Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5394 E. 2019/1039 K. 10.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5394 Esas
KARAR NO : 2019/1039
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 4.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/06/2017
NUMARASI : 2016/23 E. – 2017/94 k.
DAVANIN KONUSU: TESPİT
KARAR TARİHİ: 10/05/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; … Üniversitesinden … müvekkiline telefonla ulaşarak İstanbul Üniversitesi …. Tıp Fakültesi Anatomi Ana Bilim Dalı binasına giderek … ile görüşmesini söylediğini, müvekkilinin de … ile görüşmeye gittiğini, müvekkiline mumyadan söz ettiğini, müvekkilinin mumyayı görmek istediğini söylediğini bunun üzerine … Tıp Fakültesi Anatomi binasına gidildiğinde müvekkilinin de kaliteli mumyalardan biri olduğuna inandığı bir mumya gördüğünü, müvekkilinin mumyalama tekniği konusunda TPE tarafından TR 2009 07013 T4 (EP 179 0222 Bl) no’lu patent sertifika sahibi olduğunu, mumyanın Mısır tekniği ile değil, Güney Amerika mumyalama tekniği ile mumyalandığını net olarak anlayıp ifade ettiğini, tarihi bir olayın refaransını sunarak Türkler ile Amerikalılar arasındaki tarihi bağa işaret ederek Amerika’ nın kaşifi olan “….”dan önce Türklerin orada yaşadığına ilişkin bir delil olabileceğini bilgisi ve tecrübesi ile tespit ettiğini, bu tespitten sonra müvekkilinin …Kolları Başkanı, …., … ve … arayarak bodrumda duran mumyanın tarihi değerde olduğunu, çalınabileceğini söyleyerek ilgilileri uyardığını, … Üniversitesi Rektörü … müvekkiliyle görüşmek istediğini belirttiğini, Rektörle yapılan toplantıda, mumyalama teknik bilgisinin Tıp Fakültesi anatomi öğrencilerine ders olarak okutturulması, bir kadavranın müvekkili tarafından alınarak Güney Amerika Tekniği ile mumyalanarak dava konusu mumyanın nasıl yapıldığının anlatılması, bu anlatımın kamera ile kayıt altına alınması, bir sergi açılarak eski ve yeni mumyanın hikayesinin anlatılmasının karara bağlandığını, ancak alınan kararlardan sonra “bizde fazla kadavra yok, Anatomi Ana Bilim Dalı olarak herhangi bir işlemde bulunmayacağız” cevabını aldığını, müvekkilinin aylar sonra Anatomi Bilim Dalı başkanına ulaştığını, Başkanın müvekkilini konunun dışında tutacağını söylediğini, müvekkilinin İstanbul Valiliğine şikayette bulunduğunu, müvekkilinin bu süreçte yaşadığı olayları “Yeni Türkiye Yolunda 2023 Hedefine Doğru Mucitin Soruları” adlı kitapta topladığını, İstanbul Tıp Fakültesinde görevli 5 kişilik raporunda, mumyanın tarihi eser olduğunun kendilerince de bilindiğini, müvekkilinin bu konuda ehil olmadığı kanaatine varıldığını, ayrıca mumyanın depoda değil camlı dolap içinde muhafaza edildiğinin iddia edildiğini, raporda davacının tıp ve sağlık alanında uzman olmadığından bilim adına akademik faaliyetlerde bulunmasının mümkün olmayacağından bahsedildiğini, davaya konu mumyanın Güney Amerika metoduna göre mumyalandığını, Türkler ile Amerikalılar arasındaki tarihi bağa işaret ettiğini, mumyanın tarihi niteliğini keşfedenin davacı olduğunu, dava konusu olayda uzun zamandır Çapa’da terkedilmiş duran mumyanın davacı tarafından farklı tarzda açıklandığı ve yorumlandığını, fikri hukuk anlamında hak sahibi olduğunu ve değerini keşfettiği varlık üzerinde “kaşif’ ünvanını talep etme hakkı olduğunu, beyanla davaya konu mumyanın tarihi özelliğini ve önemini keşfeden müvekkiline davaya konu varlığa ilişkin “kaşif’ ünvanının verilmesini, talep etmiştir. Davalılardan … Üniversitesi Rektörlüğü vekilinin davaya cevap dilekçesinde özetle; … Üniversitesi Tıp Fakültesi Anatomi Ana Bilim Dalına bağlı Anatomi Müzesinde bir mumya bulunduğunu söz konusu mumyanın üniversite yetkili bilim adamları tarafından bilimsel metodlarla incelendiğini, elde edilen bulguların rapor halinde sunulduğunu, davacının … ve … Üniversitesine dilekçeler vererek üniversitede mumya dersi vermek istediğini belirttiğini, davacıya 08.12.2015 tarih 154952 sayılı yazılar ile bilgilendirme yapıldığını dava konusunun hukuken yargılama konusu olamayacak bir talep olduğunu, kişinin kaşif olmasının mahkeme kararı veya üniversite kararı ile verilebilen bir unvan olmayıp kamuoyu tarafından bahsedilen sıfat