Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5327 E. 2020/1708 K. 16.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5327 Esas
KARAR NO: 2020/1708
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/05/2017
NUMARASI: 2016/124 2017/99
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalı şirketin TPMK nezdinde … tescil numaralı “…” ibareli markasının bulunduğunu, bu markanın 556 Sayılı KHK’nın 7/1-a, 7/1-c, 7/1-d, 7/1-f, 42/1-a ve 35.maddeleri uyarınca tescilli olduğu 32.sınıfa dair emtialarda hükümsüz kılınması gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıya ait bu markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, resmi marka gazetesinde kararın şerh ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkiline ait markanın yanıltıcılık unsuru taşımadığını, bu ibarenin cins ve coğrafi kaynak kabul edilemeyeceğini, …’nın biralarıyla ünlü bir yer olmadığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; …nın tanımlayıcı, soyut bir işaret olup 556 Sayılı KHK’nın 7/1-a maddesi gereğince bu ibarenin marka olarak tesciline engel bir durumun bulunmadığı, yine bu ibarenin bir semt adı olsa dahi bu yerin biralarıyla meşhur bir yer olmadığı, … ibaresinin coğrafi anlamda kaynak belirtmediği gibi herhangi bir cins, vasıf bildiren ibarede de olmadığın, dolayısıyla 556 Sayılı KHK’nın 7/1-c bendi gereğince hükümsüzlük talebinin yerinde olmadığı, yine bu ibarenin …larının yöresel olduğu yönünde bir algı oluşturmadığı, bu yönden aldatıcı niteliğinin bulunmadığı, dolayısıysa davacının dayandığı hükümsüzlük nedenlerinin somut olayda gerçekleşmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; huzurdaki davada 6769 Sayılı SMK kapsamında hüküm kurulması gerekirken mülga 556 Sayılı KHK’ya göre karar ittihaz edilmesinin doğru olmadığını, bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, heyette yer alan …’ın işletme fakültesinde, …’nın ise turizm işletmeciliği bölümünde öğretim üyesi olduklarını, davaya konu alanda uzman olmadıklarını, dosyada sunulu olan Ankara 3.FSHHM’nin Yargıtay’dan geçerek kesinleşen 2014/351 Esas, 2015/239 karar sayılı kararında “…” ibareli marka ile ilgili olarak bilirkişilerin uzmanlığına işaret edildiğini, yine Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20.HD’nin 2017/151 Esas – 156 Karar sayılı emsal kararında da bu hususa işaret edildiğini, seçilen bilirkişilerin dava konusu hakkında meslek ya da deneyim sahibi olmaları gerektiğini, Yargıtay’ın da bu yönde birçok emsal kararı bulunduğunu, dolayısıyla bilirkişi raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığını, davalıya ait markanın 6769 Sayılı SMK’nın 4, 5/1-A ve 25.maddeleri gereğince hükümsüz kılınması gerektiğini, İzmir ve İzmir’in bir ilçesi olan …’nın birahaneleri ile tanınan bir yer olduğunu, … ibaresinin davalı tarafından tescilli olarak kullanılması halinde başta tüketici kitlesi olmak üzere kimsenin … ve … ibarelerini yan yana kullanamayacak olduğunu, davalının markanın esas unsurunun … olduğunu ileri sürerek 32.sınıfa dahil emtialara benzer, bağlantılı tüm ibarelerin kullanımını engelleyebilecek olduğunu, böylelikle karşı tarafa coğrafi bir işaret üzerinde inhisar hakkı verildiğini, yine bu markanın 6769 Sayılı Kanunun 5/1-C , 5/1-D ve 5/1-F ve 25.maddeleri gereğince hükümsüz kılınması gerektiğini, 5/1-c maddesinde coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya özelliklerini belirten işaret veya adların münhasıran ya da esas unsur olarak marka olarak tescil edilemeyeceğini, benzer bir şekilde oluşturulmuş “…” ibareli marka başvurusunun reddedildiğini, coğrafi yer adlarının marka olarak tescil edilip edilmeyeceğinin saptanmasında esas itibariyle “…” kararıyla oluşturulan kriterlerin dikkate alınması gerektiğini, yine emsal … ibareli marka başvurusuyla ilgili Ankara 3.FSHHM’nin 2006/477 Esas, 2007/215 Karar sayılı ilamının bulunduğunu, buna göre dava konusu markanın tescilli olduğu emtiaları hitap ettiği tüketici kesimi tarafından bilinen, tanınan bir yer olduğunu, … ilçesinin adının bir tek kişinin inhisarına bırakılmasının rekabet ortamını zedeleyeceğini ve MK 2 maddesine de açıkça aykırı olduğunu, istinaf dilekçesinde sundukları görsellerden de anlaşılacağı üzere bira imalatında ve bira haneleriyle meşhur olan İzmir’in ilçesi olan …nın 32.sınıfa dahil “biralar, bira yapımında kullanılan