Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5781 E. 2020/1703 K. 16.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5781 Esas
KARAR NO : 2020/1703
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/02/2017
NUMARASI : 2014/2014 2017/141
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili banka tarafından lehtarı dava dışı …. Ltd.Şti, muhatabı davalı olana 320.000 TL bedelli teminat mektubunun düzenlendiğini, konusunun ise 1 adet otobüsün promosyon ve tanıtım otobüsüne dönüşümü işi olduğunu, davalı şirketin ise bu konunun dışında olarak lehtar ile arasındaki …. sözleşmesinden kaynaklanan riskinin müvekkili bankadan tazmini yoluna gittiğini, müvekkili bankanın Gebze Şubesiyle yapılan yazışmaların ekte olduğunu, daha sonra davalı şirket yetkilisinin 04/03/2014 tarihinde müvekkili bankanın İmes Şubesinden tazmin talebinde bulunduğunu, hangi tazmin talebinin geçerli olduğunun sorulması üzerine sadece 320.000 TL tutarlı talep ile yeniden müvekkiline başvurulduğunu, davalının mektup konusu işle ilgili bir riski bulunmadığını, lehtar ile arasındaki başka ticari işler nedeniyle tazmin talep edilebildiğini belirterek öncelikle mektubun tazmini talebine konu edilmesinin önlenmesi bakımından ihtiyati tedbir kararı verilmesine, ayrıca teminat mektubu nedeniyle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davalı şirketin işveren sıfatıyla iki adet gezici tanıtım otobüsü ve üst yapı düzenlemesi işi için dava dışı … şirketiyle sözleşme imzaladığını, yüklenici firmanın 540.000 TL + KDV ile iş yapacak olduğunu ve yüklenici firmanın bu sözleşme uyarınca davacı bankadan davaya konu teminat mektubunu alarak müvekkiline verdiğini, ancak yüklenici firmanın edimlerini yerine getirmediğini, bunun üzerine müvekkilinin davacı bankaya başvurduğunu, ancak davacı bankanın dayanaksız ve soyut gerekçelerle ödeme yapmayarak bu davayı açtığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacı banka tarafından müşterisi … ile yaptığı sözleşmeden dolayı muhatabı davalı olan 24/01/2014 tarihli, 320.000 TL bedelli teminat mektubunun düzenlenidği, muhatabın ise riskin gerçekleştiğini beyan ederek tazmin talebinde bulunduğu, dava tarihi itibariyle davalının dava dışı … şirketinden 200.291,15 TL alacaklı olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davaya konu teminat mektubundan dolayı davacının 119.708,55 TL’lik kısmından borçlu olmadığının tespitine, fazlaya dair istemin reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; teminat mektubunda yazılı riskin değiştirilemeyeceğini, davanın dayanağının teminat mektubunda yer alan riskin gerçekleşmediğine ilişkin olduğu, teminat mektubunun veriliş amacı dışındaki risklerin teminat mektubunun tazmini nedeni olamayacağını, bilirkişi raporlarında bu hususun gözardı edildiğini, tüm delillerin dikkate alınmadığını, oysa davalının lehtar ile arasındaki Barter sözleşmesinden kaynaklanan riskini tazmin yoluna gittiğini, bu hususun davalı şirket yetkilisinin mail yazışmalarıyla sabit olduğunu, davalı şirket yetkilisinin alacaklarının Barter sözleşmesinden kaynaklandığını beyan ettiğini ve buna dayalı olarak 04/03/2016 tarihinde müvekkili bankadan 136.880,00 TL talep ettiğini, bu talebi reddedilince 320.000 TL istediğini, bu hususun bile tek başına davalının müvekkilinden alacağı bulunmadığını gösterdiğini, ayrıca sözleşmenin muvazaalı olduğu iddiasının yerel mahkeme tarafından dikkate alınmadığını, otobüsün markasının, modelinin ne olduğu konusunda sözleşmede bir açıklık bulunmadığını, davalının