Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5685 E. 2019/1328 K. 20.06.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5685 Esas
KARAR NO : 2019/1328
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 02/05/2017
NUMARASI : 2014/356 2017/343
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 20/06/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, taraflar arasında bayilik sözleşmesi düzenlendiğini, davalının davranışları nedeniyle taraflar arasında sorunlar yaşandığını, daha sonra müvekkilince çekilen ihtarname ile bayiliğe devam edilmeyeceğinin bildirildiğini, müvekkilinin 2007,2008 ve 2009 dönemlerinde tam olarak faaliyet göstermesine rağmen taahhüt edilen ve yasal olarak ödenmesi gereken pirim alacaklarının ödenmediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 5000 TL ödenmeyen pirim alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 07/12/2016 tarihli ıslah dilekçesiyle toplam 10.738,00 TL’nin müvekkilinin hak ettiği tarihten işlemek üzere en yüksek faiz oranıyla hesaplanarak davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili, davacı şirketin tasfiye halinde olup tasfiyesi devam ettiğinden dava ehliyetinin bulunup bulunmadığının tespiti açısından bu hususun araştırılmasının gerektiğini, davacının müvekkilinin satış politikalarını hayata geçiremediğini, taraflar arasındaki sözleşmenin 28.maddesi uyarınca müvekkilinin pirimlerin ödeme zamanı ve ödeme şekliyle ilgili olarak tek taraflı değişiklik yapma hakkına sahip olduğunu, müvekkilince pirimlerin ödeme zamanının 3 yıl olarak belirlendiğini, 16/02/2010 tarihli 2541 sayılı duyuru ile 2007 yılına ait pirimlerin ödeme usulünün açıklandığını, davacının müvekkiline gönderdiği ihtarnamede 2007 yılına ait pirimleri aldığını ikrar ettiğini, 2008,2009 ve 2010 yıllarına ait pirim alacağı bulunduğunun iddia edildiğini, davacının iş ortaklığının aktif olmaması nedeniyle pirim ödemesi yapılmadığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacının 2008 yılı için fon pirimleri yönünden 8443,06 TL alacaklı olduğu, davaya konu pirimin 3.yılda ödenen pirimlerden olması nedeniyle 17/02/2011 tarihinde istenebileceği, 2009 yılı için ise davacının 2.395,61 TL fon pirimi alacağı oluştuğu ve bu alacağın 17/02/2012 tarihinde istenebileceği, davacının 2010 yılı için pirim alacağının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, 8.343,00 TL’nin 17/02/2011 tarihinden, 2.395,00 TL’nin ise 17/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; dosyaya sundukları 16/02/2010 tarihli ve 2541 Sayılı duyuru metninde görüleceği üzere uzun vadeli pirimlerin aktivasyonu takip eden 3.yılda ödeneceğinin belirtildiğini, uzun vadeli pirimlerin ödenmesi şartının iş ortaklığının aktif olarak devam etmesi ve aktivasyonu takip eden 3.yılda yapılacağını, davacının bayiliğinin aktif olmadığını, dolayısıyla kararın yerinde olmadığını, bilirkişilerin ise dosyadaki sunulan duyurulara ve iş ortaklığının aktif olarak devam etmemesine rağmen bu şekilde rapor vermelerinin ve mahkemenin raporlara dayalı karar vermesinin doğru olmadığını, davacının pirimlerin ödeme zamanında aktif olmadığını, ayrıca ıslaha karşı zamanaşımı itirazında bulunduklarını, ücret gibi dönemsel edimler için 5 yıllık zamanaşımının geçerli olduğunu, davacının ıslah ettiği kısmın 2008 yılına ait fon pirim alacağı olduğunu, ıslahın ise 07/12/2016 da yapıldığı dikkate alındığı ıslah edilen kısmın zamanaşımına uğradığının anlaşılacağını bildirmiştir. Davacı tarafından davalıya gönderilen 07/06/2010 tarihli noter ihtarnamesinde 02/04/2010 tarihli ihtarname ile sözleşmenin 15/06/2010 tarihinde feshedileceğinin bildirildiğini, ancak muhatabın 15/06/2010 tarihinden sonra taahhuk eden hak edişleri ödemeyeceğini bildirdiğini, 2008,2009 ve 2010 yılında pirim alacaklarının bulunduğunu belirterek tüm alacaklarının ne şekilde ödeneceğinin bir hafta içerisinde bildirilmesinin istendiği görülmüştür. Davacı tarafından sunulan ve davalı çalışanı … tarafından davacıya gönderildiği belirtilen e-postada; davacının 2007,2008 ve 2009 Mayıs dahil fon pirimi tutarının yaklaşık KDV hariç 22.000,00 TL olduğunun bildirildiği görülmüştür. Davalı tarafından sunulan 25/10/2007 tarih ve 1.525,00 sayılı duyuruda 2006,2007 ve 2008 yılı aktivasyonlar için uzun vadeli pirimlerin 2009 yılında ödeneceği, 2008 aktivasyonlarına istinaden hak edilen uzun vadeli pirimlerin ise 2011 yılında ödeneceğinin, 2009 yılı aktivasyonlarına istinaden