Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6204 E. 2018/1661 K. 16.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/6204 Esas
KARAR NO : 2018/1661
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/05/2017
NUMARASI : 2011/655 2017/513
DAVA : Alacak
DAVA TARİHİ : 26/09/2011
DAVANIN KONUSU : Alacak|Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 16/07/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Asıl davada, davacı … Ltd. Şti vekili, müvekkilinin davalı şirkete mal sattığını, karşılığında davalı …’ye ait hesaptan keşide edilen 10/12/2010 tarihli 39.000 TL, 15/02/2010 tarihli 30.000 TL, 15/11/2011 tarihli 9.000 ve 20/04/2011 TL 25.000 TL bedelli 4 adet çekin davalı … tarafından ciro edilerek müvekkiline verildiği, davalı gerçek kişilerin davalı şirketin ortağı olduklarını, verilen çeklerden 39.000 TL bedelli çekin müvekkili tarafından bir başka kişiye cirosuz gittiğini, bu kişinin de çeki bankaya ibraz ettiğinde keşideci imzası tutmadığından bahisle ödeme yapılmadığını, ancak bu arada davalı tarafından 24/12/2010 tarihinde 8011462 nolu çeke istinaden 4.000 TL …’a havale yapıldığını, bu arada …’ın müvekkiline çektiği ihtarname ile çeklerin hatır çeki olduğunu, kendilerine herhangi bir mal verilmediğini iddia ederek çeklerin iadesini istediğini, bunun üzerine müvekkilince davalılar hakkında dolandırıcılık ve sahte evrak tanziminden suç duyurusunda bulunduklarını, ayrıca çeklerden 9000 TL bedelli çekin müvekkili şirket yetkilisi … tarafından takibe konulduğunu, davalıların da bu takibe karşı menfi tespit davası açtıklarını, öte yandan dava konusu çeklerden 25.000 TL’lik çekin de keşideci imzası tutmadığından bahisle işleme alınmadığını belirterek müvekkilinin alacağından şimdilik 20.000 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davacı vekili 13/04/2016 havale tarihli dilekçesi ile davasını ıslah ederek 104.000 TL’ye hükmedilmesini istemiştir.
Davalılar vekili, davaya konu çeklerden dolayı menfi tespit davası açtıklarını, davalıların derdestlik itirazında bulunduklarını, davaya konu çeklerden ve başkaca bir sebeple müvekkillerinin davacıya borcu bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Davacılar … ve … vekili birleşen davada, müvekkili …’ın dava dışı …’a 4 adet hatır çeki verdiğini, …’ın bu çekleri 3.şahıslara kullandığını, bu çeklerden 9000 TL’lik çekin …ın amcası … tarafından takibe konu edildiğini, davalının çekin bedelsiz olduğunu bildiğini belirterek müvekkillerinin takibe konu 9000 TL bedelli çek nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … birleşen davada verdiği cevapta, dava konusu çekle ilgili olarak alacak davası bulunduğunu, bu nedenle derdestlik itirazında bulunduklarını, söz konusu çekin davacıların ortağı olduğu … Ltd. Şti tarafından alınan mal bedeli karşılığı … Ltd. Şti’ne verilen çeklerden olduğunu, davacıların çekin hatır çeki olduğu yönündeki iddialarının doğru olmadığını, davacıların damat ve kayınvalide olarak piyasadan mal alıp hileli işlemlerle müvekkilini ve şirketini dolandırdıklarını bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; dava konusu çeklerdeki keşideci imzasının davalı …’ye ait olmadığının ceza yargılamasında alınan bilirkişi raporu ile anlaşıldığı, çeklerdeki imzaların davalı … tarafından verilen vekaletname uyarınca diğer davalı … tarafından atıldığı, buna göre bu çekler nedeniyle davalı …’ın sorumlu olduğu, ayrıca dava konusu çeklerde davalı …’nın da cirosunun bulunduğu, bilirkişi raporlarına göre davacı şirketin davalı şirkete 108.000 TL bedelli mal sattığı ve karşılığında dava konusu 4 adet çekin alındığı, davalı tarafça bu çeklere mahsuben havale ile 4000 TL davacıya ödeme yapıldığı, halen 104.000 TL’nin ödenmediği, icra takiplerinin de sonuçsuz kaldığı, buna göre asıl davanın kabulü gerektiği gerekçeleriyle asıl davanın kabulüne, 104.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalılardan müteselsilen tahsiline, çeklerin mal karşılığı verildiğinin anlaşıldığı, hatır çeki olarak verildiğinin ispat edilemediği gerekçeleriyle de birleşen davanın reddine karar verilmiş, kararı asıl davanın davalıları – birleşen davanın davacıları vekili istinaf etmiştir.
