Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5065 E. 2020/1582 K. 02.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5065 Esas
KARAR NO: 2020/1582 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/05/2017
NUMARASI: 2016/72 E. – 2017/119 K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/10/2020
İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından verilen 25/05/2017 tarihli kararına karşı davacı tarafın istinaf başvurusu üzerine dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili Vakfın 1979 yılında …’nun desteği ile … müntesipleri tarafından kurulduğunu ve yıllardır vakfın amaçları doğrultusunda hizmet verdiğini, ayrıca TP nezdinde tescil edilmiş olan …, … ve … numaralı … markalarının da sahibi olduğunu, davalı tarafın müvekkilinden sonra kurulduğunu ve … adı altında faaliyet gösterdiğini, her iki vakfın aynı amaçlar doğrultusunda faaliyet gösterdiğini, davalı vakfın müvekkiline ait markaları internet sitesinde, ilanlarında, broşürlerinde, tanıtıcı reklamlarında kullandığını, davalı tarafa eylemlerine son vermesi için ihtarname çekildiğini ama dönüş olmadığını, davalı tarafın vakfın unvanı olarak kullandığı … ibaresinin ayrıca unvanından terkin edilmesi gerektiğini TTK’nın 41. ve devamı maddeleri uyarınca vakfın tacir sayılan diğer tüzel kişiler olarak kabul edildiğini, vakıflara amaçlarını gerçekleştirmek için ticari faaliyette bulunma imkânı getirildiğinden TTK’nın 44.maddesi uyarınca vakıflarında ticaret unvanlarının adları olacağı hükme bağlandığını, bu nedenle vakıf unvanı ile ilgili hususların kıyasen TTK hükümlerinin uygulanmasının mümkün olduğunu, davalı tarafın … ibaresini markasal olarak kullandığını, müvekkilinin aynı zamanda … adı ve markası üzerinde öncelik hakkı sahihi olduğunu, 1979 yılından bu yana … adının bizzat müvekkili tarafından kullanıldığını, 2007 yılında markasının tescil edildiğini, ayrıca TP nezdinde işlemleri devam eden tanınmış marka başvurularının olduğunu, davalının … adını kullanarak faaliyette bulunmasının halk nezdinde karışıklığa ve iltibasa yol açtığını, 1984 yılında vakfa yapılan gayrimenkul bağışının Fatih Tapu Sicil Müdürü tarafından yanlışlıkla davalı adına yapıldığını ve daha sonra bu yanlışlığın düzeltildiğini, aynı şekilde 2015 yılında davalı yerine müvekkiline ecrimisil cezası kesildiğini, davalı tarafın eylemlerinin aynı zamanda haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek, müvekkili adına tescilli “…” ibareli markalarına davalı tarafından vaki tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men ve haksız rekabet sonucu oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasına, vakfın kuruluş adı ve vakıf adına tescilli “…” ibareli markanın birebir aynısı olan ve bu nedenle halk nezdinde karışıklığa neden olarak haksız kullanım ve iltibas oluşturan “…” ibaresinin davalının vakıf unvanından terkinine, tecavüz fillerinin durdurulmasına, marka hakkına tecavüzün giderilmesine, markanın her türlü kullanımına son verilmesine, vakıf tabelalarından, broşürlerden, kataloglarından, her türlü belge ve doküman formlarından, web sitesinden, yazışmalarından ve sair tanıtım materyallerinden çıkarılmasına, silinmesine ve silinmeyecek halde ise imha edilmesine, davalı tarafın marka hakkına tecavüz eylemlerinden dolayı müvekkili lehine 1.000 TL maddi, 9.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP; Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkili vakfın, Diyanet İşleri Başkanlığının izni ile Fatih Müftülüğüne bağlı olarak kurulan 1979 tarihli … Kuran Kursuna maddi ve manevi destek sağlamak amacıyla 15/12/1995 tarihinde kurulduğunu, müvekkilinin … ibaresini hiçbir zaman markasal olarak kullanmadığını, vakfın geçmişte ve hâlihazırda bir ticari işletmesi bulunmadığını, tarafların unvanları arasında var olduğunu iddia edilen benzerliğin dikkatsiz memurların hatasından kaynaklandığını, bunların bahane edilerek vakfın adının değiştirilmesinin istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafın müvekkilinin kuruluşundan bu yana kendisinden haberdar olduğunu, mütevelli heyetlerinde ortak isimler olduğunu, bu nedenle unvan değişikliğine ilişkin talebin zamanaşımına uğradığını belirterek, açıklanan nedenlerle açılan davanın reddini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; İstanbul 2.