere göre 02/12/2014 – 30/12/2014 tarihleri arasında yapılan 24 adet trafik poliçesinin bir adedi hariç olmak üzere kalanının tamamını minübüs vasfındaki araçlara ait olduğu, ruhsattaki sigorta ettiren kişilerin tamamını İstanbul ilinde yaşamasına rağmen ruhsat ikametgah bilgilerinin yanıltıcı olarak beyan ettiklerinden acentenin bu beyanları esas alarak poliçe düzenlemesi nedeniyle hem kendisini hem davalı şirketi zarar ettirdiği, risk primi/hasar tazminatı çarpanı tutarının poliçeler nezdinde yanlış ve eksik hesaplandığı, poliçelerden kaynaklı zararın 78.602,00 TL olduğu, ancak davalının bu zararı 58.249,00 TL olarak kabul ettiği, kendisinin de sistemsel arıza nedeniyle bu zarardan payının olduğu kabul ederek komisyon kaybının yarısı olan 29.125,00 TL’nin davacı acenteya yansıtıldığı, kalanının ise kendi üzerinde bırakıldığı, sigortacı davacının yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirmediği, sigorta ettirenin vermiş olduğu belgelerden ilgili bilgilerini kıyaslamadığı, yeterince araştırmadığı, davalı … şirketinin “… Sıfır Tolerans Politikası Hakkında Duyuru” kapsamında acentelere uyarı yapıldığı, davacı … acentesinin sigorta ettiren müşteriler tarafından beyan edilen bilgilerin araştırılarak davalı şirketi bilgilendirmesi gerektiği, davalı şirketin de acentenin iş görme borcunun yerine getirilmesi için gerekli yazılım ve sistemi sunması gerektiği, bundan doğan hatalardan müteselsilen sorumlu oldukları, oluşan zarardan ayrı oranda müştereken sorumlu oldukları kabul edilmiştir. Toplanan delillere göre ; sigorta poliçeleri düzenlenirken sigortalı kişilerin adres bilgilerinin yanlış beyanlara istinaden prim zararı oluşturacak şekilde sisteme girildiği her iki tarafın da kabulündedir. Davacı sistem çalışmasa bile bir aylık süre zarfında tamamı minibüs şoförü sigortalıların İstanbul dışında oturduğunu beyan eden ve ancak İstanbul içinde sigorta poliçesi yaptıran kişilerden oluşan poliçeler konusunda dikkatli hareket etmediği ,sistem çalışmasa dahi farklı teyit yöntemlerinin mümkün bulunduğu, davacının da sistemi kesintisiz devrede tutacak tekni altyapıyı sunmak zorunda oluşu , toplam tespit olunan zarar miktarına göre aslında %50 oranından daha fazla bir oranın davalı … şirketi uhdesinde kaldığı, müterafik kusurun kabulünün zorunluğu olduğu, bilirkişi raporundaki tespitleri benimseyen mahkeme kararı aleyhine davacı yanın yaptığı istinaf başvurusunun yerinde olmadığı anlaşılmakla başvurusun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Alınması gereken 54,40 TL red harcının peşin yatırılan 500,00 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 445,60 TL harcın davacı yana iade edilmesine 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı yan üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 26/11/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.