Asıl davanın davalıları – birleşen davanın davacıları vekili istinaf sebebi olarak; dava konusu çeklerin hatır çeki olup ispatı için tarafların ticari defterlerinde buna yönelik herhangi bir borcun yer almadığını , davacının sonradan düzenlediği faturaların müvekkilleri tarafından kabul görmediğini, faturaların teslim alan adı ve imzasını taşımadığını, müvekkili defterlerinde de kaydının bulunmadığı, dolayısıyla herhangi bir akdi ilişkiye dayalı olmadığını, buna göre çeklerin hatır çeki olduğunun anlaşıldığını, hükme esas alınan raporda fatura ve faturanın tebliği ile ilgili hususlar işlendiği halde bu kuralların dava dosyasına uygulanmadığını, hatır çeki dolayısıyla fatura düzenlenmesinin kabulünün mümkün olmadığını, çeklerin ödeme vasıtası olduğu beyan edildikten sonra her üç davalının da borçlu olduğuna kanaat getirmenin usul ve yasaya aykırı olduğunu, ayrıca çeklerin davacı dışında da üçüncü kişilerce icra takibine konu edildiğini, buna rağmen müvekkilinin aynı çeklerden hem davacı yana hem de icra takibindeki alacaklılara karşı ödeme ile yükümlü tutulmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, 9000 TL’lik çekin birleşen dosya davalısı … tarafından, 39000 TL’lik çekin ise dava dışı … tarafından takibe konduğu, müvekkillerinin bu kararla bir çekten dolayı iki ayrı kişiye borçlu olduklarını, bu durumun hukuk düzenince kabul edilemeyeceğini, ürünlerin teslim edildiğinin sabit olmadığını, yorum yoluyla karar oluşturulduğunu, şayet ürünleri Kaysum aldıysa diğer şahısların neden borçlu olduğunu, borcun dayanağının imza içermeyen ve sonradan düzenlendiği sabit olan faturalar mı olduğu, şayet borcun sebebi çekler ise müvekkili şirketin niye borçlu olduğunu bildirmiştir.
Birleşen davanın davalısı … tarafından birleşen davanın davacıları … ve … aleyhine 9.000 TL bedelli çeke dayalı olarak 13/01/2011 tarihinde kambiyo senetlerine özgül yolla takip başlatıldığı, icra dosyasının mevcut halinde herhangi bir tahsilat bilgisinin yer almadığı görülmüştür.
Birleşen davaya konu 15/09/2011 tarihli 9.000 TL bedelli çekin keşidesinin…’e olup hamiline düzenlendiği ve arkasında … cirosunun bulunduğu, ondan da …’a intikal ettiği, çekin 07/01/2011 tarihinde ibraz edildiği ve karşılıksız kaşesinin vurulduğu görülmüştür.
13/02/2014 tarihli duruşmada davalı birleşen dava davacısı vekili; dava konusu çekteki imzanın müvekkili …’a ait olduğunu beyan etmiştir.
İstanbul 7.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/71 Esas 2014/691 karar sayılı kararının incelenmesinde; müştekinin …Ltd.Şti, katılanın …, sanığın ise … , suçun ise resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık olduğu, çeklerin …’nin izni ve bilgisi dışında keşide edilerek ciro edildiği iddiası ile kamu davası açılmış ise de, tanık …’nin sanığın damadı olduğunu, kendisinin verdiği yetkiye istinaden damadının bu çekleri kullandığını, …’nin başlangıçtan beri rızasının olduğunun anlaşıldığı, dolandırıcılık suçunun unsurlarının oluşmadığı gerekçeleriyle dolandırıcılık ve sahtecilik suçlarından ayrı ayrı …’ın beraatine karar verildiği anlaşılmıştır.
