Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/6050 E. 2020/1867 K. 09.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/6050 Esas
KARAR NO: 2020/1867 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 17/01/2017
NUMARASI: 2015/470 E. – 2017/50 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/11/2020
İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ tarafından verilen 17/01/2017 tarihli kararına karşı, taraflarca yapılan istinaf başvurusu üzerine dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin yurtdışında hidrofil pamuk ihracatı yapan köklü bir firma olduğunu, müvekkilinin sattığı pamuk balyalarının bozulmamaları ve bir bütün halinde kalmaları için paketlenip balya şeritleri ile sarılarak yurtdışına gönderildiğini, bu kapsamda balya şeritlerinin bobin olarak davalı şirketten satın alınarak bedelinin ödendiğini, ancak davalı şirket tarafından 10/11/2014 tarih ve 37275 numaralı fatura kapsamında müvekkiline gönderilen balya şeritlerin fatura kapsamında belirtilen kalınlıktaki şartları taşımadığını, yapılan balyaların müşterine teslimi sırasında açılıp bozulması neticesinde müvekkili şirkete şikayetlerin geldiğini, şirket bünyesinde yaptırılan araştırma kapsamında kalınlığın 0,90 mm olması gerekirken 0,75 mm olmasından kaynaklandığının tespit edildiğini, bu durumun davalı şirkete sözlü ve yazılı olarak bildirildiği ve ürünlerinde kargo ile gönderilmesine rağmen davalının çeşitli bahanelerle malları teslim almadığını ve müvekkilinin kargo bedeli ödemek zorunda kaldığını, müvekkilinin elinde kalan ürünler ve kargo bedeli nedeniyle 2.079,75 TL maddi zarara uğradığını, müvekkilinin müşterilerini kaybetme riski ile karşılaştığını, manevi zarara da uğradığını, ayrıca davalı şirket yetkilileri ile yapılan görüşmeler sonucu davalı şirket yetkililerinin 2015 yılı boyunca bir yıl için Co-Strap Pet Çember 19×1,00 mm 1000 metre ve 700 kg kopma mukavemeti olan şeritleri 28,00 Euro birim fiyatı üzerinden satmayı yazılı olarak teklif ve taahhüt ettiğini ve bu teklifin müvekkili şirketçe kabul edildiğini, yazılı olarak kurulmuş bu sözleşmeye rağmen davalının birim fiyatları tek başına değiştirdiğini, müvekkilinin daha yüksek fiyat üzerinden ürün almak durumunda kaldığını ve mevcut fiyatlara göre, 9.240,00 Euro zarara uğradığını, beyanla fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydıyla şimdilik 10.000 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminattan oluşan toplam 20.000 TL nin avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde ; müvekkili ile davacı şirketin 2014-2015 yılları arasında sipariş usulü çalışıldığını, 07/01/2015 tarihi sonrasında davacı şirketin siparişte bulunmadığını, müvekkilinin müşteri memnuniyeti gereği davacı şirketin her türlü taleplerinde uzlaşmacı bir şekilde yaklaşıldığını, dava konusu yaşanan sorunun müvekkilinden kaynaklanmadığını, davacının çemberlerle ilgili sorun yaşadığını, müvekkili şirketin her türlü destek ve ücretsiz eğitim verilebileceğinin teklif edildiğini, çember önerisinde de bulunduklarını ancak davacının müvekkili tarafından önerilen çemberi değilde yerli çemberi almasından dolayı sorun yaşadığını, müvekkilinin fatura konusu malların ayıplı olmadığını, ayıp ihbarınında süresinde olmadığını, iddia edildiği gibi taraflar arasında iddianın aksine kurulmuş bir sözleşme bulunmadığını, müvekkilince sunulan teklifin icaba davet niteliğinde olduğunu, zira davacı şirketin istediği miktar ve istediği zamana ilişkin siparişini bildirmesinden sonra müvekkili şirketin istenen miktarı tedarik edebilmesine bağlı olarak o sipariş açısından sözleşme kurulabileceğini, bu nedenle taraflar arsında kurulmuş bir sözleşme bulunmadığını, bu nedenle maddi ve manevi tazminat taleplerinin yerinde olmadığını savunarak haksız davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul 10. