Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6205 E. 2020/2045 K. 26.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6205 Esas
KARAR NO: 2020/2045 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/02/2017
NUMARASI: 2014/267 E., 2017/53 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 26/11/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacı Vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasında imzalanmış olan akaryakıt sözleşmesi bulunduğunu, davalı tarafın yasa ve mevzuata aykırı davranarak müvekkilini zarara uğrattığını, aykırılık nedeni ile sözleşmenin geçersiz sayılmak zorunda kalındığını, davalının diğer bayilerine göre daha yüksek fiyatla ürün satmak zorunda bırakıldığını, maddi ve manevi olarak zarara uğranıldığını beyan ederek, davalı tarafın maddi ve manevi tazminata mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı Vekili cevap dilekçesinde özetle; sözleşme kapsamında davacı tarafın belirlenmiş tavan fiyatın altında olmamak kaydı ile dilediği fiyattan satış yapabileceğini, sözleşme metninde tavsiye edilen perakende pompa satış fiyatı olarak belirtildiğini, sözleşmenin imzalanmadan bir gün önce davacı tarafa incelenmek üzere teslim edildiğini, farklı işlem hacimlerine sahip bayiler için eşit davranmanın mümkün olmadığını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “davacı ile davalı arasında 22/09/2012 tarihinde 5 yıl süreli olmak üzere Lpg İle Çalışan Karayolu Taşıtları İçin İkmal İstasyonu Bayiliği Sözleşmesi akdedildiği, sözleşme kapsamında davacının münhasıran davalıya ait ürünü alıp bayii olarak sattığı, sözleşmeden sonra tarafların kar marjını ve paylaşımını düzenleyen ek protokol düzenlendiği, söz konusu sözleşmenin EPDK mevzuatı kapsamında belirlenen tip sözleşme olduğu, yasal zorunluluk kapsamında düzenlenen tip sözleşmenin iptali gereken herhangi bir yönünün bulunmadığı, söz konusu sözleşme ilişkisi çerçevesinde davalı şirketin davacı ve diğer bayiilere LPG ürününün tavan veya tavsiye satış tutarını belirleyerek bildirdiği, davacı bayinin ise ürünün satış fiyatını kendisinin belirlediği, bu durumun ise EPDK mevzuatı kapsamında zorunluluk arzettiği, diğer yandan bu ilişkilerin EPDK’nın denetim ve kontrolünde bulunduğu, davalı şirketin bayisi olan her şirkete aynı tutardan ürün satışı yapması gibi bir mecburiyetinin, gerek sektöre ilişkin yasal düzenlemeler ve gerekse de sözleşme hürriyeti kapsamı nazara alındığında bulunmadığı, dahası böyle bir durumun davacı açısından haksız rekabete yol açıcı bir yan barındırmadığı, kaldı ki davalının dağıtım yaptığı diğer bayilerine davacıdan çok daha farklı tutarlarda ve yıkıcı etkiler doğurucu düzeyde farklı fiyatla ürün sattığı hususunun dosya kapsamında ispatlanamadığı, davacının bu yöndeki iddialarının aksine diğer bayilere de davacıyla yaklaşık olarak aynı düzeylerde fiyatlandırma yapıldığı, dolayısıyla haksız rekabet şartlarının somut olayda oluşmadığı, diğer yandan davalının piyasada hakim konumda olmadığı ve piyasada hakim konumda bulunmayan sağlayıcı davalının her bayisine aynı fiyata ürün satışı yapma zorunluluğunun bulunmadığı, bu durumun davalı yanca hakkın kötüye kullanılması teşkil etmeyeceği, anlaşılmaktadır. Mahkememizce bilirkişi heyetinden alınan rapor ve ak raporlar da benzer yönde tespit ve değerlendirmeler içerdiği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde “…. Esasen ilk derece Sayın Mahkemesince sözleşmenin hukuki açıdan değerlendirilmesi kendi takdirinde olmak kaydı ile sektör bilirkişisinin de katılımı ile mali müşavir bilirkişi tarafından mali yönden inceleme yaptırılmak sureti ile karar verilmesi gerekirken, somut dava yeterince anlaşılmadan hazırlana rapora göre hüküm kurulması hukuka aykırı olmuştur. Şöyle ki; .Her ne kadar Mahkemece; diğer bayiler ile davacıya uygulanan fiyat farkının birbirine yakın olduğu, diğer bayilere göre fiyatının farklı olmasının bu bayi açısından ekonomik bir anlaşmaya dayalı olabileceği, yıkıcı boyutta Rekabet Mevzuatına aykırı bir fiyatlandırmanın söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmış ise de; talep edilmesine rağmen dosya kapsamında her hangi bir maliyet hesabı yapılmamıştır. Dosya kapsamında alınan rapora karşı itirazlarımızda da bu hususa değinilerek maliyet hesabı yapılmadan sonuca ulaşılmasının mümkün olmadığı belirtilmesine karşın mahkemece bu yöndeki itirazımız dikkate alınmamıştır. Zira, Taraflar arasındaki 22.09.2012 tarihli sözleşme ve ek protokol gereği; kar dağıtım marjının %92’si davacıya, %8’inin ise davalıya verilmesi gerekmektedir. Dosya kapsamında yapılacak incelemede bu dağıtımın doğru olarak yapılıp yapılmadığının bilirkişi tarafından incelenmesi ve tespit edilmesi talep edilmesine karşın Mahkemece bu kapsamdaki itirazlarımız kesinlikle dikkate alınmamıştır. