Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5468 E. 2020/1725 K. 16.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5468 Esas
KARAR NO : 2020/1725 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/06/2017
NUMARASI : 2015/32 E. – 2017/105 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/10/2020
İstanbul(Kapatılan) 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 13/06/2017 tarihli kararına karşı tarafların istinaf başvurusu üzerine istinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :DAVA;Davacı vekili dava dilekçesi ile, davalı yanın 21/12/2013 tarihli Telif Eser Sözleşmesi ile “…” isimli eseri, kitap ve e-kitap formatında basım ve satışını gerçekleştirme hakkını 3 yıl boyunca müvekkiline devrettiğini, telif sözleşmesinden sonra müvekkilinin, uzun ve yorucu uğraşlar sonucu kitabı baskıya hazır hale getirerek, basımını, dağıtımını ve tanıtımını yaptığını, bu maksatla ulusal kanallarda kitabın tanıtımını yaptığını, altbant reklamları ve internet haber sitelerine reklamlar verildiğini, aradan geçen zaman içinde … adı altında kendisi kitap basma çalışmalarına başlayan davalının, bir şekilde müvekkili ile yaptığı telif sözleşmesini feshetmek için bahaneler aramaya başladığını, davalı yanın müvekkilinin bastığı kitap ile benzer konuyu işleyen “…” isimli kitabını adı geçen yayınevinden yayınladığını, davalı yanın Beyoğlu …. Noterliğinin 13 Kasım 2014 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnamesi ile, kitabın 50.000 adet yerine, 20.000 adet basıldığının itiraf edildiğinden bahisle eser sözleşmesinden cayıldığı belirtilerek eserden doğan hakların kullanılmaması hususunun ihtar ile bildirildiğini, sözleşme ile baskının 50.000 adet olacağı belirtilmiş ise de, bu adetin hangi sürede bastırılacağının belirtilmediğini, satışının nasıl olacağı bilinmeyen bir kitapla ilgili olarak müvekkilinin, baskı, depolama ve sair maliyetleri nedeniyle davalının da bilgisi dahilinde, yayımcı meslek birliğinden baskı adetinin bölünebileceği konusunda yazılı cevap da alarak ilk önce 20.000’lik kısmının basıldığını, satış durumuna göre bunun 50.000’e tamamlanmasının öngörüldüğünü, müvekkilinin eser nedeniyle davalıya 27.108 adet kitabın telifine tekabül eden 60.000,00 TL telif ödemesi yaptığını, ayrıca 12.289,16 TL telif stopajı, 30.915,00 TL baskı bedeli, 440,00 TL bandrol bedeli, Reklam reklam bedeli 9.086,00 TL, Ülke Tv reklam bedeli 3.500,00 TL, Kitapyurdu banner 1.604,19 TL, Twitter kampanya bedeli 3.500,00 TL, poster baskı 500,00 TL, fotoğraf çekimi 500,00 TL olmak üzere müvekkilinin, davalıya ait kitabın basım, tanıtım ve pazarlaması için toplamda 122.334,35 TL harcama yaptığını, müvekkilinin yapmış olduğu bu harcamaya rağmen, satışlardan yaklaşık olarak 56.903,00 TL kazanç elde edebildiğini, davalının haksız feshi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, somut olayda yayıncının iktisap ettiği hakları kullanmaması gibi bir durumun söz konusu olmadığını, davalı yanın cayma hakkını kullanmasının haksız ve geçersiz olduğu ve davalının bu davranışının hakkın kötüye kullanmasının olduğunu ortaya çıkardığını iddia ederek, davalı yanın caymasının haksız olduğunun tespiti ve müvekkilinin uğramış olduğu fazlaya ilişkin dava ve talep hakkı saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL maddi zararın, dava tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
ISLAH; Davacı vekili 03/05/2017 tarihli dilekçesiyle dava değerini 74.839 TL’ya yükseltmiş, tazminatın sözleşmenin feshinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesi ile, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 5.2. maddesi gereğince, “Eserin tanıtım ve pazarlamasını yayınevi yapacak olup, bu faaliyet ile ilgili giderler yayınevine aittir denildiğini”, bu madde ile ilgili olarak müvekkili ile şirket yetkilisi arasında geçekleşmiş olan 20/01/2014 tarihli mail yazışmasında, detayların bildirildiğini, yapılması gereken ekşi sözlük reklamı, ulusal gazetelerde yayınlanması gereken reklamlar ve billboard reklamlarının hiçbirinin ifa edilmediğini, davacının ihtarnameye rağmen kitabın tanıtımı ile ilgili üzerine düşen edimlerinin hiçbirini yerine getirmediğini ve taleplerin yersiz olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