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/01/2017 tarihli 2015/470 Esas-2015/70 Karar sayılı kararıyla; “benimsenen bilirkişi raporundaki tespitlere göre davacının davalıdan satın aldığı ve davalı şirket tarafından 10/11/2014 tarih ve … numaralı fatura kapsamında davacıya gönderilen balya şeritlerinin fatura kapsamında belirtilen kalınlıktaki şartları taşımadığı, ayıplı olduğu, ayıbın gizli ayıp niteliğinde bulunmadığı, süresinde ihbarda bulunulmadığı, bu nedenle alıcının satıcının ayıptan doğan sorumluluğuna gidemeyeceği, ancak, TBK m, 225 hükmüne göre, “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamayacağı, satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hükmün geçerli olduğu, bu hüküm karşısında ve satıcının satıcılığı meslek edinmiş olması karşısında söz konusu ayıbı bilmesi gerektiği sonucuna varılması halinde, alıcı ihbar külfetine uymamış olsa dahi ayıptan kaynaklanan haklarını kullanabileceği, dava konusu olayda satıcının maldaki ayıbı bilmesi gereken bir ayıp olduğu sonucuna varılması halinde, ayıptan kaynaklanan hakları kullanabileceği, nitekim bilirkişi heyetince yapılan teknik incelemede bunun satıcı tarafından bilinmesi gereken ayıp olduğu kanaati bildirildiği, buna göre davacının ayıplı ürün bedeli ile kargo bedelini talep edebileceği, bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere; taraflar arasında 07.01.2015 tarihli sözleşme imzalandığından bahsedilemeyeceği, söz konusu teklifin icap düzeyinde kaldığı, bu nedenle sözleşmeye aykırılık iddiasıyla zararın tazmini talebinin yerinde olmadığı, davacı manevi tazminat talebinde bulunmuşsa da haksız kusurlu eylem nedeniyle zarara uğradığını ispatlayamadığı” gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile 1.748,76 TL nin 29/12/2014 tarihinden itibaren,330,99 TL nin 05/02/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, manevi tazminata ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin gerekçeli kararındaki bilirkişinin ayıbın gizli ayıp olmadığı ve süresinde ayıbın bildirilmediğine yönelik beyanlara önceki itirazlarını tekrar ettiklerini, ancak satıcılığı meslek edinen kişi olan davalı hakkında TBK 225. Maddenin uygulanacağına, davalının ağır kusurlu olması ve ayıbın süresinde bildirilmemesinin davalı şirketi sorumluluktan kurtarmayacağı yönündeki tespite itirazlarının bulunmadığını, – ayıplı ürünler kapsamındaki talepleri kabul edilmesine rağmen söz konusu ayıplı ürünler sebebiyle müvekkili şirketin yurt dışındaki müşterileri nezdinde uğradığı itibar kaybı ile ilgili manevi tazminatına hükmedilmemiş olmasının doğru olmadığını, kararda uğranılan zararın ispatlanamadığı dile getirilmişse de davalının haksız kusurlu eylemde bulunduğunun açık olup müvekkilinin yurt dışındaki müşterilerinden gelen şikayet mailleri, fotoğraflar ve yazışmalarin ibraz edildiğini, – Taraflar arasında imzalanan 07.01.2015 tarihli belgenin sözleşme sayılamayacağına ilişkin gerekçenin de Yasaya aykırı olduğunu, dosyaya sundukları ve tarafların yetkililerinin imzalarını içerir belgenin karşılıklı irade beyanlarını