Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6125 E. 2020/1845 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6125 Esas
KARAR NO : 2020/1845
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2017
NUMARASI : 2015/390 2017/323
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, davalının müvekkilinin babasının yanında çalışan olup zimmetine para geçirmesi nedeniyle işine son verildiğini, işten ayrıldırılırken şirket evraklarını da çaldığını, davalının işten açılmasını hırs meselesi yapıp patronunun kızı olan davacıyı tehdit ettiğini, öyle ki davacının evine gizlice girerek evraklarını, bilgisayarını ve cep telefonunu gasp ettiğini, tehditlerin ileri gitmesi nedeniyle davacı ve kızının evi terk ederek kaçak yaşamaya başladıklarını, davalının son teknoloji yardımıyla davacının imzasını taklit ederek sahte senetler düzenlediğini ve bu senetleri müvekkili aleyhine takibe koyduğunu, taraflar arasında herhangi bir ticari ilişki olmadığını, davalının emekli olup maaşının dahi borçları nedeniyle hacizli olduğunu, davalının sahte senetler düzenleyerek tüm malvarlığına el koyacağı yolunda davacıyı tehdit ettiğini belirterek müvekkilinin takip dosyası ve takibe konu senetler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine ve %20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, davacının iddiasının aksine davacının babası adına kurulan şahıs firmasını davalının kurduğunu ve her türlü yetkiyi içeren vekaletnamelerle firmayı yöneten kişinin davalı olduğunu, müvekkili ile davacının 15 yıl aynı evde karı koca hayatı yaşadıklarını, müvekkilinin TSK’dan emekli subay olduğunu, müvekkili ile davacının beraber iş yapma kararı verdiklerini, firmayı da davacının babası adına kurduklarını, müvekkilinin vekaletname ile işleri takip ettiğini, firmanın kuruluş aşamasındaki masrafları ile alınan işlerin tüm harcamalarının maddi durumu iyi olan müvekkili tarafından karşılandığını, ayrıca davacının şahsi masrafları ile öğrenci olan kızının masraflarının da müvekkili tarafından karşılandığını, zaman zaman davacının biriken borçlarını ödemek için müvekkilinin davacıya borç para verdiğini, son dönemlerde harcamaların artması neticesinde müvekkilinin şirketten hisse verilmesini talep ettiğini, bunun üzerine davacının bana güvenmiyor musun, ne gerek var hisseye, harcadığın paralar açısından rahatsızlığın varsa sana senet verebilirim dediğini ve davacının bu senetleri müvekkiline teslim ettiğini, yapılan masraflar ve sonra harcanan paralar ile borçların ödenmesinin istendiğinde ise davacının karar veremeyeceğini beyan ettiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; öncelikle senetlerin sahteliğinin iddia edildiği, imza incelemesi yönünden bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, bu konuda alınan rapor ve ek rapordan takip ve dava konusu senetlerdeki imzanın davacının eli ürünü olduğunun anlaşıldığı, dava konusu senetlerin nakden kaydıyla düzenlendiği, davalının harcamalar yaptığı, davacının borçlarını ödediği ve bilahare şirketten hisse talebinde bulunduğu, hissenin teminatı olarak senetlerin verildiğini savunarak senetlerin düzenlenme sebebini talil ettiği, buna göre ispat yükünün davalıya geçtiği, ancak davalının bu hususları ispatlayacak herhangi bir delil sunamadığı, davalının banka kayıtlarına dayandığı ve davacı ile birlikte iş yaptığı iddiasının adi ortaklık olarak nitelense bile adi ortaklığın gelir ve giderleriyle tasfiye payının belirlenmesine ilişkin delillerin sunulamadığı, tarafların 15 yıl süreyle gayrı resmi evlilik yapmış olup süreç içinde birlikte iş yaparak kazanılan ve yaşamın idamesinde kullanılan paranın tahsilinin sebepsiz zenginleşme teşkil edeceği gibi, bizzat davalının kurulan şahıs firmasının boş batağında olduğu ve herhangi bir aktifinin de bulunmadığını beyan etmesi karşısında davalı savunmalarının yerinde görülmediği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; 28/02/2017 tarihli bilirkişi raporunun hükme esas alındığını, rapora itirazlarının değerlendirilmediğini, raporun