preparatlar” da tescil edilmesinin SMK’ya aykırı olduğunu, … ilçesinin bira emtiası bakımından coğrafi işaret konumunda olduğunu, dolayısıyla marka olarak tescil edilemeyeceğini, … ibareli markayla ilgili dava dosyasına sunulan bilirkişi raporunda da benzer görüşlerin açıklandığını bildirmiştir. Davaya konu 2014/64595 sayılı “…” ibareli markanın davalı adına 32.sınıfta 26/10/2015 tarihinde tescil edildiği, 08/08/2014 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescilli olduğu ve geçerliliğini korumakta olduğu anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan 13/03/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; … ibareli markanın isim tamlaması niteliğinde iki sözcükten oluşan ve soyut anlamda ayırt ediciliği bulunduğundan 556 Sayılı KHK’nın 7/1-a anlamında hükümsüzlük halinin mevcut olmadığı, bu markanın tanımlayıcı niteliğinin bulunmadığından 7/1-c maddesindeki hükümsüzlük halinin mevcut olmadığı, bu ibarenin farklı tacirler tarafından yaygın kullanımı bulunmadığından 7/1-d maddesi anlamında hükümsüz kılınamayacağı, bu markanın coğrafi kaynağı gibi konularda da halkı yanıltacak bir marka olarak kabulünün de mümkün olmadığından 7/1-f maddesi anlamında hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı, bu markanın hükümsüz kılınmasını gerektirir bir kanaat oluşmadığından kötüniyet tescilin de söz konusu olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Dosyada mevcut 22/12/2016 tarihli bilirkişi yemin ve teslim tutanağının incelenmesinde; bilirkişi …’un marka patent uzmanı, …’nın turizm uzmanı, …’ın ise marka patent uzmanı olarak belirtildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, davalıya ait markanın hükümsüzlüğü talebine ilişkindir. Davacı taraf, davalıya ait markanın 556 Sayılı KHK’nın 7/1-a,c,d,f , 42/1-a ve 35.maddeleri uyarınca tescilli olduğu 32.sınıfa dahil emtialarda hükümsüz kılınmasını istemiştir. Davalıya ait … Sayılı “…” ibareli markanın davalı adına 32.sınıfta (biralar, bira yapımında kullanılan preparatlar) 26/10/2015 tarihinde tescil edildiği ve 08/08/2014’den itibaren 10 yıl süreyle tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Davacı vekili, 6769 Sayılı SMK’nun yürürlüğe girdiğini, dolayısıyla derdest olan davalara da 6769 Sayılı kanunun uygulanması gerekirken mülga 556 Sayılı KHK’ya göre karar verilmesinin yerinde olmadığını ileri sürmüş ise de, 6769 Sayılı SMK’nın geçici 1.maddesi uyarınca her marka başvurusunun başvuru tarihinde yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre sonuçlandırılması gerektiği, SMK’nın ise 06/01/2017 tarihinde yürürlüğe girdiği, dava konusu marka için ise SMK’nın yürürlüğünden önce başvuru yapıldığı ve markanın tescil edildiği, dolayısıyla somut olayda 556 Sayılı KHK’ya göre değerlendirme yapılmasının usul ve yasaya uygun olduğu anlaşıldığından, davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Dava konusu marka isim tamlaması niteliğinde iki sözcükten oluşmaktadır ve soyut anlamda ayırt ediciliği bulunmaktadır. Ayrıca bu markanın tanımlayıcı niteliği bulunmamaktadır. Yine bu ibare farklı tacirler tarafından ticaret alanında da yaygın kullanımın bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bu markanın coğrafi kaynağı gibi konularda da halkı yanıltacak bir yönü de bulunmamaktadır. Bütün bu hususlar gözetildiğinde davalıya ait markanın ileri sürülen hükümsüzlük hallerinden hiçbirine girmediği anlaşılmaktadır. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bu hususlar istinaf denetimine elverişli ve ayrıntılı bir biçimde ele alınmıştır. Bilirkişilerin uzmanlık alanlarının da bu konuda rapor vermeye yeterli olduğu görülmüştür. Öte yandan davalının tescilinde kötüniyetli olduğu da ispatlanamamıştır. Dosya içeriğindeki belgelerden, davalının marka başvurusunun Markalar Dairesi tarafından 556 Sayılı KHK’nın 7/1-a ve c maddeleri gereğince reddine karar verildiği, başvuru sahibinin itirazı üzerine YİDK’da 7/1-a ve c bentlerine aykırılık bulunmadığı, 32.sınıf (biralar, bira yapımında kullanılan preparatlar) yönünden tescil işleminin devamına karar verildiği anlaşılmaktadır. Yine dosya içeriğine yansıtılan belgelerde davalının benzer şekilde tescilli “…” , “…” gibi markalarının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda yapılan açıklamalar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.16/10/2020