otobüsleri temin ederek … teslim ettiğini ispatlaması gerektiğini, zira olmayan otobüsün dönüştürülemeyeceğini, dönüştürme işinin çok muğlak olduğunu, bu konuda mahkemeye bir açıklama sunulmadığını, tüm bu hususlar sözleşmenin gerçekte yapılmadığını gösterdiğini, yine sözleşmenin imza tarihinin 15/01/2014 olup dönüşüm işi için 90 gün süre verildiği, tazmin talebinin ise süre dolmadan 04/03/2014 tarihinde yapıldığını, dolayısıyla 90 günlük süre dolmadan riskin gerçekleşip gerçekleşmediğinin henüz belli olmadığını, yerel mahkemenin bu hususları değerlendirmediğini, davalının başlangıçta 136.880,00 TL için başvuru yapıp sonradan 320.000 TL istediğini, bilirkişi raporunda davalı yetkililerinin mail yazışmalarının dikkate alınmadığını, 18/02/2014 tarihli mailde davalı yetkilisinin doğmuş borcun … verilen mallardan doğduğunu ve alacak miktarının 210.000 TL + KDV olduğunu belirttiklerini, kabul anlamına gelmemekle birlikte 136.880 TL’nin ödendiğine göre davalının … olan gerçek alacağının 121.540,00 TL olduğunun kabulü gerektiğini bildirmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; teminat mektuplarının muhatabın talebi üzerine herhangi bir itiraz olmaksızın ödenmesi gerektiğini, bu konuda Yargıtay kararları bulunduğunu, 26/10/2015 tarihli raporda ve diğer ek raporlarda bu hususun belirtildiğini, ancak mahkemenin olayı hatalı değerlendirdiğini, ayrıca bankanın riskin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair esasına yönelik inceleme hak ve yetkisinin olmadığını, davacı bankanın talep üzerine ödeme yapması gerektiğini, ayrıca davacının %20 tazminatla sorumlu olması gerektiğini, mahkemenin bu konudaki talebin reddine dair değerlendirmesinin de gerekçeden yoksun ve hatalı olduğunu bildirmiştir. Davacı banka tarafından düzenlenen 24/01/2014 tarihli davalı şirket muhatap alınarak düzenlenen teminat mektubunda, “şirketinizce yapılan alım sonucunda bir adet otobüsün promosyon ve tanıtım otobüsüne dönüşümü işini taahhüt eden ….Şti’nin ilgili sözleşme hükümlerine göre vermek zorunda olduğu kesin teminat tutarı olan azami 320.000 TL’yi bankamız garanti ettiğinden adı geçen taahhüdünü sözleşme hükümlerine göre kısmen veya tamamen yerine getirmediğinin bankamıza yazılı olarak bildirildiği takdirde yukarıda yazılı tutarı ilk yazılı talebimiz üzerine derhal ve gecikmeksizin nakden veya tamamen …. Ödeyeceğimizi…. Taahhüt ve beyan ederiz. İşbu teminat mektubumuz 30/04/2014 tarihi mesai bitimine kadar geçerli olup… ” yazılı olduğu görülmüştür. Davalının 04/03/2014 tarihli yazısıyla bu mektup tutarından 136.880,00 TL’lik kısmının tazmin edilerek hesabı ödenmesinin istendiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 26/10/2015 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda; teminat mektubunda 320.000 TL’nin ilk taleple ödenmesinin garanti edildiği, teminat mektubunun hukuki mahiyeti itibariyle garanti akdi niteliğinde bulunduğu, davalı şirketin defterlerine göre lehtar …. Ltd.Şti’nden 337.771,15 TL alacaklı bulunduğu, buna göre davacı bankanın 320.000 TL’lik teminat mektubunu muhatap şirkete ödemesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 03/06/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; davalı şirketin dava tarihi olan 04/03/2014 tarihi itibariyle dava dışı …. Ltd.