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda sadece uygulanan farklı fiyatlardan kısaca bahsedilmiştir. Müvekkil şirket davanın ilk aşamasından beri bu dağıtım hesabının yanlış yapıldığını ve davalı firmanın kar marjının hesaplamasının şeffaf olmadığını, ilgili kalemin neye göre hesapladığının belirsiz olduğu ve yanlış dağıtıldığı kanaatindedir. Öyle ki, paylaşılacak kar marjının %92-%8 olduğu taraflarca bilinmesine karşın, davacı tarafın dağıtıma esas karın (toplam dağıtım marjının) ne olduğunu ve hangi tutarın %92’sinin kendi hakkı olduğunu bilememektedir. Bilirkişi raporuna karşı itirazlarımızda da ısrarla bilirkişiler tarafından bu hesabın yapılmasını istememize rağmen, bilirkişiler sadece, bilirkişi heyeti için küçük, müvekkil şirket için devasa boyuttaki satış fiyat farklarını belirtmekle yetinmiştir. Oysa ki; kök rapor itirazlarımızda da belirttiğimiz üzere ürün ikmal fiyatlarının tespiti ve maliyet hesabının yapılması ile davalı dağıtım şirketinin aynı satış bölgesinde yer alan özellikle … firmasına kıyasla, müvekkil şirkete göre çok daha düşük bir fiyatla LPG ikmali gerçekleştirdiği, müvekkil şirkete ise; daha yüksek bir fiyattan LPG satışı yaptığı bu sebeple müvekkil şirketin haksız rekabete de maruz bırakılarak zarar ettiği teyit edilebilecekti. Nitekim; 5307 sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazlan (LPG) Kanununun Lisans Sahiplerinin Hak ve Yükümlülükleri başlıklı 4 üncü maddesi 4/i bendinde davalı şirketin “Eşit durumdaki alıcılara (kategorilere), eşit hak ve yükümlülük tanımak, farklı şartlar uygulamamak” zorunda olduğu hususu da vurgulanmaktadır. Buna bağlı olarak 25938 Sayılı Sıvılaştırılmış Petrol Gazlan (LPG) Lisans Yönetmeliğinin Lisanslarda Asgari Olarak yer Alacak Hususlar Başlıklı 11 inci maddesi (h) bendinde “Eşit durumdaki alıcılara (kategorilere) eşit hak ve yükümlülük tanınması, farklı şartlar uygulamamasına dair hükümler” hususu açıkça yer almaktadır. Davamızda önemli olan husus aynı bölgedeki bayilere aynı maliyet üzerinden ürün ikmal edilip edilmediğinin ortaya çıkarılması ve toplam dağıtım marjının hesaplanmasıdır. zira; aynı satış bölgesindeki bayiler aynı rafineriden alınan malı temin etmektedirler. dağıtım şirketinin rafineriden alış fiyatında değişiklik olması durumunda bu fark aynı oranda bayilere yansıtılmalıdır. davalı şirketin uygulaması, ilgili protokolde yer alan düzenleme kapsamında değildir. davalı şirket rafineriden aynı fiyata aldığı ürünü aynı bölgedeki bayilere farklı maliyet hesapları yaparak satmaktadır. müvekkil şirketin zararı ve mağduriyetinin de buradan kaynaklandığı gayet açıktır. davalı şirket böyle haksız bir uygulamayı gerçekleştirmektedir. oysa ki; lpg piyasasında serbest bir uygulama özgürlüğü de bulunmamaktadır. aynı bölgedeki bayilere farklı maliyet hesaplarının yapılmasının hiçbir açıklaması yoktur. dağıtım şirketi bir bayisine avantaj sağlamak istiyorsa bunu kendi dağıtıcı karını azaltmak suretiyle yapmak zorundadır. Elbette, bu kapsamda davalı dağıtım şirketi tüm bayileri ile farklı oranlarda kar dağıtım anlaşmaları imzalayabilir. lakin, dağıtıcı firma bu anlaşmalarda farklı maliyet hesapları yapamayacağı gibi, aynı bölgedeki bayiler için aynı maliyet hesabını yapması gerektiği kesindir. çünkü, aynı bölge için aynı maliyetler söz konusudur. bunun aksini iddia etmek haksız rekabete yol açmak anlamına gelmektedir ki dava konusu olayda da gerçekleşen durum bunlardan biridir. Dağıtıcı şirketin aynı bölgedeki bayilerine aynı maliyetten ürün ikmal etmesi yasa ve hakkaniyet gereğidir. Aynı