Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5294 E. 2018/1206 K. 21.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/5294 Esas
KARAR NO : 2018/1206
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 12/07/2017
NUMARASI : 2011/249 2017/638
DAVANIN KONUSU : Menfi Tespit
KARAR TARİHİ : 21/05/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkilinin kendisine ait aracı 23/07/2010 tarihinde davalının çalıştığı ve fiilen yönettiği oto servisine tamir ettirmek istediğini, davalının aracın hasar ihbarının yapılması ve bunu kendisinin yapacağını söyleyerek müvekkilinden imzalı kağıt aldığını, ancak davalının daha sonra bu belgeyi bono haline dönüştürerek müvekkili hakkında icra takibi başlattığını, konu ile ilgili suç duyurusunda bulunduklarını belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının iddialarının gerçeği yansıtmadığını, davacının iddialarını yazılı belge ile kanıtlaması gerektiğini, davacının müvekkilinden aldığı borç para karşılığında senet düzenlediğini, ancak vadesinde ödemediğini, senet üzerinde herhangi bir tahribat olmadığını, davacının tamir işlemleri için dosyaya sunduğu 24/07/2010 tarihli belgenin ise davacı adına yeğeni tarafından imzalanmış ve müvekkili ile hiçbir ilgisi olmayan bir belge olduğunu ileri sürmüştür.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacının borcun varlığını inkar ettiği, ispat külfetinin davalıda olduğu, dava konusu senetteki imzanın davacıya ait olup, senedin imzadan sonra düzenlenip düzenlenmediği, boş imzalı kağıdın senet haline dönüştürülüp dönüştürülmediği hususunda kesin bir tespitte bulunmanın mümkün olmadığı, kenarlarının sonradan kesilip kesilmediği, A4 kağıdından kesilmek suretiyle oluşturulup oluşturulmadığı hususlarında kesin bir tespitte bulunmanın uygun olmayacağı, senet üzerinde bulunan matbu yazıların aynı cins bilgisayar yazıları kullanılarak yazıldığı kanaatinin Jandarma kriminal raporunda belirtildiği, davalı hakkında resmi belgede sahtecilik ve nitelikli dolandırıcılık suçundan açılan davada yargılama sonucunda beraat kararı verildiği, söz konusu senedin TTK’nun 776.maddesindeki unsurları taşıdığı ve temel ilişkiden mücerret borç ikrarı içerdiği, davacının boş kağıda imza atmasının haklı kılmayacağı ve kandırıldığı anlamına gelmeyeceği, yazılı bir belgeye belgenin içeriğini okumadan ve anlamadan sırf kendisine söylenenlere inanarak imza atmasının ise hile olarak kabul edilemeyeceği, davaya konu bononun bedelsiz olmadığı ve davacının borçlanma iradesi taşıdığının kanıtlandığı gerekçeleriyle davanın reddine, takibin durması nedeniyle de asıl alacağın %40’ı oranındaki tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf sebebi olarak; davalının müvekkiline ait işyerinin alt katında oto tamirhanesi işlettiğini, tamir belgeleri ile ilgili olarak müvekkiline bir belge imzalattığını ve bu belgede üst kısmında tamir bedelinin sigorta şirketinden tahsil edilemediği takdirde araç sahibinden tahsil edileceği, orta kısmında araç sahibinin kimlik bilgilerinin bulunduğu, son kısmında ise boşlukları doldurulduğu takdirde bono olarak kullanılabilecek alanların bulunduğunu, müvekkilinin burada bono bulunduğunu fark etmeden bu kağıdı imzaladığını, davalının bu kağıdın alt kısmını kesip gerçeklere aykırı olarak doldurup bono haline getirdiğini, davalının bu şekilde suç işlemeyi itiyat haline getirdiğini, davalının mahkeme savcılık ve ticaret mahkemesindeki beyanlarının çelişkili olduğunu, davalının savcılıktaki ifadesinde; söz konusu parayı ortak iş yapmak için verdiğini, huzurdaki sorgusunda ve ticaret mahkemesindeki beyanında ise; söz konusu parayı müvekkile borç olarak verdiğini ifade ettiğini, davalının savcılık ifadesinde; 2010 yılı ocak ayında ortak tekstil işi yapmak istediklerini söylediğini, davalının her seferinde ayrı beyanlarda bulunduğunu, davalının İstanbul 4. Ağır ceza mahkemesinin 2013/325 Esas, 2016/209 karar sayılı kararı ile nitelikli dolandırıcılık suçundan ceza aldığı, kararın