Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5336 E. 2019/1026 K. 09.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5336 Esas
KARAR NO : 2019/1026
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/12/2016
NUMARASI : 2014/1142 2016/924
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 09/05/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, müvekkilinin Türkiye ve Gana’da ticari faaliyetleri bulunduğunu, davalı tarafından gönderilen unların alıcısının müvekkili olduğunu, konşimentolarda gönderen olarak davalının, alıcı olarak da davacının adının yazılı olduğunu, ayrıca menşe şehadetnamesi ve analiz raporunda emtiaların satıcısının davalı, alıcısının da davacı müvekkilinin gösterildiğini, emtiaların varma yerinde çuvallarda küf ve mantarlar, patlamış çuvalların bulunduğunu, durumun davalıya ihtarname ile bildirildiğini, ancak davalının zararı gidermek için bir girişimde bulunmadığını belirterek öncelikle müvekkilinin uğradığı zararın tespiti ile ortaya çıkan bedel üzerinden taleplerini arttıracaklarının gözönünde tutularak HMK’nun 107.maddesi uyarınca talep edecekleri bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının teminat yatırması gerektiğini, belirsiz alacak davası açılamayacağını, davanın tarafları arasında satım ilişkisi bulunmadığını, sözleşmenin tarafının westford şirketi olduğunu, davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davaya konusu un emtiasının proforma fatura ve CON-211112-CCG kodlu sözleşme ve akreditif belgelerine göre …. isimli şirkete satıldığı, akreditif küşat mektubu incelendiğinde, akreditif amiri alıcı olarak dava dışı bu şirketi, akreditif lehtarı satıcı olarak da davalının adının yer aldığı, dava konusu satımın ihracat-akreditif işlemi ile gerçekleştirildiği, akreditif işleminin bir tediye vasıtası olduğu gibi, diğer yandan amir banka ile akreditif lehtarı arasındaki ödeme şartlarını belirleyen nihai sözleşme mahiyetinde olduğu, asıl sözleşmeyle farklı hükümler içerdiği takdirde temel sözleşmenin değil akreditif küşat mektubunda yer alan şartların geçerli olacağı, buna göre davacının talep bakımından aktif husumetinin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; müvekkilinin aktif husumet ehliyetinin bulunduğunu, dava delillerinden ek-2 ve ek-3 ile … Ltd ile ona izafeten dava tarafı olan müvekkili arasındaki ilişkinin kanıtlandığını, davayı davacı … Ltd olarak açma sebeplerinin deliller arasında bulunan deniz konşimentosu ve menşe şehadetnamesinde ihracatçı satıcı olarak davalının, alıcı olarak ise müvekkilinin gösterilmesi olduğunu, konşimentonun hukuki bir belge olup meşru hamili ve alıcısı davacı müvekkili şirket olduğunu, menşe şehadetnamesinin hazırlanması ve sunulmasının Yargıtay 11 HD’nin 2005/5110 Esas ve 2006/4964 Sayılı kararında da belirtildiği üzere gönderen yani davalı tarafa ait olduğunu, davalının kendi başvurusu ile hazırlanan ve resmi niteliği olan belgeye göre gönderen olup emtiaya gelen zarardan sorumlu olduğunu, konşimentoda “…” ibaresi bulunduğunu, … davalı olduğunu ve meydana gelen zarardan sorumlu olduğunu, bilirkişi raporundaki zararın konteyner içinde yerleştirme hatası ile aşırı nemli ve sıcak bir iklim altında konteynerde fazla beklemiş olması şeklindeki ifadede zararın neden kaynaklandığının anlaşıldığını, dolayısıyla emtiada meydana gelen bozulmanın davalının kusurundan kaynaklı olup zararın davalı tarafça tazmini gerektiğini bildirmiştir. Yargılama sırasında alınan 30/05/2016 tarihli heyet raporunda; dava konusu satımın akreditifle gerçekleştirildiği, akreditif küşat mektubunun akdin esaslı şartlarını ihtiva eden nihai bir sözleşme olduğunu, bu niteliği ile temel sözleşmenin yerine geçip temel sözleşmeyi kadük hale getireceği, akredif küşat mektubunun