olduğunu, kaşif Unvanının mevzuatta yeri olmadığını, ortada fikri haklar kapsamında bir eser bulunmadığını, davacının patenti olduğuna dair evraklar sunmuşsa da herhangi bir somut yayını (makale, kitap v.b.) bulunmadığım davacının bahsettiği mumyanın Üniversite tarafından araştırıldığını, anılan mumyanın … Tıp Fakültesi Anatomi Ana Bilim Dalına Bağlı Anatomi müzesinde muhafaza edildiğini depota saklanmasının mümkün olmadığını, kaşif ünvanının kamu oyu tarafından kabul edilen bir sıfat olduğunu, davacının mumya üzerinde korunmaya değer bir eseri, yayım bulunmadığını belirterek davanın önce usulden reddine diğer talepler de haksız olduğundan esastan reddine karar verilmesini ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı vekilinin davaya cevap dilekçesinde özetle; 5846 sayılı FSEK kapsamında “kaşif” ünvanı verilmesine ilişkin bir düzenleme bulunmadığını, Yine 551, 554, 555 ve 556 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler de kaşif ünvanı verilmesine ilişkin bir madde bulunmadığını, 551 Sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkında KHK m. 6/a uyarınca “Keşifler, bilimsel teoriler, matematik metodlarının”, patent verilemeyecek konular ve buluşlar arasında sayıldığını ,buluş niteğinde olmadığı için KHK kapsamı dışında kaldıklarının hüküm altına alındığını, davacı tarafından hangi Kanun maddesine dayaranarak “Kaşif” ünvanı talep edildiği ortaya konulmadığını, davanın özellikle görev yönünden reddi gerektiğini, husumet itirazında da 5846 sayılı FSEK m1/A’da Kültür Bakanlığının görev ve yetkileri arasında “kaşif ünvanı vermenin sayılmadığını, Başkanlığın görev, yetki ve sorumlulukları düzenleyen hiçbir mevzuat hükmünde “kaşif” ünvanı verilmesine yönelik düzenleme bulunmadığını, davanın Bakanlık lehine husumet yönünden reddini talep ettiklerini esasa yönelik olarak İstanbul “İl Müdürlüğü’ne verilen davacıya ait 02.02.2015 tarihli dilekçede Yahya Bedir’in mumyalama tekniği uygulaması başlığı altında patenti bulunmakla birlikte, İstanbul Arkeoloji Müzeleri Müdürlüğünden alınan 17.02.2015 tarih 92207046-155.01/2015-490 sayılı yazıda İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü’nün başvurusu uyarınca konuyla ilgili olarak 11.07.2014 tarihinde yerinde inceleme yapıldığının belirtildiği, oluşturulan raporda, 2863 sayılı Kanun kapsamında olup olmadığına karar verilmesinin inceleme sonucu mümkün olabileceğinin belirtildiğini bu rapora istinaden İstanbul Üniversitesince araştırmalara başlandığını, Üniversitece oluşturulan inceleme raporlarında, olası mumyanın mumya olmadığı ve ilaçlanmış bir kadavra olabileceğini, düşündürdüğünün belirtildiğini, davacının Başkanlığa yaptığı kaşif ünvanı verilmesine ilişkin bir başvurusu olmadığını, davacı tarafından da hukuki dayanağı ortaya konulmayan davanın reddi gerektiğini belirterek öncelikle davanın görev ve husumet yönünden reddine, bu talepleri kabul edilmezse davanın esastan reddini talep etmiştir. İstanbul (Kapatılan) 4.FSHHM’nin 22.06.2017 tarihli 2016/23 E. – 2017/94 K.sayılı kararıyla; davacının söz konusu mumyalama tekniğini bulduğu veya dava konusu cesedin Güney Amerika Mumyalama” yöntemiyle mumyalandığını kendisinin tespit ettiğine dair somut delile ulaşılamamış, ulaşılamamış olmakla beraber mahkemece davacıya kaşif ünvanı verilmesine dair görevi olmadığı gerekçesiyle; Davacının talebinin mahkemenin yetkisi dahilinde olmadığından davanın reddine karar verildiği görülmüştür. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; dava dilekçesindeki süreci tekrarladığı, mumyalama konusunda patent sahibi olan ve uzmanlığı bulunan müvekkilinin bu olaydan saf dışı bırakılmak istendiğini, müvekkilinin bilim adamı olduğunu ve Çapa’da kırık pencereli bodrumda duran ve olası mumya diye adlandırılan, henüz mumya olup olmadığı bile yetkililerce tespit edilmemiş bir mumyanın, tarihi eser niteliğinde hakiki bir mumya olduğunu, mumyanın tarihi özelliğinin ve Güney Amerika metoduna göre mumyalanmış değeri bir mumyanın tarihi niteliğini ve önemini keşfeden kişinin müvekkili olduğunu, -Tıp eğitimi alan kişilerin, cansız bedenler özellikle de mumya hususunda herhangi bir bilgisinin olmadığını, mumyalama