Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6264 E. 2020/1915 K. 16.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6264 Esas
KARAR NO: 2020/1915
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/07/2017
NUMARASI: 2013/282 E. – 2017/713 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 16/11/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirketin çeşitli zamanlarda davacı şirketten alışveriş yapmış olduğunu; ancak aldığı mallara karşılık düzenlenen fatura bedellerini ödemediğini; bu nedenle, davacının alacağını tahsil için davalı aleyhine Tuzla İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden 1.734.334,22 USD karşılığı 3.187.706,29 TL alacağını tahsil için icra takibi yaptığını; davalının, ödeme emrinin tebliği üzerine icra takibine haksız ve mesnetsiz olarak itiraz ederek takibi durduğunu; bu nedenlerle, davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine, karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesi ve karşı dava dilekçesinde; davacının, dava için teminat göstermesi gerektiğini; ayrıca, davalının, davacıya iddia edildiği gibi bir borcunun bulunmadığı gibi ihtarnamelere de itiraz edilmemiş olmasının da davacının iddiasının kabul anlamına gelmediğini; bu nedenlerle, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddine karar verilmesini; karşı dava olarak; taraflar arasında Türkiye pazarında davacı şirketin ürünlerinin satış pazarlama ve servis desteği sağlanması amacıyla distrüblatörlük sözleşmesi kurulduğunu; bu ticari ilişkinin 2008 yılından 2010 yılının ikinci yarısına kadar kesintisiz sürdüğünü; karşı davalı şirketin, karşı davacı şirketten toplam ciro üzerinden %10 oranında MDF (Marketing Development Fon) ödeme yükümlülüğünü ihlal ettiğini; ayrıca, karşı davacı şirketin, karşı davalı şirketin ürünleri için harcadığı emek ve zamanın en önemli göstergelerinden olan reklam maliyetlerinin de ödenmediğini; bu maliyetlere karşı davacının katlanmak zorunda kaldığını; karşı davalının arıza bildirimi ile dönen her ürün için işçilik masrafı olarak 18.000,00 USD ödemesini taahhüt ettiği gibi herhangi bir ödeme yapmadığını; karşı davalı şirketin arızalı ürünler için %1,5 oranında yedek parça sağlamayı taahhüt etmiş olmasına rağmen taahhütüne aykırı davrandığını; karşı davalı şirketin yine yükümlülüklerini ve sözleşmeyi ihlal ederek onarımı yapılmayan ürünler için creadit note ödeme taahhütünü de yerine getirmediğini; bu nedenlerle, karşı davacı şirketin MDF alacağı için şimdilik 1.000,00 USD karşılığı 1.800,90 TL’nin tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte tahsiline; reklam giderleri için şimdilik 1.000,00 USD karşılığı 1.800,90 TL’nin fatura tarihlerinden itibaren işleyecek temerrüt faizi oranına göre hesaplanarak tahsiline; arızalı ürünler sebebiyle karşı davacı şirketin katlanmak zorunda kaldığı tüm servis hizmeti süresine karşılık karşı davalı şirketin ürün başına işçilik masrafı olarak ödemeyi taahhüt ettiği tutarlar için 1.000,00 USD karşılığı 1.800,90 TL’nin tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faiz oranına göre hesaplanacak faizi ile birlikte tahsiline; onarımı yapılmayan ürünler karşılığı ödenecek creadit note için şimdilik 1.000,00 USD karşılığı 1.800,90 TL’nin tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi oranına göre hesaplanacak faizi ile birlikte karşı davalıdan tahsili ile karşı davacı şirkete verilmesini; talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. esas dava yönünden; davalının, incelenen ticari defter ve kayıtlarına ile cari hesap dökümüne göre, davalının, davacıya takip tarihi itibariyle 1.452.139,68 USD tutarında borçlu olduğunun tespit edildiği; davacı taraf yurtdışında yerleşik bir firma olması sebebiyle ticari defter ve dayanağı belgeleri ibraz etmeyip yalnız alacaklı olduğu faturaları gösterir bir liste ibraz ettiği; bu listede, davalı tarafından yapılan ödemelere yer verilmediği; bu nedenle, taraf kayıtları arasındaki 35.793,32 USD’nin nereden kaynaklandığının tespit edilemediği; bu nedenlerle, davacının tesbit edilen alacağını tahsil için işbu davayı açmakta haklı ve hukuki yararının bulunduğu, karşı dava yönünden; davalı/ karşı davacının, karşı davada, davacı/ karşı davalı ile arasındaki sözleşme gereği MDF (Marketing Development For), reklam maliyetleri, arıza bildirimi ile dönen işçilik masrafları, %1,5 oranında yedek parça sağlama taahhütü “creadit note” ödeme yükümlülüğü olduğunu belirterek bu tutarların bilirkişi marifetiyle tespit edilerek ödenmesinin talep edildiği; ancak, karşı davacı, taraflar arasında bir distrübütörlük sözleşmesi bulunduğunu ve anılan taleplerinde bu sözleşme ilişkisinden kaynaklandığı belirtilmekte ise de sözleşmenin