Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5594 E. 2020/1639 K. 09.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5594 Esas
KARAR NO: 2020/1639 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2017
NUMARASI: 2016/254 E., 2017/321 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/10/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesi ile; davalı tarafından müvekkili aleyhine 20/06/2015 tarih ve 7.000,00 TL bedelli çek dayanak gösterilerek İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosya ile takip başlatıldığını, takibe konu çekin müvekkili tarafından düzenlenerek …’ya verildiğini, … tarafından henüz ciro edilmeden çekin çalındığını, … tarafından İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/391 esas sayılı dosyasıyla açılan iptal davasında çekin iptaline karar verildiğini, bunun üzerine çekin bedelinin müvekkili tarafından …’ya ödendiğini, davalının kötü niyetli olarak çeki takibe konu ettiğini belirterek takibe konu çek bedeli nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı vekili cevap dilekçesi ile; müvekkilinin iyi niyetli olduğunu, kişisel defilerin müvekkiline karşı ileri sürülemeyeceğini belirterek davanın reddine ve %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “Bilirkişi Mali Müşavir …, Doç Dr. … tüm taraf iddialarını, tüm delileri ilgili kayıtları inceleyerek düzenlediği bilirkişi raporunda, davacının hizmet sözleşmesi sonrası alacak var olduğunun tespit edildiğin beyan edildiği, İstanbul … İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile borçlular aleyhine alacağın takip tarihinden itibaren asıl alacak üzerinden işleyecek faiz ile icra masrafları ve vekalet ücretinin tahsili talepli icra takibi yapıldığı , borçlu vekilinin itirazı üzerine durduğu buna göre davanın İİK 67/ 1-2 maddesinde yazılı 1 yıllık hak düşürücü süre içinde açıldığının anlaşıldığı, bilirkişiniin 6361 Sayılı Kanun uyarınca ciro yolu ile çeki devralan davalıya karşı davacının borç ilişkisine ait defileri ileri süremiyeceği, davalı faktoring şirketinin iyi niyetli hamil olduğu borçlu zararına hareket ettiği tespit edilemediğinin bildirildiği, davacının dava konusu çekin müvekkilinden çalındığı için sorumlu olmadığını iddia ettiği, davalının dava konusu çekin cirontası olduğu ve 6361 sayılı yasaya uygun faturalı olarak aldığının tespit edildiği, davalının dava konus çek ile ilgil olarak kötü niyetli olduğu veya çekin iktibasında davacı aleyhine zarar oluşturmak için hareket ettiğinin ispatlanamadığı, davacının iddisını ispatlayamadığı, alacak likit olduğu ve davacının kötü niyetli olduğu kanaatine varılarak kötü niyet tazminatı kararı verilmesi gerektiği” gerekçesiyle davanın reddine, %20 kötü niyet tazminatı 1.400,00 TL nin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “….”Müvekkil şirket muhasebe işlerini yapan …’ya MUHASEBE ÜCRETİ olarak 20.06.2015 tarihli … Bankası -… Mah -Levent /İstanbul Şubesine ilişkin çeki vermiştir.Müvekkilimin mali müşaviri … çeki aldıktan sonra adına olan çeki ciro dahi etmeden işyerindeki kasasına koymuş, çeki alan ve ciro dahi etmemiş …’nın ofisine 05.03.2015 tarihi akşamı hırsızgirmiş, 06.03.2015 sabahı işe gelindiğinde … hırsızlık olayını öğreniyor. Doğrudan polisleri arıyor, yapılması gereken her şeyi yapıyor.Banka şubelerine çeklerin çalındığı bildiriliyor. devamında 13.03.2015 tarihinde ticaret mahkemesinde çalınan çeklerin iptali davası açılmış ve 15.03.2015 tarihinde de çek iptali davasında tedbir kararı