Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5906 E. 2020/1736 K. 16.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5906 Esas
KARAR NO : 2020/1736 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 18/07/2017
NUMARASI : 2016/120 E. – 2017/168 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/10/2020
İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ tarafından verilen 18/07/2017 tarihli kararına karşı davalı tarafın istinaf başvurusu üzerine dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; “…” ve “…” ibareli markaların Kore Fikrî Mülkiyet Ofisi nezdinde müvekkilleri … ve … adına tescilli olduğuna, ayrıca adı geçen müvekkilllerin, “….” Unvanlı şirketlerin kurucu ortakları olduğunu, bu şirketin öncelikle 01.03.2006 yılında … Ltd. olarak ticarete başladığını, şirketin faaliyet alanının cep telefonu ve mobil cihazların aksesuar ticareti olduğunu, ardından anonim şirket olarak … Unvanıyla ticarete devam ettiklerini, Amerika’da da müvekkiline aît firma olduğunu ve aynı zamanda Amerika’da da belirtilen faaliyet alanında … ve … ibareli markaların adı geçen gerçek kişi müvekkilleri adına tescilli olduğunu, davalının 09.05.2015 tarihinde “…” markasını 9. sınıfta tescil ettirdiğini, halbuki bu ibarelerin müvekkillerine ait orijinal ibareler olduğunu, tescilin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu,tescilin hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davalının bu alanda faaliyet gösteren diğer bilinen markalar için de aynı şekilde kötü niyetli olarak TPE nezdinde markalar tescil etmiş olduğunu,bu durumun davalının kötü niyetini ortaya koyduğunu, bu nedenle davalı adına tescil edilmiş markanın kötüniyetli tescil olması nedeniyle hükümsüzlüğüne karar verilmesine talep etmiştir.Davalıya usulen tebligat yapılmış davalının cevap vermediği ve delil bildirmediği anlaşılmıştır.
MAHKEME KARARI: İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 2016/120 E. -2017/168 K. sayılı kararıyla; “Bilirkişi raporu, TPMK belgeleri, davacının sunduğu Amerika Birleşik Devletleri Marka ve Patent Ofisi nezdinki tescil belgeleri, kapsamına göre; markanın orijinal markalardan olduğu, hükümsüzlüğü istenen markaların davalı tarafından tesadüfi olarak marka başvurusu yapılıp tescil edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bilirkişi raporu kapsamına göre davacı markasının sektöründe tanınmış olduğu, davalının tescil aldığı emtia sınıfı ile davacının tescil aldığı sınıf ayrıca “… ” ibaresinin tescil başvurusunun markanın bilinir olduğu dönemde davalı yanca yapılmış olması keza TPE nezdinde tescilin amacının davacının markasının tanınmışlığından haksız yararlanmak olduğu, Türk Medeni Kanununun 2. maddesinde belirtilen dürüstlük kuralına aykırı olarak tescilin gerçekleştirildiği, davalının marka tescilinde kötüniyetli olduğu subut bulduğu” gerekçesiyle, davanın kabulüne, davalı adına TPMK nezdinde 2015/40003 no ile tescilli “rearth ringke “ markasının hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde kesinleşen kararın TPMK’ne bildirilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU: Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacının kötü niyetli tescil iddiasına dayalı olarak dava açtığını, mahkemenin de müvekkili adına tescilli söz konusu markayı yalnızca kötü niyete dayanarak hükümsüz kıldığını, oysa hükümsüzlük hallerinin düzenlendiği 556 sayılı KHK´nin 42. ve 35. maddesine göre marka tescil başvurusu veya tescilin kötü niyetle yapıldığı takdirde markanın hükümsüz sayılacağına ait bir hüküm bulunmadığını, yalnızca kötü niyete dayanılarak markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkilinin, davacı tarafın adına tescilli olan markanın daha önce Türkiye çapında satış yaptığını ve bilindiğini bilmediğini, mahkemenin yargılama esnasında yaptığı eksik inceleme ve araştırmalar neticesinde, müvekkilin adına tescilli olan markanın yalnızca kötü niyete dayanarak hükümsüzlüğüne karar vermesi açıkça hukuka aykırı olduğunu beyanla, kararın bozularak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER: TPMK kayıtlarından;… başvuru numaralı “ …” markasının 09. sınıfta dava dışı … adına 22/02/2016 tarihinde tescil edildiği, 12/04/2016 tarihinde “Marka Devir Sözleşmesi” ile davalıya devredildiği, devir sözleşmesini satıcı marka sahibi adına davalının işe Serhat Kara’nın yaptığı görülmüştür.