MAHKEME KARARI;İstanbul(Kapatılan) 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 13/06/2017 tarihli 2015/32 Esas-2017/105 Karar sayılı kararıyla; “taraflar aralarındaki sözleşmeyi iradelerine uygun olarak hazırlayarak imzaladıkları ve davacı yayınevinin kendi fiziki durumunu, bilirkişi raporunda belirtilen parametreleri, dolayısıyla sektördeki tüm bu hususları bilebilecek konumda olduğu, sözleşmede ilk basımın 50.000 adet olacağı hususunda belirlemenin net olduğu, uygulamada kitap tuttukça ve satıldıkça devam eden basıların yapıldığı hususu sabit ise de, sözleşmeyi davacının bu suretle düzenlemediği, 5. Maddede belirtilen gerek kitabın tanıtım ve pazarlaması ile ilgili somut durum, gerekse satışla ilgili aylık periyotlarda davalıya bildirilmediğinden, ya da bu hususta sözleşme gereği davacının edimini yerine getirdiği hususunun kanıtlanmadığı, sözleşmenin davalı yanca haklı feshedildiği sonucuna varıldığı, dosya kapsamı topluca değerlendirildiğinde, taraflar arasında düzenlenen sözleşmede davalı yan edimini yerine getirdiği halde, davacının edimlerini yerine getirmemesi ya da eksik getirmesi sebebiyle davalı davacıya ihtarname göndererek makul süre vermesine rağmen, yerine getirilmemesi ve bunun üzerine sözleşmeyi feshettiğini cayma ihbarı ile bildirmesi sebebiyle davalının sözleşmeyi feshinin geçerli olduğu, bu halde de davacı yanın sözleşmenin feshinden kaynaklanan zararlarını davalıdan talep edemeyeceği ” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
İSTİNAF BAŞVURULARI; Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin BK 491. Maddesinde ki “Sözleşmede yayımcıya belirli birkaç basım veya bütün yeni basımları yapma yetkisi verildiği hâllerde, yayımcı eserin baskı adedi tükenmiş iken yeni bir basım yapmayı ihmal ederse, yayımlatan yeni basım için yayımcıya uygun bir süre verir. Yayımcı, verilen süre içinde basımı gerçekleştirmezse; yayımlatan sözleşmeden cayabilir.” hükmünü dikkate almadığını, somut durumda 20.000 adet basılan kitapların sadece 7.087 adedinin satılabildiğini,- bilirkişi raporunda kitabın baskının eksik yapılmasının sözleşme ihlali olmadığı belirtilmesine rağmen mahkemece alınan bilirkişi raporlarına itibar edilmediğini, raporu dikkate almama gerekçesinin de gösterilmeden davanın reddine karar verildiğini,- bilirkişi raporunda davacının reklam ve tanıtım faaliyetini sektörel uygulamaya göre makul derecede yaptığı bu nedenle davalının cayma hakkını kullanmasının gerekçesinin haklı olmadığı belirtilmesine rağmen mahkemece alınan bilirkişi raporlarına itibar edilmediğini, raporu dikkate almama gerekçesi de gösterilmeden davanın reddine karar verildiğini,-mahkemece satışla ilgili aylık periyotlarda davalıya bildirilmediğinden, bahsedilerek davanın reddine karar verilmişse de bu hususun cayma gerekçesi olmadığını,-dosyaya sunulan davalıya ait her iki kitapla (…) ilgili bilirkişiler bir tespit ve inceleme yapmamasına rağmen, mahkemenin ikinci kitabın basılıp yayınlanmasını davanın reddine gerekçe yaptığını,- cayma hakkının kullanılması için FSEK 58 de aranan kriterlerin bulunmadığının mahkemece dikkate alınmadığını,-verilen kararın hukuka, adalete ve hakkaniyete aykırı olduğunu beyanla, kararın bozularak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davacı vekilinin ıslah dilekçesiyle dava değerini 74.839,00 TL’ya çıkarmasına rağmen, bu değer üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, vekalet ücretinin kararda 2.860,00 TL olarak yazıldığını beyanla kararın vekalet ücreti yönünden kararın bozularak 8.582,29 TL’ya hükmedilmesini talep etmiştir.
