Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6231 E. 2020/2023 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6231 Esas
KARAR NO: 2020/2023 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/06/2017
NUMARASI: 2014/2261 E., 2017/633 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/11/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflar arasında sözleşme yapıldığı ve sözleşme konusu malzemelerin bir kısmının geç teslim edildiğini, diğer kısmının ise teslim edilmemesi üzerine faturaların ihtarname ile iade edildiğini, davalının teslim etmediği mallara ilişkin fatura düzenleyerek davacıya göndermesinin kötü niyetli davrandığının bir göstergesi olduğunu, davacı tarafından sipariş mektuplarına istinaden süresi içinde teslim edilmeyen malzemelere ödenen bedellerin iadesi talep edilidği halde davalının İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasına yapılan takibe itiraz etitğini tüm bu sebeplerle haksız yapılan itirazın iptalini, davacı lehine %20’den az olmayacak tutarda haksız ve kötüniyet tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalının takip ve dava konusu borcu kabul etmdeiğini, taraflar arasındaki ihtarlardan da anlaşılacağı üzere davalının malları hazır etmesine rağmen davacının bunları almaktan imtina ettiğini, davalının edimlerini yerine getirdiğini, malların geç tespitinin mucbir sebeplerden kaynaklandığını,bu durumun davacıya bildirildiği halde davacının kötü niyetli olarak parasının iadesini talep ettiği, tüm bu sebeplerle haksız ve kötü niyetli davanın reddine ve davalı lehine %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiği görülmüştür.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; ” tüm dosya kapsamı, tarafların iddia ve savunmaları, toplanan deliller ve alınan bilirkişi raporları hep birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında bir ticari ilişki söz konusu olduğu, 30/04/2014 ve 17/06/2014 tarihlerinde davacı tarafından davalıya iki ayrı sipariş verildiği, davacı tarafından davalıya 74.147,51-Euro ödeme yapıldığı, siparişlerin 20.344,14-Euro’luk kısmının davacıya teslim edildiği, teslim edilmeyen kısım için davalıya davacı tarafından e posta yolu ile siparişlerin teslim alınmayacağının bildirildiği, davalı tarafından malların bir kısmı için fatura tanzim edilerek davacıya gönderildiği, davacı tarafından bu faturaların 06/08/2014 tarihli ihtarname ile iade edildiği, davalı tarafından iade ihtarnamesine cevap olarak malların hazır olarak depoda beklediğinin 14/08/2014 tarihli ihtarname ile bildirildiği, davacı tarafından gönderilen 20/08/2014 tarihli ihtarname ile sözleşme konusu mallara ihtiyaç kalmadığı ve davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi yapıldığı, teslim edilmeyen mallara ilişkin bedelin bu dosyaya ödenmesi gerektiğinin bildirildiği görülmüştür. Yapılan incelemede davacı tarafından davalıya e posta yolu ile sözleşmeden dönme bildiriminin yapıldığı, yasal düzenleme ve Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına göre somut olayda davacının sözleşmeden dönmek için BK. m. 123 ve 124 hükümlerine göre süre tanımasına gerek olmadan sözleşmeden dönebileceği kabul edilse dahi, tarafların tacir olması nedeni ile uygulanacak kanunun 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu olması ve TTK. m. 18/3’de yer alan; “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır.” hükmü gereği tacir olan taraflar arasındaki sözleşmeden dönme bildiriminin kanunda belirtilen şekilde noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılması gerekmektedir. Davacı tarafından davalıya yapılan bildirimin kanunda belirtilen usulde yapıldığına dair bir delil sunulmadığı gibi e posta yolu ile yapılan bildirime davalı tarafından verilen cevapta sözleşmeden dönmenin kabul edildiğine dair bir beyan olmaması aksine sözleşmeyi devam ettirme iradesi beyan edilmesi, faturaların iadesine ilişkin ihtarnamede de sözleşmeden dönme hususundan bahsedilmemiş olması hep birlikte değerlendirildiğinde, takip tarihi itibariyle davacının yasal olarak sözleşmeden henüz dönmemiş olduğu sözleşmenin yürürlükte olduğu, davalı tarafın temerrüde düşmemiş olduğu, dolayısıyla davacının davalıdan sözleşmenin feshi nedeni ile alacak talep etme şartlarının takip tarihi itibariyle oluşmamış olduğu” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “…Sözleşmede yer alan 4 haftalık süre sonunda ihtara gerek olmadan Davalı taraf