bir örneğinin dosyada bulunduğunu, istinafa konu senedin de aynı şekilde düzenlendiğini, her iki davada da tarafların davalı ile olan ilişkilerinin araç tamir ilişkisi olduğunu, davalının senet olarak işleme koyduğu belgenin bir örneğinin yukarıda bahsedilen ceza dosyasına ibraz edildiğini, konu ile ilgili uzman görüşün de dosyaya sunulduğunu, davalının hakkında beraat kararı veren İstanbul 1.Ağır Ceza Mahkemesi dosyasına yargılamanın yenilenmesi talebiyle müracaat edeceklerini beyan ettiklerini ve bu hususun bekletici mesele yapılmasını talep ettiklerini ancak mahkemenin bu talebi dikkate almadığını, senet bakımından taraflar arasında ticari bir ilişki ve borcun mevcut olmadığını, davalının sigorta şirketine ihbar ve müracaat için müvekkilinden imzalı yazı aldığını ancak yaptıkları araştırmada… Sigorta Hasar Müdürlüğü’ne 24/07/2010 tarihli belge ile müvekkili adına başvuru yapıldığını, yaptıkları incelemede ise belgedeki imza ve beyanların müvekkiline ait olmadığını tespit ettiklerini, davalının müvekkilinden müracaat için aldığı yazılı belgeyi üst kısmında bulunan boşluğu doldurarak senet haline getirdiğini, öte yandan davalının cevap dilekçesinde senedin borç para karşılığında verildiğini söyleyerek senedin düzenlenme sebebini ticari ilişkiye dayandırdığı ve senedi düzenleme sebebini ispat külfetini üzerine aldığını, davalının bu iddialarını ispat etmesi gerektiğini, davalının sigorta şirketine verilen belgedeki imzanın davacının yakınlarından birine ait olduğunu söylediğini ancak böyle bir durumun söz konusu olmadığını, yukarıda numarasını verdikleri dosyada ….’nun da davalıya araç tamir ettirdiği, her iki taraftan araç hasar bedelinin sigorta şirketinden alınmak için alınan imzaların biribirine benzer şekilde düzenlenmesinin söz konusu mesnetsiz senetlerin davalı tarafça işleme konulmasının açıkça hukuka aykırı olduğunu, söz konusu senedin dolandırıcılıkla tahribat ve eklemeyle düzenlendiğini, taraflar arasında gerçek bir senet düzenlenmesini gerektirir hukuki ve ticari bir ilişki bulunmadığını, davalının 150.000,00 TL’yi ticari iş yapmak üzere müvekkiline verdiğini ifadesinin anlamsız olduğunu, zira müvekkilinin ailesi ile birlikte 20 yıllık tekstil işi ile uğraşdığını ve 5.500.000,00 TL cirosu olup ortağa ihtiyacı bulunmadığını, takibe konu senedin piyasada rahatlıkla kullanılabilen ve ulaşılabilecek senetlerden olmadığını, davalının senedi bilgisayarında hazırladığını ifade edip elle doldurulan kısımların kendisine ait olduğunu kabul ettiğini, evrak dikkatlice incelendiğinde tahribat yapıldığının anlaşılacağını, üst kısmından kesinti yapıldığını, davalının, müvekkilinin imzaladığı evrakı senet haline dönüştürdüğünü bildirmiştir.
Dava konusu senedin 01/09/2010 tanzim, 31/12/2010 vade, 150.000 YTL bedelli olduğu, keşidecisinin davacı, lehtarının davalı olduğu görülmüştür. Üst tarafından kimlik bilgileri, firma bilgileri gibi yazılar bulunduğu görülmüştür.
Davalının dava konusu senedi İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyada kambiyo senetlerine özgü yolla takibe koyduğu dava dilekçesine ekli belgelerden anlaşılmıştır.
Yine dava dilekçesine ekli 24/07/2010 tarihli belgede; davacı adına atfen atılan imza ile sigorta şirketine ihbarda bulunulduğu, davacının bu belgedeki imzayı kabul etmediği görülmüştür.
Cumhuriyet savcılığında yapılan hazırlık soruşturması sırasında alınan 05/12/2011 tarihli bilirkişi raporunda; senedin ön yüzündeki yazı ve imzaların davacının eli ürünü olmadığı, yazıların …’nin eli ürünü olduğu, keşideci imzasının …’ye ait olup olmadığının bilinemeyeceği,… sigortaya yazılan dilekçe altındaki imzanın ise …’un eli mahsülü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/8 Esas sayılı dosyasında alınan adli tıp kurumunca düzenlenen 11/12/2012 günlü raporda ise; gerek 24/07/2010 tarihli sigorta müdürlüğüne yazılan belgedeki, gerekse dava konusu senetteki keşideci imzalarının davacı …’un eli ürünü olduğunun belirtildiği görülmüştür.
İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/8 esas, 2013/82 Karar sayılı kararının incelenmesinde; katılanın davacı, sanığın ise davalı olduğu, suçun sahtecilik ve dolandırıcılık olduğu, yargılama sonunda ise gerek senetteki gerekse 24/07/2010 tarihli belgedeki imzaların katılanın eli ürünü olduğu , sigorta şirketine hitaben yazılan belgenin katılanın talimatı doğrultusunda doldurulduğu, belgenin sonradan yazdırılmış olmasının katılanın talimat sebebiyle suç oluşturmadığı, sanığa atılı sahte evrak tanzimi ve nitelikli dolandırıcılık suçlarını sanığı işlemediği gerekçeleriyle beraat kararı verildiği ve işbu kararın Yargıtay 15.Ceza Dairesi tarafından araştırmaya yönelik bozulduğu, bozma sonrası yapılan yargılamada ise Jandarma kriminalden 06/10/2015 günlü raporun alındığı, buna göre senet üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olduğu , 24/07/2010 tarihli sigorta şirketine yazılan inceleme konusu fotokopi belgedeki … adına atılı imzanın …’un eli ürünü olup olmadığı konusunda bir kanaat bildirmenin mümkün olamadığı , senet üzerinde iki farklı cins mürekkepli kalem kullanıldığı, imzada bir cins, senetteki diğer tüm el yazısı ve el rakamlarının ise farklı bir cins mürekkepli kalem kullanıldığı, senet üzerindeki … adına atılan imzanın mürekkebinin senedin düzenleme tarihinin aylar hanesinin onlar basamağında çakıştığı, fotokopi belgeler üzerinde yapılan incelemelerin fotokopi makinesinin karekteristik özellikleri belgeye yansıdığından kesin bir tespitte bulunamadığı, sigortaya hitaben yazılan belgedeki imzanın ise yazıcı ile yazdırılan yazılardan önce mi, yoksa sonra mı atılıp atılmadığı hususunda bir tespitte bulunmanın mümkün olmadığı, senet üzerindeki imzanın yazıcı ile yazdırılan yazılardan önce mi , yoksa sonra mı atılıp atılmadığı hususunda bir tespitte bulunmanın mümkün olamadığı, senedin sağ, sol ve alt kenarlarının lif yapısı ve kullanımdan dolayı oluşan deformasyonların aynı özellikleri gösterdiği, senedin üst kısmında katlama izlerinin bulunduğu ve düzensiz kesik izlerinin bulunduğunun tespit edildiği, belgenin kenarlarının sonradan kesilip kesilmediği hususunda kesin bir tespitte bulunmanın uygun olmayacağı, belgenin A4 kağıdından kesilmek suretiyle oluşturulup oluşturulmadıığı hususunda kesin bir tespitte bulunmanın uygun olmayacağı , senet üzerindeki matbu yazıların baskı kalitesi, baskı çözünürlüğü ve toner yapısı gibi özellikler yönünden benzerlikler görüldüğü , söz konusu senet üzerinde bulunan matbu yazıların aynı cins bilgisayar yazısı kullanılarak yazıldığının tespit edildiği görülmüştür.
Bozma sonrası yapılan yargılamada ise ; İstanbul 1. Ağır ceza mahkemesince Jandarma kriminalden alınan raporun da aynı mahiyette olduğu, dava konusu belgelerden bilirkişi raporlarına göre imza ile printer yazılarının çakıştığı bildirilen sigorta şirketine hitaben yazılan belgenin katılanın talimatı doğrultusunda doldurulduğu ve bu belgenin sonradan yazdırılmış olmasının katılanın talimatı nedeniyle suç teşkil etmediği , senet altındaki keşideci imzasının katılanın eli ürünü olduğunun tespiti karşısında sanığın üzerine atılı suçları işlediğine yönelik kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gözetilerek sanığın atılı suçları işlediği sabit olmadığı gerekçeleriyle 07/12/2015 tarihinde beraat kararı verildiği, söz konusu kararın 20/04/2016 tarihinde Yargıtay 15.Ceza Dairesi tarafından onandığı görülmüştür.
Yargılama sırasında davacı tarafça sunulan İstanbul 4. Ağır ceza mahkemesinin 2013/325 esas, 2016/209 karar sayılı kararının incelenmesinde; mağdurun …., sanıkların ise … ( davalı ), …olduğu , suçun sahtecilik ve dolandırıcılık olduğu, mağdur tarafından davalı tarafından imzalı boş kağıdın bilgisayarda senede dönüştürüldüğü iddia edilerek şikayette bulunulduğu, söz konusu belgenin ise davalı sanık …’ın işletitği oto servisine tamir için araç bırakıldığı sırada sigorta şirketine müracaat için imzalı belge alındığının iddia edildiği, yargılama sonunda mahkemenin mağdurun kazalı aracının sanık …’ın oto servisine bırakarak sigorta işlemlerinde kullanılması için açığa imza attığı belgeyi sanığa verdiği, sanığın da bu belgenin üst kısmını kesip altı kısmını senet şekline dönüştürerek bono haline getirdiği ve diğer sanıklar vasıtasıyla icra takibine koyduğu kabul edilerek sanıkların hakkındaki imzanın kötüye kullanılması suçundan şikayetten vazgeçilme nedeniyle düşülme kararı verildiği, dolandırıcılık suçundan ise neticede 1.660’ar TL adli para cezası verildiği , sanık … hakkında CMK 231 ( HAGB ) uygulanmasına yer olmadığına, diğer sanıklar hakkında ise CMK 231 uyarınca HAGB uygulanmasına karar verildiği, kararın kesinleşip kesinleşmediği anlaşılamamıştır.
