Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5793 E. 2020/1839 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5793 Esas
KARAR NO : 2020/1839
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 24/05/2017
NUMARASI : 2015/967 2017/522
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/11/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin İtalya’da faaliyet gösteren ve kimyasal ürünler üreten bir firma olduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalıya kimyasal ürünler satıldığını, müvekkilinin davalıdan cari hesaptan 289.079,64 EURO alacağı bulunduğunu, ihtarname çekildiğini, ancak ödeme yapılmadığını, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, taraflar arasında tek satıcılık ilişkisi bulunduğunu, davacının gönderdiği ihtarnameye cevap verildiğini, cari hesapta alacağın dayanağı olarak gösterilen faturaların 6 adet olup bunlardan 18/09/2013 tarihli , 37.795,74 EURO bedelli faturanın müvekkilinin kayıtlarında olmayıp bu fatura ile mal alınmadığını, dolayısıyla bu faturadan dolayı borcunun bulunmadığını, dilekçe ekinde sundukları 2013 ve 2014 yılına ait kayıt ve belgelerden takip konusu yapılan diğer faturaların bedellerinin müvekkili şirket tarafından gerek ihtarname, gerekse takip tarihinden önceki tarihlerde peşin olarak ödendiğini, söz konusu faturaların içeriklerine bakıldığında, davacının iki yöntem ile müvekkiline mal sattığını, bunlardan ilkinin “…” olup bu sistemde malın faturasının müvekkiline ulaştırılmasından sonra bedelini davacıya peşin olarak ödediğini ve malın sonradan teslim alındığını, ikinci yöntemin ise “…” yöntemi olup bu yöntemde ise malların ülke gümrüğüne ulaştırıldıktan sonra teslim alınmadan fatura tutarının ödendiğini ve ödeme belgesinin gümrük müdürlüğüne ibraz edildikten sonra malların gümrükten teslim alındığını, takip dayanağı faturalarda hangi yöntemin kullanıldığının açıkça belirtildiğini, her iki yöntemde de peşin ödeme yapıldığının anlaşıldığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacının takibe dayanak yaptığı 6 adet fatura toplamının 290.218,24 EURO olduğu, davacının cari hesap bakiyesinin 2014 yılı kapanışı itibariyle 290.218,24 EURO olduğu, davalı şirketin ise 31/12/2014 tarihi itibariyle muavin kaydında 168.114,36 EURO borçlu gözüktüğü, faturalardan 5 adedinin karşılığının davacıya eksiksiz olarak transfer edildiğine dair gümrük beyannamelerinde bilgi bulunmakta ise de, davalının 91.499,80 EURO’yu davacıya transfer ettiği, bakiye tutarı transfer ettiğini ispatlayamadığı, 37.795,74 EURO’luk faturanın ise davalı kayıtlarında yer almadığı, bu fatura yönünden davalıya mal gönderildiğine ilişkin taşıma ve/veya gümrük evrakının bulunmadığı, davacının bu fatura yönünden alacağını kanıtlayamadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabul, kısmen reddine, davalının itirazının 168.114,36 EURO üzerinden iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine, davalının kötüniyet tazminatı talebinin de reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; mahkemenin taraflar arasında cari hesap ilişkisi olduğunu ve alacağın cari hesaptan kaynaklandığını kabul etmesine rağmen mali incelemeyi sadece 6 adet fatura üzerinden yaptığını, oysa ihtarnamede cari hesap alacağının ödenmesinin istendiği, takipte de dayanağın cari hesap alacağı olduğunun gösterildiğini, yine dava dilekçesinde de alacağın dayanağının cari hesap alacağı olduğunun belirtildiğini, mahkemenin de taraflar arasında cari hesap ilişkisi bulunduğunu kabul ettiğini, ne var ki; davalının yönlendirmesi nedeniyle 6 adet faturanın ödenip ödenmediği konusunda değerlendirme yapıldığını, oysa taraf defterlerinin incelenerek alacak borç ilişkisinin ortaya konması gerektiğini, mahkemenin sadece 6 adet fatura ile ilgili gümrük belgelerini celbettiğini, delil listesinde yer almasına rağmen 2003-2015 yılı başına kadar olan cari hesap dönemini kapsayacak şekilde gümrük belgelerinin celbini istediklerini, ancak eksik inceleme yapıldığını, dosyanın bu belgelerin celbinden sonra bilirkişiye verilmesi gerektiğini, dolayısıyla kararın eksik olduğunu, davalının