Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5690 E. 2020/1932 K. 17.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5690 Esas
KARAR NO : 2020/1932
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/07/2017
NUMARASI : 2014/48 E. – 2017/112 K.
DAVANIN KONUSU: Markaya Tecavüzün Tespiti, Haksız rekabet, Tazminat
KARAR TARİHİ: 17/11/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı şirket tarafından müvekkiline ait TPE nezdinde 31.08.2007 tarih ve 2007 46751 no ile tescilli “…” esas unsurlu “…” ibareli marka ile iltibas yaratan “…” ibaresinin müvekkil şirketin mezkur markasının tescilli olduğu 7. sınıfa dahil emtialarda ve işbu emtialara ilişkin olarak www…..com alan adlı internet sitesinin içeriğinde ve alan adında kullanılması nedeniyle müvekkili şirketin markasal haklarına tecavüz edildiğinin tespitine ve 6012 sayılı TTK’nın 55. ve 56. maddeleri uyarınca haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile işbu markaya tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulması, önlenmesi ve bu suretle markaya tecavüzün ve haksız evrak vs. basılı madde ile tanıtım vasıtalarına ve tabelalara el konulmasına, toplanmasına, bu ibarenin her türlü internet ilanlarından kullanımının durdurulmasına ve müvekkilinin tescilli mezkûr markasının esas unsuru olan “…” ibaresinin birebir aynısının kullanıldığı müvekkilinin markasıyla iltibas yaratan “…” ibaresini havi basılı evrakların, broşürlerin, ticari amaçlı yapılan yazışmaların ve fatura, sevk irsaliyesi, broşür, ambalaj, her cins etiket, ticari evrak vs. Basılı madde ile tanıtım vasıtaların ve tabelaların “…” ibaresinin silinmesine, silinmesi mümkün olmuyor ise imha edilmesine, “…” ibaresinin davalının her türlü internet ilanlarından çıkartılmasına, müvekkilinin uzun yıllardan bugüne kadar nizasız ve fasılasız olarak kullanmak suretiyle ayırt edici nitelik kazandırdığı “…” esas unsurlu markasıyla iltibas yaratan “…” ibaresini havi haksız eyleminden ve tecavüzünden dolayı 556 Sayılı KHK’ nın 62, 64. ve 66/2-b maddeleri uyarınca davalı yanın dava tarihi itibariyle hesaplanacak merkez bankası krediler avans faizi ile birlikte davalı şirketin 5.000.- TL maddi ve 5.000.- TL manevi tazminat ödemeye mahkûm edilmesine, müvekkili şirketin marka haklarına ve iş mahsullerine tecavüz eden davalı şirket aleyhine sayın mahkemenizce ittihaz edilecek mahkeme kararının masrafları davalı şirket tarafından karşılanmak suretiyle Türkiye çapında yayın yapan tirajı en yüksek bir gazetede bir defa ilan yoluyla kamuya duyurulmasına, müvekkili şirkete ait mezkur markasının esas unsuru olan “…” ibaresinin davalı yanın … şeklinde ki ticaret unvanında kılavuz unsur olarak yer almasının müvekkilinin markasıyla açıkça iltibas yaratması nedeniyle “…” ibaresinin davalı yana ait ticaret unvanından çıkartılmasına ve işbu ibarenin davalı şirketin Ticaret Sicil Memurluğu nezdindeki kaydından terkin edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili tarihli cevap dilekçesinde; “… ticaretin başladığı yıllardan beri ürünleri, kuruluşları ya da hizmetleri birbirinden ayırt etmeyi sağlayan bir ya da birkaç tipografik karakterden meydana gelen bir nevi işaretleme; Amblem’in ise tipografik karakterlerin henüz bilinmediği zamanlarda kullanılmaya başlanan ve günümüzde okuması yazması olmayan insanları göz önünde bulundurarak hala kullanılmaya devam edilen daha çok sembollerle yapılan işaretleme olduğunu, yani logo’nun bir markayı görsel olarak tanımlayan işaretlemenin adı olarak tanımlanacağını, bu hali ile … markasının tescilli olarak herhangi bir firma tarafından kullanılmasının ve tescil edilmesinin mümkün olmadığını, böyle bir talebin reddinin gerektiğini, zira 556 sayılı KHK madde 7’de sayılan hallerden “ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları, münhasıran veya esas unsur olarak içeren;”, “ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret ve adları münhasıran veya esas unsur olarak içeren;” markaların tescili halinde ilgililer tarafından hükümsüzlüğünün talep