Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5562 E. 2020/1637 K. 09.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5562 Esas
KARAR NO: 2020/1637 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 08/02/2017
NUMARASI: 2016/178 E., 2017/114 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/10/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia: Davacılar vekili dava dilekçesinde, müvekkilleri ile davalılar arasında 22/11/2012 tanzim tarihli protokolün imzalandığını, müvekkillerinin protokol gereği üstlerine düşeni yaptığını, satışa konu malları alıcılara teslim ettiğini ve 15.000,00 TL lik kısmi alacağını aldığını, ancak bakiye 100.000,00 TL alacağını tahsil edemediklerini, potokole sonradan “… İnşaatın … İnşaattan 96.700,00 TL alacağı vardır” yazısının ilave edildiğini, bu eklentiyi kabul etmediklerini beyan ederek 100.000,00 TL alacaklarından şimdilik 3.300,00 TL sinin davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalılar vekili cevap dilekçesinde; davacılar vekilinin dava dilekçesinde 100.000,00 TL alacaklarını beyan etmesine rağmen 3.300,00 TL lik kısmi dava açtıklarını talep edilen alacağın bölünebilir olmadığından davanın öncelikle usulden reddini, davacılardan … İşaatın davada taraf sıfatının bulunmadığını, müvekkillerinden …’ ın şahsı adına protokolde imzasının bulunmadığını, müvekkillerinden … Yapı açısından taraf sıfatı bulunmadığından, müvekkili … yönünden esastan diğer müvekkileri açısından da haksız olan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince; “davanın hukuki niteliği itibariyle alacak talebine ilişkin olduğu, tarafların iddia ve savunmalarının değerlendirilmesi sonucunda; davacı ile bir kısım davalılar arasında 22/11/2012 tarihli protokolün imzalandığı, uyuşmazlık konusu olmayıp uyuşmazlık şirketler arasında kesin hesabın görülüp görülmediği şimdilik 3.300,00 TL alacağın bulunup bulunmadığı, var ise alacağın miktarı uyuşmazlığın konusunu oluşturduğu, taraflar arasında imzalanan protokol başlıklı 22.11.2012 tarihli sözleşmede analaşmanın 115.000,00 TL üzerinden yapıldığı, 15.000,00 TL’sinin ödendiği ve 100.000,00 TL alacağın kaldığı, … ve … inşaat arasındaki mahsuplaşmanın yapılacağı ve el yazısı ile … yapının … İnşaattan 96.700,00 TL alacağı olduğunun belirtildiği satıcı tarafında … ve … Ltd Şti ile alıcı tarafında … ve …Ltd Şti imzalarının bulunduğu imzalara itirazın bulunmadığının anlaşıldığı, taraflar protokol ve imzalara itiraz etmeyip davacı taraf kendisi tarafından sunulan ve 96.700,00 TL davalı şirketin alacaklı olduğuna ilişkin ifadenin sonradan haksız olarak eklendiğine ilişkin tanık ve defter incelemesinin gerekip gerekmeyeceği hususunda toplandığı, yapılan inceleme ve toplanan deliller muvacehesinde, HMK 201 maddesinde ” Senede bağlı her çeşit iddiaya karşı ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler ikibinbeşyüz Türk Lirasından az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz” hükmünü içerdiği, bu nedenle tanık dinletme talebinin reddi cihetine gidildiği, HMK 187/1 maddesinin ” İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir.” hükmünü taşıdığı bu nedenle yazılı delille sabit olan hususun tarafların ticari defterine eksik/yansımamış olmasının uyuşmazlığın çözümünde etkili olmayacağı anlaşılmakla defter inceleme talebinin de reddedildiği, davacı davalı olarak …’ı da göstermiş ise de bu davalının sözleşmede imzasının bulunmadığı bu nedenle bu davalya husumet tevcihinin hatalı olduğu, taraflar arasındaki sözleşmenin incelenmesinden davacı yanın davalı taraftan 3.300,00 TL alacağının bulunduğunun sabit olduğu” gerekçesiyle açılan davanın Kısmen kabulü ile ; davalı … aleyhine açılan davada husumet yokluğu nedeniyle reddine, davacı yanın davalılar … ile … Ltd.