Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6188 E. 2019/267 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5600 Esas
KARAR NO : 2019/259
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/05/2017
NUMARASI : 2016/1245 2017/502
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/02/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, davalıların, dava dışı şirket tarafından imzalanan genel kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını, dava dışı şirkete kullandırılan teminat mektubunun tazmin edildiğini, bunun üzerine sözleşmenin kat edilerek davalılara ihtarname gönderildiğini, ancak davalıların ihtarnameye rağmen borçlarını ödemediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalıların haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar, takibin haksız olduğunu, takiplerin zamanaşımına uğradığını, borcun asıl miktarının 5.000,00 TL olduğunu, borcun doğumundan zamanaşımı süresi dolana kadar taraflarına tebliğ edilmiş ödeme emri bulunmadığını, borcun 2000 yılında doğduğunu, aradan 17 yıl geçtiğini, takip ve borcun zamanaşımına uğradığını, lehlerine %20 oranında tazminata hükmedilmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemişlerdir. Mahkemece, davalıların gerek icra takibine itirazlarında, gerek davaya cevaplarında alacağın zamanaşımına uğradığını savundukları, 5411 Sayılı Kanunun 141.maddesinde fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğunun düzenlendiği, 5411 Sayılı Kanunun geçici 13.maddesinde tasfiye halinde … Bankası alacakları için uygulanacak hükümlerin hangileri olduğunun belirtildiği, bu maddeden 5411 Sayılı Kanunun 141.maddesinin geçmediği, 20 yıllık zamanaşımı süresinin dayanağının 5020 Sayılı Yasa ile 4389 Sayılı Yasaya eklenen ek-5.madde olduğu, ek 5.maddenin Anayasa Mahkemesi kararıyla 2009 yılında iptal edildiği, yine aynı kanunun 15/a maddesinde hazine alacağının tanımlandığı, dava konusu alacağın hazine alacağı da olmadığı, 15/a maddesinde banka kaynaklarının banka hakim ortakları veya yöneticileri ya da müdürleri tarafından kullanılması suretiyle bir takım tasarruflarda bulunulması halinde bu alacakların hazine alacağı olarak belirtildiği, dolayısıyla genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan takibe itirazın iptaline ilişkin bu davada dava konusu alacağın hazine alacağı olarak kabul edilemeyeceği, buna göre 20 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanmasının mümkün olmadığı, alacağın 818 Sayılı BK’nun 125 ve 6098 Sayılı TBK’nun 146.maddesinde belirtildiği üzere 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu, alacağın hesap kat ihtarıyla muaccel hale geldiği, kat ihtarnamesinin 10/05/2001 tarihli olduğu, icra takibinin ise 09/04/2013 tarihinde başlatıldığı, bun9a göre 10 yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, somut olayda TBK’nun 153 ve 154.maddesinde belirtilen durumlar veya kesin hallerden herhangi birinin gerçekleşmediği, buna ilişkin davacı tarafça bir delil de ileri sürülmediği gerekçeleriyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; 5411 Sayılı Kanunun 141.maddesinde belirtilen 20 yıllık zamanaşımının müvekkili banka hakkında da uygulandığını, Yargıtay 13 HD’nin 2015/23457 esas-30866 sayılı kararının bu yönde olduğunu, kabul etmemekle birlikte TBK’nun 154.maddesinde zamanaşımı sebeplerinin sayıldığını, icra takibinin de bunlardan biri olduğunu, müvekkili banka tarafından 2001 yılında İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, semeresiz kaldığı için icra müdürlüğünce dosyanın yok edildiğini, yapılan araştırmalar sonucunda takibin 31/12/2007’de takipsiz kalarak düştüğünün görüldüğünü, buna göre zamanşaımı süresinin bu tarihten itibaren tekrar işlemeye başlayacağını ve en son takibin de 2013 yılında açıldığı, dolayısıyla zamanaşımının dolmadığını, bu beyanlarını dava dilekçesinde yazmalarına rağmen mahkemenin icra dosyasıyla ilgili olarak yazışma yapmadığını, icra esas defterlerini incelemediğini, eksik incelemeyle karar verildiğini bildirmiştir. Davaya temel alınan İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün… sayılı takip dosyasının incelenmesinde; davacının davalı aleyhine 09/04/2013 tarihinde genel kredi sözleşmesi ve ihtarnameye dayalı olarak toplam 138.552,00 TL asıl alacak üzerinden takip başlattığı, davalıların itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür.Davacı tarafından verilen cevaba cevap dilekçesinde; 5411 Sayılı Kanunun 