Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6054 E. 2020/1872 K. 09.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6054 Esas
KARAR NO: 2020/1872 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/05/2017
NUMARASI: 2014/167 E. – 2017/543 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 09/11/2020
İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ tarafından verilen 25/05/2017 tarihli kararına karşı, davacı tarafından yapılan istinaf başvurusu üzerine dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında imzalanan 27.08.2009 tarihli harici gayrimenkul satış vaadi ve inşaat sözleşmesine göre; İstanbul ili, Kadıköy ilçesi, … Mah., … Sok., … pafta,… ada … parselde kayıtlı bulunan ve inşaatı devam eden taşınmazın, … Blok. … kat, … nolu bağımsız bölümü 220.000 TL satış bedeli üzerinden 31.12.2010 tarihinde müvekkiline teslim edileceğini, sözleşmenin 3.maddesinde,”…Satışa konu bağımsız bölümün bulunduğu projenin henüz tamamlanmadığını, inşaat aşamasında olduğunu, bu nedenle alıcıya satışa konu bağımsız bölüme isabet eden miktarda arsa payını devir ve temlik yapılmıştır…” denildiğini, yine bu bağımsız bölümün satış bedeli olarak kararlaştırılan 220.000 TL’nin, müvekkilin projede taşeron kalfalık yaptığı için emek ve mesai karşılığında ödemiş olacağını, bununla ilgili müvekkile taşeronluk sözleşmesi de yapıldığını, davalı tarafın ödenen bu bedel karşılığında satıcı sıfatı ile sözleşmeye konu taşınmazı 31.12.2010 tarihinde tamamlamış olarak müvekkiline teslimini taahhüt etmişse de bu tarihte taşınmazın müvekkiline teslim edilmediğini, bu konuda davalıya ihtar yapıldığını, ihtarnameye rağmen edimini yerine getirmeyen davalı aleyhine Kadıköy … İcra müdürlüğünün … E sayılı dosyası üzerinden takibe geçildiğini itiraz üzerine takibin durduğunu öne sürerek, itirazın iptaline ve %40 inkar tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde ; dava konusu sözleşmede müvekkili şirketin kaşesinin olmadığını, şirketi temsil ve ilzama yetkili kişiler tarafından da imzalanmadığını, müvekkili şirketin sözleşmenin tarafı olmadığını, bu nedenle husumet itirazları olduğunu, husumet ve esas yönünden davanın reddi gerektiğine karar verilmesin istemiştir
MAHKEME KARARI; İstanbul Anadolu 2. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 25/05/2017 tarihli 2014/167 Esas-2017/543 Karar sayılı kararıyla; “davanın ve alacağın dayanağının 27.08.2009 tarihli sözleşme ve 220.000 TL satış bedelinin iadesi talebini içerir Kadıköy … Noterliğinde düzenlenen 08.06.2011 tarihli ihtarname olduğu, davacının bu batıl sözleşme nedeniyle davalıya 220.000 TL ödeme yaptığını veya satış bedeli ödeme borcunun taraflar arasındaki taşeronluk sözleşmesinden kaynaklanan alacağa sayılmasına imkan tanımayan bir takas anlaşmasının varlığını da kanıtlayamadığı, davalının taşeronluk sözleşmesine dayalı olarak davacıya 220.000 TL ödeme yaptığı, davalının hak edişlerden kaynaklı daha fazla alacağı bulunduğu, ancak bunun bu davada tartışılamayacağı, davacının hakediş bedeline ilişkin olarak dava açmakta muhtariyeti ile davacının davayı kanıtlayamadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkilinin inşaat ustası olup, müteahhit firmalara taşeronluk hizmeti sunduğunu, ticari ve hukuki bilgisi zayıf olduğunu, müvekkiline yaptığı taşeronluk hizmeti mukabilinde herhangi bir ödeme yapılmadığını, iş karşılığı daire vermeyi teklif ettiklerini, sözleşmenin şirket yetkilisi … tarafından imzalandığını, davalı firmanın diğer şirket yetkilisi ile …’ün müşterek imza ile şirketi temsile yetkili olduğunu kararlaştırmışsa da ileride sözleşmeyi hükümsüz kılabilmek için tek imza ile sözleşmeyi imzaladığını, kararda müvekkilinin davalı firmadan 220.000 TL aldığı belirtilmişse de müvekkilinin davalıdan bu güne kadar böyle bir para almadığını, müvekkilinin emeğini bedelsiz olarak kullanmayı amaç edinmiş olan davalı firmanın müvekkilinin bilgisizliğini ve bir an önce hakedişini alma isteğini kullanarak daireyi sana verebilmemiz için bu makbuzu imzalaman şart diyerek hile ile müvekkiline 220.000 TL aldığına dair makbuz imzalattıklarını, makbuz gereği ödemenin yapıldığına dair başkaca bir delil bulunmadığını, müvekkilinin ve davalının banka kayıtları, ticari defterleri vs incelendiğinde böyle bir ödemenin hiç var olmadığının açıkça görüleceğini beyanla ve resen gözetilecek sebeplerle, davanın yeniden görülerek davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin istinafa cevabında; davacının dayandığı sözleşmenin geçersiz olduğunu, taşeron sözleşmesinden doğan edim ve yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmeyen davacının buna rağmen 27.08.2009 tarihinde 220.000,00TL para makbuzu ile taşeron sözleşmesinden doğan hak edişini bizzat kendisinin teslim aldığını, davacının davasını kanıtlayamadığını beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir.