edilebileceğini, bu hali ile zaten kullanılamayacak ve tescil edilemeyecek, birisi sıfat olan “Logo” ve birisi asansörün İngilizcesi olan “Lift” den ibaret tescil talebi reddedilmesi gereken “…” markası için bir üçüncü firmanın tescil etmeden kullanımı için hukuki ve cezai yaptırımın söz konusu olmaması gerektiğini, Lift, zaten ürünün yabancı dildeki adı olduğundan nasıl bardak veya benzer emtia adları tescil edilemezse lift ibaresinin de tescil edilmemesi ve hükümsüzlüğü gereken bir tescil olduğunu, keza iki ayrı tescili mümkün olmayan markanın birlikte kullanılarak tescilinin de mümkün olmaması gerektiği. Zira; tescili 556 sayılı KHK madde 7’ye göre mümkün olmadığını, Hataen tescil yapılmış ise bunun hükümsüzlüğünün tabii sayılması gerektiğini, dikkat edilirse … logosu karakter ve görsel olarak kati surette karşı yanın … logosunun taklidi olmadığı ve benzerlik çağrıştırımı yapabilir görüntüde bulunmadığını, birisinin … ve diğerinin görsel benzersizliğin dışında kalan … ibaret olduğunu, bu benzersizlik sebebiyle de marka hakkında tecavüz ve tüketiciyi yanıltacak bir durumun bulunmadığını, karşı yanın kök olarak tarif ettiği LOGO’nun karşı yanın markasında arada bir çizgi veya ayrık durum söz konusu olmadığından kök de olmadığını, birisinin Logo ve diğerinin ise logolift markası olduğunı, keza arama motorunun dahi iki firmayı birbirine karıştırmadığını, Logolift ile logo yazıldığında ve hatta … Asansör yazıldığında ve aratıldığında bambaşka sayfalar listelenmekte ve görüntülenmekte olduğunu belirterek, resen dikkate alınacak nedenlerle, karşı yanın tedbir hususundaki talebinin ne logo ve ne lift ve ne de iki yanlışın birleşimi olan … markasının 556 sayılı KHK ye göre mutlak red sebepleri bulunan bir marka olması sebebiyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. ıslah ile artırılan davanın kabulüne, davalının, davacı adına TPMK da 2007/46751 sayı ile tescilli … esas unsurlu … ibareli markasının esas unsuru LOGO ibaresinin www…..com alan adlı internet sitesinin alan adı ve web sitesinin içeriğinde ve davalı şirketin ticaret ünvanında kullanmasının, markadan kaynaklanan haklarına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, markaya tecavüz ve haksız rekabetin önlenmesine, bu bağlamda davalının www…..com alan adının İPTALİNE, İnternet sitesinin içeriğinden … ibaresinin ve görsellerinin çıkarılmasına, davalı şirketin ticaret ünvanındaki LOGO ibaresinin terkinine, ıslah ile artırılan 11.942,73 TL maddi tazminat ve 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, hüküm kesinleştiğinde tirajı en yüksek gazetelerden birinde masrafı davalı taraftan alınarak hükmün bir kez ilanına…” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ:Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; mahkemenin farklı hüküm fıkraları için ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesinin usule ve AAÜT’ne aykırı olduğunu, Davacının marka tescil sınıfı ile müvekkilinin ticari faaliyetini sürdürdüğü iki sınıf arasında fark olduğunu, müvekkilinin üretici (7.sınıf ) değil; sadece asansör tamir, bakım ve montaj ( 37.sınıf ) işi ile uğraştığını, üzerinde marka olan butonları son kullanıcının görebilmesi için, katlardaki asansör çağırma butonlarının içini açıp, elektronik kartların içine bakması gerektiğini, 7.sınıf ve 37.sınıfın sektörlerinin aynı olmasının marka iltibasına ve haksız rekabete mahal veremeyeceğini, mahkemenin dava konusu markanın tüketici nezdinde iltibasa ve karıştırılmaya sebep olacağı değerlendirmesinde hatalı olduğunu, şirketlerin ciroları itibariyle ve ikamet şehirleri ve şirket ölçekleri itibariyle birbirleri ile rekabet eder durumları olmayıp tamamen farklı bir müşteri portföyü olduğunu, Müvekkili davalının kullandığı font karakterleri, kompozisyon, renk ve tasarım anlayışı ve yarattıkları marka kimliği anlamında davacının markası ile biçimsel yönden bir benzerlik görülmediğinin 12.01.2016 tarihli kök raporda ve 27.02.2017 tarihli bilirkişi ek raporunda açıkça tespit edildiğini, Her iki logo ve logo yazı karakterleri arasında açık farklar olduğunu, birinin “…” diğerinin “…” şeklinde olduğunu, müvekkilinin kullanımının başında Şekil Marka bulunduğunu, davacının marka tescilinde bulunmadığını, ayırt edici karakterde de farklılık olduğundan Şekil Marka ile birlikte birbiri ile karıştırılması mümkün olmadığını, “…” ibaresi markanın kullanıldığı ürün sınıfı ile ilgisi olmayan bir kelimed olup öncelikle “LOGO” nun markanın esaslı unsuru olarak kullanımının mümkün olup olmadığının tespiti gerektiğini, Yargıtay 11.HD nin 2015/13967 E.