hak edilecek uzun vadeli pirimleri ile ilgili bilgilendirmenin 2009 yılında yapılacağının bildirildiği görülmüştür. Davalı tarafından sunulan 16/02/2010 tarihli ve 2541 numaralı duyuruda ise iş ortaklığının aktif olarak sürdüren bayilere 2007 yılına ait uzun vadeli pirim ödemesi yapılacağı, uzun vadeli pirimlerin aktivasyonu takip eden 3.yılda ödeneceğinin belirtildiği görülmüştür. Taraflar arasında bayilik sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin 28.maddesinde pirim ve desteklerin düzenlendiği, 28.2 maddesinde davalının söz konusu desteklerin miktarı, ödeme zamanı, ödenme şekli, destekleme sistematiği vb kriterleri belirleme ve bu kriterlerde değişiklik yapma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir.Yargılama sırasında alınan 08/01/2013 tarihli kök raporda; davacının dava konusu uzun dönem pirim alacağına hak kazandığı, bu alacağın ödenmediği, davacının talep edebileceği pirim alacağının yaklaşık 22.000,00 TL olduğu, kesin hesabın yapılabilmesi için gerekli verilerin davalı şirket tarafından sunulması gerektiği belirtilmiştir. Bilirkişiler tarafından düzenlenen 06/09/2013 tarihli ek raporda; davalının hesaplama için gerekli verileri sunmadığının belirtildiği görülmüştür. Bilirkişiler tarafından düzenlenen 27/05/2014 tarihli ek raporda ise; davalının hesaplama için gerekli verileri sunmadığının belirtildiği görülmüştür. Bilirkişiler tarafından düzenlenen 11/05/2014 tarihli ek raporda ise; davalının hesaplama için gerekli verileri sunmadığı, davacının davalının ticari defterlerine dayandığı hususu dikkate alındığında 22.000,00 TL alacağın 07/06/2010 tarihli ihtarnamede öngörülen bir haftalık mehil süresinin dolduğu, 15/06/2010’dan itibaren işleyecek mevduat faiziyle kabulüne karar verilmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Bilirkişiler tarafından düzenlenen 26/02/2015 tarihli ek raporda ise ; davacının 2008 yılına ait fon alacağının 8.343,06 TL olduğu, bu tutarın 17/02/2011 tarihinden itibaren talep edilebileceği, bu alacağa bu tarihten itibaren ticari faiz uygulanabileceği, 2009 yılına ait fon alacağının ise 2.395,61 TL olduğu, bu tutarın ise 17/02/2012 tarihinden itibaren istenebileceği, dava tarihinin ise 03/02/2012 olduğu yolunda görüş bildirilmiştir. Yargılama sırasında alınan 02/12/2016 tarihli ek raporda ise; önceki raporla aynı görüş kanaatte olduklarının belirtildiği, ayrıca davalı tarafın davacı tarafa ödeme yapılması için 3 yıl içinde bayinin halen aktif olması gerektiği hususuna değindiği, davacı bayinin aktif olmadığı için bu ödemelere hak kazanmadığını beyan etmiş ise de, mevzu bahis dönemden sonraki 3 yıl aktif olma şartının davalının yaptığı duyurularda kesin ve net bir biçimde belirtilmediği kanaatinde oldukları görülmüştür. Eldeki davanın 03/02/2012 tarihinde açıldığı görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, bayilik sözleşmesi nedeniyle pirim alacağının tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında bir dönem için bayilik ilişkisi gerçekleşmiştir. Davacı taraf bayilik ilişkisinin ayakta kaldığı dönemler içinde tahakkuk eden pirim alacağının tahsilini talep etmiştir. Davalı taraf ise bayinin bu pirimleri talep edebilmesi için bayiliğin aktif olması gerektiğini, dava tarihinde ise aktif bayilik ilişkisinin bulunmadığını savunmuştur. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporu içeriğinden de anlaşılacağı üzere davacının toplam 10.738,00 TL pirim alacağı doğmuştur. Taraflar arasındaki sözleşmenin 28.2 maddesinde davalının desteklerin miktarını, ödeme zamanını, ödeme şeklini belirleme hakkına ve bunlarda değişiklik yapma hakkına sahip olduğu belirtilmiş olup davalı taraf yapılan duyurularda davacı bayinin aktif olması gerektiğini ödeme koşulu olarak ileri sürmüş ise de, dosyaya sunulan duyuru belgelerinin incelenmesinde bu şekilde bir şartın kesin ve net bir şekilde ortaya konmadığı kanaatine varılmıştır. Dolayısıyla bu yöne ilişkin olarak davalı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir. Davalı taraf alacağın zamanaşımına uğradığını iddia etmiş ise de, taraflar arasındaki ilişki bayilik sözleşmesinden kaynaklandığından, 6098 Sayılı TBK’nun 146.maddesi (818 Sayılı BK’nun 125.maddesi) uyarınca zamanaşımı süresi 10 yıl olup davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 733,51 TL harçtan, peşin alınan 183,38 TL harcın mahsubu ile bakiye 550,13 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.20/06/2019