DELİLLER; İcra dosyasının incelenmesinde davacının ; Kadıköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra dosyası ile davalı aleyhinde 220.083,33 TL asıl alacak, 46.927,71 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 267.011,04 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibine başladığı ,davalının süresinde borcu bulunmadığına dair itiraz ettiği görülmüştür. 27.08.2009 tarihli ” … Gayrimenkul Satış Vaadi ve İnşaat sözleşmesi ” başlıklı sözleşmede davalı … Limited Şirketi’nin satıcı, davacı …’in ise alıcı olarak tanımlandığı, sözleşmede isimleri belirtilmeyen iki adet imza bulunduğu, şirket kaşesinin bulunmadığı, davalı imzanın müvekkili şirketi ilzama yetkili kişilerce imzalanmadığını ileri sürdüğü görülmüştür. Taraflar arasında bu sefer çift imza ile imzalanmış, tarihsiz ” Taşeron Sözleşmesi” bulunduğu, bu sözleşmenin konusunun, davalı şirketin taahhüdünde bulunan … inşaatında yer alan … Blok, … daire + 1 bodrum + 2 yer altı otoparkı + 1 yüzme havuzu +1 kapalı yüzme havuzunun taşeron sıfatıyla davacı tarafından m² birim fiyatı üzerinden yapılması hususunu kapsadığı, davacı tarafça dosyaya 2006, 2007, 2008 tarihli yapılan işleri ve hakediş bedellerini gösterir tutanakları ibraz ettiği görülmüştür. 27/08/2009 tarihli Para Makbuzu başlıklı belgede “… Ltd. Şti.’den İkiyüz Yirmibin TL hakediş ve cari hesabıma istinaden teslim aldım” … isim ve imzası bulunduğu görülmüştür. Mahkemece alınan 10/05/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı şirketin ticari defterlerinin incelenmesinde; 100 Kasa ve 102 kodlu Bankalar Hesabından, davacının yaptığı herhangi bir ödeme kaydına veya davalının, davacı tarafa iadeten yaptığı bir ödeme kaydına rastlanmadığı, hakediş belgelerinden davacının daire değeri olan 220.000 TL’dan daha fazla imalat yaptığı beyan edilmiştir. Davacı 23.10.2014 tarihli duruşmada; ” Davalı şirket bana paramı ödeyecek durumda olmadıklarını belirterek 220.000 TL değerinde bir daire vermeyi taahhüt etti, bende bunu kabul ettim ve sözleşmeyi imzaladım, daha sonra bizden 220.000 TL’yi tekrar talep etmemen için bu para makbuzunu imzalaman gerekir dediler, bu nedenle 27.08.2009 tarihli para makbuzunu imzaladım, ben davalı şirketten bu 220.000 TL’yi almadım” şeklinde beyanda bulunmuştur.
G E R E K Ç E: İtirazın iptali talepli davada, davacı tarafın 27.08.2009 tarihli “… Gayrimenkul Satış Vaadi ve İnşaat sözleşmesi ” başlıklı sözleşme ile kendisine verilmesi gereken dairenin verilmediğini, sözleşmede kararlaştırılan 220.000 TL’nın yine taraflar arasında imzalanan taşeronluk sözleşmesi gereğince ödenmesi gereken hakediş alacağından karşılandığını, bu bedelin iadesinin gerektiğini ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince davanın ispatlanamadığından bahisle reddine karar verilmiştir. Mahkemenin 27.08.2009 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesinin ancak noter veya tapu memuru önünde düzenleme biçiminde resmi şekilde akdedilebileceği ve geçerlilik şekli eksikliği nedeniyle batıl olduğu sözleşmesinin tarafları bağlamayacağına yönelik gerekçesi yerindedir. Taraflar geçersiz sözleşme nedeniyle, karşı tarafa aldıklarını iade ile yükümlüdür. Davacı 220.000 TL sözleşme bedelinin, hakediş alacağından karşıladığını ileri sürmüş, bila tarihli taşeronluk sözleşmesine, hakediş tutanaklarına dayanmıştır. Mahkemece alınan bilirkişi raporunda, tutanaklardan hakediş alacağı bulunduğu beyan edilmişse de, davalı şirket tarafından davacıya ” hak ediş ve cari hesaba istinaden ” 220.000 TL ödendiğine dair , 27.08.2009 tarihli makbuz sunulduğu, davacının 23.10.2014 tarihli duruşmada, davalı şirketten bu 220.000 TL’yi almadığını beyan ettiyse de, yazılı belge ile ispatlanan ödemenin aksini HMK 200/2 maddesi gereğince yine yazılı belge ile ispat etmesi gerektiği ancak ispatlayamadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiş, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 09/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.