DELİLLER; Taraflar arasında düzenlendiği anlaşılan 21/12/2013 tarihli Telif Eser Sözleşmesi başlıklı sözleşmenin 6. Maddesinde, telif ve ödeme şekilleri ile ilgili düzenleme olduğu, 6.2 maddede ilk baskısının 50.000 adet yapılacağının telif bedelinin 20.000,00 TL.’lik ilk kısmının sözleşmenin imzalanmasını müteakiben 7 gün içerisinde, bakiyesinin ise bu maddede belirtilen surette satışlar yapıldıktan sonra ödeneceği, sözleşmenin süresinin 7. Maddede gösterildiği üzere 3 yıl olduğu yolunda kabul ve taahhütlerin mevcut olduğu görülmüştür. Davalının Beyoğlu …. Noterliğince düzenlenen 17/09/2014 tarihli sözleşme gereğince edimlerin yerine getirilmesi talepli ihtarname, 13/11/2014 tarihli sözleşmeden caymaya yönelik ihtarname ile davacının Beyoğlu …. Noterliğince keşide ettiği 02/10/2014 tarihli cevabi ihtarnamelerin dosyaya bulunduğu görülmüştür. Cayma ihbarının davacıya 17/11/2014 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince alınan 21/09/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davaya konu … isimli kitabın FSEK 2/1 anlamında edebiyat eseri olduğu, cayma hakkının FSEK 58. Maddesi çerçevesinde geçerli olduğu, caymaya itirazın 4 haftalık sürede açılmadığı, ancak davacının taleplerinin haklı olduğu kanaatine varıldığı takdirde davacı şirketin defter ve kayıtlarına göre bu kitaptan 35.660,57 TL zarar ettiği, ayrıca davacı şirket ile organik bağı olan dava dışı …A.Ş.’nin de 39.179,12 TL zararının söz konusu olduğu yolunda görüş belirttikleri anlaşılmıştır.İlk derece mahkemesince alınan 23/02/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; sözleşmede 50.000 adet basılacağı belirtilen kitabın ilk etapta 20.000 adetinin basıldığı, tacir olan davacının piyasa koşulları, satış süreci, finansman maliyeti, depolama maliyeti gibi pek çok parametre birlikte değerlendirildiğinde, ilk etapta 20.000 adet basımının davalı yönünden olumsuz değerlendirilemeyeceği, ancak kitabın yok satılması halinde bu hususun davalı lehine haklılık doğuracağı, ekşi sözlük ve billboard reklamlarının yapılmadığı gibi, kitap formatındaki satışlarla ilgili aylık periyotların bilgisinin verilmediği, ancak bu hususların cayma hakkına temel oluşturacak nitelikte olmadığı, bu kitaptan sonra … isimli kitabın ne zaman piyasaya sunulduğu belirlenemediğinden, bu hususta değerlendirme yapılamadığı, cayma itiraz davasının açılmadığı, kayıtların incelenememesi sebebiyle de zarar konusunda bir tespit yapılamadığı yolunda görüş belirtildiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E : Davacı vekilinin taraflar arasında, Parvus’un Askerleri isimli eser için düzenlenen 21/12/2013 tarihli telif sözleşmesinden, davalının haksız olarak caydığı iddiasıyla, davalı yanın caymasının haksız olduğunun tespiti ve maddi tazminat talepli dava açmıştır. İlk derece mahkemesince “davacının edimlerini yerine getirmediği ya da eksik getirdiği, davalının davacıya ihtarname göndererek makul süre vermesine rağmen yerine getirmediği, davalının da sözleşmeyi feshettiğini cayma ihbarı ile bildirdiği, davalının sözleşmeyi feshinin geçerli olduğu, davacı yanın sözleşmenin feshinden kaynaklanan zararlarını davalıdan talep edemeyeceği ” gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. 5846 Sayılı Kanunun 58. Maddesinde; mali bir hak ve ruhsat iktisap eden kimsenin kararlaştırılan süre içerisinde ve eğer bir süre talep edilmemiş ise, icabi hale göre münasip bir zaman içinde hak ve selahiyetlerden gereği gibi faydalanmaz ve bu yüzden eser sahibinin menfaatleri esaslı surette ihmal edilir ise, eser sahibi tarafından sözleşmeden cayılabileceği, cayma hakkını kullanmak isteyen eser sahibinin sözleşmedeki hakların kullanılması için noter vasıtası ile diğer tarafa münasip bir mehil vermeye mecbur olduğu, hakkın kullanılmasının iktisap eden kimse için imkansız olması veya reddedilmesi yahut da bir mehil verilmesi halinde eser sahibinin menfaatleri esaslı surette tehlikeye düşmekte ise mehil tayinine lüzum olmadığı, verilen mehil neticesiz geçerse ya da mehil tayinine lüzum yok ise noter vasıtası ile yapılacak ihtar ile caymanın tamam olacağı, cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra caymaya karşı itiraz davası açılamayacağı, iktisap edenin mali hakkı kullanmamakta kusuru yoksa veya eser sahibinin kusuru daha ağır ise hakkaniyet gerektiği hallerde iktisap edenin münasip bir tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir.Davanın cayma ihbarının tebliğinden itibaren 4 hafta geçtikten sonra