yaptığı ödemelerin bir kısmında hangi borç için yapıldığına dair açıklama bulunmadığını, dolayısıyla yaptığı ödemelerin muaccel borçlardan mahsubunun engelleyemeyeceğini, yapılan ödemelerin birikmiş borçtan mahsup edildiğini, yine 37.795,74 EURO bedelli faturaya konu malların gümrük belgeleri celbedilseydi teslim edildiğinin anlaşılacağını bildirerek kararın reddedilen kısımlar bakımından kaldırılmasını istemiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; bilirkişi raporunda davalının kayıtlarında borç gözüktüğü belirtilmiş ise de, davacının takipte açıkça faturalara dayandığını ve rapor içeriğinde de 5 adet faturaya dayalı alacağının bulunmadığının ve 37.795,74 euro bedelli fatura yönünden davacının alacağının ispatlanamadığının belirtildiğini, dolayısıyla rapordaki görüşün müvekkilinin borcunun bulunmadı yönünde olduğunu, bilirkişi raporunda beyan edilen bu görüş ile mahkeme kararının raporlardan yansıttığı bölümün örtüşmediğini, mahkemenin bu hususu dikkate almadığını, mahkemenin müvekkilinin savunma hakkını ve kararın denetlenme imkanını açıkça kısıtladığını, bu durumun açıkça hukuka aykırılık teşkil ettiğini, kararın bu nedenle kaldırılması gerektiğini, davacının iki yöntem ile müvekkiline mal sattığını, bunlardan ilkinin “…” olup bu sistemde malın faturasının müvekkiline ulaştırılmasından sonra bedelini davacıya peşin olarak ödediğini ve malın sonradan teslim alındığını, ikinci yöntemin ise “…” yöntemi olup bu yöntemde ise malların ülke gümrüğüne ulaştırıldıktan sonra teslim alınmadan fatura tutarının ödendiğini ve ödeme belgesinin gümrük müdürlüğüne ibraz edildikten sonra malların gümrükten teslim alındığını, takip dayanağı faturalarda hangi yöntemin kullanıldığının açıkça belirtildiğini, her iki yöntemde de peşin ödeme yapıldığının anlaşıldığını, 37.795,74 EURO bedelli faturanın ise müvekkilinin kayıtlarında bulunmadığını ve içeriği malların da müvekkiline teslim edildiğinin kanıtlanamadığını, dolayısıyla müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, davacının ihtarnamede istediği tutar ile takip talebindeki cari hesap ekstresindeki toplam rakamın birebir aynı olduğunu, bu durumun davacının talep ettiği alacağının cari hesap ekstresindeki faturalar olduğunun açık ve tartışmasız biçimde kanıtladığını, taraflar arasında TTK’nun 89/2 maddesi anlamında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadığını, davacının takip talebinde dayandığı hususun dışında başka hususa dayanamayacağını, aksi halin iddianın genişletilmesi yasağı kapsamında kalacağını, yine davacı şirketin içinde bulunduğu … şirketler grubunda yer alan … firmasının da müvekkili aleyhine açtığı davada alınan bilirkişi raporunda da davacının alacağını ispatlaması gerektiğini, takibin dayanağının cari hesap ekstresindeki faturalar olduğunun belirtildiği görüşünün isabetli olarak beyan edildiğini, kararda somut bir gerekçenin ortaya konamadığını, davacının alacağını ispat edemediğini, kararın bir an için hukuka uygun olduğu kabul edilse bile reddedilen kısım için müvekkili lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmemiş olmasının hatalı olduğunu, davacının ödenmiş alacağı takibe koyarak kötüniyetli olduğunu ortaya koyduğunu bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında 289.079,64 EURO cari hesap alacağı için “ekli 20/03/2015 tarihli 289.079,64 EURO’luk cari hesap ekstresinde gösterilen fatura alacakları bakiyesi, 02/04/2015 tarihli ihtarname konusu alacak bakiyesi” şeklinde dayanak gösterilmek suretiyle ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Davacı tarafından davalıya gönderilen 02/04/2015 tarihli ihtarnamede; ticari ilişkiden doğan cari hesap alacağı toplamı 290.218,24 EURO’nun 3 gün içinde ödenmesinin istendiği görülmüştür. Davacı tarafından icra dosyasına sunulan belgenin Türkçe tercümesinin incelenmesinde; kayıtlara göre aşağıdaki faturaların vadesi geçmiş ve halen ödenmemiş görünmektedir denilerek 6 adet faturaların tarihleri ve tutarlarının yazıldığı, toplam borcun 290.218,24 EURO olduğunun belirtildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 16/01/2017 tarihli 3 