Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5089 E. 2020/1484 K. 25.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5089 Esas
KARAR NO: 2020/1484
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/06/2017
NUMARASI: 2016/438 E. – 2017/636 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 25/09/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı arasında ticari ilişkinin bulunduğunu, müvekkilinin davalı şirketin tekstil ürünlerini koli teslimi şeklinde ürettiğini, davalı şirketin, müvekkili tarafından üretilen ürünlerin imalat aşamasında kendileri tarafından ve yurt dışındaki müşterileri adına kontrol yapan denetim firması tarafından kontrol edildiğini, müvekkili ile davalı arasındaki ticari faaliyet gereği yapılan analaşmayla ürün teslimini müteakip 10 gün içerisinde ürün bedellerinin nakden ödenmesi hususunda anlaşmaya vardıklarını, davalının 2015 yılı sonuna kadar anlaşmaya riayet ettiğini, ancak 2016 yılında ödemeleri aksattığını ve müvekkilini mağdur ettiğini, müvekkili şirketin davalı şirketten 08.03.2016 tarihli sevkiyat dahil olmak üzere 115.186,72 TL borcunu ödemediğini, 17.03.2016 tarihi itibariyle de müvekkili şirketle irtibatını kestiğini, müvekkili şirketin ödemelerini tahsil edememesi üzerine davalı aleyhine icra takibi başlattığını, borçlunun itirazının iptaline, takibin devamına, davalının, kötü niyetli itirazı nedeniyle % 20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir. Davalı vekili dilekçesinde, davacı ile müvekkili arasında yıllarca süregelen şifahi anlaşmaya dayalı bir ticari ilişki bulunduğunu, kendileri tarafından teslim edilen ürün bedellerinin 115.186,75 TL sının ödenmediğini beyan ettiklerini, davacının açtığı davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, müvekkili şirketin kendilerine herhangi borcunun bulunmadığını, müvekkili tarafından davacıya verilen 5 model ürünün imalatı için davacıya verilen siparişin bir kısmının teslim edildiği, geri kalan ürünlerin yükleneceğinin bildirildiği gün ürünlerin davacı şirketçe yükleme yapılmayacağı bildirildiğini, … model ürünün müvekkili şirkete teslimi yapılması gerekirken, ürünlerin dava dışı müvekkil şirketin müşterisine teslim edildiğini, dolayısıyla 08.03.2016 tarihli sevkiyatın bedelinin müvekkili şirketten tahsil edemediği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, davacının ticari etik ve ahlaka sığmayacak şekilde müvekkilini saf dışı bırakarak ürünleri müvekkili şirketin müşterisine doğrudan teslim ettiğini, anlaşmanın davacı şirketin bu sevkiyatlarını müvekkili adına fatura düzenlemesi ile ortaya çıktığını, müvekkili şirketin davacı şirketten 49.963,62 TL alacağının bulunduğunu, davacının dilekçe ekinde sunduğu yazışmaların gerçeği yansıtmadığını, 14 Mart – 17 Mart 2016 tarih aralığında gerçekleşen yazışmalarda müvekkili şirket tarafından ödemelerin valörlü olarak yapıldığının görüldüğünü ileri sürerek; davanın reddine, %20′ den az olmamak üzere tazminatın davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Dava, cari hesap borcunun tahsili istemi ile başlatılan takipte İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Davalı vekili, mahkemenin eksik bilirkişi raporuna göre karar verdiğini, takas defini değerlendirmediğini, navlun bedelinin talep edilebilmesi için taraflar arasında anlaşma olmasının aranmadığını, dikiş hatası ve kötü kalite mal teslimi içerikli faturalar yönünden tekstil mühendisi bilirkişiden rapor alınmadığını, müvekkilinin tanzim ettiği faturaların kabul edilmemesinin hatalı olduğunu belirterek eksik incelemeye dayalı ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını talep etmiştir. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; mahkemece hükme esas alınan ve denetime elverişli nitelikteki bilirkişi raporuna göre davalının usulüne uygun ticari defter kayıtlarına göre 103.538,84TL borçlu olduğu, defterler arasındaki farkın dayanağı olan davalı defterinde kayıtlı 19.03.2016 tarihli “dikiş hatası” açıklamalı 4199,59TL bedelli fatura ile 1.090,58TL bedelli “kötü kalite mal teslimi” açıklamalı faturanın ve 23.09.2015 Tarihli “uçak navlun yansıtma bedeli” açıklamalı 1600Euro (5.386,08TL) bedelli faturanın davacı defterinde kayıtlı olmaması ve bu husustaki alacak iddiasının kanıtlanamadığı gerekçesi ile anılan faturaların borçtan mahsup edilmemesinin yerinde olduğu, itirazın iptali davasında takip tarihi itibarı ile alacağın hesaplanacağı gerekçesi ile davalı tarafça düzenlenen ve takipten sonraki tarihli ciro kaybı faturalarının dikkate alınmaması yerinde olduğu görülmekle davalının bu hususlardaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Davalı vekilinin takas definin değerlendirilmediğine yönelik istinaf istemine gelince; takas bir defi olup davalı tarafça yasal süresi içinde açıkça takas definde bulunulmamıştır. Savunmanın genişletilmesi yasağı gereğince bu husustaki istinaf istemi yerinde değildir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararında ciro kaybı açıklamalı faturaların takip tarihinden sonraki tarihli olması nedeni ile borçtan mahsup edilemeyeceği belirtilmiş olmakla ciro kaybı faturaları yönünden değerlendirme yapılmadığından da söz edilemeyeceğinden davalı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 7.695,55TL harçtan, peşin yatırılan 1924,00 TL’nin mahsubu ile bakiye 5771,55 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, 3-İstinaf yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının, karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 25/09/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.