Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5458 E. 2020/1602 K. 05.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5458 Esas
KARAR NO : 2020/1602
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/01/2017
NUMARASI : 2014/187 2017/57
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 05/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, TMSF’ye devredilen … tarafından dava dışı şirkete kullandırılan kredi sözleşmesini davalının kefil olarak imzaladığını, kredi ilişkisi çerçevesinde kredi borçlusuna teminat mektupları verildiğini, ancak komisyon bedellerinin zamanında ödenmemesi üzerine hesabın kat edildiğini ve borçların ödenmesiyle mektupların iadesinin istendiğini, ancak bu talebin yerine getirilmediğini, başlatılan icra takibinin ise davalının itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, kendisinin kefil olduğunu, teminat mektuplarının kendisinden iadesinin istenemeyeceğini, nakde çevirdikleri zaman kefaletinin başlayacağını, dolayısıyla kendisinden bir talepte bulunamayacağını bildirmiş, davalı vekili ise davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; her ne kadar bilirkişi raporunda davalının 10 adet toplam mer’i 49.462,00 TL teminat mektup bedelinin deposundan sorumlu olduğu yolunda görüş bildirilmiş ise de, gayrinakdi kredi niteliğinde olan teminat mektup bedelinin depo edilmesinin kefilden istenebilmesi için sözleşmede özel hüküm bulunması gerektiği, sözleşmenin kefalet ve kefillerin sorumluluğu başlıklı 15.maddesi ile genel kredi sözleşmesinin tamamının incelenmesinde, davalı kefilin sorumlu olmasını gerektirir bir düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; davalının cevap dilekçesi vermediğini, dolayısıyla gerekçeli karardaki davalı ve vekilinin cevap ve beyan dilekçesinde özetle şeklinde ifadenin yerinde olmadığını, davalının bilirkişi raporuna cevap başlıklı dilekçesinde ileri sürdüğü hususları itirazında ileri sürmediği, davalının gerek sözleşmenin 15.1, 15.6, 15.9 ve 33.1, 33.4 maddeleri uyarınca sorumlu olduğunu, yerel mahkemenin kural olarak iddia ve savunmalarla bağlı olmasına karşın kararına dayanak yaptığı gerekçenin bu kuralın dışında olduğunu, gerekçenin hatalı olduğunu bildirmiştir. Davacı tarafından davalı ve dava dışı kişiler aleyhine 26/06/2013 tarihinde, 49.462,00 TL’nin depo edilmesi için ilamsız icra takibi başlatıldığı, takipte istenen tutarın teminat mektubu bedeli olduğu, davalının takibe itiraz ettiği ve ayrıca zamanaşımının da gerçekleştiğini ileri sürdüğü görülmüştür. …. A.Ş tarafından davalı ve diğer şahıslar aleyhine gönderilen 24/01/2003 tarihli ihtarnamede; kredi ilişkisinin 24/01/2003 tarihi itibariyle kat edildiği, teminat mektup bedellerinin depo edilmesinin ve ayrıca komisyon tutarlarının da ödenmesinin istendiği, ihtarnamenin davalıya 28/01/2003 tarihinde tebliğ edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 29/04/2015 tarihli bilirkişi raporunda; dava dışı şirkete verilen 10 adet mer’i teminat mektupları toplam tutarının takip tarihi itibariyle 49.462,00 TL olduğu, sözleşmenin 33.maddesi ve Yargıtay kararları gereğince davalının bu tutarın depo edilmesi veya iadesinden sorumlu bulunduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davaya dayanak yapılan genel kredi sözleşmesinin incelenmesinde; asıl borçlu şirketin dava dışı …. Ltd.Şti olduğu, genel hükümler kısmında kredi limitinin 30 Milyar TL olduğu, davalının ise kefil olarak sözleşmeyi imzaladığı, sözleşmenin 15.maddesinin kefalet ve kefillerin sorumluluğunu taşıdığı, 15.1 maddesinde, kefalet miktarının ana para ve faizi, temerrüt faizleri ve komisyonlar ile her türlü masrafları kapsadığı, 15.2 maddesinde sözleşmede yer alan tüm hükümlerin ve tüm hususlardan kefillerin bankaya karşı sorumlu ve yükümlü oldukları, 15.6 maddesinde; genel kredi sözleşmesinin hükümlerinin tamamının kendileri hakkında da uygulanmasının kefiller tarafından kabul edildiği, 15.9 maddesinde; kefillerin müşterinin her ne sebeple olursa olsun bankaya karşı borçlandığı ve borçlanacağı bütün meblağları üstlendikleri, 33.maddede ise; kredinin teminat mektubu olarak kullandırılabileceği, 33.4 maddesinde ise; bankanın bu krediyi müşteriye yurtdışında teminat mektubu verilmesini sağlamak amacıyla da kullandırabileceği, bu takdirde bu sözleşmeyi imza edenlerin (kefil veya kefillerin dahil) sorumluluğu teminat (kefalet) mektupları için olduğu gibi bankaca kontrgaranti verilmesi durumunda aynen devam edeceğinin hükmüne yer verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, bankacılık işleminden kaynaklanan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, dava dışı şirkete kullandırılan krediyle ilgili sözleşmenin davalı tarafından kefil olarak imzalandığını, kullandırılan teminat mektubu kredisinin depo talebi için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Dava konusu az önce de belirtildiği üzere teminat mektubu bedelinin depo edilmesi talebine ilişkindir. Davalı kefil olup bu konuda Yargıtay’ın uygulamaları gereğince davalı kefilden depo talebinde bulunabilmek için bu konuda sözleşmede açık hüküm bulunması gerekir. Sözleşmenin tüm hükümlerinin davalı kefile de uygulanacağına ilişkin sözleşme hükmü kefilden depo talebinde bulunmak için yeterli değildir. Sözleşmede açık ve tereddüte yer vermeyecek şekilde gayrı nakdi krediler yönünden kefillerden depo talebinde bulunulabileceğinin hükme bağlanması gerekir. Davacı tarafın istinaf dilekçesinde ileri sürdüğü sözleşme maddelerinin hiçbirinde bu şekilde bir açıklık bulunmadığından davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.05/10/2020