Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5611 E. 2020/1643 K. 09.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5611 Esas
KARAR NO: 2020/1643
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/05/2017
NUMARASI: 2014/354 E. – 2017/353 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak-Tazminat (Bayilik sözleşmesinden kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; dava konusu Bursa Karacabey İlçesi … Köyünde bulunan … parsel sayılı taşınmaz üzerine 06.10.1996 tarihinde 15 yıl süreli olarak müvekkili lehine intifa hakkı tesis edildiğini, taşınmazın davalı şirket tarafından 10.02.2004 tarihinde intifa ile yükümlü olarak satın alındığını, 16.08.2004 tarihli işleticilik sözleşmesi uyarınca 5 yıl süre ile akaryakıt istasyonu işleticiliğinin davalıya bırakıldığını, anlaşma süresi sonunda davalının 16.08.2009 tarihinde taşınmazı müvekkiline teslim etmediği için ihtarname keşide edildiğini, davalının 18.08.2009 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi fesh ettiğini bildirdiğini, haksız işgalini sürdürdüğünü ve dava dışı … AŞ’nin bayisi olarak faaliyetini sürdürdüğünü, rekabet kurumunun 2003/3 ve 2007/2 sayılı tebliğleri gereğince 5 yılı aşan bayilik sözleşmeleri ve buna bağlı intifa sözleşmelerinin 18.09.2010 tarihine kadar geçerli sayılacağını, 16.08.2009-18.09.2010 tarihleri arasında davalının taşınmazı haksız olarak işgal ettiğini ve müvekkilinin bundan dolayı maddi zarara uğradığını belirterek işleticilik sözleşmesinin 18. Maddesi uyarınca 100.000 USD ceza koşulu alacağından şimdilik 5.000 USD’sini, işleticilik sözleşmesinin 12. Maddesi uyarınca taşınmazın teslim edilmemesi nedeniyle 390 gün için hesaplanan 199.000 USD’den şimdilik 5.000 USD’lik kısmının ve haksız işgal nedeniyle şimdilik 5.000,00 TL tazminatın temerrüt tarihinden itibaren yürütülecek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Karacabey 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/91 Esas sayılı birleşen dosyasında; davacı vekili dava dilekçesinde, Davalı … AŞ tarafından … Köyünde bulunan … parsel sayılı taşınmaz üzeride bulunan 15 yıl süreli intifa hakkı şerhinin kaldırılmadığını ve davacı şirketin mağduriyetine neden olduğunu, bu nedenle ilk olarak Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/969 Esas sayılı dosyası ile intifa hakkının kaldırılması istemiyle dava açıldığını, ardından da bu dava devam ederken aynı mahkemenin 2011/36 Esas sayılı dosyası ile rekabet kurulu kararına dayanılarak dava açıldığını, açılan davanı kabul edilerek usulünce kesinleştiğini ancak buna rağmen davalının intifa hakkını kaldırmadığını, İlk açılan 2009/969 Esas sayılı dosyadaki taleplerinin sadece ilk davanın açıldığı tarihe kadar olan zarar ziyanı kapsadığını, o tarihten intifanın kaldırıldığı tarihe kadar olan kısım için işbu davayı açmak zorunda kaldıklarını belirterek, öncelikle açılan bu davanın aralarındaki hukuki irtibat gereği Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/969 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 15.000 TL maddi ve 5.000 TL manevi tazminatın 28.08.2009 tarihinden itibaren işleyen ticari temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Karacabey Asliye Hukuk Mahkemeleri’nin yetkili olduğunun, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 16.08.2009 tarihinde sona erdiğini, davacıya ihtarname keşide edilerek intifanın fekkinin istenildiğini, davacının buna uymadığından Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/969 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını ve ihtiyati tedbir kararı alındığını, davacının intifa şerhini kaldırmayarak yasal koşullara ve mahkeme kararına aykırı davrandığını, istemin yasal dayanağının bulunmadığını, intifa sözleşmesi sona ermeden dava açılamayacağını, davanın