Davalının hazırlık soruşturması sırasında cumhuriyet savcısına verdiği 18/10/2011 günlü ifadesinde; davacı …’la ortak tekstil işi yapmaya 2010 yılı ocak ayında karar verdiklerini, harici olarak anlaştıklarını, parayı babasının verdiğini, ancak Sinan’ın 2010 yılı boyunca kar payı vermediğini, Ocak ayında 150.000 TL’yi Sinan’a elden nakit verdiğini, Sinan’a güvendiği için herhangi bir belge almadığını, …kar payı vermeyince eylül ayında…’la oturduklarını ve kendisine ait işyerinde bilgisayarda hazır olan senetlerden bir tane çıkarıp …’a imzalattırdı3ğını, yazılan kendisine, imzanın ise Sinan’a ait olduğu , 2010 yılı temmuz ayında ise müştekiye ait 34 VZ 524 plakalı aracı yeğeni olan olcay adındaki bir şahsın getirdiğini, sahte olduğu iddia edilen dilekçeyi hazırladığını, olcaya verdiğini, …’ın da müştekiye imzalatmak için götürdüğünü, sonra da dilekçeyi yeğeni olan …. kesindisen getirdiğini, imzayı sahte olarak atıp getirip getirmediğini bilemediğini, boş verilen imzayı bilgisayarda senede dönüştürmediğini, belgede firma ve kimlik bilgilerine ilişkin matbu kısımların bulunmasının servis işinden kaynaklandığını, matbu senet kullanmadıklarını bildirmiştir.
GEREKÇE:
Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Dava konusu senetteki imza davacının eli ürünüdür. Dava konusu senetle ilgili alınan raporlarda, senedin imzadan sonra düzenlenip düzenlenmediği, boş imzalı kağıdın senet haline dönüştürülüp dönüştürülmediği hususunda kesin bir tespitte bulunmanın mümkün olmadığın , kenarlarının sonradan kesilip kesilmediği, A4 kağıdından kesilmek suretiyle oluşturulup oluşturulmadığı hususlarında kesin bir tespitte bulunmanın uygun olmayacağı, senet üzerinde bulunan maktu yazıların aynı cins bilgisayar yazıları kullanılarak yazıldığı kanaatinin ceza dosyasında alınan jandarma kriminal raporundan anlaşıldığı, yine bahse konu İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2015/34 esas, 2015/331 karar sayılı dosyasında, yukarıda özeti verilen Jandarma kriminal raporu da gerekçe yapılmak suretiyle davalı olan sanık …’nin resmi belgede sahtecilik ve kamu kurum ve kuruluşları vb. tüzel kişiliklerin araç olarak kullanılması suretiyle nitelikli dolandırıcılık suçlarından delil yetersizliği ve suçları işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraatine karar verildiği, iş bu kararın Yargıtay’dan onanmak suretiyle kesinleştiği, dava konusu senedin bononun zorunlu unsurlarını taşıdığı, yine sigorta şirketine verilen 24/07/2010 tarihli belgedeki imzanın da davacının eli ürünü olduğu yolunda adli tıp kurumunun rapor verdiği, davacının bu yöndeki iddiasının da kanıtlanamadığı, davacının imzalı boş senet verdiği kabul edilse bile davacı tarafından senedin anlaşmaya aykırı olarak düzenlendiğinin usulüne uygun delillerle ispatlanamadığı gözetildiğinde, ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğu kanaatine varılmıştır. Öte yandan davacı tarafça istinaf dilekçesinde İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki mağdurunun dava dışı … olan bir dosyada, davalı hakkında dolandırıcılık suçundan mahkumiyet hükmü verilmiş ise de kararın kesinleşip kesinleşmediğinin anlaşılamadığı, kaldı ki o dosyadaki olayın bu dava konusu ile aynı olmadığı, dolayısıyla bu dava yönünden kesin ve bağlayıcı bir delil durumunun olmadığı anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, Başkan …’ün muhalefetiyle ve iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere oy çokluğu ile karar verildi.21/05/2018

KARŞI OY:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalı tarafından icraya konulan 01.09.2010 tarih, keşidecisi davacı, lehtarı davalı … olan 150.000 TL’lik bononun başka bir amaçla verilen belgeden hile ile oluşturulup oluşturulmadığı noktasında toplanmaktadır. Hile bir hukuki ilişki olmayıp maddi vakalara dayalı bir olgu olduğundan hile iddiası her türlü delille kanıtlanabilir.
Mahkemece, davalı hakkında açılan ceza davasında bonodaki imzanın davacıya ait olduğunun tespit edildiği bononun gerekli unsurları taşıdığı, davacının boş kağıda imza atmasının kandırıldığı anlamına gelmeyeceği, yazılı bir belgeye belgenin içeriğini okumadan ve anlamadan sırf kendisine söylenenlere inanarak imza atmasının hileli davranış sayılmayacağı, bononun bedelsiz olmadığı kabul edilerek davanın reddine karar verilmiştir,
İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2015/34 Esas ve 2015/331 Karar sayılı ilamında ; bonodaki imzanın davacıya ait olduğu gerekçesiyle beraat kararı verilmiştir,
Hemen belirtmek gerekir ki, davacı senetteki imzanın kendisine ait olduğunu en başından beri kabul etmekte ancak başka bir amaçla verilen belge üzerinde bilgisayar ortamında hile ile senet oluşturulduğunu iddia etmektedir.
