Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5601 E. 2020/1622 K. 09.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5601 Esas
KARAR NO: 2020/1622 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/07/2017
NUMARASI: 2014/789 E., 2017/865 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/10/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı şirket arasında ticari ilişki bulunduğunu, bu ticari ilişki nedeniyle 23/10/2008 tarihi itibariyle bakiye 721.898,00 TL alacakları olduğunu, bu alacağın ödenmesi için Beyoğlu …noterliğinden düzenlenmiş 24/10/2008 tarih … yevmiye no’lu ihtarname gönderilerek temerrüde düşürüldüğünü, daha sonra davalı borçlu firma lehine ipotek veren … hakkında İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında ipoteğin paraya çevrilemesi suretiyle icra takibi yapıldığını ancak itiraz edilmesi nedeniyle takibin durduğunu, İstanbul 15.İcra Hukuk Mahkemesinin 2012725 esas sayılı dosyasında itirazın kaldırılması davasının açıldığını, yapılan yargılama neticesinde alacak miktarı belli olmadan davanın reddine karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay’ca onanarak kesinleştiğini, bu sebeple genel mahkemede dava açtıklarını belirterek, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla 721.898,00 TL alacağın 31/12/2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı şirkete Ticaret Sicil Müdürlüğünde kayıtlı adresine TK 35.maddeye göre tebligat yapılmasına rağmen, davaya cevap vermediği anlaşılmıştır. İlerleyen aşamada davalı yanın ödeme nedeni ile borcun kalmadığını savunduğu ve tahsilat makbuzları ve protokol ibraz ettiği görülmüştür.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “davacının davalı şirket ile aralarındaki ticari ilişkiden dolayı bakiye alacaklı olduğunu, bu alacağının tahsilini talep ettiği, davalının davaya cevap vermediği, tarafların sunmuş olduğu tüm delillerin toplanarak tarafların ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yapıldığı, davacı şirketin ticari defterleri üzerinde talimat mahkemesi kanalı ile bilirkişi incelemesi yapılarak alınan 10/11/2014 tarihli rapora göre; 2006 ve 2008 defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmış olduğunun görüldüğü, davacının ticari defterlerine göre; 2005 yılından 2006 yılına 350.673,96 TL alacağın devretmiş olduğu, 2006, 2007 ve 2008 yılında toplam 509.979,44 TL satış faturası düzenlendiği, bunun karşılığında toplam 1.606.551,05 TL senet, havale ve mal iadesi şeklinde ödeme yapıldığı, bu senetlerden 1.467.795,69 TL bedelli olanların ödenmemisi nedeniyle iade edilmiş olduğu, 31/12/2008 tarihi itibariyle bakiye olarak davacının, davalıdan 721.898,00 Tl alacaklı olduğunun belirlendiği, davalı şirketin ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme neticesinde alınan 13/07/2015 havale tarihli bilirkişi raporuna göre; 2007- 2008 ve 2009 yılı defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin yapılmış olduğu, ticari ilişkinin 2005 yılından itibaren başladığını, 31/07/2007 tarihi itibariyle 57.603,11 TL bakiye borcun bulunduğu, 31/12/2008 tarihi itibariyle 721.898,01 TL borç kaydının bulunduğunun belirlendiği, 2009 yılı defterinde ise; 02/01/2009 tarihinde iki adet ödeme kaydının bulunduğu, bunlardan birinin 422.333,25 TL , diğerinin ise 299.719,32 TL olduğu, buna göre toplam 721.898,00 TL ödemenin kayıtlı olduğunun belirlendiği, bu ödemelere ait belgelerin incelenmesinde; 22/10/2008 tarihli 280,00 TL ve 280.000,00 USD bedelli iki ödeme kaydının bulunduğu, 280.000,00 USD bedelli olanın 02/01/2009 tarihinde deftere kaydedilmiş olduğunun belirtildiği, 299.719,32 TL bedelli ödemenin ise 24/07/2008 tarihli senede istinaden ödeme şeklinde 02/01/2009 tarihinde deftere kayıtlı olduğu, ancak davalının 