tekniğinin tıp alanı ile benzerliğinin bulunmadığını, -Çapa Tıp Fakültesi’nde bulunmuş davaya konu mumyanın Güney Amerika metoduna göre mumyalandığını, Türkler ve Amerikalılar arasında tarihi bir bağa işaret ettiğini, mumyanın tarihi niteliğini ve önemini keşfeden kişinin müvekkili olduğunu, -Müvekkilinin, mumya üzerinde bir keşif hakkının mevcut olduğunu, keşfeden konumundaki müvekkilinin keşfedilenin ederi üzerinden maddi bir hakkı olduğu gibi keşfedilen varlığın, “keşifi olduğunu tespit ettirme” hakkının da bulunduğunu, dolayısıyla; müvekkili tarafından yapılan bu tespitin, bu KEŞİF’İN, hukuki yolu ile ödüllendirilmesi gerektiğini, -Fikri hukukun tanımında “hususiyet” kavramından söz edildiğini, Çapa’da terkedilmiş halde duran malzeme (mumya) davacı müvekkili tarafından farklı bir tarzda açıklanarak yorumlandığını, -Mahkemenin konusunda uzman olmayan bilirkişilerin raporuna itibar ettiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı Üniversite Rektörlüğü vekili istinafa cevabında; dava konusunun hukuken yargılama konusu olmayacak bir talep olduğunu, kişinin keşif olmasının mahkeme kararı veya üniversite kararı ile verilebilecek bir ünvan olmadığını, kişilerin çalışmaları sonucunda kamuoyu tarafından bahşedilen sıfat olduğunu, keşif ünvanının mevzuatta yeri olmadığını, davacının bahsettiği mumyanın depoda bahsettiği mumyanın üniversite tarafından araştırıldığını, mumyanın depoda saklanmasının mümkün olmadığını, davacının mumya üzerinde korunmayla değer bir eseri ve yayınının bulunmadığını beyanla kararın onanmasını istemiştir.Davalı … Bakanlığı vekili istinafa cevabında; mahkemenin görevli olmadığından davanın usulden reddi kararının yerinde olduğunu, usuli sebepler haricinde bilirkişi raporu ile davacıya “kâşif” ünvanı verilmesini gerektirecek somut bulgu ve belgelerin mevcut olmadığı açıklandığından, davanın esastan da reddi gerektiğini, beyanla istinaf talebinin reddini istemiştir.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin dava dilekçesinde; müvekkiline “kaşif” unvanı verilmesi talebiyle dava açtığı, ilk derece mahkemesinin, talebin mahkemenin yetkisi dahilinde olmadığından davanın reddine karar verdiği, davacı vekilinin dava dilekçesi ve istinaf dilekçesindeki beyanlardan; davanın tespit davası olarak açıldığı anlaşılmıştır.6100 Sayılı HMK 106/1. Madde de “Tespit davası yoluyla mahkemeden,bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının yada yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin talep edileceği” HMK 106/3. Madde de “Maddi vakıaların tek başına tespit davasının konusunu oluşturamayacağı” düzenlenmekle; davacının mumyanın değerini ve tarihi niteliğini tespit eden kişi olduğunun tespitine ve kaşif unvanının verilmesine ilişkin davanın dinlenemeyeceği ve esasen bu talebin mahkemede dava konusu edilemeyeceği, kaşif unvanının akademik unvan olmadığı, davalı … Üniversitesi Rektörülüğü’nün bu unvanı verme yükümlülüğünün ve davalı sıfatının bulunmadığı anlaşılmıştır.5846 Sayılı FSEK 76/1 maddesinde “Bu Kanun’un düzenlediği hukuki ilişkilerden doğan dava ve işlerin” Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemelerinde bakılacağını düzenlediği; uyuşmazlığın FSEK kapsamında düzenlenen bir hukuki ilişkiden kaynaklanmadığı, 551 Sayılı KHK’den kaynaklanan bir uyuşmazlık da bulunmadığı, esasen KHK 6/1-a maddesinde “Keşifler, bilimsel teoriler, matematik metotlarının” KHK kapsamı dışında kaldığının düzenlendiği ,mahkemenin görevli olmadığı, istinaf dilekçesinden, davacının; 2863 sayılı Kültür ve Tabiatlarını Koruma Kanunu’na göre, kültür varlığı olarak mumya üzerinde hak iddia ettiği anlaşılmışsa da; talebin idari nitelikte bulunduğu, davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği, ilk derece mahkemesinin gerekçesinde “görevsizlikten” bahsetmesine rağmen, hükümde “mahkemenin yetkisinde bulunmadığı” şeklinde çelişki yarattığı anlaşılmışsa da ; mahkemenin davanın reddi kararı sonuç itibarıyla doğru olduğundan, kararın gerekçesi Dairemizce düzeltilerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 13,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 10/05/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.