Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5789 E. 2020/1713 K. 16.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5789 Esas
KARAR NO : 2020/1713
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/05/2017
NUMARASI : 2015/1124 2017/499
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 16/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin araç galerisi sahibi olup dava dışı … satış karşılığı aldığı çekin keşideci tarafından ödenmediğini, … hatırına binaen müvekkilinin çeki takibe koymayıp beklediğini, daha sonra çeki adi takip yoluyla takibe koyduğunu, davalının ise borcunu ödemediğini, TTK’nun 732.maddesi gereğince davalının sebepsiz zenginleştiğini belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davanın husumetten reddi gerektiğini, TTK’nun 732.maddesi uyarınca müvekkiline karşı dava açılamayacağını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; zamanaşımına uğrayan çekten dolayı hamilin keşideciye karşı müracaat hakkının bulunduğu, çekin ciro silsilesinin incelenmesinde, davacı ile davalı arasında başka cirantaların bulunduğu, dolayısıyla taraflar arasında temel ilişki bulunmadığı, ayrıca davalının keşideci şirketin yetkilisi ise de, davacı tarafından dava dilekçesinde ve replik dilekçesinde tüzel kişilik perdesinin aralanması iddiasına dayanmadığı, davacının bu hususu bilirkişi raporundan sonra ileri sürmüş olup bu hususun davanın genişletilmesi mahiyetinde olduğu, tüzel kişi temsilcisinin kendi lehine çek keşide edip sonrasında çeki ciro ile devretmesinde hukuken bir engel olmadığı gibi bu durumun çek hamilinin zararına bir durum da meydana getirmeyeceği, aksine şirket temsilcisinin şahsi mal varlığı ile sorumluluk altına girdiği, bu halde de hamil lehine bir durumun meydana geldiği, temsilcinin kendi lehine çek keşide etmesinin kötüniyetli olarak yorumlanamayacağı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; cevaba cevap dilekçesinde delillerle birlikte ayrıntılı beyanda bulunduklarını, davalının aynı mahiyetteki sıralı çekleri ödediğini, bu çeklerin fotokopilerini dosyaya sunduklarını, ancak mahkemenin bu hususu gözden kaçırdığını, davanın genişletilmesiyle ilgili gerekçenin de yanlış olduğunu, çünkü iddiaların temelini oluşturan hususun davalının alacağı sürüncemede bırakması olduğunu, kaldı ki davalının, davanın genişletilmesini kabul etmediklerine dair bir beyanda bulunmadığını, davalının çekleri ödememek için çeklerde kendisini muhatap gibi gösterdiğini, esasen şirketin batık olduğunu, şirkete karşı daha önce yapılan icra takiplerinin semeresiz kaldığını, davalının kendi malvarlığını tehlikeye atmamak için tüm çekleri şirket keşide ediyor gibi gösterdiğini, kendisinin de ciranta olarak imzaladığını, davalının daha önceden benzer çekleri ödediğini, davalının bu şekildeki davranışının MK’nın 2/2 maddesine aykırı olduğunu, bilirkişi raporunun da bu hususu doğruladığını, mahkemenin toplanan delillere ve bilirkişi raporuna kararında değinmediğini, çekteki keşideci imzası ile davalının imzasının aynı olduğunu bildirmiştir. Davacı tarafından davalı ve dava dışı diğer kişiler aleyhine İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında çeke dayalı olarak 23/03/2015 tarihinde kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durduğu görülmüştür. Takip ve dava konusu çekin 19/09/2014 tarihli, 60.000,00 TL bedelli, keşidecisinin dava dışı …. Ltd.Şti, lehtarının davalı, sonraki cirantanın …, Hamilin ise davacı olduğu, çekin ibraz edilmediği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 13/02/2017 tarihli bilirkişi raporunda; çekin keşideci …. Ltd.Şti tarafından davalı … keşide edildiği, keşideci şirketin yetkilisinin davalı olduğunu, inceleme tarihi itibariyle dava dışı şirketin üyelik adres ve durumunun tespit edilememesi nedeniyle askıya alındığının anlaşıldığını, TTK’nun 732.maddesi uyarınca sebepsiz zenginleşme davasının muhatabının keşideci olduğunu, çeki düzenleyenin İsfat şirketi adına yetkili olan davalı olduğunu ve kendi adına düzenlediğini, davalı gerçek kişinin kendisine yönelik olan emredici hükümlerden kaçınmak maksadıyla tüzel kişilik perdesinin arkasına gizlendiğini, bu durumun MK’nın 2/2 maddesine aykırı bir davranış teşkil ettiği, bu davranışın kanuna karşı hile oluşturduğu, kanuna karşı hile olmasa bile MK’nın 2.maddesine aykırılık olması halinde tüzel kişilik perdesi arkasına sığınan kişilere de aynı hükümlerin uygulanması gerektiği, bu nedenle davalının keşideci sayılması ve dolayısıyla çek bedelinden sorumlu olması gerektiği, savunmasına itibar edilemeyeceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalının sebepsiz yere zenginleştiğini ve TTK’nun 732.maddesi uyarınca bu zararın giderilmesi gerektiğini iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Bilindiği üzere TTK’nun 732.maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak sadece keşideci aleyhine başvurulabilecektir. Davalı ise dava konusu çekte keşideci değildir. Dolayısıyla ilk derece mahkemesi kararında da isabetle belirtildiği üzere davalı aleyhine TTK’nun 732.maddesinde düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayalı olarak talepte bulunulamayacaktır. Öte yandan somut olay bakımından tüzel kişilik perdesinin aralanmasını gerektirir bir durum da söz konusu değildir. Yine davalının benzer şekildeki çekleri ödediği iddiasının doğru olduğunun kabulü halinde dahi davalının somut olay bakımından sorumluluğu olmadığından bu yöndeki istinaf sebebi de yerinde değildir. Esasen davacı taraf kendisinin kambiyo hukukundan kaynaklanan haklarını kullanması için gerekli işlemleri yapmayarak basiretli davranmamıştır. Yapılan bu açıklamalar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.16/10/2020