gösterdiğini ve hukuken sözleşme niteliğinde olduğunu, onay kısmında bu teklifin kabul edildiğine dair müvekkili şirket satın alma yetkilisi ile yönetim kurulu başkanının imzasının bulunduğunu, bunun da sözleşmenin kurulması için yeterli olduğunu, sunulan 07.01.2015 tarihli belgenin taraflarca imzalandığını, belgenin alt kısmında yer alan “Onay/Kaşe/İmza” kutusunun içinde müvekkil şirket yetkilileri tarafından atılmış kaşe ve imza bulunduğunu, “Onay/Kaşe/İmza” kutusunun üst kısmında açıkta yer alan iki imzanın da davalı şirket yetkililerine ait olduğunu, beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemece alınan bilirkişi raporunda davacı makinalarının basıncının arızalı olduğu ve personel yeteneğinin önemli olduğunun vurgulandığı, ürünün 0.90 mm yerine 0.75 mm olarak tesliminin üründe hukuken ayıp olarak değerlendirilemeyeceği aliud ifa olabileceği, davacının ihtirazi kayıtla teslim almadığından müvekkilinin sorumlu olmayacağı, bilirkişinin ek raporunda ürünlerin 0.75 olarak teslim edilmesinin ayıp olarak değerlendirilmesi halinde BK 225. Madde ile ilgili açıklamaları yaptığını ancak ürünlerin ayıplı olmadığının açık olduğunu, BK 225. Maddenin davaya uygulanması mümkün olmayan bir hüküm olduğunu beyanla kararın kaldırılarak davanın tümüyle reddini talep etmiştir.
DELİLLER; Mahkemece alınan 10/12/2015 tarihli bilirkişi kök raporunda; teknik incelemeler kapsamında deneyler yapıldığı, davacı tarafın Balyaj yapan makine sisteminin basınç göstergesinin arızalı olduğu bu nedenle balyaların belli bir standart Basınç uygulanarak oluşturulmasının mümkün olmadığı, her seferinde personel yetenekleri ölçüsünde basınç uygulanarak balyalar çemberlendiği, bu nedenle de olası kopma problemleri yaşanabileceğinin anlaşıldığı, iş yerinde yapılan iki adet deneyin birinde (Davalının sattığı iddia olunan balyaj Çemberlerin) yeterli mukavemette olmadığı ve koptuğu, dışarıdan satın aldığı iddia olunan balyaj çemberlerinin kopmadığı, dava konusu olayda davacının ilk iddiasının, kararlaştırılan 0.90 birim malzeme dışında 0.75 mm malzeme verildiğine ilişkin olduğu, farklı mm malzemelerin tesliminin, kararlaştırılan ve faturada yer alan üründen farklı bir ürünün teslimi olup, aliud ifa teşkil ettiği, bu duruma bağlanan sonucun ayıplı ifaya bağlanan sonuçtan farklı olduğu, farklı bir ürünün teslimi halinde alacaklının bu ürünü kabul etmek zorunda olmayıp TBK m, 112 gereğince gereği gibi ifa etmemeye bağlanan yaptırım uygulanacağı, ancak dava konusu olayda davacı ürünleri aldığı ve uzun bir süre ses çıkarmadığı, bu durumda farklı mal teslimini ihtirazı kayıt ileri sürmeden de teslim aldığı için kabul etmiş sayılabileceği, söz konusu farklı mm malzemenin tesliminin ayıp olarak kabul edilmesi halinde satıcının ayıptan doğan sorumluluğu gündeme geleceğini, TTK m. 23/c’de ayıp bildirim süresinin açık ayıplarda 2 gün olup, muayene ile ortaya çıkacak ayıplarda ise 8 gün olduğu, gizli ayıplarda ise TBK m. 223 gereğince ayıp ortaya çıkınca, hemen bildirim yapılması gerektiği, bilirkişi heyetince yapılan keşif ve incelemeler neticesinde 0,9 mm ürün yerine 0,75 mm ürün verilmesinin gizli bir ayıp olmadığı kanaatine varıldığı, ayrıca teslim edilen ürünlerin 0.9 mm’lik olması halinde de ürünlerin kopmasının gene gizli ayıp teşkil etmediği kanaatine varıldığı, davacı alıcının ihbar süresini kaçırması nedeniyle malın bedeline ve kargo ücretine talep edemeyeceği sonucuna varılabileceğini, manevi zarar için hukuka