Dava konusu çeklerden 15/02/2011 tarihli 30.000 TL bedelli çekin keşidecisinin … olup hamiline düzenlendiği ve arkasındaki ilk cironun davacı …Ltd. Şti olduğu, sonraki cirantanın … olduğu, daha sonra iptal edilen cirolardan sonra … tarafından bankaya ibraz edildiği ve banka tarafından keşideci imzası tutmadığından işlem yapılamadığı yolunda şerh verildiği görülmüştür.
Dava konusu çeklerden 20/04/2011 tarihli, 25.000 TL bedelli çekin … tarafından hamiline düzenlenmiş olduğu ve arkasında davacı …şirketinin cirosu olup firma yetkilisi olduğu belirtilen … tarafından 28/04/2011 tarihinde bankaya ibraz edildiği ve keşideci imzası tutmadığından bahisle işlem yapılamadığının bildirildiği görülmüştür.
Dava konusu çeklerden 10/12/2010 tarihli 39.000 TL bedelli çekin … tarafından hamile düzenlendiği ve arkasında … cirosunun bulunduğu, dava dışı …. tarafından bankaya ibraz edildiği ve keşideci imzası tutmadığından işlem yapılamadığının belirtildiği görülmüştür.
… tarafından 8011462 nolu çeke istinaden 24/12/2010 tarihinde dava dışı … adına 4.000 TL ödeme yapıldığı görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan 09/11/2015 günlü bilirkişi raporunda; taraf defterlerinin incelendiği, buna göre davacı tarafın defterlerinde davalı … Ltd. Şti’ne düzenlenen 5 adet toplam tutarı 104.035,32 TL olduğu, davacı tarafından düzenlenen faturalarda teslim alan isim veya imzaların bulunmadığı davacı defterlerinde 31/12/2011 tarihi itibariyle 104.000 TL alacak bulunduğunun yer aldığı, davalının defterleri üzerinde yapılan incelemede ise davacıya ait herhangi bir kayıt bulunmadığı, bu nedenle 2011 yılına ait BA ve BS formlarının istenmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği, ayrıca davacı tarafından sunulan sipariş talep işlerinde davalı … ve diğer kişiler tarafından toplam 74.748,81 TL tutarında mal siparişinin verildiği, çeklerin ödeme vasıtası olup hatır çeki olduğuna ilişkin iddiasının ispata muhtaç olduğu, davalı tarafından bu iddiaların ispatlanması gerektiği, davacının taleple bağlılık gereğince 20.000 TL alacaklı olduğu ve bu alacağa reeskont faizi işletilmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
Yargılama sırasında aynı heyetten alınan 28/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda ise; davalı tarafın davacıya ait 30/01/2011 ve 01/09/2011 tarihli faturaların kendilerine gönderilen 04/01/2011 tarihinden sonra düzenlendiğinin ve gönderildiği belirtilmiş olup, bu durumun hayatın olağan akışına uygun olduğu, hatır çeki olarak verilen çeklerin ödemelerinin yapılmaması durumunda hatır çekini alan tarafın fatura düzenlenmesinden daha doğal bir şey olmadığını, 4 adet toplam 108.000 TL tutarlı çekin davalılardan …’a taraflar arasındaki hukuki ilişki mal satımı nedeniyle ciro edildikleri, karine olarak varsayılan çekler olması nedeniyle düzenlendiğinin kabul edilmesi yerinde olduğu, bunun aksinin davalılar tarafından ispatlanması gerektiği, sonuç olarak davalıların rapora itirazının yerinde olmadığı, kök rapordaki varılan sonuçların teyit edildiği yolunda görüş belirtilmiştir.
Yargılama sırasında alınan 04/11/2016 tarihli 2.ek bilirkişi raporunda ise; asıl davanın davacısı … şirketinin kısmi istinaf talebinin takdiri konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Asıl davada davacı taraf davalı şirkete mal sattığını, karşılığında çekler verildiğini, ancak çeklerin ödenmediğini, sadece 4.000,00 TL’lik kısmi bir ödeme yapıldığını belirterek bakiye 104.000,00 TL’nin tüm davalılardan tahsilini istemiştir. Davalı taraf ise mal almadıklarını, çeklerin de hatır çeki olduğunu savunmuşlardır. Birleşen davada ise davacılar dava konusu 9.000,00 TL’lik çekin hatır çeki olduğunu belirterek borçlu olmadıklarının tespitini istemişlerdir. Birleşen davanın davalısı ise davanın reddini savunmuştur.