kişilik bilirkişi raporunda; taraf defterlerinin incelendiği, davacının 2014 yılı kapanış bakiyesi olarak davalıdan 290.218,24 EURO alacaklı bulunduğu, 6 adet faturanın toplamının da 290.218,24 EURO olduğu, davalının kayıtlarının incelenmesinde ise, 2014 yılı muavin kayıtlarına göre kapanış tarihi itibariyle davacıya 168.114,36 EURO borç gözüktüğü, davacı tarafından davalıya 02/04/2015 tarihli ihtarnamenin gönderildiği, davalının ise 09/04/2015 tarihli ihtarname ile bu ihtarnameye cevap verdiği, tarafların hesaplarında 2013 ve 2014 yıllarında tam bir uyumsuzluk mevcut olduğu, 37.795,74 EURO’luk fatura öyünnden davalı defterlerinde herhang ibir kayda rastlanılmadığı, ayrıca bu fatura içeriği malların davalıya gönderildiğini belgeleyen taşıma ve/veya gümrük evrağının mevcut olmadığı, diğer takibe konu 5 adet fatura karşılığı 252.422,50 EURO’nun eksiksiz davacıya transfer edildiği anlaşılmakta ise de, numarasına ve döviz kıymetine göre tadat edilen beş beyanname kapsamında ithal edilen malın tamamının bedeli olan 343.922,30 EURO’nun transfer edildiğine dair herhangi bir belgeye rastlanılamadığı, buna göre 91.499,80 EURO’nun noksan olarak davacıya transfer edildiği, 31/12/2014 tarihi itibariyle davalının, davacıya cari hesaptan toplam 168.114,36 EURO borcunun bulunduğu, buna göre gümrük beyannamelerine göre davalının takip tarihi itibariyle davacıya 91.499,80 EURO,kendi muavin kayıtlarına göre ise 168.114,36 EURO borcu bulunduğu sonuç ve kanaatine varıldığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Taraf vekillerinin bilirkişi raporuna itiraz ettikleri ve davacının rapor alınmasını istediği, davalının ise davanın reddini istediği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle alacaklı olduğunu iddia etmiş ve başlatılan takibe itiraz üzerine eldeki davayı açmıştır. Davalı taraf ise faturalardan kaynaklanan borcun bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davacı taraf icra dosyasında takip talebinde ve ödeme emrinde 289.079,64 EURO cari hesap alacağının tahsilini istemiş, dayanak olarak “ekli 20/03/2015 tarihli , 290.079,64 EURO’luk cari hesap ekstresinde gösterilen fatura alacakları bakiyesi, 02/04/2015 tarih ve 06242 yevmiye numaralı ihtarname konusu alacak bakiyesi” ni göstermiştir. Davacı tarafından davalıya gönderilen 02/04/2015 tarihli ihtarnamede ticari ilişkiden doğan cari hesap alacağı toplamı 290.218,24 EURO’nun ödenmesinin istendiği, yine icra dosyası içerisinde bulunan, davacı tarafından davalıya gönderildiği anlaşılan belge fotokopisinde 6 adet faturanın vadesinin geçtiği ve halen ödenmediğinin görüldüğü belirtilerek 290.218,24 EURO konusunda uzlaşma sağlanması için uygun davranılacağına inanıldığının belirtildiği görülmüştür. Buna göre davacının takibine konu ettiği hususun az önce belirtilen yazı içeriğindeki 6 adet faturadan kaynaklanan bakiye 289.079,64 EURO alacak olduğu anlaşılmıştır. Bu itibarla 6 adet fatura çerçevesinde değerlendirme yapılması yerinde olmakla birlikte yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna taraflarca gerekçeleri gösterilmek suretiyle itiraz edildiği görülmüştür. Bu durumda mahkemece tarafların bilirkişi raporuna yaptığı itirazların karşılanması bakımından bilirkişi heyetinden ek rapor alınması, ayrıca gerek gümrük belgelerinin, gerekse banka kayıtları ve ödeme belgelerinin celbinin ve ibrazının sağlanarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik tahkikat sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Hal böyle olunca taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin KISMEN KABULÜNE, 2-İstanbul Anadolu 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 24/05/2017 tarih, 2015/967 esas, 2017/522 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-Bu aşamada taraf vekillerinin sair istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 5-İstinaf peşin harçlarının talepleri halinde yatıran tarafa iadesine, 6-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harc ile 37,50 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 123,20 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.05/11/2020