Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5582 E. 2020/1814 K. 23.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5582 Esas
KARAR NO: 2020/1814
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/05/2017
NUMARASI: 2015/327 E. – 2017/329 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak
KARAR TARİHİ: 23/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı ile davalı arasındaki 03.07.2009 tarihli bayilik sözleşmesi ile Kocaeli ili, İzmit İlçesi, … Mahallesi’nde kain ve tapuda … Pafta, … Ada ve …(…) parselde kayıtlı 1.588 m2 yüzölçümlü taşınmaz üzerinde davalının bayilik faaliyetine başladığını, Bayilik faaliyeti çerçevesinde taraflar arasında 03.05.2010 tarihli protokolün imzalandığını, protokolün 2-4-6-7-13 maddelerindeki düzenlemeler doğrultusunda taraflar arasında 5 yıllık bayilik sözleşmesinin sonunda, protokolde de düzenleme bulduğu şekilde 03.07.2014 tarihinde tekrar bayilik sözleşmesinin imzalandığını, fakat davalı şirketin Körfez … Noterliği’nin 05.11.2014 tarihli … yevmiye numaralı İhtarnamesi ile taraflar arasındaki sözleşmeleri süresinden önce tek taraflı olarak feshettiğini, Protokol ve bayilik sözleşmesi hükümlerine aykırı davranan davalının, Protokol ve Rekabet Mevzuatı gereği taraflar arasındaki ilişkinin anlaşma sağlanamaması halinde, ancak bakiye süreye ilişkin ödenen yatırımların iade edilmesi suretiyle sona erdirilebileceğine dair hüküm ve kararlara da aykırı davranmış olduğundan, davalı tarafa ödenen ve yapılan yatırımların bakiye süreye isabet eden kıstelyevm usulüne göre hesaplanacak kısmının sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre iadesini talep etme zaruretinin doğduğunu, taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin, anılan taşınmaz üzerinde 23.12.2010 tarih ve .. yevmiye sayı ile 10 yıl süreli olarak tesis edilmiş olan intifa hakkı süresi boyunca devam edeceği öngörüsüyle ödenen yatırım ve yapılan sabit yatırımların, davalı şirketin sözleşmeleri tek taraflı olarak feshi sebebiyle karşılıksız kalan kısmının iadesinin gerektiğini, taşınmazda davacı şirket lehine bulunan intifa hakkının da bu doğrultuda taşınmaz malikinin ödeme yükümlülüğünde bulunan harç ve vergilerin daha sonra kendisinden talep edilmek üzere davacı şirketçe ödenerek 17.03.2015 tarihinde 6199 yevmiye sayılı işlem ile terkin edildiğini beyanla; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, vekiledeni şirket tarafından davalıya ödenmiş olan 2.304.428,- TL + KDV ( 2.242.068,- TL + KDV + 62.360,- TL + KDV ) yatırımın ve 106.684,- TL + KDV (63.287,- TL + KDV + 43.397,45 TL + KDV ) yatırımın, taraflar arasındaki dikey ilişkinin davalı tarafın tek taraflı feshi ile haksız olarak sona erdirilmesi nedeniyle, kullanılamayacak süreye karşılık gelen KDV dahil 1.540.551,- TL (1.517.766,- TL + 22.785,- TL) olmak üzere ana para 1.517.766-TL yatırım bedeli alacağına davalıya ödeme tarihinden itibaren ve KDV dahil 46.767,- TL (35 101,- TL + 11.666,- TL) ana para sabit yatırım alacağına, yatırımın yapıldığı tarihten itibaren TCMB nin kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranında faiz uygulanmak ve faizin KDV’si uygulanmak suretiyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının davasını, 31.12.2014 tarih, .. seri, … nolu 1.517.765,76 TL bedelli, ” istasyon nakdi yatırım bedeli – ML Hizmet Toplamı ” açıklamalı fatura ile yine 23.12.2014 tarih, … seri nolu- … nolu “mal hizmet bedeli” açıklamalı 273,52 TL bedelli iki adet fatura aslına dayandırdığını, davacıya hiçbir borç bulunmadığı gibi tam tersine davacıdan alacaklarının olduğunu, bu sebeple de, davacı