dosyaya sunulmadığı; dava sürecinde de karşı davacı tarafından distrübütörlük sözleşmenin varlığının kabul edilmediği; taraflar arasında düzenlenen asıl dava konusu faturaların, taraflar arasında bir satım ilişkisi kurulduğunu göstermekle birlikte bu ilişkinin distrübülatörlük ilişkisi olarak nitelendirilmesini sağlayacak somut verilerin bulunmadığı; bu durumda, karşı davacı tarafından TMK.m.6 ve HUMK.m.288/HMK.m.200 uyarınca taraflar arasında distrübütörlük sözleşmenin varlığını ispat edemediği; bu durumda, karşı dava konusu taleplerin dayanağı sözleşmenin varlığını ispat edemediği, gerekçesiyle esas davanın kısmen kabulü ile, 1.452.139,68 USD (Amerikan Doları)’nin 11/10/2011 temerrüt tarihinden itibaren 3095 sayılı Yasanın 4/a maddesi uyarınca Devlet Bankalarının Amerikan Doları döviz cinsinden açılmış 1 yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranı uygulanmak suretiyle fiili ödeme günündeki T.C. Merkez Bankası Efektif Satış Kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığının davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, karşı davanın reddine…” karar verildiği anlaşılmıştır.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf isteminde özetle; mahkemenin anaparanın reddedilen kısmı ile işlemiş faiz talebinin reddine ilişkin kararının hatalı olduğunu, bununla birlikte %40 icra inkar tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı karşı davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili şirket aleyhinde 12/03/2013 tarihinde İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/174 Esas 2013/43 Karar sayılı ilamı ile “Doğrudan Doğruya İflasına” karar verildiğini ve iflas kararının 10/03/2016 tarihinde kesinleştiğini, …, 19.06.2013 tarihinde masaya başvuru yaparak “1.734.334,22 USD nin takip tarihi olan 11.10.2011 tarihi itibariyle karşılığı olan 3.187.706,29 TL alacağının masaya kaydedilmesini ” talep ettiğini, iflasın açılmasıyla davanın kayıt-kabul davasına dönüştüğünü, Yerel Mahkeme tarafından yapılan yargılama neticesinde “1.452.139,68 USD” tutarındaki asıl alacağın masaya kaydedilmesi gerektiği tespit edildiğini ve söz konusu tutara herhangi bir itirazları olmadığını, Ancak söz konusu tutarın konkordato hükümlerine göre tahsil edilmesine ilişkin karar verilmesi gerekirken yerel mahkemenin kesin delil teşkil eden konkordato hükümlerini dikkate almadan karar vermesi kanuna ve usule aykırı olduğunu, 09.06.2015 tarihinde yapılan ikinci alacaklılar toplantısında şirket tarafından ”…iflas içi konkordato nisabına giren masaya kayıtlı ana para borçlarının %26 ‘sını , 60 aylık süre içerisinde her 3 ayda bir taksitler halinde ödemek suretiyle” ”iflas içi konkordato” teklif edildiği ve İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 27/04/2016 tarihli 2015/908 Esas ve 2016/414 Karar sayılı ilamı ile İİK.298.Maddesinde öngörülen şartlar sağlandığından Müflis Şirketin konkordato teklifi kabul edilerek konkordatosunun tasdikine karar verildiğini, konkordatonun maddi hukuka etki ederek borcun vadesini ve miktarını değiştirmekte olduğunu, Mahkemenin ise kesinleşmiş konkordato kararını ortadan kaldıran nitelikte bir hüküm kurduğunu, Müvekkili şirketin, alacaklılara ödemelerini mahkeme tarafından tasdik edilen konkordato hükümlerine göre davacının 19.06.2013 tarihli masaya başvuru dilekçesinde talep ettiği “1.734.334,22 USD nin takip tarihi olan 11.10.2011 tarihi itibariyle karşılığı olan 3.187.706,29 TL” tutar üzerinden konkordato hükümlerine göre ilk taksiti, İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/2416 D.İş 2017/2416 K. sayılı kararına istinaden … Bankası Anadolu Adliyesi Şubesinde açılan hesaba depo ettiğin, ikinci taksit ödemesi ise … vekilinin hesabına fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla yatırıldığını, Konkordato ödemelerinin müvekkil şirket tarafından konkordatonun ana kuralı gereği ve alacaklılar arasında eşitliği sağlamak adına tüm alacaklılarına anapara ve TL üzerinden yapılmakta olduğunu, Müvekkili şirket tarafından faizsiz şekilde teklif edilen konkordato projesi bu suretle kabul edildiğinden alacağa faiz işlemeyeceğini, Bununla birlikte müvekkil şirket, bütün alacakları konkordatoda kabul edilen oranda ve belirlenen tarihte ödemek zorunda olduğundan davacı şirket lehine hükmedilen alacakta konkordatoya tabi olan bir alacak olduğundan söz konusu alacağa konkordato hükümleri çerçevesinde faiz işletilmemesi gerektiğini, Davanın kayıt kabul davasına dönüşmüşken nispi vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, iflas kararı, “iflas içi konkordatonun tasdikiyle kaldırıldığından” ve iflasın kaldırılmasıyla birlikte düşen takipler yeniden canlanmayacağından yargılamaya basit bir