Davacı deposunun bulunduğu binanın alt katında bulunan bir tamir servisinde sigortalı yönetici olarak çalışan davalıyla sadece 1 yıl tanışıklığı olduğunu, kaza yapan hasarlı aracını tamirat için söz konusu tamirhaneye götürdüğünde hasar bedelini kasko poliçesiyle sigorta şirketinden tahsil etmek için kendisinden isteyip aldığı evrakı keserek bonoya dönüştürdüğünü iddia etmiş ve delil olarak da;
– Senedin düzenlenme şekli,
-senette normal bir bonoda olması gerekmeyen bilgi ve açıklamalara yer verilmesi, karşılıklarının yazılmaması,
-bononun üst kısmının kesik olması,,
– istanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/325E ve 2016/209 sayılı davasında davalının başka müşterisi hakkında da benzer yöntemle hileli senet düzenlemiş olduğunun kanıtlanmış olması,
– yine davalı hakkında …’ın şikayetiyle İstanbul CİM Savcılığının 2011/9168 soruşturma numaralı sahtecilik soruşturmanın da devam etmesi,
– davalının iş yerinde çalışan sigortalı olması nedeniyle kendisine 150.000 TL verecek ekonomik güce sahip olmaması,
– tekstil işiyle uğraşan kendisinin ise vergi beyannameleriyle sabit olduğu üzere yüksek bilançolu bir iş yapması nedeniyle davalıdan borç para almaya ihtiyacının bulunmaması
– davalının senedin alınma nedeniyle ilgili olarak ceza mahkemesindeki ifadeleriyle eldeki davadaki beyanlarının çelişkili olması, eldeki davada davalıya elden borç verdiğini iddia etmesine rağmen ceza mahkemesindeki beyanında davacının şirketine haricen ortak olması karşılığı babası tarafından sağlığında verildiğini, 2010 yılı kar payı vermemesi üzerine de anlaşarak karşılığında bu senedin alındığını savunarak senedi talil etmesi ve çelişkili dürüst olmayan beyanlarda bulunması,
-davacının davalıyla arasında bir defaya mahsus olan araba tamiri dışında hiçbir ticari ilişki bulunmadığı, bir yıllık tanışıklık dışında bir münasebetinin bulunmaması,
Davalının herhangi bir ticari ilişkinin varlığını kanıtlayamaması
Olarak sıralamıştır..
Davalı ise davaya cevap dilekçesinde, davacıya elden nakit 150.000 TL borç verip söz konusu bonoyu aldığını savunmuştur. Ancak savcılık ve ceza mahkemesindeki ifadesinde, davacının şirketine haricen ortak olması karşılığı babası tarafından sağlığında verildiğini, 2010 yılı kar payı vermemesi üzerine de anlaşarak karşılığında bu senedin alındığını iddia etmiştir.
Aynı davalı hakkında müştekisi …, sanıkları …(davalı), …. olan İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/325E ve 2016/209 sayılı dosyasındada da müşteki … tıpkı bu davada olduğu gibi kaza yapan aracın davalının çalıştığı oto servisine tamir için bırakıldığı sırada sanık … (davalı) ‘nin müştekiden aracın kaskolu olması nedeniyle sigorta şirketine müracaat dilekçesi olarak kullanacağını belirtip boş bir kağıdı müştekiye imzalatarak aldığı, sanığın daha sonra bu kağıdın üst kısmında sigorta şirketine hitaben olan kısmı kesip müştekinin imzasının üst kısmında olan boş kısmını bilgisayarda senede dönüştürüp 70.000 TL bedellli 10.01.2011 vade tarihli olarak doldurup alacaklı kısmına hayali bir isim olan .. . yazdığı,, … cirosunun davacı tarafından sahte olarak atılıp akrabası şüpheli … aracılığıyla akrabaları olan şüpheli …’a verdiği, ve diğer sanık tarafından İst. ..İcra Müdürlüğünün …Esas Sayılı dosyasıyla icraya konulduğunu ve her üçünün de birlikte hareket ettiklerini, …n hayali bir isim olduğu, … (davalı) ‘nin bu şekilde sahte senet oluşturmayı alışkanlık haline getirdiği, kabul edilerek her üç sanığın da nitelikli dolandırıcılık suçundan mahkumiyetlerine karar verilmiştir.
Yine söz konusu davada senet lehtarı olarak görünen …mahkemeye verdiği beyanında tarafları tanımadığını, böyle bir senetten haberinin dahi olmadığını, kendisine atfedilen ciro imzasının da kendisine ait olmadığını belirtmiş ve alınan bilirkişi raporunda da ciro imzasının adı geçene ait olmadığı tespit edildiği gibi o davada dinlenen tanıklar da sanığın bu tür fiilleri alışkanlık haline getirdiğini belirtmişlerdir.