24/07/2008 tarihinde aynı tuturdaki senedin iadesinin kabul edildiğine dair kaydın mevcut olduğunu, her iki belgenin incelenmesinde: her iki belgenin de davacı tarafından düzenlenmiş olduğu, belgenin birinde “protestolu senet iade bordrosu” başlığı yer alırken, diğerinde “senet giriş bodrosu” yazılı olduğu, buna göre davalının 02/01/2009 tarhinde defterinde ödeme olarak kaydetmiş olduğu 24/07/2008 tarihli belgenin aslında senet iade bodrosu olduğu, davalının bunu borcunu azaltıcı bir kayıtmış gibi defterine kaydettiğinin belirtildiği, davalı tarafından sunulan 16/10/2009 tarihli protokolde ise 110.770,00 USD bedelli senet alacağından vazgeçildiğinin yazılı olduğu, ancak davalı defterinde kayıtlı olmadığı, davalı defterine göre protokol tarihinden önce borcun sıfırlanmış olduğunun gözüktüğünün belirtildiği, bilirkişiden alınan 16/10/2015 havale tarihli ek raporda da; 299.564,76 TL bedelli bodronun iki adet senede ilişkin olduğu ve bu bodronun düzenlendiği tarih olan 24/07/2008 tarihinde davalı defterinde borç arttırıcı işlem olarak senet iadesi şeklinde kayıtlı olduğu ancak aynı tarihli bodronun tekrar 2009 yılı defterinde ödemeymiş gibi kaydedildiğinin tespit edildiğini, yalnız 2009 yılının 11. ve 12.aylarında sırasıyla 1.760,00 TL ve 1.770,00 TL icradan tahsilat yapıldığını,bakiye borcun 718.368,04 TL olduğunun tespit edildiği, davacı tarafından, davalının defterlerinde kayıtlı olan 280.000,00 USD ve 299.719,32 TL bedelli ödemelerin kabul edilmeyerek itiraz edildiği, davacının 280.000,00 USD bedelli ödeme belgesine itiraz etmesi üzerine, davalıdan “280” yazan ödeme belgesi ile 280.000,00 USD yazan ödeme belgesinin aslının sunulmasının istenildiği, ancak davalının sadece 280.000,00 USD bedelli yazan belgeyi sunduğu “280” yazan belgenin aslını sunamadığı, dosyadaki belge fotokopilerinde her iki belgenin aynı tarihli, aynı şekilde yazılı olduğunun görüldüğü, sadece “280” yazılı olanda rakam kısmının sonunda TL veya USD yazılı olmadığı, sonunun “-” ile kapatılmadığı, yazı ile yazılı olan kısımda ise “280” yazısının bulunduğu, bunun da sonunun “-” ile kapatılmadığı, tahsilat makbuzunda “lira” yazılan kısmının üzerininin ise üç çizgi ile iptal edildiği ve üst kısmına “USD” yazısının yazılmış olduğunun görüldüğü, davacı tarafından, bu belgeden dolayı davalı şirket yöneticileri … ve … hakkında Bursa C.Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, davalılar hakkında özel belgede sahtecilik suçundan kamu davası açıldığı ve Bursa 3.Ağır Ceza Mahkemesinin 2016/13 Esas sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde ve alınan 22/12/2015 tarihli bilirkişi raporuna göre; ödeme belgesinde “280” rakamının baş tarafına kapatma işaretinin, sağ tarafına ise”000″ rakamı ve kapatma işareti ve ABD doları yazısının ve yine “280” yazısının sol baş tarafına kapatma işaretinin, sağ tarafına bin ABD doları yazısının ilave yolu ile yazıldığı, buna göre “280” yazısının “280.000,00 ABD doları” şekline çevrildiği, bu yazıların sanık … eli ürünü olduğunun belirlendiği, mahkemece de bilirkişi raporuna itibar edilerek ödeme belgesinde tahribat yapıldığı kabul edilerek, …’ın Nitelikli Dolandırıcılık ve Özel Belgede Sahtecilik suçundan dolayı cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanık …’ın ise beraatine karar verilmiş olduğu, kararın 28/12/2016 tarihinde kesinleşmiş olduğunun anlaşıldığı, Ağır Ceza Mahkemesi kararının değerlendirilmesi ve davacının 2009 yılı defterlerinin incelenerek davalı şirketin ticare defterleri ile karşılaştırılması yönünde bilirkişiden alınan 21/04/2017.havale tarihli ek raporda; davalının defterinde kayıtlı olan 280.000,00 USD bedelli ödemeninin davacının defterinde kayıtlı olmadığı, ayrıca davalı tarafından dosyaya sunulan protokol