alacak davası olarak devam edilmesi yerine kayıt-kabul davası olarak devam edilmesi gerektiğini, Ayrıca alacaklılar arası eşitlik ilkesinin ihlal edilmemesi ve konkordatonun tam olarak uygulanabilmesi için “itiraz edilen çekişmeli alacakaların masaya kaydedilmesi gereken anapara miktarlarının” tespit edilmesi zorunlu olduğunu, esas itibariyle; yerel mahkeme tarafından çözülmesi gereken hukuki problem masaya kaydedilmesi gereken alacağın gerçek miktarının tespitine yönelik olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali istemine dayalı olarak açılmştır. Karşı dava ise; distribütörlük sözleşmesindeki taahhütlere aykırılık iddiası ile alacak istemi ile açılmıştır. İlk derece mahkemesince asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı asıl dava yönünden taraf vekilleri, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporuna göre; davacının ticari defterlerini ibraz etmediği, ancak faturaları sunduğu, davalının defter incelemesine göre ise davacının davalıdan 1.452.139,68USD alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Davacı, reddedilen asıl alacak yönünden kararın kaldırılması gerektiğini iddia etmiş ise de; davalının defterinde kayıtlı olmayan faturalar yönünden alacağını ispat edemediğinden bu husustaki istinaf istemi yerinde değildir. Yargılamanın devamı sırasında İstanbul Anadolu 13.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/174 E, 2013/43 Karar sayılı ilamı ile davacı … AŞ’nin davasının kabulü ile iflasına karar verilmiş, karar kesinleşmiştir. İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/908 Esas, 2016/414 Karar sayılı dosyasında ise; … AŞ’nin davasının kabulüne, konkordatonun tasdikine karar verilmiş karar kesinlemiştir. İş bu karara istinaden İstanbul Anadolu 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/791, 2016/696 karar sayılı dosyası ilse davalı şirketin iflasın kaldırılmasına karar verimiştir. İflastan sonra konkordatonun düzenlendiği İİK 309 maddesine göre; “İflâsına hükmedilmiş olan bir borçlu konkordato talep ederse veya bu borçlunun alacaklılarından biri konkordato işlemlerinin başlatılmasını isterse, iflâs idaresi, görüşüyle beraber ikinci alacaklılar toplanmasında veya daha sonra müzakere edilmek üzere alacaklılara bu talebi bildirir. 302 ilâ 307 nci maddeler ile 308/a ilâ 308/g maddeleri burada da uygulanır. Komisere ait görevler iflâs idaresi tarafından yapılır…” İİK 308/b maddesine göre ise; Alacakları itiraza uğramış olan alacaklılar, tasdik kararının ilânı tarihinden itibaren bir ay içinde dava açabilirler. Somut uyuşmazlığa konu dava, iflas ve iflas içi konkordato kararlarından önce açıldığı gibi, konkordato teklifi davacı yanca kabul edilmemiştir. Bu nedenle itirazlı alacak hakkında devam eden dava yönünden, konkordatoya göre karar verilmesi gerektiğine ilişkin davalının istemi yerinde değildir. Davacı yan, takipte fatura tarihlerinden itibaren işlemiş faiz talebinde bulunmuş ise de fatura tarihinde temerrüt gerçekleşmediğinden bu yöndeki talebin yerinde olmadığı, keza Beşiktaş …Noterliği’nin 04.10.2011 Tarihli … yevmiye numaralı ihtarnamesinin davalıya 06.10.2011 tarihinde tebliğ edilerek 3 günlük mehil verildiği ve ilk derece mahkemesi kararında yer aldığı üzere temerrüdün 11.10.2011’de gerçekleştiği, takibin 11.10.2011 tarihinde başlatıldığı dikkate alındığında takip tarihi itibarı ile işlemiş faiz alacağı tahakkuk etmediğinden mahkemece 11.10.2011’den itibaren faize hükmedilmesi yerinde olup davacının bu yöndeki istinaf istemi yerinde değildir. Bununla birlikte İİK 193.maddesi gereğince iflasın açılması ile duran takipler iflasın kesinleşmesi ile düşeceğinden; artık davalı aleyhine itirazın iptaline karar verilemeyeceği gibi icra inkar tazminatına da hükmedilemez. Davalı şirket hakkındaki iflas kararı kesinleşmekle İİK 193 md gereği takip düşmüş olup iflasın kaldırılması kararı ile takibin tekrar canlanması söz konusu değildir. Bu nedenle mahkemece icra inkar tazminatına hükmedilmemesi ve hükmolunan alacağa göre nisbi harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi yerindedir. Açıklanan nedenle ilk derece mahkemesinin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmadığından taraf vekillerinin istinaf istemlerinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ayrı ayrı esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekili ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2- Davacı yönünden alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, – Davalıdan alınması gereken 182.321,63 TL harcın peşin alınan 45.580,40 Tl harçtan mahsubu ile bakiye 136.741,23TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 16/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.