Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5359 E. 2019/1031 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5359 Esas
KARAR NO : 2019/1031
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/05/2017
NUMARASI : 2016/1033 2017/373
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/05/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, davalının maliki bulunduğu taşınmaz üzerinde 24/09/2001 tarihinden geçerli olmak üzere 19 yıl süreli müvekkili lehine intifa hakkı tesis edildiğini, bedelinin davalı şirkete ödendiğini, söz konusu taşınmaz üzerindeki istasyonda davalının işletici bayi olarak çalışmaya başladığını ve davalının intifa süresince burayı işleteceği düşüncesiyle 22/05/2009 tarihli yatırım destek katılım bedeli faturası karşılığında davalıya KDV dahil 70.330,36 TL ödeme yapıldığını, rekabet kurulu kararları uyarınca bayilik anlaşması ve protokollerin 18/09/2010 tarihini aşan süreler yönünden geçersiz kılındığını ve intifa hakkının bu kapsamda tapuda terkin edildiğini, buna göre intifa bedelinin 18/09/2010 – 24/09/2020 arası döneminin karşılıksız kaldığını, bu döneme denk gelen kısmın denkleştirici adalet ilkesine göre dava tarihi itibariyle hesaplanacak güncelleştirilmiş miktarı karşılığında şimdilik KDV dahil 397.785,86 TL’sinin, yine yatırım bedeli tutarının geçersiz kalan intifa süresine denk gelen kısmının güncelleştirilmiş miktarı karşılığında şimdilik KDV dahil 108.136,28 TL’sinin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının aynı hususlarda İstanbul 8.ATM’nin 2010/1082 esas sayılı dosyasında 2.721.128,00 USD’nin davalıdan tahsihini talep ettiği, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiğini, kararın Yargıtay 19 HD tarafından bozulduğunu, bozma sonrası davanın esas numarasının 2016/54 olduğunu ve davanın reddine karar verildiğini, kararın davacı tarafından temyiz edildiğini ve dosyanın Yargıtay’da olduğunu, eldeki davanın konusunun ve taraflarının aynı olduğunu, dolayısıyla dava şartı mevcut olmadığından davanın reddi gerektiğini, esas yönden ise davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, intifa hakkının tapudan terkin edildiğini, sözleşmenin geçersiz kalmasından müvekkilinin kusurunun bulunmadığını, yatırım bedelleri yönünden de talebin yerinde olmadığını, zira bu yatırımların yapılmasının zorunlu olduğunu, ayrıca yatırımların geri dönüş süresinin de dolduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; davacının aynı konuda İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesinde dava açtığı, verilen ilk kararın bozulduğu, bozma sonrası davanınreddine karar verildiği ve bu kararın da davacı tarafça temyiz edildiği , dosyanın henüz Yargıtay incelemesinde olduğu, HMK’nun 114.maddesi uyarınca aynı davanın daha önceden açılmış ve görülmemekte olması gerektiği gerekçeleriyle davanın usulden reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; İstanbul 8 ATM’de görülen 2016/54 esas sayılı dosyanın davanın erken açıldığından bahisle reddedildiğini, eldeki davanın ise süresinde açıldığını, İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’ne verilen red kararının kesinleştiğini, kararı sadece davalı yararına takdir edilen vekalet ücreti yönünden kısmen temyiz ettiklerini, dolayısıyla hükmün esasının taraflarca temyiz edilmediğini ve kendilerine 19/08/2016 tarihinde tebliğ edilen hükmün esasının 04/09/2016 tarihinde kesinleştiğini, eldeki davanın hükmün esasının kesinleşmesinden sonra 18/10/2016 tarihinde açıldığını, Yargıtay içtihatlarına göre sadece yargılama giderine ilişkin temyiz talebinin davayı derdest saymaya gerekçe olarak gösterilemeyeceğini, bu konuda Hukuk Genel Kurulunun 2011/19-799 Esas, 2012/128 Karar sayılı ilamının da mevcut olduğunu, kararın sadece vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle esasının kesinleştiğini, taraflar arasındaki intifa hakkı ve bayilik anlaşmasının bizzat davalı tarafından süresinden önce sonlandırılması nedeniyle davalının bu talepleri karşılamakta yükümlü olduğunu bildirmiştir. Dosya içerisinde 8.ATM’nin kararlarının bulunduğu, buna göre yapılan incelemede; davacı tarafından aynı iddialarla ilgili olarak davalıdan toplam 2.721.128,00 USD’nin tahsilinin talep edildiği, mahkemece ilk olarak davanın kısmen kabulüne karar verildiği, kararın taraf vekillerince temyiz edildiği, Yargıtay 19 Hukuk Dairesince intifa hkakının terkin edilmediği ve bayilik sözleşmesinin de feshedilmediği gerekçeleriyle bozma kararı verildiği, bozma sonrası yapılan yargılamada 28/04/2016 tarihinde erken açılan davanın reddine karar verildiği, dosyanın davacının temyizi üzerine 23/11/2016 tarihli gönderme formuyla Yargıtaya gönderildiği ve mahkemenin 07/06/2017 tarihli cevabi yazısı içeriğine göre de dosyanın halen Yargıtay’da olduğunun bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, davacı tarafından davalıya ödenen intifa bedeli ile yatırım bedelinin Rekabet Kurulu kararı gereğince sözleşmenin 18/09/2010’dan sonraki dönem için karşılıksız kaldığı belirtilen kısmının davalıdan tahsili talebine ilişkindir. Davalı taraf derdestlik savunmasında bulunmuştur. Gerçekten de davacı tarafından daha önce aynı konuda İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2010/1082 esas sayılı dosyasında davalı aleyhine dava açıldığı, yargılama sonunda davanın kısmen kabul edildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nce bozulduğu, bozma sonrası dosyanın İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/54 esasına kaydının yapıldığı ve bu dava sonunda da 28/04/2016 tarihinde erken açılan davanın reddine karar verildiği, işbu kararın da davacı tarafından temyiz edildiği ve İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin dava dosyasına gönderdiği 07/06/2017 tarihli cevabi yazı içeriğinden dosyanın Yargıtay’da olduğunun bildirildiği görülmüştür. Davacı taraf her ne kadar davanın reddine ilişkin hükmü temyiz etmediklerini, sadece vekalet ücretine ilişkin yönden temyiz talebinde bulunduklarını, bu nedenle davanın reddine ilişkin kısmın kesinleştiğini, dolayısıyla derdestlikten söz edilemeyeceğini ileri sürmüş ise de, karar bir bütün olup kararın esasına ilişkin kısmının kesinleştiği, kararın ferilerine ilişkin bir kısmının ise kesinleşmediğini kabul etmek doğru olmaz. Öte yandan Yargıtay’ca kural olarak temyiz sebepleri ile bağlı bir inceleme yapılmakta ise de, Yargıtay tarafından kararların re’sen bağlamında ya da kamu düzenine ilişkin hallerden dolayı bozulabilmesi muhtemeldir. Bu itibarla davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir.Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.09/05/2019