Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5220 E. 2020/1470 K. 25.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5220 Esas
KARAR NO: 2020/1470 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/05/2017
NUMARASI: 2015/840 E., 2017/624 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/09/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia : Davacı dava dilekçesinde; müvekkil ile davalı arasında uzun süreden beri devam eden ticari ilişki olduğunu, davalının 31.12.2014 tarihine kadar KUR FARKI faturalarını kabul etmesine rağmen son oiarak yapılan kur farkı çalışmasına ait faturayı reddettiğini, müvekkil firmanın döviz üzerinden satış yaptığını ve satılan malın bedelinin ise davalı tarafından TL cinsinden farklı tarihlerde çekle ödendiğini, çeklerin ödeme günü geldiğinde Merkez Bankası kuru üzerinden çevrildiğini ve tahsil edilen tutarın döviz cinsinden davalı firmanın borcundan mahsup edildiğini, daha sonra doğan kur farklarının, kur geliri olarak fatura edildiğini, 2014 yılı sonuna kadar bu şekilde çalışıldığını, 2015 yılı iibariyle gönderilen mallar karşılığında davalı firma tarafından 12.03.2015 tarihli 75.000 TL, 11.04.2015 tarihli 75.000 TL, 22.05.2013 tarihli 50.000 TL, 20.05.2015 tarihli 50.000 TL, 05.06.2015 tarihli 50.000 TL ve 12.06.2015 tarihli 42.280 TL tutarlı çeklerden kaynaklanan 100.145.45 TL kur farkı hesaplandığını, kur farkı dalgalanmaları nedeniyle davalı firmanın alacaklı olduğu 23.399.47 TL mahsup edilerek bakiye 76.746.01 TL için fatura düzenlenerek davalıya gönderildiğini, ancak davalının, kur farkı hususunda yazılı bir sözleşme olmadığı gerekçesiyle kabul etmediğini, oysa yanlar arasında kur farkı uygulaması olduğunu ileri sürerek, 76.746.01 TL kur farkı alacağının ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı cevap dilekçesinde; yanlar arasında kur farkı hususunda yazılı bir sözleşmenin olmadığını, bugüne kadar da kur farkı hususunda bir uygulama bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince; “davanın kur farkından kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkin olduğu, taraflar arasındaki uyuşmazlığın, davacı tarafından 31/03/2015 tarihi itibariyle tahakkuk ettirilen ancak davalının ticari defter ve kayıtlarında olmayan 76746,00 TL kur farkının davalıdan talep edilip edilemeyeceği noktasında toplandığı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11/07/2007 günlü 2007/19-553 E. 2007/547 K. Sayılı kararında, aynı konuda, “…B.K. nun 83. maddesi gereğince yabancı para alacağının fiili ödeme tarihindeki TL karşılığı talep edilebilir. Davalının aynı ilişkiden doğan bir kısım kur farkını ödediği ve dava konusu kur farkı faturalarını da kabul ederek ticari defterlerine kaydettiği çekişmesizdir. Mahkemece, açıklanan yönler gözetilerek davacının kur farkından oluşan alacağının tahsiline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddinde isabet görülmemiştir…” şeklindeki Özel Daire kararı gerekçe gösterilerek direnme kararının bozulmasına karar verildiği, davalının, davacının kestiği, 31/12/2013 tarihli 13168,66 TL, 30/09/2014 tarihli 3084,60 TL ve 31/12/2014 tarihli 13852,60 TL lik kur farkını işleyen cari hesap bünyesinde ödediği, ancak defterinde olmayan 76.746 TL kur farkı hususunda, sözleşme ve uygulama olmadığı gerekçesiyle itirazda bulunduğu; bu durumda her ne kadar taraflar arasında kur farkı ile ilgili sözleşme bulunmasa da, davacının tahakkuk ettirdiği bir kısım kur farklarını ödemekle, yanlar arasında kur farkı hususunda teamül hale gelmiş bir uygulama oluştuğu, dolayısıyla kur farkı ödeneceği hususunda taraflar arasında örtülü bir anlaşmanın meydana geldiği; bu nedenle davacının 76.746 TL lik kur farkını davalıdan talep edebileceği anlaşıldığı” gerekçesiyle davanın kabulü ile 76.746,00 TL’nin dava tarihi olan 23/07/2015 gününden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davalı yan isitnaf etmiş ve dilekçesinde ; taraflar arasında kur farkından kaynaklanan alacağı talep etme imkanı tanıyan bir anlaşma ve uygulamanın bulunmadığını, uzun süre devam eden ilişkide müvekkili açısından da kur farkı oluşma ihtimalinin bulunduğunu ve müvekkilince kur farkı faturası düzenlenmediğini, kaldı ki davacı faturalarının kur farkı açıklaması olmayan mal satış faturaları olduğunu, ayrıca müvekkilinin tüm ödemelerini çek ile yaptığını ve ihtirazi kayıtsız olarak bu çeklerin davacı yan kabul edilerek borcun kapatıldığını, artık kur farkı talebinin mümkün olmadığını beyanla kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE : Dava ticari satımdan kaynaklanan kur arkı alacağına ilişkin bir alacak davasıdır. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık kur farkı alacağından kaynaklanmaktadır. Davacı tarafından düzenlenen faturaların TL cinsinden olmakla birlikte altında döviz cinsinden kur karşılığı yazılı olduğundan ve sipariş formlarına cari hesabın döviz cinsinden takip edileceği yazılı olmakla kural olarak kur farkı istenebilmesi mümkün ise de; dava konusu uyuşmazlıkta davalının çekle ödemede bulunduğu hususunda bir ihtilaf bulunmamaktadır. Çek bir ödeme vasıtası olup, döviz üzerinden düzenlenmesi mümkün olduğu gibi, bedel hanesi verildiği andaki döviz satış kuru üzerinden hesap edilerek de doldurulabilir. Buna rağmen, ödemeyi Türk Lirası üzerinden çek olarak kabul eden davacının bu aşamadan sonra kur farkı isteyemeyeceğinin kabulü gerekir. Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulaması da bu yöndedir. Bu nedenle ilk derece mahkemesi kararın kaldırılarak açılan davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KABULÜNE ; İlk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA 2-İlk derecemahkemesine açılan alacak davası hakkında A-Davanın yerinde görülmemesi nedeni ile REDDİNE B- 54,40 TL red harcının peşin alınan 1.310,63 TL harçtan mahsubu ile fazla yatan 1.256,23 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davaı yana iade edilmesine C-Davacı yanca yapılan yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına D-Davalı yanca yapılan 2 tebligat gideri 20,00 TL den ibaret yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine E- Davalı yan kendini vekile temsil ettirmiş olmakla hüküm tarihindeki tarifeye göre hesaplanan 10.776,98 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine F-Karar kesinleştiğinde artan delil/gider avanslarının yatıran tarafa iade edilmesine
İSTİNAF YARGILAMASINDA 3-Davalı yanca yatırılan 1.311,00 TL istinaf peşin harcının davalı yana karar kesinleştiğinde ve talep halinde iade edilmesine 4-Davalı yanca yapılan istinaf yargılama gideri olan başvuru harcı gideri 85,70 TL, tehiri icra harcı gideri 51,70 TL , posta gideri 24,00 TL ki toplam 161,40 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalı yana verilmesine 5-Tebligat giderleri davacı avansından yapılmış olmakla davacı yan üzerinde bırakılmasına 6- Duruşmasız olarak inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucugerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı 25/09/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.