gereği yapılan anlaşmanın davacının defterinde kayıtlı olmadığı ve ayrıca 299.719,22 TL bedelli ödemeninin kayıtlı olmadığı, sadece icra dosyasından dolayı yapılan toplam 3.530,00 TL ödemenin kayıtlı olduğu, buna göre davacının davalıdan 718.368,04 TL alacaklı olduğunun belirlendiği, buna göre; tüm dosya içeriği değerlendirildiğinde; 2008 sonu itibari ile davacının, davalıdan 721.898,04 TL alacaklı olduğu, davalının 2009 yılı defterinde kayıtlı olan 299.719,22 TL ve 280.000,00 USD bedelli ödemeninin davacının defterinde kayıtlı olmadığının anlaşıldığı, davacının defterinde kayıtlı olmayan 280.000,00 USD yönünden Ağır Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama neticesinde 280 TL bedelli ödeme belgesinde tahribat ve ekleme yapılarak 280.000,00 USD’ye çevrilmiş olduğunun anlaşıldığı, her ne kadar hükmün açıklanmasının geri bırakılması sebebiyle verilen ceza kararlarında yazılı olan maddi vakıalar kesin hüküm niteliğinde olmasa dahi ceza dosyasından alınan bilirkişi raporu mahkemece de kabul edildiği, ayrıca tarafların defterinde 280 TL bedelli ödeme kaydı olduğundan, bu belgenin aslının davalı tarafından sunulması istenilmesine rağmen sunulmadığından, ceza mahkemesinin kararındaki gerekçenin doğru olduğu, neticeden 280 TL bedelli ödeme belgesinin oynama yapılarak 280.000,00 USD’ye çevrildiğinin anlaşıldığı, bu nedenle, davalının defterinde kayıtlı olan bu ödemenin mahkeme tarafından kabul edilmediği, davalının 2009 yılı defterinde kayıtlı olan 299.719,22 TL bedelli ödeminin ise aslında iki adet senedini karşılıksız olması nedeniyle iadesine ilişkin olduğu, iade tarihinde davalının defterine borç arttırıcı işlem olarak kaydedildiği ancak daha sonra 2009 yılı defterine iade belgesinin ödeme belgesi gibi kaydedildiğinine bilirkişi tarafından da bu yönde tespit yapıldığından, davalının defterinde kayıtlı olan bu ödemenin de kabul edilmediği, davalı tarafından dosyaya 16/10/2009 tarihli protokole göre; davacı tarafından, davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında 106.775,00 USD asıl alacak için icra takibi yapıldığı, davacı şirketin bu takipten feragat edeceği, davalı şirket yetkililerinin ise açmış olduğu ihalenin feshi ve tespit davasından ve C.Başsavcılığına yapmış oldukları şikayetten vazgeçeceklerini, icra takiplerinden dolayı itirazda bulunmayacaklarını, haciz tutanağında yazılı malların iade edileceğini, bu mallar haricinde diğer muhafaza altına alınan makina ve malların borca mahsuben davacı şirkette kalacağının belirlendiği, bilirkişi raporuna göre; bu protokolde yazılı olan senedin ödeme olarak defterlerde kayıtlı olduğu ve yine bu senedin karşılıksız olması nedeniyle iade edildiğinin defterlerde kayıtlı olduğunun belirlendiği, buna göre; bu protokole göre ödeme olarak davacıya verilen 106.775,00 USD bedelli senedin protokol ile ödendiğinin anlaşıldığı, daha doğrusu davacı tarafından bu alacaktan feragat edildiğinden, bu alacağın ödendiğinin kabul edildiği, her ne kadar icra takibinde işlemiş faiz de talep edilmiş ise de işlemiş faiz kısmı senetteki alacağa yönelik olduğundan, senetteki asıl alacağın vadesinde ödenmiş olduğunun kabul edildiği, protokolde bahsedilen icra takibinde kurun 1.64 TL üzerinden esas alındığının görüldüğü, buna göre, icra takibinde bu kur üzerinden talep edilen asıl alacaktan feragat edilmiş olunduğundan, bu kura göre hesap edilmiş olan bedelden feragat edildiğinin kabul edildiği, buna göre, 1.64 TL’den hesaplama yapıldığında; (106.775,00 USD x1.64 TL) 175.111,00 TL ödemenin yapıldığının kabul edildiği, bu miktar ile birlikte icra takibinde tahsil edilmiş olan 3.530,00 TL olmak üzere toplam 178.641,00 TL ödemenin toplam 721.898,04 TL’den mahsubu neticesinde bakiye 543.257,04 TL alacak kaldığının kabul