Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5254 E. 2019/1048 K. 10.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5254 Esas
KARAR NO : 2019/1048
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/04/2017
NUMARASI : 2015/46 E. – 2017/97 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/05/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının …Holding bünyesinde yer alan şirketlerden biri olduğunu, Türkiye’nin en köklü markalan olan “…”, “…”, “…” markaları ile faaliyetlerini yürüttüğünü, davacının … markasının “zeytinyağı ve bağlantılı ürünler” ile özdeşleştiğini ve özel/00161 no ile tanınmış marka olduğunun tespit edilmiş olduğunu, uzun yıllar önce yapılan ve davacının taraf olmadığı bir anlaşma çerçevesinde davalı şirketin 03. sınıfta yer alan kozmetik ve kişisel bakım ürünleri üzerinde … markasını kullanma yetkisi olduğunu, ancak davalının 03. sınıf emtialar dışında başka emtiaları da kapsayan çok sayıda marka tescili olduğunun anlaşıldığını, davalının 03. sınıf dışındaki emtialarda markayı kullanmadığını, davalı adına 2009/10871 sayılı “…. serisi”, … sayılı “… haymana kaplıca serisi”, …sayılı “… kids”, …sayılı “… ladik kaplıca serisi”, …sayılı “…. .” ve … sayılı “… ” no ile tescilli markaların, dava dilekçesine ekli listede yer alan ve kullanılmayan bir kısım emtialar bakımından kullanmama sebebiyle 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi uyarınca kısmen hükümsüzlüklerine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesinde; davacının, davalı adına tescilli olan markalardan haberdar olduğunu ve bu durumun kendi hür iradesi ile oluşan bir durum olduğunu, davada sıfat yokluğu olduğunu ve davacının korunmaya değer bir hukuki menfaati olmadığını, davacının huzurdaki davayı açmasının hakkın kötüye kullanılması kapsamında olduğunu, davacının hiçbir zararı doğmadığını, … markasının sahibi olan …San. ve Tic. A.Ş.’nin markasını “yağ emtiasında tescilli olanlar” ve “sabun, deterjan ve sair temizlik malzemelerinde tescilli olanlar” şeklinde iki gruba ayırdığını, markanın “sabun, deteıjan ve sair temizlik malzemelerinde tescilli olanlar” için 24.01.1996 tarihinde davalı … San. A.Ş.’ne, “yağ emtiasında tescilli olanlar” için 31.07.2003 tarihinde… San. ve Tic. A.Ş.’ne devredildiğini, davacının 2008 yılında … markasını …San. ve Tic. A.Ş.’den devraldığını, görüleceği üzere davacıya … markalarını yağlar bakımından kullanım hakkını verenlerin müvekkili şirketin ve/veya iştirakinin selefleri olduğunu, davacının markayı devraldığında .. markasının zaten tanınmış marka olduğunu, … markası denilince akla ilk gelen ürünlerin zeytinyağı, sabun ve ıslak havlu (ıslak mendil) olduğunu, davacının, davalı markasının kullanılmadığını ispat etmesi gerektiğini belirterek, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.İstanbul Anadolu 2.FSHHM’nin 20.04.2017 tarihli 2015/46 E. – 2017/97 K.sayılı kararıyla; “556 sayılı KHK’nın 14. maddesi ile, markanın kullanılması zorunluluğunun getirildiği, öngörülen 5 yıllık kesintisiz kullanmama hali söz konusu olduğunda, markanın iptaline mahkeme tarafından karar verilebileceği ve marka korumasının sona ereceğinin düzenlendiği ancak bu hükmün Anayasa Mahkemesi’nin 14/12/2016 tarihli ve 2016/148 Esas ve 2016/189 Karar sayılı kararı ile iptal edildiğini, iptal gerekçesinde; tescilden önce kullanımla yahut kullanım olmaksızın tescille kazanılan marka hakkının mülkiyet hakkı kapsamında olduğu, bu sebeple marka üzerindeki hakkın temel haklardan olduğu, sadece kanunla sınırlandırılabileceği, 556 sayılı KHK’nin 14. maddesiyle getirilen kullanma külfetinin mülkiyet hakkı kapsamında bulunan bir sınırlandırma olduğu, mülkiyet hakkına ancak kanunla sınırlandırma getirilebileceği, Kanun Hükmünde Kararname ile sınırlandırma getirilemeyeceği, bu durumun Anayasanın 91. maddesinin 1. fıkrasına aykırı olduğunun belirtildiğini, her ne kadar Türkiye’nin taraf olduğu TRIPS’in 19. maddesinde de benzer bir hüküm mevcutsa da, bu hükmün markanın kullanma zorunluluğunun mevcut olması halinde uygulanabileceği, 556 sayılı KHK’nin 14.maddesinin iptali ile iç hukukumuzda markanın kullanılması zorunluluğunun kalmadığı, bu nedenle TRİPs hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı, iptal kararından sonra yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunun 9. maddesinde de benzer bir hüküm yer almaktaysa da bu hüküm ancak Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonrası için uygulanabileceğinden Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararı nedeniyle davanın konusuz kaldığı gerekçesiyle dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, yapılan yargılama sonucunda davalının markalarının tescilli olduğu “Sabunlar, sıvı sabun, duş jeli, şampuanlar” sınıfındaki mal ve hizmetlerle ilgili kullanılmadığı ve davacının davayı açmakta haklı olduğu tespit edildiğinden yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına” karar vermiştir.Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; dosyada alınan bilirkişi raporuyla, davaya konu markaların iptali talep edilen mallar üzerinde kullanıldığına dair hiçbir delil ve belge sunulmadığı, markaların kullanılmadığının tespit edildiği, haklılıklarının ortaya konulduğu, Anayasa Mahkemesi’nin yürürlüğü için bir geçiş dönemi dahi belirtmeksizin böyle bir iptal kararına imza atmasının talihsizlik olduğu, kararın 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe girdiği, yeni SMK’nın 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe girdiği, 4 günlük bir yasal boşluk oluştuğu, TMK’nın 1.maddesi hükmünün “Hakim’e kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, kural koyma yetkisi tanıdığı, iptal kararının esasa ilişkin değil şekli gerekçelerden kaynaklandığı, Sınai Mülkiyet Kanunu’nun uygulanarak hukuki boşluğun doldurulabileceği, TRIPS’in, Anayasa’nın 90.maddesi ve 556 sayılı KHK’nın 4.maddesi çerçevesinde, usulüne uygun yürürlüğe konulmuş bir uluslararası anlaşma olarak doğrudan uygulanabilir nitelikte ve kanun hükmünde olduğunu, beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Mahkeme’nin, davaya konu markaların İptali Dahi İstenmeyen “Şampuan, Sabun, Sıvı Sabun, Duş Jeli” emtialarında kullanılmadığı yönünde hatalı tespit yaptığını, müvekkilinin bu emtialarda kullanımının olduğunun dosyaya sunulan faturalarla sabit olduğunu, raporda da bu hususun altının çizildiğini, hatalı olarak vekalet ücreti ve yargılama giderinin müvekkili üzerinde bırakıldığını, yeni bir heyetten rapor alınması taleplerinin gereğinin yerine getirilmediğini, eksik inceleme yapıldığını, davanın klasik bir kullanmama sebebiyle hükümsüzlük davası olmadığına dair Prof. Dr. … hocanın mütalaasını sunduklarını, dikkate alınmadığını, davacının sıfatının bulunmadığını, “zarar gören kişi” zarar görme tehlikesinin mevcut olduğunun söylenemeyeceğini, davacının korunmaya değer hukuki menfaatinin bulunmadığını, dava açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğunu, davacının da ifade ettiği üzere yıllar önce akdedilen anlaşmanın gereği olarak tarafların bu markanın sahibi olduğunu, davacının tanımışlığının “zeytinyağı” ürünü ile sınırlı olduğunu, davacının markayı devraldığında “…” markasının tanımış marka olduğunu, vekalet ücreti ve yargılama gideri takdiri edilmemesi gerektiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını istemiştir. Davacı vekili davalı istinaf dilekçesine cevabında; istinaf talebinin reddini istemiştir. İlk derece mahkemesi tarafından alınan 22.03.2017 tarihli bilirkişi raporunda; iptali talep edilen , … tescil numaralı markaların 03. sınıfta tescil edildiğini, davalı adına tescil edilen markaların tescil edildikleri “sabunlar, sıvı sabun, duş jeli, şampuanlar” emtiaları dışındaki emtialar yönünden kullanıldığını ispat eder delillerin dosyaya ibraz edilmemiş olduğunu beyan etmişlerdir.Davacı vekilinin ilk derece mahkemesi aracılığıyla gönderdiği, 19.05.2018 tarihli dilekçesi ile davacı şirketin …San. Ve Tic.A.Ş. İle birleştiğini bildirdiğini, yeni vekaletname ile ticaret sicil örneği sunduğu görülmüştür.