141.maddesinin müvekkili banka hakkında uygulandığını, kaldı ki daha önceden İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında başlattıkları icra takibinin 31/12/2007’de takipsiz kalarak düştüğünü, buna göre zamanaşımının yeniden başladığını, sonraki takibin de 2013 yılında açıldığını, dolayısıyla zamanaşımının dolmadığını belirtmiştir. Dosyaya fotokopisi sunulan genel kredi sözleşmesinin ilk ve son sayfası içeriğinden davalıların 03/07/2000 tarihinde …Bankası ile dava dışı …San Tic. Ltd. Şti arasında düzenlenen 6 Milyar 500 milyon TL limitli genel kredi sözleşmesini müşterek müteselsil borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıkları görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, bankacılık işlemine dayalı itirazın iptali davasıdır. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık alacağın zamanaşımına uğrayıp uğramadığına ilişkindir. Mülga 4389 Sayılı Bankalar Kanununa 26/12/2003 tarihli 25328 Sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5020 Sayılı Yasanın 27.maddesi ile eklenen ek madde 3 ile mülga 4389 Sayılı Kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ve bu kanuna göre hazine alacağı sayılan alacaklara ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresi 20 yıl olarak belirlenmiştir. Dava konusu alacağa ilişkin hesap alacaklı banka tarafından 10/05/2001 tarihinde kat edildiği, davaya konu icra takibi ise 09/04/2013 tarihinde başlatılmış olup bu tarihte zamanaşımı süresi kesilmiştir. Genel alacak zamanaşımı süresi 10 yıl olup bu alacak için zamanaşımı süresi 10/05/2011 tarihinde dolacak iken fon alacağı haline dönüşmüş olan bu alacak için 5020 Sayılı yasanın 27.maddesi ile mülga 4389 Sayılı Yasaya eklenen ek madde 3 ile zamanaşımı süresi 26/12/2003 tarihinde 20 yıla uzatılmıştır. 4389 Sayılı Bankalar Kanunu, 5411 Sayılı Bankacılık Kanununun 168.maddesinin (A) bendi hükmü gereğince, 5411 Sayılı Kanunun geçici maddelerindeki düzenlemeler hariç olmak üzere yürürlükten kaldırılmıştır. 5411 Sayılı Kanunun 141.maddesinde bu kanundan kaynaklanan fon alacaklarına ilişkin dava ve takiplerde zamanaşımı süresinin 20 yıl olduğu belirtilmiştir. Yine 5411 Sayılı Kanunun geçici 16.maddesi ile bu kanun ile fon alacağının tahsili bakımından yarar görülerek zamanaşımı ve diğer konularda fon lehine getirilen hükümler makable şamildir, hükmü getirilmiş, geçici madde 16.’da yer alan “…zamanaşımı…” sözcüğü, Anayasa Mahkemesi’nin 12.09.2014 tarih ve 29117 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 04.06.2014 tarih, 2014/85 E. ve 2014/103 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş “zamanaşımı” sözcüğünün iptali nedeniyle uygulanma olanağı kalmayan “ve” sözcüğünün de iptaline karar verilmiştir. 04/02/2011 tarihinde 27836 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5. maddesi ile Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce işlemeye başlamış bulunan hak düşürücü süreler ile zamanaşımı sürelerinin, eski kanun hükümlerine tabi olmaya devam edeceği, ancak, bu sürelerin henüz dolmamış kısmı, Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen süreden uzun ise, yürürlüğünden başlayarak Türk Borçlar Kanunu’nda öngörülen sürenin geçmesiyle, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi dolmuş olacağı hükmü düzenlenmiştir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler ve Anayasa Mahkemesi’nin anılan kararı hep birlikte değerlendirildiğinde dava konusu alacağın 10 yıllık zamanaşımı süresi 10/05/2011 tarihinde dolacağı, ancak henüz 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadan mülga 4389 sayılı Bankalar Kanunu’na 26.12.2003 tarihli, 25328 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 5020 sayılı Yasanın 27. maddesi ile eklenen Ek madde 3 ile getirilen değişiklik sonucu zamanaşımı süresinin 20 yıla uzatıldığı, 20 yıllık süre dolmadan icra takibi yapılmış olması karşısında mahkemece alacağın zamanaşımına uğradığı gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 14/04/2016 gün, 2015/16882 Esas, 2016/6587 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir.
Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,
2-İstanbul 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 29/05/2017 tarih, 2016/1245 esas, 2017/502 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE,
4-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 51,00 TL posta ve tebligat giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.07/02/2019