hakkında, işbu davadan önce noter ihtarları İle talepte bulunulduğunu, ayrıca fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak kaydı ile Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/895 E.sayılı dosyası ile dava açıldığını, davacının işbu davanın sonucunu beklemeden, haksız ve hukuksuz olarak devam ettiği belirlenen intifa sözleşmesini tapudan kaldırdığını, intifayı, başta 5015 Sayılı Kanun olmak üzere 4054 Sayılı Kanun ve buna ek diğer mevzuat ile emsal kararlara ve Rekabet kurulu Kararları ile EPDK karar ve uygulamalarına uygun yapmak zorunda olduğunu, davacının da bu bayilik sözleşmesini yapabilmesi, akaryakıt istasyonunu bayisi olarak çalıştırabilmesi, mevzuata göre 5 yıl için intifa alabilmek için, 5 yıl süre için belirlenen yatırım bedelini ödediğini, alınan yatırım bedelinin, akaryakıt istasyonunun “ …” kurumsal kimliği altında çalışabilmesi için akaryakıt istasyonuna harcandığını, zira akaryakıt istasyonunun 5 yıllık intifa değerinin bayilik altında çalışabilme bedelinin, sözleşmenin yapıldığı tarihte “ 5 yıl için 5.000.000,- TL olduğu ” nun bilinen bir gerçek olduğunu, davacının dava dilekçesinde, bildirdiği 1.500,00 USD’nin, fahiş derecede az olduğu halde davalı şirket tarafından, ” davacının, 5 yıllık bayilik devamı içinde, şirketi değişik teşvik, prim ve kar marjını yüksek tutmak şeklinde ” telkin ve iknaları sonucu kabul edildiğini, oysa davacının sözünde durmayarak, beş yıl için verdiği işbu yatırım bedelini tamamen akaryakıt istasyonu için kullandırdığını, düşük prim ve kar marjı ile davalı şirketin zarar görmesine sebebiyet verdiğini, bu sebeple 5 yıl için ödenen yatırım bedelinin tamamen akaryakıt istasyonunun kalıcı yatırımları için harcandığını, geriye bir bedelin de kalmadığını, davacının iade olarak istediği gibi iadesi gereken bir bedelin bulunmadığını, gerek bu yatırım bedelinin 5 yıl için verilmiş olması gerekse bu yatırım bedelinin 5 yıl için bile az olması, gerekse bu yatırım bedelinin tamamının akaryakıt istasyonunun petrol ofisi bayisi olarak çalışabilmesi için gerekli reklam dahil tüm yatırım harcamaları olarak kullanılmış olması sebebi ile iadesi gereken bir bedelin de olmadığını, dava dilekçesine “ satış yerinin inşasında kullanmak üzere ” denilerek bu yatırım bedelinin akaryakıt istasyonunda, kalıcı yatırım olarak harcandığının kabul edildiğini, 03.07.2009 tarihli bayilik sözleşmesinin, 03.07.2014 tarihinde sona erdiğini, ancak intifa baskısı altında ikrahla ve davacının yarattığı imaj ve hile sebebi ile 03/07/2014 tarihli bir yıl süreli bayilik sözleşmesinin imzalandığını, verilen sözlerin tutulması ve davacıya güvenin kalmaması sebebiyle bayilik ilişkisini devam ettirmenin ticari teamüllere, hayatın olağan akışına, hakkaniyete, ticari basirete ve hukuka uygun olmadığını anladığını, Körfez … Noterliğinin 05.11.2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarı ile bayilik sözleşmelerini haklı sebeple fesih ettiğini, intifanın Akaryakıt ve LPG istasyon işletmeciliğinde teminat olarak değerlendirildiğini, yeni yapılan 03.07 2014 tarihli bayilik sözleşmelerinin irade fesadı sebebi ile geçerlilik kazanmadığını, bir an yeni bayilik sözleşmeleri kabul edilecek bile olsa bu halde de …’in Körfez … Noterliğinin 05.11.2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarı ile bayilik sözleşmelerini fesih ettiğini, bayilik ilişkisinin sona erdiğini, Eski BK 492.madde ile BK Madde 20. Madde ile birlikte değerlendirildiğinde, bayilik sözleşmesinin her ne sebeple olursa olsun ortadan kalkmasının, intifa hakkının kullanılmasını da ortadan kaldıracağından,” asıl borç olmaz ise kefalet de olmaz” kuralı ile örtüşeceğini ve bu halde intifa şerhinin konusuz kalacağını, davaya konu yapılan 25.01.2008 tarihli Teminat Maksatlı intifa Sözleşmesi’nin yapıldığı tarihten itibaren 1 yıl içinde açılması gerektiğini, Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014 / 895 E. sayılı dosyasında açılan derdest davanın işbu davada bekletici mesele yapılmasını, birleştirilmesini ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne, 1.044.292,90.