aykırı bir fiil ve bu fiil nedeniyle uğranılan bir manevi zararın varlığının olması gerektiği, dava konusu olayda ikinci talep edilen hususun, davalı satıcının teklifteki fiyatı değiştirmesi nedeniyle sözleşmeye aykırı davranmasına ilişkin olduğu, söz konusu teklifin hukuki niteliği tespit edilmesi gerektiği, teklif incelendiğinde ürün ve metre fiyatı bulunduğunun görüldüğü, ancak bu teklifin icap niteliğini değiştirmediği, karşı tarafa metreyi belirleme yetkisi verildiği, söz konusu teklifin hukuki niteliği itibari ile “icap” teşkil ettiği, icabı yapan icabı ile bağlı olduğu, karşı tarafın kabul etmesi ile sözleşme kurulmakta olduğu, ancak dava konusu olayda ilk teklifin yapılmasından sonra sözleşmenin kurulmasına yönelik bir kabul beyanı bulunduğuna dair belge bulunmadığı, sipariş verilseydi bu anlamda kabul niteliğini taşıyacağı, fiyat teklifi değiştirildikten sonra da icabın değiştirilmeyeceğine ilişkin bir beyan bulunmayıp eski fiyattan sipariş de verilmediği, teknik bilirkişi incelemesinde, üçüncü kişiden alınan ürünlerin ve niteliğinin teklif verilen üründen farklı olduğu sonucuna ulaşıldığı, tüm bu açıklananlar ışığında davacının fiyat değişikliği nedeniyle zarara uğradığı yönündeki talebinin değerlendirilmesinin mahkemenin taktirinde olduğu sonuç ve kanaati bildirilmiştir. Mahkemece alınan 21/06/2016 tarihli bilirkişi ek raporunda; hukuki değerlendirme mahkemeye ait olmak üzere, 8 gün içinde ihbar yapılmaması halinde satıcıya başvurulması mümkün bir durum bulunduğu, TBK m, 225 hükmüne göre, “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamayacağı, satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hükmün geçerli olduğu, bu hüküm karşısında ve satıcının satıcılığı meslek edinmiş olması karşısında söz konusu ayıbı bilmesi gerektiği sonucuna varılması halinde, alıcı ihbar külfetine uymamış olsa dahi ayıptan kaynaklanan haklarını kullanabileceği, dava konusu olayda satıcının maldaki ayıbı bilmesi gereken bir ayıp olduğu sonucuna varılması halinde, ayıptan kaynaklanan hakları kullanabileceği, nitekim teknik incelemede bunun satıcı tarafından bilinmesi gereken ayıp olduğu kanaati oluştuğu, beyan edilmiştir. Davalı tarafça dosyaya sunulan 07/01/2015 tarihli teklif yazısında tarafların imza ve kaşesi bulunmamaktadır. Davacı tarafça sunulan aynı tarihli teklif yazısında ise aynı nitelikte ürün alt alta iki kez yazılarak üstteki ürün adedinin 208 adet olduğu ve 28,50 Euro birim fiyat, alttaki ürün adedinin 52 adet olduğu ve 31,50 Euro birim fiyat yazıldığı, daha sonra 31,50 rakamının üzerinin çizilerek el yazısıyla “28,00 Euro 1 sene için geçerli olacak fiyattır” yazıldığı, değişikliğin paraflanmadığı, kimin tarafından yapıldığının anlaşılamadığı, altta … isim ve imzası ile açıkta bir imza ve yine altta davacı şirket kaşesi ve üzerinde iki imza bulunduğu görülmüştür. Dosyaya sunulan 19/01/2015 tarihli … tarafından davalıya gönderilen e-mailde “… ile yapmış olduğunuz görüşmeye ve artan maliyetlerimize istinaden revize fiyat teklifimiz ekte bilgilerinize sunulmuştur” yazıldığı, ekteki revize fiyat teklifinde aynı nitelikte 52 adet bobin birim fiyatının 35,00 Euro olarak teklif edildiği görülmüştür.