-2017/1710 sayılı ve 22.03.2017 kararında belirtildiği üzere müvekkilinin ticaret unvanından LOGO ibaresinin terkin edilmesi için aynı sektör içinde faaliyet gösterilmesi şartı oluşmadığından davanın reddi gerektiğini, davacının haksız olduğunu, müvekkilinin bu logoyu -markayı kullanması sebebiyle haksız bir menfaat elde etmediğini, internet aramasında dahi iki firmayı birbiri yerine gösterme durumu olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını davanın reddini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı adına TPE’de tescilli 2007/46751 sayılı markanın davalı tarafça emtialarda internet alan adında ve internet sitesinde haksız kullanımı iddiasına dayalı olarak markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, meni, internet alan adının kapatılması, ticaret unvanındaki LOGO ibaresinin terkini, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın ıslah doğrultusunda kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde davalının istinaf isteminin HMK 103.maddesi gereğince süre yönünden reddi gerektiğini belirtmiş ise de; gerekçeli kararın davalı vekiline 14.08.2017’de tebliğ edildiği, davalı vekilinin 07.09.2017’de istinaf başvurusunda bulunduğu, dava adli tatilde görülen işlerden olmayıp sürenin adli tatile rastlaması halinde, HMK 104. maddesi gereğince adli tatilin bitiminden itibaren bir hafta uzayacağı, hal böyle olunca istinaf başvurusunun süresinde olduğu dikkate alınarak davalının istinaf istemi esas yönünden incelenmiştir.Somut olayda; Davacı adına TPE nezdinde kayıtlı 2007/46751 numaralı “…” markası 7 nolu emtia sınıfında kayıtlı olup koruma ve tescil tarihinin 31.08.2007 olduğu, davalının ticaret unvanının ise 28.08.2013’te sicile kaydedildiği, her iki şirketin aynı sektörde faaliyet gösterdiği, anlamsal olarak da markaların benzer olduğu, aynı sektörde kullanılan markaların hitap ettiği tüketici kitlesi yönünden iltibas tehlikesinin bulunduğu, davalıya ait www….com alan adlı internet sitesi içeriğinde; davacının tescil başvurusu red edilen “…” markalarına ait görseller ile logo ibaresinin markasal olarak kullanıldığının bilirkişi raporu ile tespit edildiği, davacının markasının önündeki LOGO ibaresinin her iki tarafın kullandığı markanın asli unsuru olduğu, markanın 556 sayılı KHK/9-1-b maddesi gereğince koruma kapsamında olduğu ve davalının LOGO’nun marka olarak kullanılıp kullanılamayacağının araştırılmadığına ilişkin savunmasının yerinde olmadığı dikkate alındığında ilk derece mahkemesince markaya tecavüzün ve haksız rekabetin gerçekleştiğinin tespiti ile menine, alan adının iptaline, ticaret unvanından LOGO ibaresinin terkinine, manevi tazminata ve yeterli bulunan bilirkişi raporuna göre maddi tazminata karar verilmesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Davalı vekilinin vekalet ücretinin hatalı belirlendiğine ilişkin istinaf istemine gelince; davacının aynı davalıya karşı, birbirinden bağımsız birden fazla asli talebini, tek bir dava içinde talep etmiş olması HMK’nin 110. maddesi gereğince dava yığılması niteliğinde olup, ilk derece mahkemesince kabul edilen bu istemlerin her biri için davacı yararına ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi yerinde olmakla davalı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 1157,35 TL harçtan, peşin yatırılan 290,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 867,35 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 17/11/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.