verilmiş, tedbir kararı da ilgili bankalara bildirilmiştir. Bu durumda davalının iyi niyetli hamil sayılması kabul edilemez. şayet davalı iyi niyetli olmuş olsa idi çeki sordurduğu anda çalıntı olduğunu bilecek durumda idi, dolayısıyla davalı firma bile bile çekin çalıntı olduğunu öğrenmesine rağmen bu çeki almıştır. keza davalılar da hukukun iyi niyetli hamil durumuna sığınacaklarını bilmektedir. Davalı, vadesinde çeki bankaya ibrazında tedbir kararı ve ödeme yasaklı olduğunu, çek iptali davasının hangi ticaret mahkemesi’nde görüldüğünü, dosyanın numarası mevcut iken çeki çek iptali görülen mahkemeye ibrazdan kaçınmıştır. Çalınan çeklerle ilgili derhal çek iptali için dava açılmış ve mahkeme çalıntı çek ilanı yapmıştır. bekleme süresi içinde çek mahkemeye ibraz edilmemiş ve mahkeme çekleri 29.06.2015 tarihli kararla iptal etmiştir. Müvekkilimin davalının yaptığı icra takibinden haberi olmamış, sonrasında çek iptali kararları kesinleşmesi ile de çek bedellerini çeki çaldıran …’ya ödemiştir. Mahkeme’nin davamız red gerekçesinden biride davalı şirketin takibinin müvekkilimin çek bedelini ödemesinden önce olduğu değerlendirmesi de kabul edilemez. Müvekkil hakkında takip yapıldığını bilmemektedir. bu durumda davalı şirketin yaptığı icra takip dosyası ile sabittir. (takiple ilgili müvekkilime yapılan tebligat tarihi ortadadır.)…” denilerek kararın kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE : Dava takibe konu çekten dolayı borçlu bulunmadığının tespitine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Çekin 29.06.2015 tarihinde iptal edildiği, takibin de 06.08.2015 tarihinde yapıldığı görülmektedir. Kıymetli evrakın zayii nedeniyle iptali kararı ve bu kararın hükümleri TTK’ nun 563. ve 564. maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nun 563/1. maddesine göre; “Kıymetli evrak zayi olduğu takdirde mahkeme tarafından iptaline karar verilebilir. “ Aynı yasanın 564/1. maddesinde ise ; “İptal kararı üzerine hak sahibi hakkını senetsiz olarak da dermeyan veya yeni bir senet ihdasını talep edebilir.” hükmüne yer verilmiştir. İptal kararının niteliğinden doğan iki önemli sonucu vardır. Bunlar, iptal kararının olumsuz ve olumlu sonuçları olarak belirtilmektedir. İptal kararının verilmesiyle kıymetli evrakın en önemli özelliklerinden biri olan senedin hak sahibini teşhis fonksiyonu ortadan kalkar. Bu, iptal kararının olumsuz sonucudur. İptal kararını alan karar hamili , borçludan, kendisine senedi ibraz etmeden ödemede bulunmak hakkını kazanmaktadır. Borçlu da hile ve ağır kusuru bulunmadıkça iptal kararını ibraz edene karşı ödemede bulunmakla borcundan kurtulmaktadır (TTK md.558/2). İptal kararının olumlu sonucu ise karar hamilinin hak sahipliğini borçluya karşı göstermesi yani hak sahibinin teşhisine imkan vermesi olarak karşımıza çıkar. Buna göre, iptal kararı ; iptal kararını elde eden kişinin senette mündemiç bulunan ve iptal ile artık senetten ayrılan hakkın sahibi olduğuna ilişkin bir karine yaratır. İptal kararının her iki etkisi de hak sahipliğinin teşhisi (hak sahipliğinin tespiti) meselesine ilişkindir. Başka bir anlatımla, iptal kararı sadece senedi zayi eden hamilin senette mündemiç hakkı senetsiz olarak borçluya dermeyan edebilmesini ve borçlunun da iptal kararını alan kişiye ifada bulunmak suretiyle borcundan kurtulabilmesini sağlar. Kararın maddi hukuk yönünden bir etkisi yoktur. Maddi hukuk yönünden mevcut durum aynen kalır. Başka bir deyişle, iptal kararı hakkın mevcudiyetine, muhtevasına ve bu hak üzerinde tasarruf yetkisine tesir etmez.