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin dava dilekçesinde; davalı şirketin 10/11/2014 tarihli 37275 numaralı fatura kapsamındaki balya şeritlerinin kalınlığının 0.90 mm olması gerekirken 0.75 mm gönderildiğini, müşterilerden şikayetler geldiğini, ürünlerin kargo ile gönderilmesine rağmen alınmaması nedeniyle, 2.079,75 TL zarara uğradığını, yurt dışı satışlarında da itibar kaybına ve manevi zarara uğradığını, davalının şeritleri 28,00 Euro birim fiyat üzerinden satmayı yazılı olarak teklif etmesine ve müvekkilinin kabulüne rağmen birim fiyatları tek taraflı olarak değiştirmesi nedeniyle, müvekkilinin daha yüksek fiyat üzerinden ürün almak zorunda kaldığını beyanla, sözleşmeye aykırılık nedeniyle şimdilik 10.000 TL maddi ve 10.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davalıdan tahsiline karar verilen 1.748,76 TL+330,99 TL=2.079,75TL’lık kısım HMK 341/2 maddesi gereğince, 2017 yılı için öngörülen 3.000 TL kesinlik sınırının altında kaldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 346/1 Maddesi gereğince usulden reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin reddedilen talepleri yönünden istinaf başvurusunda bulunduğu, yurt dışı satışları nedeniyle müşteri kaybetme tehlikesiyle karşılaştığını, itibar kaybettiğini, buna ilişkin e-mail yazışmaları ile, fotoğraflar sunduklarını beyan ettiği anlaşılıyorsa da; yazışmaların tercümelerinin sunulmadığı, fotoğrafların yurt dışı satışlarına ilişkin olduğunun tespit edilemediği gibi, şikayetlerin davalıdan satın alınan ve ayıplı olduğu iddia edilen ürünlerden kaynaklandığının da tespit edilemediği, davacının itibar kaybettiğini ve manevi zararını ispatlayamadığına dair mahkeme gerekçesinin yerinde olduğu kanaatiyle manevi tazminata yönelik istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir. Davacı vekilinin bir diğer istinaf sebebi ise, taraflar arasında Co-Strap Pet Çember 19×1,00 mm 1000 metre ve 700 kg kopma mukavemeti olan şeritlerin 28,00 Euro birim fiyatı üzerinden satılması konusunda anlaşma bulunduğu ancak davalının daha sonra fiyatı revize etmesi nedeniyle uğradıkları zararın tazmini talebinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğudur. Davalı vekilinin 07/09/2015 tarihli dilekçesindeki ” 07/01/2015 tarihli toplantıda büyük bir iskonto ile fiyat verilmesine rağmen, davacı şirketin 07/01/2015 tarihli toplantıda alınan kararlar hilafındaki kötü niyetli tutum ve davranışları çerçevesinde müvekkili tarafından 19/01/2015 tarihinde piyasa şartlarına uygun yeni bir fiyat belirlenerek davacı şirkete gönderildiğine” dair beyanları da dikkate alınarak, davalı şirketin davacı şirkete iskontolu fiyat teklif ettiği ancak, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, 07/01/2015 tarihinden sonra davacı tarafça davalıdan ürün alınmadığı, üçüncü kişiden alınan ürünün ve niteliğinin teklif verilen üründen farklı olduğunun tespit edildiği, davacı delil listesi ekinde sunulan 13/01/2015 tarihli … faturası 19/01/2015 tarihli fiyat revize tarihinden önce olmakla, davacının fiyat değişikliği yapılmadan önce üçüncü şahıstan, farklı ürün aldığı, bu nedenle de fiyat değişikliği nedeniyle zarara uğradığını ispatlayamadığı kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-6100 sayılı HMK.’nın 341/2 ve 346. maddesi gereğince davalı vekilinin istinaf isteminin USULDEN REDDİNE, 3-Davacı yandan alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 4-Davalı yandan alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 36,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 65,00 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 32,50 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 09/11/2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.