O davadaki senedin dış fiziki görünümü dava konusu senede şekil olarak benzer olduğu gibi senedin alınma nedenine ilişkin taraf iddiaları da aynıdır.
Diğer soruşturması devam eden savcılık soruşturması ile ilgili mahkemece bir araştırma yapılmamıştır.
Ceza davasında bonodaki imzanın davacıya ait olduğu gerekçesiyle suç unsuru yokluğundan verilmiş olduğundan kararın hukuk mahkemesini bağlayıcılığı bulunamamaktadır.
Esasen davada davacının imzanın kendisine ait olmadığı şeklinde bir iddiası da zaten bulunmamaktadır. Sigorta işi için alınan belgedeki imzanın hileli olarak söz konusu bonoda kullanıldığını savunmuştur. Ceza davasında imza incelemesi dışında esasa etkili bir inceleme yapılmadığı gibi hukuk mahkemesinde de ceza mahkemesinin tespitiyle bağlı kalınarak hüküm kurulmuştur.
Yukarıda bahsedilen istanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/325E ve 2016/209 sayılı dosyasında senedin lehtarı olarak senette ismi bulunan …’ın senedin sahte olarak hazırlandığına ilişkin beyanı, bu beyanı doğrulayan bilirkişi raporundan davalının hileli işlemlerle senet oluşturduğu kanıtlandığından ve birbirinden bağımsız olan her iki davadaki senet oluşturma iddialarının birebir aynı olması, hasarlı arabaların tamiri ile ilgili üst kısmı başka amaçlar için yazılı belgenin imzalı kısmının bono olarak oluşturulduğu iddiasının kanıtlanması bu dava bakımından da güçlü delil oluşturduğu gibi zaten senedin fiziki görünümündende de bononun başka bir belgeden kesilerek oluşturulduğu düşüncesini güçlendiren ve normal bir bonoda olması gerekmeyen bilgilere yer verilmesinin nedeni de davalı tarafından makul şekilde açıklanamamıştır. bononun üst kısmı da bu bilgilerin hemen başladığı yerden düzensiz bir şekilde kesilmiştir. Nitekim Bono kapsamı aşğıdaki görünümdedeir;
KİMLİK BİLGİLERİ:

İş bu emre muharrer senedim mukabilinde .. 20… Tarihinde (elle davalının ismi)
…………………. veya emrühavalesine yalnız …elle 150000…….YTL
Yazıyla (…………….)
ödeyeceğim. Bedeli nakten ahzolunmuştur.

… ……….20
Adres

şeklindedir,
Bu senedin boş kısımları davalı tarafından elle doldurularak takibe konulmuştur.
İçeriği yukarıya alınan bono metninin üstünde yer alan kimlik bilgileri, firma bilgileri, nüfusa kayıtlı yer bilgileri, vergi bilgileri normal bir bonoda olması gereken unsurlar olmadığı tartışma dışı olduğu gibi, zaten bunların karşılığı olan bilgilere de senette yer verilmemesi, senedin üst kısmının kesik olması nedeniyle bu bilgilerin bonoyla ilgisi olmayan kullanımı gerekli başka iş için verildiğini, kesik metnin başka amaç için düzenlenen blgeden kesilerek alındığı ve bilgisayar ortamında oluşturulduğu ortadadır.
Zaten ceza davasında bozmadan sonra Jandarma Genel Komutanlığı’nca laboratuvarlardan faydalanarak hazırlanan 06.10.2015 günlü bilirkişi raporunda; senet üzerinde iki farklı cins mürekkepli kalem kullanıldığı (sayfa 11), “senet üzerinde …” adına atılı bulunan imzanın mürekkebinin atılı bulunduğu bölüm üzerindeki yazıcıyla yazdırılmış tarih (“/../20”) grubuyla çakışmadığı,
söz konusu senedin düzenleme tarihinin aylar hanesinin onlar basamağında çakıştığı, … adına atfen atılı bulunan imzanın mürekkebinin atılı bulunduğu bölüm üzerindeki yazıcıyla (printer vs) yazdırılmış metin grubuyla (kelime, harf, rakam, sembol vs) çakışmadığını (bilirkişi raporu sayfa 19),
dava konusu senedin yan alt üst görüntüleri ( 20-30 arası sayfalar ) ile A4 fotokopi kağıdının karşılaştırmalı görüntüleri esas alınarak hazırlanan raporda imzanın davacıya ait olduğunu (davacı bu imzanın kendisine ait olduğunu en başından beri kabul etmektedir),
dava konusu senet üzerinde iki farklı cins mürekkep kullanıldığı, atılı bulunan imzada bir cins, belge üzerinde bulunan diğer el yazısı ve rakamlarda ise farklı ikinci bir cins kalem kullanıldığı, senet üzerinde davalı adına atfen atılı bulunan imzanın mürekkebinin atılı bulunduğu bölüm üzerindeki yazıcıyla yazdırılmış tarih grubuyla çakışmadığı, söz konusu senedin düzenleme tarihinin hanesinin onlar basamağında çakıştığı ( bu durumda senet atılırken metin kısmının mevcut olmadığına işarettir. ) (bilirkişi raporu 3.sayfa 5.paragraf),
senedin imzadan sonra düzenlenip düzenlenmediği hususunda yapılan incelemede; imzanın boş bir belgeye mi atıldığı yoksa bir belgenin yazıcıdan çıktıktan sonra mı imzalanıp imzalanmadığı hususundaki incelemelerin ancak belgedeki imzanın mürekkebiyle yazıcıya yazdırılmış metin grubunun birbiriyle çakışması halinde mümkün olabildiği (9.paragraf), … adına atfen atılı olan imzanın mürekkebinin atılı bulunduğu bölüm üzerindeki yazıcıyla yazdırılmış metin grubuyla çakışmadığının tespit edildiği (10.paragraf), 9 ve 10.bentte açıklanan nedenlerle imzanın yazılardan önce mi yoksa sonra mı atılıp atılmadığı hususunda bir tespitin mümkün olmadığı, senet metninin A4 kağıdından kesilmek suretiyle oluşturulup oluşturulmadığı ve birden fazla print çıktısı olup olmadığı hususunda yapılan incelemede ise belgelerin kenarlarında düzensiz kesik izlerinin bulunduğu, belgenin kenarlarının sonradan kesilip kesilmediği hususunda kesin bir tespitte bulunmanın uygun olmayacağının değerlendirildiği, belgenin A4 kağıdından kesilmek suretiyle oluşturulup oluşturmadığının tespit edilmediği belirtilmiştir.