zamanaşımına uğradığını, Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/969 Esas sayılı dosyası ile bu dava dosyasının birleştirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Karacabey 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/91 Esas sayılı birleşen dosyasında davalı vekili cevap dilekçesinde; Davada İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, harcın eksik yatırıldığını, ayrıca davacı tarafından işbu dosyanın birleştirilmesi istenen Karacabey 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/969 Esas sayılı dosyasının redle sonuçlandığını, ancak davacı tarafından 18.08.2009 tarihinden 18.09.2010 tarihine kadar dava konusu taşınmazın haksız kullanımı nedeniyle doğan zararları ve davacının taraflar arasındaki sözleşmeyi ihlal etmiş olması sebebiyle doğan alacaklarının tazmini için İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/388 Esas sayılı dosyasında davacı aleyhine alacak davası ikame ettiklerini ve sözkonusu davanın derdest olup eldeki dava ile aralarında bulunan hukuki ve fiili irtibat gereği birleştirilmeleri gerektiğini belirterek öncelikle davanın yetkisizlik nedeniyle İstanbul Mahkemelerine gönderilmesine, aksi halde eksik harcın tamamlatılmasına ve eldeki davanın İstanbul 40. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2011/388 Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. asıl davanın kısmen kabülüne, davacının kar yoksunluğu ve sözleşmenin 18. maddesine dayalı ceza koşuluna ilişkin tazminat isteminin reddine, sözleşmenin 12/2 maddesine dayalı istem yönünden davanın kabülü ile 199.000 USD’nin 10.10.2009 temerrüd tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince yürütülecek faiziyle birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline, davalının haksız işgaline dayalı istem yönünden, davanın kabülü ile, 169.000 tl’nin 10.10.2009 temerrüd tarihinden itibaren yürütülecek avans faiziyle birlikte davacı yararına davalıdan tahsiline, birleşen davanın reddine…” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı birleşen dava davalısı … vekili istinaf dilekçesinde; Anlaşma’nın 18. maddesine dayalı cezai şart talebimizin reddine karar verilmesi açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu, işleticilik Anlaşması’nın “Müddet” başlıklı 12. maddesi uyarınca davalı şirket: “…Fuzuli işgal nedeni ile zarar ziyan ve kar mahrumiyetinden mütevellit tazminat hakları ile ayrıca Anlaşmada yazılı diğer cezai şart talep hakları saklı kalmak üzere..” , “…Anlaşmanın süresi sonunda … ve …’ arasında yeni bir Bayilik Anlaşması imzalanmaması halinde Bayi satış yerini derhal terk ve …’ye teslim etmeyi…”beyan kabul ve taahhüt etmesine rağmen bu taahhüdüne aykırı davranarak satış yerini terk etmemiş ve müvekkili şirkete teslim etmediğinden ihlalin gerçekleştiğinin açık olduğunu, Anlaşmanın “Cezai Şart” başlıklı 18. maddesi:“… bu anlaşmanın herhangi bir kısmını kısmen veya tamamen ihlal ettiği takdirde, …’nin işbu anlaşmayı feshe hakkı bulunduğunu ve böyle bir ahvalde cezai şart olarak, ödeme gününde uygulanmakta olan Merkez Bankası dözviz satış kuru üzerinden hesaplanacak 100.000.-USD (Yüz bin Amerikan Doları) karşılığı tutarında Türk Lirasını …’ye ödemeyi kabul ve taahhüt etmiştir. …’nin diğer zarar, ziyan ve tazminat hakları ayrıca saklı tutulmuştur…” şeklinde düzenlendiğini, davalı satış yerini terk etmeyerek ve müvekkiline teslim etmeyerek anlaşmayı ihlal ettiğini, kar kaybı talebi yönünden davanın reddine karar verilmesinin usul ve yasya aykırı olduğunu, Yerel mahkemenin tespitlerinin aksine bayilik ilişkisinin asgari 5 yıl süre ile kurulması yönünde ne yasal ne de maddi bir zorunluluk bulunmadığını, 6 ay için dahi sözleşme yapılabileceğini, akaryakıt istasyonu İzmir-İstanbul karayolu üzerinde, çok