açıldığı ve caymaya itiraz edilmediği sabittir. FSEK 58. cayma ihbarının tebliğinden itibaren, 4 hafta içerisinde dava açılmadığı taktirde , caymanın haklı olduğunun ve sözleşmenin cayma ile sona erdiğinin kabulü gerekir. Davacının caymaya karşı, yasal süresi içerisinde itiraz davası açmadığından, caymanın haksız olduğunun tespitini isteyemeyeceği kanaatine varılmıştır.Davacı tarafın bir diğer talebinin ise uğradığı zararların tazmini talebidir. FSEK 58/4 madde düzenlemesi ile; iktisap edenin mali hakkı kullanmamakta kusuru yoksa veya eser sahibinin kusuru daha ağır ise, hakkaniyet gerektiği hallerde iktisap edenin münasip bir tazminat isteyebileceği düzenlenmiştir. Bu durumda tarafların kusur durumlarının değerlendirilerek, hak iktisap edenin yani davacının kusurunun olmaması yada daha az kusurlu olması halinde, hakkaniyet gerektiriyorsa münasip bir tazminat talep edebileceği kabul edilmelidir.Davalı vekilinin cayma gerekçeleri; kitabın tanıtımının gerektiği gibi yapılmaması, kendisine bilgi verilmemesi, ilk baskı adedinin sözleşmede 50.000 adet olarak kararlaştırılması ve kitap kapağında bu rakam yazılmasına rağmen 20.000 adet basılmasıdır.Davacı vekili de dava dilekçesinde, feshin haksız olduğunu göstermek üzere; davacının bastığı kitap ile benzer konuları işleyen “…” isimli kitabı kendisine ait yayın evinden yayınlayarak, tweet ‘lerinde bu kitabın okunmasını tavsiye ettiğini, ilk baskının 50.000 adet kararlaştırılmışsa da hangi sürede bu baskının yapılacağının belirlenmediğini, ne kadar satılacağını bilmedikleri kitap için baskı depolama ve diğer maliyetler nedeniyle, yayımcı meslek birliğinden de baskı adedinin bölünebileceğine yönelik görüş alarak 20.000 adedinin basıldığını, sadece 7.087 adedinin satıldığını, reklam tanıtımlarının yapıldığını, satışı yapılan kitap bilgilerinin yazarla paylaşıldığını ileri sürmüştür.Mahkemece iki ayrı heyetten bilirkişi raporu alınmıştır. 21/09/2016 tarihli raporda; sözleşmede ilk baskı adedinin 50.000 adet olarak kararlaştırıldığı ve telif ödemesinin bu miktar üzerinden yapılacağının kararlaştırıldığı, kitabın üzerinde 50.000 baskı adedine yer verildiği, 20.000 baskı yapıldığının ortaya çıkması halinde yazarın uğrayacağı prestij kaybı nedeniyle zarara uğrama sonucunu doğuracağı, bu yönüyle kusurlu olduğu, reklam ve tanıtımın yapılamadığı gerekçesinin yerinde olmadığının beyan edildiği, mahkemece alınan 23/02/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; sözleşmede 50.000 adet baskının ne zaman yapılacağına ilişkin kesin bir süre öngörülmediği, baskının ilk etapta 20.000 adet olmasının davalı açısından yaratacağı bir olumsuzluk tespit edilmediği, kitabın yok satması halinde , davacının kalan taahhüdünü yerine getirmeyerek baskı yapmamasını haklı kılacağı, mail yazışmalarından davacının ekşi sözlük reklamı -billboard reklamı vermediği, ancak sözleşmenin 5.2 maddesinde reklamın nasıl yapılacağının detaylandırılmadığı, satış rakamlarının aylık periyotlarla bildirilmemesinin, cayma hakkının kullanılmaması için gerekçe olamayacağını beyan ettikleri, her iki bilirkişi raporunun çelişkili olduğu, ilk derece mahkemesince çelişkileri giderecek ek rapor yada yeni bir heyetten rapor alınarak, tarafların kusur durumlarının ve tazminat koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilerek karar verilmesi gerekirken, gerekçesi kararda gösterilmeksizin, raporlara neden itibar edilmediği açıklanmaksızın, davacının edimini yerine getirmediğinden bahisle feshin haklı olduğu sonucuna ulaşılarak davanın reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına, dosyanın yargılamaya kaldığı yerden devam olunmak üzere mahkemesine gönderilmesine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, İstanbul(Kapatılan) 3.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 13.06.2017 tarihli 2015/32 Esas – 2017/105 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,2-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, -Davalı vekilinin istinaf başvurusunun bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,4-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde DAVACI tarafa iadesine,5-İstinaf başvurusu incelenmediğinden, davalı tarafın istinaf peşin harcının talebi halinde DAVALI tarafa iadesine,6-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 47,50 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 23,75 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 16/10/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.