Aynı raporda Aksa Sigorta Hasar Müdürlüğü’ne hitaben yazılan ve davacının imzası bulunan 24.07.2010 günlü belgedeki imzanın imza kaligrafisi ve karakteristik özelliklerinin bu tür belgeler üzerine yeterince yansımaması ve belgeler üzerine farklı yöntemlerle tranfer edilebilmesi nedeniyle (bilirkişi raporu 2.sayfa paragraf 3) … eli ürünü olup olmadığı hususunda müspet veya menfi bir kanaat bildirmenin mümkün olamadığı belirtilmiştir.
Davacı bu belgedeki imzanın kendisine ait olmadığını, davalıya sadece imzalı bir evrak verdiğini ve o imzanın da dava konusu senette kullanıldığını iddia etmiş ve davalı da cevap dilekçesinde 24.07.2010 günlü Aksa Sigorta Hasar Müdürlüğü’ne hitaben yazılan ve davacının imzasını taşıyan belgeyi davacı adına yeğeni tarafından imzalanmış bir belge olduğunu kabul etmiştir. (cevap dilekçesi 2.sayfa 6.paragraf)
Gerek yukarıda açıklanan bilirkişi raporunda ve gerekse davacı ve davalının açıklanan beyanları nedeniyle sigortaya hitaben yazılan belgedeki imzanın davacıya ait olduğu kanıtlanamamıştır. (davalı da yeğeni tarafından imzalandığını kabul etmektedir.) Davacı başından itibaren bu imzanın kendisine ait olmadığını iddia etmiştir. Dolaysıyla da davacının dava konusu bono dışında davalıya imza verdiği kanıtlanamamıştır. bu da davalının davacıda aldığı imzayı sigorta başvurusunda kullanıldığına ilişkin savunmasını çürütmektedir.
Asıl dava konusu senet bakımından ise;
Dava konusu belgede davacıya ait bulunan imzanın atılı bulunduğu metin kısmı printer dan çıkarıldığı, imzanın belgenin altındaki tarih kısmıyla çakıştığı halde, metin kısmıyla çakışmadığı, belgenin kesilerek oluşturulduğu açıklamaları davacının iddiasını doğrular niteliktedir. Bilirkişilerin teknik olarak tespitinin mümkün olmadığını açıkladığı hususlar esasa etkili değildir. Çünkü raporda belirtilen bilgisayar üzerinde oluşturma, imzanın transferinin mümkün olduğuna ilişkin açıklama, imzanın senetteki tarihle çakışmasına rağmen metin olarak oluşturulan kısımla çakışmadığı açıkça ifade edilmiştir. Değerlendirme yapılmayan kısım ise takdire girdiği için teknik durum açıklanmakla yetinilmiştir.
Diğer yandan senet metniyle de anlaşıldığı üzere senedin bono unsurlarının yer aldığı kısmın bölümün üst kısmında normal bir bonoda olması gerekmeyen gereksiz kimlik ve nüfus kayıt içeriğiyle vergi kayıtlarına ilişkin bilgilere yer verilmesi ve bunların karşılığının boş bırakılması, bu bilgilerin üst kısmındaki düzensiz kesikten hemen sonra başlaması, bu belgenin davacının iddia ettiği gibi metni farklı olan başka bir belgeden kesilerek oluşturulduğuna güçlü delil oluşturmaktadır. zaten davalı tarafından ceza dosyasına sunulan ve sureti de bu dosyaya sunulan “iş sözleşmesi ve ödeme taahhütü” başlıklı bilgisayarda hazırlanmış standart belgedeki metin ve yazıların orta kısımdan sonraki bölümü oradan kesilmişcesine bonoda aynen mevcuttur.