bölgedeki bayilere farklı maliyetin uygulandığının açık olması karşısında; Dağıtıcı firmanın birim maliyetinin hesaplama yönteminin ortaya çıkarılması önem arz etmektedir. enerji piyasası düzenleme kurumu tarafından otogaz lpg maliyeti belirlenmiş iken bu fiyata göre maliyetin hesaplanması gerektiği ve bayilere verilen birim maliyet fiyatının da eşit olması gerektiği de ortadadır. ancak buna rağmen davalı dağıtıcı şirket, müvekkil şirkete verdiği maliyetin çok altında farklı bayiye ürün vermektedir. bu durumun da müvekkil şirketi zarara uğrattığı gayet açıktır. Nihai olarak bilirkişi gerekli hesaplamaları yapmadığı için şirket zararı ortaya çıkarılamamıştır. buradan da açıkça görüleceği üzere dağıtıcı şirketin müvekkil şirkete protokolde karın %92 sini değil de tamamını bırakmış olsa dahi, diğer bayilere ikmal edilen maliyetin daha üzerinde bir maliyet söz konusu olmaktadır. bu halde ya dava dışı bayilere zararla mal satışı sözkonusu (ki bu ticari kaidelere aykırı) ya da şirket paylaşıma esas karının daha fazla olduğu ve bunu sakladığı sonucu ortaya çıkmaktadır. bu da açık ve net bir haksız rekabettir. Huzurdaki davanın aydınlanabilmesi için bilirkişi tarafından sadece fiyat tutarlarını karşılaştırmak sureti ile bir inceleme yapılmasından ziyade; dağıtıcı davalı firmanın toplam dağıtım kar marjı hesabı kontrol edilmesi gerekirdi. Bu hesaplama protokole uygun olmayıp yanlıştır. Dağıtıcı davalı şirket tarafından dava dışı firmalar hangi tutarı üzerinden ürün verildiğinin ve müvekkil şirkete verilen fiyata ile aynı olup olmadığının tespitinin yapılması; sonrasında ise ortaya çıkan fiyat farkına göre de maddi olarak müvekkilin uğradığı zararının ne kadar olduğu hususunun hesaplanması gerekmekteydi. …” denilerek kararın eksik inceleme sonucu oluşturulduğu nedenle kaldırılmasına karar verilmesi talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ;taraflar arasındaki sözleşmede yer alan hükümlerin genel işlem şartı taşıması nedeniyle geçersiz olduğunun tespiti, davalı şirketin uygulamalarının haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat davasıdır. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. LPG Lisans sahipleri 5307 Sayılı ” SIVILAŞTIRILMIŞ PETROL GAZLARI (LPG) PİYASASI KANUNU VE ELEKTRİK PİYASASI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN ” ‘un 4. Maddesi uyarınca Tip sözleşmelerini Kuruma bildirmek zorundadır. Yani ti sözleşmeler yapma zorunluluğu özel yasadan kaynaklandığından ilk derece mahkemesinin sözleşmede genel işlem şartı bulunmadığı yönündeki saptaması doğru olup, davacı yanın buna ilişen istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir.Davacı ile davalı arasında inkar edilmeyen ve dava tarihi itibari ile halen yürürlükte bulunan sözleşme ve kar marjı protokolünün uygulandığı da rapordan ve taraf beyanlarından anlaşılmaktadır. Yasa ve yönetmeliğe göre davalının eşitler arasında eşit uygulama yapma yükümlülüğü yönünden yapılan incelemede ; dava dilekçesinde adı geçen dava dışı bir tek bayii dışında diğer bilgileri getirtilen bayilerle tarih bazında davacıya verilen ürünün birim fiyatının aynı/veya oldukça yakın olduğu, bayinin satış hacmi,sözleşme geçmişi,alım ve ödeme gücü, altyapısı,coğrafi konumu, güzergahı gibi spesifik faktörler gözetilerek farklı anlaşmalar yapılmasının mümkün bulunması ,bunun haksız rekabet teşkil etmeyeceği bilirkişi raporları ile de saptanmış olmakla davacı yanın haksız rekabet ve buna bağlı maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine dair verilen ilk derece mahkemesi kararına karşı ileri sürülen bu istinaf nedenleri de yerinde görülmediğinden başvurunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M: 1 – 6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2- Alınması gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 31,40 TL nin mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 3- İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı yan üzerinde bırakılmasına 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 361.madde uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı şekilde 26/11/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar erildi.