Şti.’ye açtığı davanın kabulu ile 3.300,00 TL’nin bu davalılardan dava tarihi itibari ile işleyecek ticari faiz ile birlikte alınarak davacılara verilmesine, karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili kararı istinaf etmiş ve dilekçesinde ; taraf delilleri toplanmadan, ticari defter ve belgeler incelenmeden , protokoldeki sonradan ilave edilen bölüme ilgili sahtecilik araştırması yapmadan, ilave kısmı geçerli kabul ederek davanın eksik inceleme ile neticelendirilmesi nedeni ile kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE : Dava protokoldeki alacağın tahsili istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Dava kısmi dava olarak açılmıştır. Mahkeme protokolde el yazısı ile yazılı kısımdaki beyanı kabul ederek, toplam alacaktan bu miktarı mahsup ederek, kalan kısmın da davacının talebi kadar olduğunu belirterek davanın kabulüne karar vermiştir. Her dava, kural olarak iki kısımdan; tespit ve eda kısımlarından oluşur. Davanın kısmi nitelikte olması halinde önceden açılan davada kesinleşen ilamın tespit kısmı, kalan kısım hakkında açılan ikinci davanın tespit kısmı için kesin hüküm oluşturur ve kuşkusuz bağlayıcıdır. Öğreti ve yargısal uygulamada; kısmi davanın redle sonuçlanması halinde tüm alacak hakkında kesin hüküm oluşacağı; kısmi dava kısmen kabul kısmen redle sonuçlanırsa her iki bölüm yönünden de kesin hüküm oluşacağı; kısmi dava tümüyle kabul edilirse de kararın tespit bölümünün açılan ek dava için kesin hüküm oluşturacağı kabul edilmiştir. Eş söyleyişle; kısmi dava sonunda davalının borcu ödemeye mahkum edilmesi veya kısmi davanın tamamen veya kısmen reddine karar verilmiş olması halinde taraflar arasındaki borç ilişkisinin varlığı ya da yokluğu da tespit edilmiş olur ki, bu tespit zorunlu olarak borç ilişkisinin tümünü kapsar. Bu nedenle kısmi dava sonunda verilen ve kesinleşen kararın tespite ilişkin bölümü sonradan açılan ek dava için kesin hüküm oluşturur.(Bkz. HGK.2007/15-126 E, 2007/210 K. 18.04.2007 tarih) Kısacası; ikinci davaya bakan mahkeme, kısmi davanın davalının sorumluluğuna ilişkin bu tespit bölümüyle bağlıdır. Burada davalının haksızlığı olgusu artık tartışılamaz hale gelmiştir. Zira, kesin hüküm bulunan bir konuda, mahkemenin bu yönün doğruluğunu yeniden araştırma ve inceleme konusu yapmasına olanak bulunmamaktadır. Bu yön kamu düzenine ilişkin olup, mahkemeler ve Yargıtay’ca res’en göz önünde tutulmalıdır. Açıklanan hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 15.02.1980 gün ve 1980/9-73 esas, 1980/186 karar sayılı; 02.06.1982 gün ve 1981/11-1130 esas, 1982/549 karar sayılı ve 09.11.1988 gün ve 1988/15-5/ esas, 1988/898 sayılı kararlarında da açıkça vurgulanmıştır. Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı tarafından davalı aleyhine açılmış bulunan ve yukarıda ayrıntıları ile safahatı açıklanan kısmi dava taleple bağlı kalınarak sonuçlanmış; böylece davaya dayanak alınan hukuki ilişkinin varlığı saptanarak, davalının sorumluluğu da kesinleşen bu hükümle tespit edilmiştir.Kısmi davaya ilişkin hükmün Yargıtay incelemesinden geçerek veya geçmeden kesinleşmesi arasında bir fark yoktur. Kesinleşen bu kararın tespite ilişkin bölümünün sonradan açılan eldeki ek dava için kesin hüküm oluşturacağında kuşku bulunmamaktadır. Bu durumda ; alacağın toplam varlık ve miktarı ile ilgili inceleme yapmadan , protokolün sıhhati ile ilgili delilleri değerlendirmeden tarafların delilleri toplanmadan kısmi dava hakkında kesin hüküm oluşturacak şekilde karar vermiştir. Adi yazılı belgenin sıhhatinin araştırılması imzası ikrar edilen senetten farklıdır e farklı ispat koşullarına bağlıdır. Protokolü kambiyo evrakı gibi bir usulle değerlendirmek de bu nedenle hatalı olmuştur. Bu nedenle tarafların delilleri toplanarak, protokolün 3. Maddesine göre yapılan işle ilgili deliller de toplanarak mahsuplaşma yapılıp yapılmadığı yönünde de araştırma yapılarak öve yine protoke sonradan ekleme yapıldığı yönündeki iddia da araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA ; Yargılama yapılması için dosyanın İLK DERECE MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE 2- Davacı yanca yatırılan peşin harcın talebi halinde iade edilmesine 3- Davacı yanca yapılan istinaf yargılama gideri olan , başvuru harcı gideri 85,70 TL, tebligat gideri 12,50 TL, posta gideri 18,00 TL olmak üzere toplam 116,20 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine 4- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 09/10/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.