Şti’ne 200.291,15 TL alacaklı bulunduğu, buna göre davacı bankanın bu tutarı ödemesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 14/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda ise; bilirkişi heyetinin görüşünün 03/06/2016 tarihli ek rapordaki ile aynı olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, dava konusu teminat mektubu nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitini istemiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Dava konusu teminat mektubunun incelenmesinde, davacı banka tarafından davalının muhatap alınarak düzenlendiği, dava dışı yüklenici ….. Ltd.Şti’nin sözleşmedeki yükümlülüklerini yerine getirmediğinin davalı tarafından bildirildiği takdirde teminat mektup bedelinin ödeneceğinin taahhüt edildiği görülmüştür. Yargılama sonunda ise davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair karar verilmiş, kararı her iki taraf vekili de istinaf etmiştir. Bilindiği üzere teminat mektupları hukuki niteliği itibariyle garanti akdi niteliğinde olup kural olarak tazminin talep edilmesi halinde veren banka tarafından ödenmesi gerekir. Davacı bankanın kural olarak itirazda bulunmaksızın teminat mektubunda öngörülen şartlara uygun hareket ederek ödeme yapması gerekir. Somut olay bakımından ise davacı taraf davalı ile dava dışı yüklenici arasındaki sözleşmenin muvazaalı olduğunu, yapılan işin ne olduğu konusunda açıklık bulunmadığını, tazmin yükümlülüğünün doğması için davalının sözleşmeye konu otobüsleri dava dışı yükleniciye teslim ettiğini ispatlaması gerektiğini ileri sürmüş ise de, az önce yukarıda belirtilen teminat mektubunun niteliği karşısında bu konudaki istinaf sebeplerinin ve itirazlarının dinlenebilir olmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca davalı şirket yetkilisinin 18/02/2014 tarihli mailde, alacak miktarının 210.000 TL + KDV olduğunu, kabul anlamına gelmemekle birlikte 136.880,00 TL’nin ödendiğini, dolayısıyla davalının …’tan olan gerçek alacağının 121.540,00 TL olduğunu ileri sürmüş ise de, davalı tarafın 04/03/2014 tarihli davacı bankaya hitaben yazdığı yazıyla 320.000 TL’yi talep ettiğinden bu yöndeki istinaf talebi de yerinde görülmemiştir. Teminat mektuplarının garanti akdi niteliğinde olması nedeniyle kural olarak tamamının tazmini gerekmekte ise de, yargılama sırasında yapılan bilirkişi incelemesinden de anlaşılacağı üzere davalının dava dışı yükleniciden 28/02/2014 ve dava tarihi olan 04/03/2014 itibarı ile kendi defterlerinde 200.291,15 TL alacaklı olduğu, bu durumun ise davalının, dava dışı …Bankası A.Ş’den yaptığı tahsilatı dava dışı yükleniciye alacak kaydetmesinden kaynaklandığı anlaşılmış olup tacirin ticari defterleri lehine delil özelliği bulunduğu gibi içerdiği hususlar itibariyle de sahibi aleyhine delil özelliği de taşır. Dolayısıyla davalının teminat mektubuna konu alt ilişkiden dolayı dava dışı yükleniciden alacaklı olduğu miktarın dava tarihi itibariyle 200.291,15 TL olduğu anlaşıldığından, kaldı ki en son tazmin talebi de aynı tarihte yapıldığından davalının istinaf taleplerinin reddi gerekmiştir. Öte yandan davalı taraf tazminat talebinde bulunmuş ise de, mahkemece verilen ihtiyati tedbir kararı icra takibinin durdurulması şeklinde olmadığından bu yöndeki istinaf sebebinin de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen taraf vekillerinin istinaf taleplerinin ayrı ayrı reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE,2-Davacıdan alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalıdan alınması gereken 8.177,50 TL harçtan, peşin alınan 2.044,37 TL harcın mahsubu ile bakiye 6.133,13 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 4-Taraflarca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/10/2020