Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6224 E. 2020/2036 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6224 Esas
KARAR NO: 2020/2036 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2017
NUMARASI: 2015/646 E., 2017/406 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 26/11/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkil şirket ile davalı şirket arasında mevcut mal alım-satımına ilişkin sözleşmenin, davalı şirketin teslim etmeyi taahhüt ettiği malları teslim etmeyerek sözleşmeye aykırılıkta bulunması ve müvekkil şirketin 23.03.2015 tarihli ihtarnamesi ile kendisine makul süre verilmesine rağmen bu aykırılığı gidermemesi nedeniyle feshi ve sözleşme bedeli olan 55.438-USD’nin fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla ödeme gününden itibaren işleyecek bankalarca Dolar mevduat hesaplarına uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekili cevap dilekçesinde; Dava dilekçesindeki beyanları kabul etmediklerini, iddia edildiği gibi bir alacak söz konusu olmadığını, müvekkil şirket tüm edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davacı şirket, dava dilekçesinde müvekkil şirketle olan ticari ilişki konusunu eksik açıkladığını, tarafların ticari defterlerinden anlaşılacağı üzere davacı şirkete, müvekkil şirketin herhangi borcu bulunmadığını, borcu kabul etmemekle birlikte bir başka itirazın ise TTK’nın 87, 88, 95 vd. maddeleri uyarınca taraflar arasında akdedilmiş herhangi bir cari hesap mukavelesi bulunmamadığını, bu nedenle de likit bir alacaktan söz edilemeyeceğini, davacı taraf dava dilekçesinde mailleşmeleri delil olarak göstermediğini, mailleri delil olarak kabul etmenin mümkün olmadığını, müvekkil şirketin bu yönde bir yazışmasının söz konusu olmadığını, mailler üzerinde oynama yapmak suretiyle değiştirmenin mümkün olduğunu, bu nedenle mailler delil olarak kabul edilemeyeceğini, haksız ve mesnetsiz açılan davanın reddi ile kötü niteyli icra takibinden dolayı %20’dan aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; davalı tarafça ticari defterlerin sunulmadığı, davacı defterleri üzerinde yapılan incelemede; davacı tarafından davalıya 65.405 USD gönderildiğine dair swift mesajının dosyada mevcut olduğu, bu gönderimin 151.935,82 TL olarak defterine kaydedildiği, bakiye alacak kaleminin 150.707,50 TL olduğu tespit edilmiştir. Yalnızca davacı firma kaşe ve imzasının olduğu teklif başlıklı dilekçede; ödeme şeklinin peşin olduğu belirtilmiştir. Dava konusu alacağın davacı tarafından davalıya gönderildiği hususu sabit görülmekle, dava konusu ihtilafta çözümlenmesi gereken nokta; para karşılığı olan malın tesliminin gerçekleşip gerçekleşmediği, maillerin delil olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, ispat yükünün hangi tarafta olduğu hususlarıdır. Davacı kayıtlarında alacağın mevcut olması, davalı defterlerinin ihtara rağmen sunulmamış olması tek başına delil olarak değerlendirilemez (HGK 2014/11-1159 E. 2016/967 K.). B.K. madde 207/2’de (818 sayılı B.K.’nun madde 182) sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir adet bulunmadıkça satıcı ve alıcının borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlü oldukları öngörülmüştür. Havale de mevcut bir borcun ödemesi niteliğindedir. Bu yasal karinenin aksini iddia eden ve dava konusu paranın ileride teslimi kararlaştırılan mallara karşılık avans olarak verildiğini ileri süren davacının kendisine mal teslim edilmediği ve bu nedenle paranın karşılıksız kaldığı yolundaki iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu kabul edilmiştir (19 HD 2014/7835-2015/5281 E-K ve 2014/15921-2015/9050 E-K) Malların teslim edilmediği yönündeki ispat yükü üzerinde olan davacı taraf, davalı tarafça kabul edilmeyen mail yazışmalarını delil olarak sunmuştur. Esasen, usule uygun mail metinleri yazılı delil başlangıcı olma niteliğine haizdir (13. HD 2015/28467-26584 E-K). Ancak, sunulan mailler, davalı tarafça kabul edilmemiştir. Davalı adına yazışma yaptığı iddia edilen kişinin de davalı şirket adına yetkili kişi olduğuna dair kesin bir kanıya varılamamıştır. Davacı tarafça sunulan teklif yazısında, davalı yetkilisinin … olduğu belirtilmiştir. Bu kapsamda, davacı tarafça sunulan mail yazıları yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilmemiştir. Kaldı ki; yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilse dahi, davacı tarafça malların teslim edilmediğine dair başkaca bir delil sunulmadığı