temel sözleşmeyle aynı hükümleri taşıyabileceği gibi farklı hükümleri de taşıyabileceği, farklı hükümler taşıdığı halde geçerli olanın akreditif küşat mektubundaki şartları bulunan nihai sözleşme olduğunu, dosyada bulunan akreditif küşat mektubunun incelenmesinde, akreditif amiri olarak dava dışı westforda trade servicenin gösterildiğini, akreditif lehtarı olarak da davalının yer aldığı, yani davacı ve davayı açan avukata vekalet verin şirketin bu nihai satım sözleşmesinin tarafı olmadığını, muhal bir faraziye olarak davacı şirketin bu sözleşmenin tarafı olsaydı bu defa muayene ve ayıp ihbarı ile ilgili hükümlere uyulup uyulmadığının incelenmesi gerektiği, dosyadaki konşimentolarda gemiye yüklemelerin 9 Ocak 2013 tarihinden itibaren yapıldığı ve en son boşaltmanın ise yani tesliminin 22/03/2013 tarihinde yapıldığı, buna mukabil malların ayıplı olduğunu gösteren belgenin ise 06/05/2013 tarihini taşıdığı, buna göre muayene ve ayıp ihbarlarının yasal sürede yapılmadığı, dosyaya mübrez bu belge ve yazılara davacı tarafın herhangi bir itirazına rastlanmadığı, davacının ticari defterleri incelendiğinde, davalının, dava dışı westford trade şirketinden herhangi bir alacağının bulunmadığı, yapılan teslim karşılında ödemelerin alındığı, zararın sebebinin ambalajlama ve yükleme hatası ile ürünlerin aşırı nemli ve sıcak bir iklim altında konteynerde fazla beklemesinden kaynaklandığı, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddinin yerinde olmadığı takdir edilmesi halinde ve taraflar arasında bir tazminat ilişkisinin kabul edilmesi halinde davalının zararın ancak yarısına katlanması gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.Davacı vekilince bilirkişi raporuna itiraz edildiği, dava dilekçesindeki ek-2 ve ek-3’deki belgelerden ilişkinin taraflar arasında olduğunun kanıtlandığı, bilirkişiden ek bir inceleme yapılarak zararın varlığının ve miktarının tespitini istediklerini, deniz konşimentosu ve menşe şehadetnamesinde alıcının müvekkili olduğunu, bu nedenle bu şekilde dava açtıklarını bildirerek davanın kabulünü istemiştir. Dava dilekçesine ekli vekaletnamenin … A.Ş unvanlı şirketi temsilen …üşün tarafından verildiği görülmüştür. Dava dilekçesine ekli ek 1 olarak belirtilen İngilizce düzenlenmiş belgede; Shıpper olarak davalının gösterildiği, yine davacının adının da bu belgede yer aldığı, yine dava dilekçesine ekli belgeler arasında bulunan “…” … olarak … A.Ş, bu yer olarak …Ltd gösterildiği, dava dilekçesi ekinde birçok belge bulunduğu, ancak bunların Türkçe tercümesinin eklenmediği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, ayıplı mal nedeniyle açılan zararın tespiti ve tahsili davasıdır. Davalı taraf davacının sözleşmenin tarafı olmadığını savunmuştur. Gerek dosya içeriğinde alınan bilirkişi raporundan, gerekse davalı tarafından dosyaya sunulan tercüme evraklarından satım sözleşmesinin davalı ile dava dışı …. Ltd arasında gerçekleştiği görülmüştür. Bu itibarla davacı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir. Öte yandan davacı taraf menşe şehadetnamesi gereğince gönderenin davalı olup bu belgeye göre sorumluluğunun bulunduğunu belirtmiş ise de, davacı sözleşmenin tarafı olmadığından bu yöne ilişkin istinaf talebi değerlendirilmemiştir. Zira öncelikle davacının dava açmak konusunda ehliyetinin bulunup bulunmadığı ele alınmalıdır. Yine dava dilekçesine ekli vekaletnamenin …A.Ş unvanlı şirketi temsilen … tarafından verildiği görülmüş olup bu şekildeki bir vekaletname ile… Ltd adına dava açılması da mümkün değildir. Bir başka ifadeyle davaya vekalet ehliyeti de somut olayda mevcut değildir. Açıklanan bu sebeplerle davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 44,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.09/05/2019