Bu taahhütnamenin baş kısmındaki metin dışında kalan bölümün kesikleri de dahil taahütnameden alındığı bonoyla taahhütnamenin görsel olarak karşılaştırılmasıyla da gözle görülebilmektedir .
Kesilerek bono harici bırakılan kısımda ise yapılan tamir giderlerinin araç sahibi varsa kasko ve trafik sigortasından karşılanacağı, araç sahibi sigortadan tahsilat yapamaması durumunda parça ve işçilik bedellerini peşinen ödeyeceği, sigorta şirketinin ödeme yapmaması durumunda aşağıda borcu miktarınca düzenlenmiş olan senedi ödeyeceğini aksi takdirde tahsile konulacağını kabul edeceği açıklamasından sonra ise sigorta bilgilerine ve daha önce açıklanan kesildiği düşünülen senet metni bütünüyle yer almaktadır. Davalının cezalandırıldığı ceza davasındaki olayda da aynı senedin kullanıldığı ifade edilmiştir.
Böylece;
Davalının İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2013/325 Esas numaralı davasında benzer yöntemle hileli senet düzenlemiş olduğunun kanıtlanmış olması,
– yine davalı hakkında İsmail Yaman’ın şikayetiyle İstanbul CİM Savcılığının 2011/9168 nolu soruşturmanın da devam ettiğinin ileri sürülmesi,
-davalının tamir servisinde sigortalı olarak çalışması, davacının ise şirket sahibi olması ve dosyaya sunduğu bilanço ve kayıtlardan yüksek gelirli olduğunun anlaşılması nedeniyle davalıdan borç almasının hayatın olağan akışına uygun olmaması,
– senedin görsel olarak davacının iddiasını doğrular şekilde ve başka bir amaçla hazırlandığının emarelerini taşıyan fiziki içerikte olması,
– davalı tarafından dosyaya sunulan ve diğer ceza davasındaki kovuşturmaya da konu olan belgeyle benzerlik göstermesi,
-davalının senedin verilme nedeni hakkındaki ceza ve hukuk mahkemelerindeki beyanının çelişkili olması, eldeki davanın cevap dilekçesinde davacıya verdiği borç paranın karşılığı olarak aldığını belirtmesine rağmen ceza davasındaki savcılık ve duruşma ifadelerinde ise davacının kendisini haricen şirketine ortak etmek için babası tarafından bu paranın daha önce davacıya verildiğini, ancak 2010 yılında davacının kar payı vermemesi üzerine anlaşarak karşılığında bu senedi aldığını savunması, dolayısıyla
-senette yazılı bedel kaydını talil etmiş olması olmasına rağmen ortaklık ilişkisini kanıtlayamamsı,
Davalının senedin mücerretliği dışında ticari ilişkinin varlığını kanıtlar iddia dışında hiç bir delil sunamaması,
Ayrıca bonoda bedeli nakten alınmıştır kaydı bulunmasına rağmen davalının ceza davasında davacının şirketine haricen ortak olması nedeniyle ödenmeyen kar payı karşılığı alındığını belirtmesine rağmen iddia dışında ortaklığa ilişkin hiçbir delil sunmaması ve yine davacıyı 20 yıldan beri tanıdığını iddia etmesine rağmen,davacının deposunun altındaki iş yeri nedeniyle sadece 1 yıldan beri tanıdığını, ayrıca bu davaya konu olan tamirat dışında hiçbir ticari ilişkisi olmadığını savunmasına karşın, davalının bunun aksine delil getirmemesi nedeniyle davalının davacıdan araç hasar işlemleriyle ilgili olarak aldığı belgeyi hileyle senede dönüştürdüğü kanaatine varılmıştır.
Hilenin varlığının yazılı delille kanıtlanması zorunluluğu bulunmadığından ve hileli fiillerin de zaten yazılı delille kanıtlanma olanağının bulunmaması nedeniyle mahkemenin gerekçesi yerinde görülmemiştir. Gerek mahkeme gerekse ceza davasında açıklanan Yargıtay İçtihadı taraflar taraflar arasında bononun verildiği konusunda uyuşmazlık bulunmayan konulara ilişkin olup sadece bononun anlaşmaya aykırı olduğu söz konusu olduğu durumlar içindir. Dava konusu olayda ise davacının davalıya başka bir amaçla verdiği belgedeki imzasından hareketle hile ile senet oluşturduğu iddiası yer almaktadır. Dolayısıyla da bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası bulunmamaktadır.
Mahkemenin gerekçesinden hileye maruz kalanın sonucuna katlanması gereğinden söz edilmiş isede,TBK 36, maddesine göre “biri diğerinin aldatması sonucu sözleşme yapmışsa yanılması esaslı olmasa bile sözleşme ile bağlı değilir.
Bu hükümler haksız fiillere de uygulanır. Aracın hasar bedeli de sigortayla ödenmiştir.
Açıklanan gerekçeyle davanın kabulü görüşünde olduğumdan çoğunluk görüşüne iştirak edilmemiştir.