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin, dava dilekçesinde; davalı adına tescilli … markalarının tescilli oldukları “ağartma ve temizlik amaçlı maddeler, parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler, parfüm, güneş kremi, diş bakım ürünleri, diş macunu, aşındırıcı ürünler (zımpara bezleri, zımpara kağıtları, pomza taşları, pastalar dahil), parlatma ve bakım ürünleri (deri, vinil, metal, ahşap vb. için)” emtiaları için beş yıldan bu yana kullanılmadıkları iddiasıyla 556 sayılı KHK’nın 14. maddesi gereğince kısmi hükümsüzlüğünü talep ettiği, mahkemenin KHK 14. Maddenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptali nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verdiği, davacı vekilinin ve davalı vekilinin süresinde istinaf başvurularında bulunulduğu görülmüştür. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; TMK 1.maddesi gereğince hakimin, Anayasa’nın 90.maddesi ve TRIPS hükümlerini uygulayarak hukuki boşluğu doldurması gerektiğini ileri sürdüğü anlaşılmışsa da; mahkemenin kararının gerekçesinde, davanın yasal dayanağı KHK 14. Maddenin, Anayasa Mahkemesi’nin kararıyla iptal edilmesi nedeniyle, yasal boşluğun 6769 sayılı SMK’nun ve TRIPS hükümlerinin uygulanarak doldurulmasının mümkün olmadığına ilişkin yasal gerekçelerini açıkladığı, mahkemenin gerekçelerinin yerinde olduğu kanaatiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde; mahkemenin davaya konu markalarının kullanılmadığının tespiti yapılan emtia grubunda hataya düştüğünü ileri sürdüğü anlaşılmakla, dairemizce yapılan incelemede mahkemenin uyuşmazlık konusu tespitinde iptali istenen sınıfların doğru olarak tespit edildiği ancak kararın gerekçesinin son kısmında maddi hataya düşülerek “şampuan, sabun, sıvı sabun, duş jeli” emtialarında markaların kullanılmadığının tespit edildiğinin beyan edildiği anlaşılmıştır.Davalı vekilinin, taraflar arasında yıllar önce yapılan anlaşma ile markaların kullanılacağı ürün gruplarının belirlendiği, davacının markasının tanınmışlığının “zeytinyağı” ürünüyle sınırlı olduğu, bu nedenle dava açma sıfatının bulunmadığı ve hukuki menfatinin bulunmadığına yönelik savunma ve istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı, dava tarihinde yürürlükte olan 556. Sayılı KHK 43.maddesinde kapsamında davacının, dava açma hakkı bulunduğu, ancak davanın yasal dayanağı kalmadığından, mahkemece davanın reddine karar vermek gerekirken konusuz kaldığından bahisle karar verilmesine yer olmadığı yönündeki kararın yerinde olmadığı kanaatiyle, davalının istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın reddine, dosyaya davalı tarafça sunulan faturalar ve ilk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporu ile davalının markalarını iptali istenen sınıflarda kullanmadığı tespit edilmekle davacının dava tarihinde haklı olduğu kanaatiyle yargılama giderlerinin davalıdan tahsiline, karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabul, kısmen reddi ile 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul Anadolu 2.FSHHM’nin 20.04.2017 tarihli 2015/46 E. – 2017/97 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA,-Davanın reddine,3-İlk derece yargılaması yönünden; a)Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca 44,40 TL maktu harcın peşin alınan 27,70 TL harçtan mahsubuna 16,70 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına, b)Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 3.931,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c)Davacı tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan: 25,20 TL başvurma harcı, 25,20 peşin harç, 3,80 TL vekalet harcı, 2.200,00 TL bilirkişi ücreti, 100 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 2.354,20 TL’nin, davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-İstinaf yargılaması yönünden; a)Davacı vekilinin istinaf talebinin reddine karar verildiğinden alınması gereken 44,40 TL harçtan peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile 13,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına, b)İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,c)Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, d)Davalı tarafça yapılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ve 29,20 TL (posta-teb.müz.) olmak üzere toplam 114,90 TL’nin 57,45’sinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, artan bakiyenin davalı üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 10/05/2019 tarihinde oy birliği ile karar verildi.