-TL nin 5.11.2014 tarihinden itibaren işleyecek değişen oranlı avans faizi ve faizin KDV si ile birlikte davalıdan tahsiline davacıya verilmesine, sabit yatırımlar ve fazla talebin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde; mahkemece kabul edilen ana para alacağının haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarında olduğu gibi ödeme tarihinden itibaren faiziyel tahsiline karar verilmesi gerektiğini, Kabule göre intifa hakkının kullanılamayan 1701 güne isabet eden kısmına ilişkin olarak hesaplanan 1.044.292,90TL ana para alacağının KDV’sinin de hesaplanarak anapara alacağına dahil etmek gerektiğini, Sabit yatırım bedeli yönünden ise dava dosyasına sunulan fatura içeriği yatırımların sabit yatırım olduğu, taşınmaza değer kattığı, davalı tarafın bu yatırımlardan faydalandığı, sözleşmenin süreden önce tek taraflı haksız feshi nedeni ile sebepsiz zenginleştiğinin açık olduğunu, sabit yatırım bedelinin de KDV’si ile birlikte tahsiline karar verilmesi gerektiğini, Sabit yatırımlar ve kısmen reddedilen kısım yönünden kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesinde; Kocaeli 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/895 Esas sayılı dosyasının fiziken celp edilip incelenmediğini, ilgili dosyanın bekletici mesele yapılması gerektiğini, birleştirme talebinin usul ve yasaya aykırı olarak reddolunduğunu, Bilirkişi raporunun tek taraflı davacı delillerine dayalı olarak hazırlandığını, davalının delillerinin toplanmadığını, tanıkların dinlenilmediğini, davalının muvafakati olmadığı halde davacının defter ve kayıtlarının davacının merkezinde bilirkişi incelemesi yapıldığını, raporun hükme ve denetime elverişli olmadığını, müvekkilinin borçlu değil alacaklı olduğunu, Davacının mevzuata göre 5 yıl için intifa alabilmek için 5 yıl süre için belirlenen yatırım bedelini ödediğini, alınan yatırım bedelinin … kurumsal kimliği altında çalışılabilmesi için akaryakıt istasyonuna harcandığını, 1.500.000USd az olduğu halde davacının telkin ve iknaları ile kabul olunduğunu, bedelin tamamen kalıcı yatırımlar için harcandığını, bakiye bedel kalmadığını, davacının da dava dilekçesince “satış yerinin inşasında kullanılmak üzere” diyerek bedelin kalıcı yatırım olarak harcandığını kabul ettiğini, davalıya 03.07.2014 tarihli bayilik sözleşme aslını ve prim anlaşması başlıklı sözleşme aslını teslim etmediklerini, 03.07.2014’te intifa baskısı altında ikrahla ve yeni şartlarla bayililk kurulacağı imaj ve hilesi ile imzalamak zorunda kaldığını, davacının sözlerini tutmadığını, tek taraflı aşırı kar sağladığını, bayilik ilişkisinin dağıtım şirketi yararına bayi zararına yürüdüğünü, intifanın geçersiz olduğunu, bir an geçerli kabul edildiği takdirde ise bayilik sözleşmesini n03.07.2014’te sona ermesi ile intifanın da son bulduğunu, müvekkilinin 05.11.2014 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi haklı nedenle feshettiğini, protokol gereği prim ve kar oranının uygulanmadığını, edimler arası aşırı oransızlık olduğunu, davanın ancak 25.01.2008 tarihli teminat maksatlı intifa sözleşmesinden itibaren 1 yıl içinde açılabileceğini, sebepsiz