işlek bir arterde yer aldığını, satış hacmi itibarıyla kısa süreli bayilik sözleşmesi ile işletilmesi gerçekçi olduğunu, müvekkilin dava konusu akaryakıt istasyonunu kendi markası altında işletmek için bir bayi bulması da gerekli olmayıp kendisinin de işletebileceğini, mahkemenin kar kaybının hesaplattırılarak hüküm altına alınması gerekirken anılan gerekçe ile davamızın reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı- birleşen dosya davacısı vekili dava dilekçesinde özetle; Bayilik sözleşmesinin süre bitimi ile sona erdiğini, mahkemenin kararının bilirkişi kök ve ek değerlendirmelere aykırı olduğunu, raporda bayilik sözleşmesinin süresinin sona ermesi nedeni ile müvekkiline kusur atfedilmeyeceği ve geçerliliğini kaybeden intifa sözleşmesine dayalı olarak müvekkilinden hiçbir talepte bulunulamayacağını belirttiğini, davacı tarafın seçimlik hakkını 17.09.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile ecrimisil yönünden kullandığını, bu talebe de esas ve zamanaşımı yönünden itirazda bulunulduğunu, davacının 16.08.2009 tarihinden 18.09.2010 tarihine kadar geçecek sürede taşınmazda dağıtım şirketti olduğundan doğrudan faaliyette bulunamayacağı, taşınmazın kiraya verilmesi hukuken olanaklı olmadığından rapordan ayrılarak tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, sözleşmenin 12. Maddesine göre tazminata hükmedilmesinin hatalı olduğunu, işleticilik sözleşmesinin bayilik sözleşmesinin feri olduğunu, Ecrimisil talebinin Islah edilen 164.000TL’lik kısmının zamanaşımına uğradığını mahkemenin zamanaşımı itirazı yönünden hiçbir değerlendirmede bulunmadığını, gerekçede de değerlendirme yapılmadığını, Hükmolunan tazminatın fahiş olduğunu, Yargıtay’ın kararlarının nazara alınmadığını, cezai şartın vergi kayıtlarına göre değil ticari defter ve kayıtlar üzerinde yapılması gerektiğini, Birleşen dava yönünden; deliller toplanmadan karar verildiğini, ,intifanın terkin edilmesi gereken tarih ile resmen terkin edildiği tarih arasında davalı tarafından ödenmesi gereken bedelin hesaplanması, intifanın tesis tarihi ile terkin edilmesi gereken tarih arasında davacı karşı davalının ödemesi gereken gerçek intifa bedelinin hesaplanması, müvekkilinin bayilik sözleşmesi nedeni ile taşınmaza yaptığı masrafların keşif ve bilirkişi incelemesi ile hesaplanması, bayilik sözleşmesi süresince emsal akaryakıt istasyonlarının kazançları mukayeseli olarak incelenerek müvekkilinin emsal istasyonlara göre uğradığı kar kazanç prim kaybının hesaplanması için müvekkilinin defterlerinin incelenmesini talep ettiklerini, eksik inceleme ile davanın reddedildiğini, davacının talepleri yönünden hak düşürücü süre ve zamanaşımının dolduğunu tam tersine müvekkilinin tazminat talep edebileceğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl dava, bayilik sözleşmesinin ihlali iddiasına dayalı olarak sözleşmenin 18.maddesine dayalı cezai şart bedeli, sözleşmenin 12.maddesine dayalı cezai şart bedeli, kar mahrumiyeti bedeli ve ecrimisilin tahsili istemlerine ilişkindir. Birleşen dava ise; intifanın süresinde terkin edilmediği iddiasına dayalı olarak uğranıldığı iddia olunan zarar yönünden maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir. İlk derece mahkemesince asıl davada; davacının kar mahrumiyeti ile sözleşmenin 18. Maddesine dayalı cezai şart talebinin reddine, ecrimisil ve sözleşmenin 12.maddesine dayalı cezai şart talebinin kabulüne, birleşen davanın ise reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı asıl dava yönünden her iki taraf vekili, birleşen dava yönünden davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasındaki bayilik sözleşmesinin 16.08.2009 Tarihinde son bulduğu, taraflar arasında yeni bir bayilik ilişkisi kurulmadığı sabittir. Bayilik sözleşmesinin sona ermesi