edildiği, davacı tarafından davalı şirkete yönelik olarak Beyoğlu … Noterliğinden düzenlenmiş 24/10/2008 tarih … yevmiye nolu ödeme ihtarnamesinin gönderildiği, bu ihtarnamede ödeme için 15 gün süre verildiği, ihtarnamenin davalı şirkete 31/10/2008 tarihinde tebliğ edildiği, buna göre; davalı şirketin 16/11/2008 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, davacı tarafından 31/12/2008 tarihinden itibaren ticari faize hükmedilmesi talep edildiğinden, bu tarihten itibaren işleyecek ticari faize hükmedildiği, davalı şirket hissedarı tarafından verilen dilekçe ile; davalı şirketin organsız kaldığı, bu sebeple kayyım atanması talep edilmiş olduğundan, davalı şirketin en son yöneticisi ve hissedarı olan … kayyım olarak tedbiren kayyım olarak atandığı, davalı vekilinin vermiş olduğu 20/06/2017 havale tarihli dilekçesinde; davacı tarafından dava dilekçesi ile birlikte dosyaya delil olarak sunulan 10/02/2009 ve 05/08/2008 tarihli mutabakat belgesindeki imzayı kabul etmediklerini belirttiği, davacı vekilinin vermiş olduğu 21/05/2014 tarihli dilekçe ile de; bu belgelerdeki imzanın davalı şirket yetkililerine ait olmadığını, davalı şirketin mali müşaviri olan …’a ait olduğunu belirttiği, bu nedenle bu mutabakat belgelerinin karara esas alınmadığı, karara esas olarak yukarıda yazılı olan defter incelemesi sonucu alınan bilirkişi raporlarının alındığı, alınan bilirkişi raporlarına göre; gerek davacının gerekse davalının 2008 yılı defterlerine göre; 2008 yılı sonu itibari ile davalının davacıya 721.898,00 TL borçlu olduğunun tespit edildiği, yani her iki tarafın defterlerinin birbirini teyit ettiği, bu sebeple davalı vekilinin bu husustaki itirazlarının yerinde görülmediği, dolayısıyla bu hususta C.Başsavcılğına suç duyurusunda bulunulmasının da bir önemi olmadığı, diğer ihtilafın ise, yapılan ödeme miktarlarından kaynaklandığı, ödeme belgeleri içerisinde bulunan 280,00 TL bedelli ve 280.000 USD bedelli ödeme belgeleri yönünden de yukarıda açıklaması yapıldığı üzere davalının itirazlarının görülmediği, taraflar arasında yapılan protokol gereğince 106.775,00 USD ödeme zaten davacının alacağından mahsup edildiği, çdeme tarihindeki borçtan mahsup edildiğinden bu tarihe kadar da faizinin hesaplanarak düşülmesi talebinin yerinde olmadığı, yapılan ödeme yönünden ayrıca faiz işletilerek alacaktan indirilmesi talebindeki gerekçenin de mahkemece anlaşılamadığı, davacı tarafından talep ettiği asıl alacak için faiz hesaplayarak talepte bulunmuş olsaydı, davalının talebi anlaşılabileceği, oysaki davacının; işlemiş faiz miktarını hesaplayarak talepte bulunmadığı, davacı temerrüt tarihinden sonraki bir tarih yönünden faiz yürütülmesini talep ettiğinden, talep edilen tarih yönünden temerrüt faizine hükmedileceği” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; 543.257,04 tl.’nin 31/12/2008 tarihinen itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, fazlaya dair istemin reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı yan istinafında “…. Kesinleşen mahkumiyet kararına ve bilirkişi raporlarına göre alacaklarının tamamı sabit olduğu halde, protokole göre davanın kısmen kabulü hususunun hatalı olduğunu, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini…. Talep ve istinaf etmiştir. Davalı yan istinafında “…. Mahkumiyet kararının HAGB olması nedeni ile hükme esas alınamayacağı gibi, kararı veren heyetin de görevden alındığını ve tutuklandıklarını, belge aslı olmadan alınan grafolojik rapora itibar edilemeyeceğini, borçlarının bulunmadığının ve ödeme makbuzunun gerçek bir makbuz olduğunu, kararın kaldırılarak protokol de dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava cari hesap alacağına ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece yapılan yargılamada davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Davalı yanın istinaf başvurusu ve gerekçeleri incelendiğinde ; davalı yan mahkemenin hükme esas aldığı delillerden olan ceza yargılamasındaki mahkumiyet ilamının HAGB kararı olması nedeni ile mahkumiyet sayılmayacağını beyanla kararı istinaf etmiştir. HAGB kararları bir mahkumiyet hükmü değilse de ; ceza yargılamasında ortaya konan maddi deliller hukuk mahkemesince de delil olarak kabul edilir. Bu anlamda davalı yanın 280.000 USD bedelli tahsilat makbuzu ile ilgili olarak ayrıntılı yapılan ve optik aletlerle düzenlendiği görülen kriminal raporda belgenin 280 TL olarak düzenlendiği ve sahtecilik neticesi 280.000 USD ye dönüştürüldüğü hususundaki veriler açıkça ortaya konulmuştur. Bu nedenle hukuk mahkemesinin bu raporu delil olarak kabul etmesinde bir hatalı uygulama bulunmamaktadır. Yine ceza mahkemesi heyetindeki hakimlerin görevden uzaklaştırılmış olması verilen kararın geçersizliği ve toplanan delillerin yok hükmünde sayılması sonucunu doğurmayacaktır. İlgili ilam hakkında ilamın geçersizliğini kılan bir başka mahkeme kararı da bulunmamaktadır. Bu nedenle davalı yanın istinaf başvurusu yerinde değildir. Davacı yanın istinaf başvurusu ve davalı yanın protokole ilişkin istinaf başvurusu birlikte incelendiğinde ; protokol taraflarınca imzası inkar edilmediği nedenle geçerlidir. Protokolün taraflar arasındaki İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasında takibe konu edilen 106.775,00 USD tutarlı senet hakkında düzenlendiği görülmektedir. Taraflar bu takip nedeni ile alacaklının protokole göre alacağının kalmadığını beyan etmektedirler. İlk derece mahkemesi de protokolü bir ödeme olarak nitelendirmiştir. Burada incelenmesi gereken husus davacının davalıdan talep ettiği toplam alacağın içinde, protokole bağlanan senetten kaynaklanan alacağının da yer alıp almadığı hususudur. Bilirkişi raporları incelendiğinde davacının davalı ile olan cari hesap dökümlerinde yer alan tarafların senet tevdiileri ve senede bağlı ödemeler listelenmiştir. Vergi mevzuatı dikkate alındığında USD cinsinden düzenlenen senedin ticari defterlere TL olarak muhasebeleştirilmesi zorunludur. Buna göre senedin davalı ödemesi olarak muhasebeleştirildiği tarihteki USD kuru 1.24 olmakla senedin 133.308,59 TL olarak car hesaba dahil edildiği görülmektedir. Senet ödenmediği için tekrar davalı yan borçlandırılmıştır. Sonradan bu senet hakkında protokol düzenlendiğine göre ilk derece mahkemesinin tüm cari hesaptan protokole göre bu senet nedeni ile 175.111,00 TL olarak mahsubu yapılmış olmakla somut olaya uygun bir mahsup yapılmıştır. Bu nedenle protokole ilişkin davalı yanın itirazı yerinde olmadığı gibi davacının da protokolün cari hesap alacağı ile ilgili olmadığı yönündeki iddiası ticari defterleri ile uyumsuzdur. İstinaf nedenleri çerçevesinde yapılan incelemede yapılan mahsup işlemi ticari kayıtlara uygun bulunmakla davacı yanın ve davalı yanın istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı ve davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince AYRI AYRI ESASTAN REDDİNE 2-Davacı yandan tahsili gereken 54,40 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 9.278,00 TL nin mahsubu ile fazla yatırılan 9.223,60 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı yana iade edilmesine 3-Davalı yanca yatırılması gereken harç 37.109,88 TL olmakla peşin alınan 9.278,00 TL nn mahsubu ile bakiye 27.831,88 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 4-Davacı ve davalı yanca yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 5- Duruşmasız olarak inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı olmak üzere 09/10/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.