borçlu temerrüdüne düşmüştür. Bu durum Bilirkişi kök ve ek raporlarında da kabul edilmektedir. Borçlu temerrüdü gerçekleştikten sonra alacaklı tarafın Borçlar Kanunu’nun öngördüğü seçimlik haklardan birini kullanabilmesi için borçlu tarafa borcu ifa etmesi için uygun bir mehil vermesi gerekmektedir. Fakat TBK 127 de sayılan durumların varlığı halinde bir süre tayini gerekmemektedir. Somut olayda 127. maddenin 3. fıkrasında belirtildiği gibi, borcun ifasının belirli bir zamanda veya belirli bir süre içerisinde gerçekleşmemesi üzerine ifanın artık kabul edilemeyeceği sözleşmeden anlaşılmaktadır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarından da anlaşılacağı üzere, Müvekkilin Davalıya süre vermesi zorunlu değildir. Bu nedenle Yerel Mahkemenin takip tarihi itibariyle Davacının yasal olarak sözleşmeden henüz dönmemiş olduğu, Davalı tarafın temerrüde düşmemiş olduğu gerekçesi hukuki dayanaktan yoksun olup mahkeme kararının kaldırılması gerekmektedir.. Yerel Mahkeme Müvekkil Şirketin sözleşmeden dönme iradesinin yasada öngörülen geçerlilik şartına uymadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.Borçlu taraf/Davalı Müvekkil Şirketin ihtarına gerek olmadan temerrüde düşmüş ve Müvekkil Şirket mehil vermesine gerek olmadan Borçlar Kanununca kendisine tanınan seçimlik haklardan olan dönme iradesini derhal Davalı tarafa iletmiştir. Şöyle ki;TTK 18. maddesinin 3. Fıkrasında; “Tacirler arasında, diğer tarafı temerrüde düşürmeye, sözleşmeyi feshe, sözleşmeden dönmeye ilişkin ihbarlar veya ihtarlar noter aracılığıyla, taahhütlü mektupla, telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak kayıtlı elektronik posta sistemi ile yapılır. “ denilmiştir. Bilirkişilerin ve Yerel Mahkemenin değerlendirmelerine esas almadıkları fakat dosya içeriğinde mevcut bulunan 20.08.2014 tarihli ihtarname açık bir şekilde dönme beyanını içermektedir. Müvekkil Şirket ilk olarak 06.08.2014 tarihli ihtarname ile faturaları Davalı tarafa iade etmiş daha sonra 20.08.2016 tarihli ihtarnamenin 3 numaralı bendinde;“ …Süresinde teslimat yapılmadığından, sipariş konusu mallara olan ihtiyaç ortadan kalktığından ve şimdi yapılacak teslimat sorunu çözmeyeceğinden malların kabul edilmeyeceğini…Muhatabın bilgilerine sunarız.” Şeklindeki ifadesiyle açıkça sözleşmeden dönme beyanını ortaya koymuştur.Bu sebeple Müvekkilin 06.08.2016 tarihli ihtarname ile faturaları göndermiş olmasının açıkça bir dönme beyanı içermediği kabul edilemez. Daha sonra gönderilmiş olan ihtarname Müvekkilin faturaları iade ederken sahip olduğu dönme iradesini barındırmaktadır..fatura iadelerinin dönme beyanı içermediği kabul edildiği durumda 15 Ağustos 2014 tarihinde başlatmış olduğumuz icra takibi ile sözleşmeden döndüğümüz kabul edileceğinden anılan icra takibinden 1 gün sonra açacağımız icra takibiyle iade alacağımıza hak kazanacakken sırf şekil şartının Yerel Mahkeme tarafından bu kadar katı yorumlanmasından dolayı açtığımız icra takibinin ve akabinde açtığımız itirazın iptali davasının haksız olduğunu düşünmek hak ve adalet anlayışına aykırı düşmekle birlikte usul ekonomisi ilkesini de zedeleyecektir…” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;itirazın iptali isteminden ibarettir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Somut olayda hukuki ihtilaf takip tarihi itibari ile davacının sözleşmeden dönerek verdiği parayı talep etme şartlarının oluşup oluşmadığı noktasındadır. Mahkemece toplanan delillere göre ; davacının takip tarihi itibari ile ; sözleşmeden dönme iradesini karşı tarafa bildirmediği, bu nedenle takip tarihi itibari ile sözleşmenin ayakta olduğu nedenle itirazın iptali davasının reddine karar verilmiştir. Davacının davalıya çektiği ihtarnameler incelendiğinde ; fesih iradesini açıklayan tek ihtarın takipten sonra yapıldığı; mahkemenin gerekçeli kararında kabul ettiği üzere takip öncesi fesih bildiriminin bulunmadığı , itirazın iptali davasının takibe sıkı sıkıya bağlı bir dava türü olması dolayısı ile ;ilk derece mahkemesi kararı yerinde olmakla davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2-Alınması gereken 31,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL nin mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 3-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı yan üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 26/11/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar erildi.