ile intifanın da kendiliğinden sona erdiği kabul edilemeyeceği gibi her iki sözleşme ayrı ayrı sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle ilk derece mahkemesinin davacının taleplerini sona eren bayilik sözleşmesinden ayrı olarak değerlendirmesi yerindedir. … nolu parsel sayılı taşınmaz üzerinde 06.10.1999 Tarihinde 15 yıl süre ile tesis edilen intifa hakkı Rekabet Kurumu’nun 2003/3 ve 2007/2 karar sayılı tebliğine göre 18.09.2010 Tarihine kadar geçerliliğini koruyacaktır. Bayilik sözleşmesi sona ermesine rağmen taşınmazın davalı tarafça davacıya teslim edilmediği sabit olmakla davacı erimisil talebinde bulunabilir. Ancak bu durumda davacının ecrimisil talebinin davalının ıslaha yönelik zamanaşımı defi de değerlendirildikten sonra karara bağlanması gerekir. Mahkemece zamanaşımı defi yönünden herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması yerinde değildir. Sözleşmenin 18.maddesinde yer alan cezai şart; akde aykırılık nedeni ile fesih haline ilişkin düzenlenmiş olup taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi, süre nedeni ile sona erdiğinden mahkemece sözleşmenin 18.maddesinde yer alan cezai şart talebinin reddi yerindedir. Keza ilk derece mahkemesince kar mahrumiyetine yönelik talebin bayilik ilişkilerinin 5 yıl kurulmakta olduğu bir yıllık süreye ilişkin kar kaybı talebinin gerçekçi olmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiş ise de sözleşmenin sürenin hitamı nedeni ile sona erdiği dikkate alınarak kar mahrumiyeti talebinin bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken farklı gerekçe ile reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir. Davacının diğer istemi sözleşmenin 12. maddesine dayalıdır. -Sözleşmenin 12. maddesi; anlaşma süresinin sonunda … ve işleticinin yeni bir anlaşma imzalamaması halinde işletici satış yerini derhal terk ve …’ye teslim etmeyi kabul eder. ….bu madde hükmüne aykırı hareket eder ve satış yerini terk etmezse fesih tarihinden itibaren ve geç tahliye ettiği her gün için 500 USD karşılığı TL ödemeyi kabul eder.” şeklindedir. Davacının sözleşmenin 12. maddesine dayalı talebi esasen “cezai şart” niteliğinde olup bilirkişiler de aynı yönde görüş belirtmişlerdir. Mahkemece bilirkişi kök ve ek raporuna göre cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olmayacağı gerekçesi ile indirim yapılmamış ise de; bilirkişilerin raporda 2014-2015 yılları vergi kayıtlarını esas aldıkları ve mahkemece reddedilen 100.000USD’lik cezai şart yönünden değerlendirme yaptıkları görülmektedir. Cezai şartın tenkisi isteminde; 199.000USD’lik tutarın dava tarihi olan 2011 yılı itibarı ile değerlendirilmesi ve davalının ticari defterleri ve kayıtları üzerinde inceleme yapılması gerekirken vergi beyannameleri üzerinden yapılan eksik incelemeye göre karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Y.19HD, 2014/1188,2014/6463k, 02.04.2014 t; Y.19HD, 2016/12176, 2017/267k, 19.01.2017 T, 2014/20520, 2015/14476k, 11.11.2015 Tarihli ilamları ) Açıklanan nedenlerle davacı ve davalı vekilinin istinaf istemlerinin kısmen kabulüne, ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, karar bir bütün olup kaldırma sebebine göre sair hususlar ve birleşen davaya ilişkin istinaf istemi yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere 1-Davacı ve davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, birleşen dava yönünden davacı vekilinin isteminin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 2-İlk derece mahkemesinin kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harçlarının talebi halinde aidiyetine göre taraflara iadesine, 4-İstinaf aşamasında yapılan giderlerin taraflar üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 09/10/2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.