görülmüştür. Bu haliyle; davaya konu malların karşılığı olarak verildiği kabul edilen paranın, malların teslim edilmemesi nedeniyle karşılıksız kaldığının davacı tarafça ispatlanamamış olması nedeniyle açılan davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde sunulan delillere ve tarafların e-mail yazışmalarına göre paranın havale edildiği anda mal tesliminin yapılmadığı, malın sonradan tesliminin kararlaştırıldığı ,davalının malı teslim etmediği, bunun ihtarname ile de kendilerine bildirilip mal teslimine davet edildiği, davalı yanın e posta ile mal teslimi için süre taleplerinin mahkemece dikkate alınmadığı nedenle kararın eksik inceleme ile oluşturulduğu bu nedenle kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı, davalıya havale ile gönderdiği para karşılığında teslimi gereken malın teslim edilmediği gerekçesiyle havaleye konu bedelin iadesini istemiştir. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Havale, hukuksal niteliği itibariyle bir ödeme vasıtasıdır. Başka bir anlatımla, havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine mevcuttur. Bu yasal karinenin tersini ileri süren havaleci (muhil), bu iddiasını kanıtlamakla yükümlüdür. Davacının delil olarak dayandığı makbuzda ödemenin satış avansı olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama yer almadığından TBK 207.maddesi gereğince malların teslim edilmediğini ispat yükü davacıdadır. Davacı yan istinaf isteminde malın teslim edilmediği iddiasına ilişkin olarak e-postaların değerlendirilmediğini ileri sürmüştür. Elektronik postaların kabulü halinde yazılı delil başlangıcı olarak değerlendirilebilecekse de, tek başına e-postalar ispata yeterli kabul edilemeyecektir. Somut uyuşmazlıkta; Elektronik postalar davalı yanca kabul edilmediği gibi gibi davacının teslim iddiasına ilişkin başkaca delil sunmadığı, davacının tek taraflı defter kayıtlarının ispata yeterli olmadığı, davacı dava dilekçesinde açıkça “teklifte belirtilen bedel ile birlikte taraflar arasında dava konusu havaleye konu satış dışında başka ürün teslimatlarına ilişkin bedelin de davalıya birlikte havale edildiğini” iddia ettiği dikkate alındığında mevcut delil durumu itibarı ile mailler yönünden bilirkişi incelemesi yapılmaması davaya konu malın teslim edilmediğine ilişkin iddia yönünden esasa etkili olmayacağından ilk derece mahkemesinin davanın reddine ilişkin kararında usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1.b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,00TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da temyiz yolu açık olmak üzere 26/11/2020 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ: Genel kural birlikte ifa olup, bu yönde karine bulunmakla beraber, bu karinenin aksinin ispatı mümkündür.Sadece ispat yükü yer değiştirecektir. Davacı yan parası peşin olarak gönderilen malların kendilerine teslim edilmediğini,davalı yanın e-posta yazışmaları ile gecikmeyi kabul ettiklerini, ancak beklenilen sürede de teslim olmayınca kendilerine ihtarname ile son bir önel verildiğini, verilen önelde de mal teslimi olmadığı için ödenen paranın geri alınması amaçlı takip yapıldığını ve davalı yanın itiraz ettiğini idrdia etmekte davalı yan ise mal teslimi ile ilgili olarak paranın ödenmesinin mal teslimine karine teşkil ettiğini ve e-mail yazışmalarının delil niteliği bulunmadığını savunmaktadır. 6100 Sayılı HMK’nun 199. maddesi anlamında sıhhati denetlenip gönderene aidiyeti saptandığında e-posta yazışmalarının delil niteliğinde olduğunun kabulü gerekir. HMK’nun 202.maddesinde de ( 1 )Senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebilir. ( 2 ) Delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belgedir.”şeklinde düzenleme getirilerek bu tür belgeler delil başlangıcı olarak kabul edilmiştir. E-postalar incelendiğinde davacı ile yazışma yapan adresin davalı şirketin kurumsal e-maili olduğu görülmekle ve sözleşme kurulması dışında şirket yetkilisi ile yazışma yapılması gerekliliği de bulunmadığından öncelikle davalı yanın inkar ettiği e-mail yazışmalarının sıhhatinin araştırılması ve sonucuna göre tüm diğer delillerin de toplanması gerekmekle elk derece mahkemesince eksik delil ile karar verildiği görülmekle davacı yanın istinaf başvurusunun kabulüne karar verilerek delillerin toplanması açısından HMK 353/1-a-6. Maddeye göre kararın kaldırılarak ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerektiğini düşündüğümden çoğunluk görüşüne katılmıyorum.