taraflı hazırlandığını, dava dışı Adil Sırt firmasının defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi talebinin olmadığını, sahtecilikle ilgili açılmış davanın genişletilmesini kabul etmediklerini, bilirkişilerin mahkemenin 03/11/2016 tarihli celsede verilen görevlendirmeyi gözetmediklerini, cevap dilekçeleri ekinde iki adet vekaletname sunmalarına rağmen 19/03/2014 tarihli, … yevmiye numaralı, Sinop Noterliğince düzenlenen vekaletnamenin bilirkişi raporunda yer almadığını, bilirkişinin bu vekaletnameyi yok saydığını, bu vekaletnamede müvekkiline işyerini dilediği zaman, dilediği bedelle devretme ve devir bedelini alma yetkisinin verildiğini, bunun gözetilmediğini, davacının iddiasının senetlerin son teknoloji ile sahte olarak üretildiğine ilişkin olduğunu, ancak bu iddiasını ispatlayamadığını, senetlerin teminat senedi olduğuna dair beyanları bulunmadığını, senetlerin nakden kaydıyla düzenlendiğini, buna rağmen bilirkişinin davacı lehine rapor hazırladığını, davacının sahtecilik iddiasını ispatlayamaması nedeniyle davanın reddi gerektiğini, Yargıtay kararlarının bu yönde olduğunu, davalı beyanlarının saptırılmasının doğru olmadığını, hiçbir zaman söylenmemiş beyanlarla hüküm kurulamayacağını, cevap dilekçesinde davacıya harcadıkları paraların açıkça ifade edildiğini, yine cevap dilekçesinde davacının babasına ait işletmedeki masrafların ve harcamaların birikimlerinden karşılandığını yazdıklarını, borçların ödenmemesi üzerine harcamaların artması neticesinde şirketten hisse talep edildiği şeklindeki beyandan amacın para talep edilmesi olduğunu ve davacının bunun üzerine kendi isteğiyle senetleri verdiğini, zaten senetlerin nakden kaydıyla düzenlendiğini, ihdas sebebinin talil edilmediğini, talep edilen paranın yaşamın idamesi için harcanan para olmayıp davacıya verilen borç para olduğunu, dolayısıyla sebepsiz zenginleşmenin söz konusu olamayacağını, davacının kötüniyetli olduğunu, icra hukuk mahkemesinde açılan imza inkarı davasının reddedildiğini, ayrıca savcılık soruşturması sonucunda takipsizlik kararı ile 48.SCM’nin beraat kararı verdiğini, davacının kötüniyetli olduğunu bildirmiştir. Dava konusu senetlerin 05/11/2013 tanzim tarihli, vade tarihlerinin ise sırasıyla 15/03/2014, 15/04/2014 ve 15/05/2014 olup senetlerin nakden kaydıyla düzenlendiği, keşidecisinin davacı, lehtarının ise davalı olduğu görülmüştür. İstanbul C. Başsavcılığı’nın 2014/139950 soruşturma nolu resmi belgede satecilik suçundan dolayı yapılan soruşturma sonunda davalı hakkında kamu davası açılmasına yeterli delil elde edilemediğinden takipsizlik kararı verildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 3 kişilik 09/03/2016 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu senetlerdeki imzaların davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 29/06/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; yeniden tevdi edilen tüm belgelerdeki imzaların heyetçe incelendiği ve evvelki rapordaki kanaati değiştirecek herhangi bir husus tespit edilemediğinin bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alının 28/02/2017 tarihli 3 kişilik bilirkişi raporunda; davalı tarafından dava konusu bonoların şirkete borç para verme ve ortak iş yapılması sonucu sarf edilen harcamaların karşılığında ve yine ortak olunan şirketlerin hisselerinin devredilmesi teminatı olarak verildiğini ispatlayan herhangi bir belgenin dosyaya sunulamadığı, bu nedenle davalının temel ilişkiden kaynaklanan herhangi bir alacağının bulunmadığı, bonoların davalı tarafından tahsili halinde yapılacak tahsilatın davalı yönünden sebepsiz zenginleşme oluşturacağı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. İstinaf dilekçesi ekinde sunulan İstanbul 48.