zenginleşmeye göre dava açılmış ise de bu durumda 23.12.2011’e kadar dava açılması gerektiğini, rapora karşı itirazlar yönünden ek rapor alınmadan karar verilmesinin yerinde olmadığını, raporun hükme elverişsiz olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, bayilik sözleşmesinin davalı yanca feshi nedeni ile sabit yatırım bedeli ile bakiye süreye isabet eden yatırım bedelinin tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı ve davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; taraflar arasında 03.07.2009 tarihli beş yıl süreli bayilik sözleşmesi ile sözleşmenin eki niteliğinde 03.05.2010 tarihli protokolün akdedildiği, protokol ile birlikte on yıl intifa tesisi kararlaştırıldığı, davacı yanca sululan 2.242.068,00TL bedelli 03.01.2011 tarihli “yatırım bedeli ” açıklamalı faturaya istinaden davacı yanca 03.07.2009 ‘da 1.128.918 TL, 11.05.2010’da ise 1.113.150TL ödendiği, taraflar arasında 03.07.2014 Tarihinde 1 yıl süreli yeni bir sözleşme yapıldığı, davalının 05.11.2014’te sözleşmeyi fesh ettiği sabittir. Bu durumda; ilk derece mahkemesince, protokol hükümlerine göre sözleşmenin feshi ile birlikte kalan süre yönünden davacının talepte bulunabileceği ve davalının sebepsiz zenginleştiği gerekçesi ile bilirkişi raporunda hesaplanan miktar yönünden yatırım bedelinin iadesine karar verilmesi yerindedir. Faiz başlangıcı yönünden davalının istinaf istemini bulunmadığı dikkate alındığında mahkemece fesih tarihinden itibaren faiz işletilmesinde de hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Sebepsiz zenginleşmeye ilişkin TBK’nın 79. maddesi hükmü gereğince davalı sadece kendisinin sebepsiz zenginleştiği miktar kadar sorumludur. Bu sebeple davacı tarafından ödenen ve ancak davalının elinde kalmayan KDV ödemesinin dikkate alınmaması yerindedir. (Yargıtay 19.HD, 2017/2886 Esas, 2019/3446 Karar, 23/05/2019 Tarihli ilam) Davacı, sabit yatırım bedeli talebinde bulunmuş ise de; bu iddiası yönünden 28.12.2010 tarihli fatura dışında delil ibraz etmemiştir. İlk derece mahkemesince yerinde olarak tespit edildiği üzere 28.12.2010 tarihli 18.361,40TL+KDV tutarlı faturanın ekipman, yazılım ve işçilik vb masraflardan ibaret olup faturada yer alan masraf kalemlerinin kalıcı yatırım mahiyetinde olmaması nedeni ile davacının sabit yatırım masrafı talebi yerinde değildir. Davalı, Kocaeli 4.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2014/895 Esas sayılı dosyasının bekletici mesele yapılmamasının hatalı olduğunu iddia etmiş ise de; dosyada mevcut belgelere göre ilgili dosyadaki dava konusunun davalı tarafından davacı aleyhine açılan intifanın terkini ve maddi manevi tazminat istemine ilişkin olduğu anlaşılmakla mahkemece davalının bekletici mesele talebinin kabul edilmemesinde ve sözleşme 05.11.2014’te fesh edilmiş, dava 27.03.2015’te açılmış olmakla mahkemece davalının süreye ilişkin itirazlarının reddine karar verilmesinde usul ve esas yönünden hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle davacı ve davalı vekilinin istinaf istemlerinin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davacı ve davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacıdan alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin yatırılan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, – Davalıdan alınması gereken 71.335,66TL harçtan peşin alınan 17.802,51TL ve 31,40TL harcın mahsubu ile bakiye 53.501,75TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin taraflar üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 23/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.