Kural olarak çekin mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. Asıl davanın davalı tarafı ile birleşen davanın davacı tarafı bu karinenin aksini iddia ettiğinden ispat külfeti asıl davanın davalısı, birleşen davanın davacısına aittir. Bir başka ifadeyle her iki davaya konu çeklerin de hatır çeki olarak düzenlendiğinin ispat külfeti bunu iddia eden asıl davanın davalıları – birleşen davanın davacıları üzerindedir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde; asıl davanın davacısı şirket tarafından asıl davanın davalısı şirkete faturalı mallar satıldığı, karşılığında dava konusu çeklerin düzenlendiği anlaşılmıştır. Dava konusu çeklerden iki tanesinde davacı şirketin cirosu mevcut değil ise de, asıl davanın davalılarınca verilen cevap dilekçesinde çeklerin hatır çeki olarak davacı yana verildiği savunulmuştur. Öte yandan yapılan bilirkişi incelemesinde de davacı yanın davalı şirketten satılan mal bedellerinden dolayı alacaklı olduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle davacı şirket davalı şirketten mal bedeli kadar alacaklıdır. Ticari ilişki kapsamında verilen 4 çekte de asıl davanın davalısı … keşideci konumundadır. Dolayısıyla adı geçen davalı … tüm çek bedellerinden sorumludur. Davalı …’ın ise sadece iki çekte cirosu vardır. Bu çekler ise 10/12/2010 tarihli, 39.000,00 TL bedelli çek ile 15/09/2011 tarihli 9.000,00 TL bedelli çektir. Diğer iki çekte …’ın cirosu bulunmadığından o iki çekle ilgili olarak davalı …’nın sorumlu tutulması doğru değildir.
Yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda sadece davalı … yönünden istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Asıl davanın davalıları – birleşen davanın davacıları vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE,
2- Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/05/2017 gün, 2011/655 Esas, 2017/513 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Asıl dava yönünden:
a) Davanın kabulü ile 104.000 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle davalı …’ın sorumluluğunun 48.000,00 TL ile sınırlı olmak üzere tüm davalılardan müteselsilen tahsiline,
b)Alınması gereken 7.104,00 TL karar harcından daha önce yatırılan 297,00 TL peşin ve 1.376,00 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye 5.431,00 TL karar harcının davalı …’ın sorumluluğunun 2.506,61 TL ile sınırlı olmak üzere tüm davalılardan tahsiline,
c)Davacı tarafından yatırılan 18,40 TL başvurma harcı ile 297,00 TL peşin ve 1.376,00 TL ıslah harcının davalı …’ın sorumluluğunun 780,64 TL ile sınırlı olmak üzere tüm davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
d)Yürürlükteki AAÜT gereğince hesap edilen 11.070,00 TL vekalet ücretinin davalı …’ın sorumluluğunun 5.109,23 TL ile sınırlı olmak üzere tüm davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
e)Davacı tarafından yapılan 168,00 TL tebligat, 63,50 TL müzekkere ve 750,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 981,50 TL yargılama giderinin davalı …’ın sorumluluğunun 453,00 TL ile sınırlı olmak üzere tüm davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
4- Birleşen dava yönünden:
Davanın reddine,
a) Alınması gereken 31,40 TL karar harcının peşin alınan 133,85 TL harçtan mahsubu ile bakiyesinin talebi halinde davacılara iadesine,
b)Yürürlükte bulunan AAÜT gereğince hesap edilen 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
c)Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yapılan 8,00 TL yargılama giderinin davacılardan tahsili ile davalıya verilmesine,
5-İstinaf peşin harcının talebi halinde asıl davanın davalıları – birleşen davanın davacılarına iadesine,
6- İstinaf aşamasında asıl davanın davalıları – birleşen davanın davacıları tarafından fazladan sehven yatırıldığı anlaşılan 171,40 TL istinaf yoluna başvurma harcının talebi halinde kendisine iadesine,
7-İstinaf aşamasında asıl davanın davalıları – birleşen davanın davacıları tarafından yapılan 171,40 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 35,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 206,40 TL’nin asıl davanın davacısı – birleşen davanın davalısından alınarak asıl davanın davalıları – birleşen davanın davacılarına verilmesine,
8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
9-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.16/07/2018