İlk derece mahkemesince alınan 20/04/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; 17.10.2008 başvuru tarihli “…” ve 12.01.2010 başvuru tarihli ‘‘…” İbareli markaların, davacılar … ve … adına Kore Fikri Mülkiyet Haklan Tescil Dairesi nezdinde tescilli olduğu, 03.02.2015 tescil tarihli “Rearth” ibareli markanın … (Sınırlı Sorumlu … Şirketi) adına Amerika Birleşik Devletleri Marka ve Patent Ofisi nezdinde tescilli olduğunu, 03,02.2015 tescil tarihli “…” ibareli markanın … {Sınırlı Sorumlu Louısıana Şirketi) adına Amerika Birleşik Devletleri Marka ve Patent Ofisi nezdinde tescilli olduğunu, Bahsedilen tescillerin tamamının TPE nezdinde davalı adına tescilli “…” ibareli marka ile aynı hizmet sınıfı kapsamına girdiğini, Davacnın “..” ve “… İbareleri markalarının gerek Türkiye gerek dünya üzerinde cep telefonu kılıf ve aksesuar alanında “…” ibareli markaların başvuru tarihinden önce sektöründe tanınmış olduğunu hükümsüzlüğü talep edilen “… ” markasının TPE nezdindeki tescilinin kötüniyetli marka tescili olduğunu bildirdikleri anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E : Kötü niyetli tescil sebebiyle marka hükümsüzlüğü talepli davada, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir.Davalı vekili istinaf başvurusunda; marka hükümsüzlüğünün düzenlendiği, 556 Sayılı KHK 42. ve 35. maddelerde kötün niyetli tescil sebebinin hükümsüzlük gerekçesi olarak düzenlenmediğini ve müvekkilinin markanın Türkiye’de satış yaptığını ve markayı bilmediğini ileri sürmüştür. Her ne kadar dava tarihinde yürürlükte bulunan mülga 556 Sayılı KHK’da tescil başvurusunun kötü niyetle yapılmış olması hükümsüzlük sebebi olarak düzenlenmemişse de; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 16/07/2008 tarihli 2008/11-501 Esas-2008/507 Karar sayılı kararında; “İspanyol, Alman ve İngiliz Markalar Yasasında kötü niyetle tescilin bir hükümsüzlük nedeni olması, 1/95 sayılı ortaklık Konseyi kararları gereğince AB ile Türkiye arasındaki fikri ve sınai mülkiyet haklarına ilişkin mevzuatın uyumlu hale getirilmesi kapsamında 27/06/1995 tarihinde yürürlüğe giren 556 Sayılı KHK’nın mehazını oluşturan 89/104 sayılı Avrupa Birliği Marka Yönergesi’nin 3/2 ve 40/94 sayılı Topluluk Marka Tüzüğü’nün 51/1-b maddelerinde de kötü niyetli marka başvurusunun mutlak red ve hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmesi ve öğretide de (Bkz. Sabih Arkan, Marka Hukuku, Cilt II, s.158, Ankara 1998, Ünal Tekinalp, Fikri Mülkiyet Hukuku, s.452, Dördüncü Bası, İstanbul 2005, Hamdi Yasaman ve ark. Marka Hukuku, Cilt II. s.878-879, İstanbul 2004 ) başlı başına hükümsüzlük nedeni sayılması konusunda görüş birliği bulunduğu, 556 sayılı KHK’nin 35/1. maddesi uyarınca tescil başvurusu sırasında kötü niyetin başlı başına bir itiraz sebebi olarak öne sürülebilmesi mümkün olduğu gibi, sonradan aynı nedenle hükümsüzlük davasının açılabilmesinin de KHK’nin amacına uygun olduğu, ” açıklanarak, kötü niyetli tescil başlı başına hükümsüzlük nedeni olarak kabul edilmiştir. Hukuk Genel Kurulu kararından sonra kötü niyetin başlı başına bir hükümsüzlük sebebi olarak ileri sürülebileceği yönünde uygulama birliği yerleşmiştir. Herkesin haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğuna dair TMK 2. Maddesi gereğince de, markanın tescili sırasında, tescil sahibinin kötü niyetli olmaması aranmaktadır.Davaya konu “…” ibareli markayı oluşturan, “…” ibarelerinin davacı adına ayrı ayrı yine 09. Sınıfta yurt dışı tescillerinin bulunduğu, davacı markalı ürünlerin Türkiye’de tescil tarihinden önce satıldığının sunulan belgelerden anlaşıldığı, sözcüklerin Türkçe karşılığının ve bir anlamının bulunmadığı, fantezi ibarelerden olduğu, tescil sahibinin her iki ibareyi davacı markalarından haberdar olmaksızın, tesadüfen bir araya getirerek tescil ettirmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi, tescil ve devir sürecinin incelenmesinde de, davalının eşi Serhat Kara’nın davacı markalarının tescilli olduğu sektörde, cep telefonu, iletişim araçları ve aksesuarları, bilişim sektöründe faaliyet gösteren dava dışı …. Ltd. Şti. ‘nin tek ortağı ve yetkilisi olduğu, markanın dava dışı 3. kişiye tescilinden hemen sonra, …. tescil sahibinden aldığı vekaletname ile eşi davalıya devredildiği, bilirkişi raporundan davalı adına 09. Sınıfta “…” ibareli başka markaların da tescilli olduğu, davalının markayı kötü niyetle tescil ettirdiğine dair mahkeme kararının yerinde olduğu kanaatiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 16/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.