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/580 esas sayılı dosyasının duruşma zaptı fotokopisinde; davalının sanık olarak yer aldığı ve üzerine atılı suçtan 24/01/2017 tarihli celsede suçu işlediği sabit olmadığından bahisle beraat kararı verildiği görülmüştür. İstinaf dilekçesi ekindeki Sinop Noterliğince düzenlenen 19/03/2013 tarihli, … yevmiye numaralı vekaletnamenin incelenmesinde; davalı ile dava dışı … ve davacının … tarafından işyeri açma ve idaresi, ihaleye girme, banka hesaplarından para çekme, abonelikler yapma, araç alma, satma yetkilerini içeren yetkiler içerdiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, takip ve dava konusu senetlerin davalı tarafından sahtecilik yapılmak suretiyle düzenlendiğini iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Davacının sahtecilik iddiası nedeniyle imza incelemesi yönünden yapılan araştırmada takip ve dava konusu senetlerdeki imzanın davacının eli ürünü olduğu anlaşılmıştır. Konuyla ilgili resmi belgede sahtecilik suçu nedeniyle yapılan hazırlık soruşturması sonunda da davalı hakkında yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle takipsizlik kararı verildiği dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Mahkemenin gerekçesinde davalının savunmalarının senedin ihdas sebebinin talili niteliğinde olduğu belirtilerek ispat külfetinin davalıya geçtiği kanaatine varılmış ise de, bu gerekçe doğru değildir. Zira davalı taraf cevap dilekçesinde davacı ile davalının davacının babası adına firma kurduklarını, müvekkilinin firmanın kuruluş aşamasındaki tüm harcamalarını karşıladığını, davacının biriken borçlarının ödenmesi için davalı tarafından borç para verildiğini, davalının harcamaların artması nedeniyle şirketten hisse istediği, davacının da senet verebilirim diyerek dava konusu senetleri verdiğini savunmuştur. Davalının bu savunmasından takip ve dava konusu senetlerin davacının babası adına olan firmanın harcamaları ve davacıya verilen borçlar nedeniyle düzenlendiğinin savunulduğu, takip ve dava konusu senetlerin ise nakden kaydıyla düzenlenmiş olup bu şekildeki savunmanın senetlerin ihdas sebebinin talili şeklinde yorumlanamayacaktır. Dolayısıyla somut olayda ispat külfeti davacı yanda olup dosya içeriğindeki deliller itibariyle davacının bu iddialarını ispatlayamadığı kanaatine varılmıştır. Bu durumda mahkemece davanın reddi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup davalı vekilinin istinaf talebinin bu yönden kabulü gerekmiştir. Davalı vekilinin tazminat talebine gelince; icra dosyasının UYAP ortamında incelenmesinde, İstanbul 12.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/1418 esas sayılı dava dosyasında 28/10/2014 tarihinde takibin durdurulmasına dair tedbir kararı verildiği, aynı mahkemece daha sonra 13/04/2015 tarihinde tedbirin kaldırılmasına karar verildiği, huzurdaki dava dosyasının incelenmesinde ise; mahkemenin 17/04/2015 tarihli tensip tutanağında HMK’nun 209.maddesi uyarınca icra takibinin durdurulmasına karar verildiği ve bu konuda 20/04/2015 tarihli yazının icra müdürlüğüne yazıldığı ve yazının icra dosyasına girdiği anlaşılmış olup tedbir kararı infaz edildiğinden, İİK’nun 72/4 maddesi uyarınca alacaklının tedbir kararı nedeniyle alacağına geç kavuşması nedeniyle davalı vekilinin tazminat talebi yönünden de istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 20/04/2017 gün, 2015/390 Esas, 2017/323 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın REDDİNE, 4-İhtiyati tedbir kararının infaz edilmesi nedeniyle İİK’nun 72/4 maddesi uyarınca takip tutarı olan 460.285,07 TL’nin %20’si oranındaki tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 7.545,21 TL harçtan mahsubu ile artan 7.490,81 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, 6-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 50,00 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 39.050,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,9-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 10- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 60,50 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 146,20 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 11-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 12-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.05/11/2020