İptal kararı, iptal olunan senet yerine kaim olan bir senet niteliği taşımamaktadır. Sadece, elden çıkmış bulunan senedin teşhis fonksiyonunu ifa etmekte ve iptal kararı hamiline senetsiz olarak alacağı talep hakkı vermektedir.Görüldüğü gibi, borçlu, iptal kararı hamilinin sadece kararı ibraz etmesi ve kararda adı geçen alacaklının kendisi olduğunu ispatlaması üzerine, ağır kusur ve hilesi bulunmaksızın borcunu ifa ederse, borcundan kurtulmaktadır.Borçlu, iptal kararını alan kişiye karşı bazı def’ileri ileri sürebilir. Örneğin, borçlu, iptal kararını alan kişinin aslında senet üzerinde herhangi bir hakkının olmadığı (hiç hak sahibi olmadığı veya belirli nedenlerle hak sahipliği sıfatının sona erdiği) def’ini ileri sürebilir. Ancak, iptal kararı hamili, hak sahibi olduğunu iptale ilişkin yargılamada az çok ispatladığından bunun aksini iddia eden borçlu bu yöndeki iddialarını ispat etmek zorundadır. Borçlunun, iddialarını ispat etmesi ile zayi nedeniyle iptal kararı etkisini kaybeder yani sonuç doğurmaz.İptal kararının olumlu etkisi nedeniyle borçlunun karar hamiline yapacağı ifa onu borcundan kurtaracağı için senede zilyet olan üçüncü kişi borcun sona erdiği def’i ile karşılaşabilir. Bu durumda üçüncü kişi, kendisine ifada bulunulan iptal kararı hamili aleyhine sebepsiz zenginleşme davası açabilir (BK. md. 61). Başka bir anlatımla böyle bir durumda senede zilyet olan üçüncü kişi, iyi niyetli iptal kararı hamiline ödemede bulunan borçluya başvuramaz (Bu açıklamalar için bakınız: Hanife Öztürk(Dirikkan) -Kıymetli Evrakın Ziyaı ve İptali, Ankara ,1990, s. 84 vd.; Prof. Dr. Fırat Öztan-Kıymetli Evrak Hukuku 2. Bası, Ankara, 1997, s. 274 vd.; Poroy-Tekinalp-Kıymetli Evrak Hukuku Esasları, 19. Bası, İstanbul, 2010, s. 97 vd.; Prof. Dr. Naci Kınacıoğlu-Kıymetli Evrak Hukuku 5. Baskı, Ankara, 1999, s. 57 vd.). Somut olaya dönüldüğünde ; iptal kararı hamiline ; davacının ödeme yaptığı ve ödeme defiini de davalıya karşı ileri sürdüğü görülmektedir. Takip anında çek iptal edilmiş durumdadır.Davalı çekin arkasındaki meşruhata rağmen iptal davasını hükümsüz bırakma imkanına sahiptir. Çünkü çeki elinde bulunduran kişinin mahkemeye müracaatla iptal çekin iptaline engel olma hakkı ve imkanı bulunmaktadır. Davalının ise bunun yerine ihtiyati haciz başvurusu yaptığı, mahkemeye müracaat etmediği, iptal kararının iptali için dava da açmadığı görülmektedir.Davada davacının ağır kusur veya hile ile iptal kararı hamiline ödeme yaptığının ispat külfeti davalı yandadır. Dosyada bu yönde bir delil de bulunmamaktadır. Ancak davalı yanın yemin deliline dayandığı da cevap dilekçesinde açıkça yazılı olmakla ; davalıya yemin deliline dayandığı ve yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak sonucuna göre işlem yapılması gerekmekte olup; davanın sonucuna etki eder bu delil toplanmadan karar verilmiş olması nedeni ile kararın kaldırılasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA 2- Yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 3- Davacı yanca yatırılan peşin harcın talebi halinde davacı yana iade edilmesine 4- Davacı yanca yapılan istinaf yargılama gideri olan ; başvuru harcı gideri 85,70 TL, tebligat gideri 25,00 TL ve posta gideri 18,20 TL ki toplam 128,90 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine 5 – İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/10/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.