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/05/2017 tarihli ve 2016/72 Esas-2017/119 Karar sayılı kararıyla; “Alınan bilirkişi raporunda, tescille meydana gelen şekli hak sahipliği karinesinin çürütülmediği, bu kapsamda ilk tescilin sahibi olan davacı tarafın …, …, … tescil nolu markaların gerçek hak sahibi olduğu, davalının “…” ibaresini yalnızca vakıf adı olarak kullandığı, davalı kullanımının marka hakkına tecavüz ya da haksız rekabet oluşturduğunun tespit edilemediği, vakıf adının ticaret unvanı konumunda olmadığı, vakıf adının terkini için gerekli koşulların oluşmadığı, kaldı ki davalı vakıf unvanının tescilinden ve kullanımından haberdar olmasına rağmen 27 yıl gibi uzun bir süre davacı yanın sessiz kalarak dava açmamış olduğu da gözönüne alınarak somut olayda sessiz kalma yoluyla hak kaybı koşullarının gerçekleşmiş olduğu ” gerekçesiyle; davacı … Camii İlim ve Hizmet Vakfı tarafından davalı … İlim ve Hizmet Vakfı aleyhine açılan davanın reddine, karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin kararına gerekçe olarak, bilirkişi raporunu esas aldığını, bilirkişi raporunun dosya kapsamına aykırı olduğunu, 1989 yılında tapuların karışması sonucu müvekkilinin davalı taraftan 1989 yılından beri haberdar olduğu gerekçesiyle sessiz kaldığından bahsedilmişse de, asıl davalının kötüniyetinin değerlendirilmesi gerektiğini, davalı vakfın cevap dilekçesinde 1995 tarihinde … Kur’an Kursu’na maddi ve manevi destek olmak için kurulduğunu belirtmişse de, müvekkili vakfın zaten bu amaca hizmet ettiğini, müvekkilinin markasının birebir aynısı olan ve halk nezdinde karışıklığa neden olan “…” ibaresinin vakıf unvanından terkini gerektiğini, KHK 61. Madde de, marka sahibinin izni olmaksızın markayı 9. Maddede belirtilen biçimde kullanmanın marka hakkına tecavüz olarak nitelendirildiğini, iki vakfın unvanının “…” kelimesi hariç aynı olmasına rağmen maddenin ihlal edilmesi için daha nasıl bir benzerlik arandığını beyanla mahkeme kararının kaldırılarak, davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinaf dilekçesine karşı cevap vermemiştir.
DELİLLER; TPE’ye yazılan müzekkere cevabından; davacı adına 20/07/2007 başvuru tarihli, 16/41. Sınıflarda , … başvuru numarasıyla tescilli … markasının, 10/01/2011 başvuru tarihli … başvuru tarihli 35-45. Sınıflarda tescilli … markasının, 16/07/2012 başvuru tarihli, 01-08, 10-34, sınıflarda … başvuru numaralı … markasının davacı adına tescilli olduğu görülmüştür.Davacı vekilince dosyaya sunulan 22 Mart 2013 tarihli, vakıf senedi örneğinden mütevelli heyeti üyeleri arasında …’nun bulunduğu, davalının vakıf resmi senedinde de …’nun heyet üyesi olduğu, cevap dilekçesi ekinde sunulan Düzenleme Şeklinde Vakıf Senedi ve Düzeltme Beyanı örneğinden, davalı vakfın kuruluş senedinin Beyoğlu Noterliği’nin 15/12/1995 tarih ve … yevmiye numaralı olduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince alınan 27/03/2017 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının tescilli markaların gerçek hak sahibi olduğunu, davalının … adını ticaret unvanı olarak kullanmadığını, yalnızca vakıf adı olarak kullandığını, kullanımın marka hakkına tecavüz yada haksız rekabet teşkil etmediğini, vakıf adının terkini için koşulların oluşmadığını beyan etmişlerdir.
G E R E K Ç E: Dava, 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına ve unvana tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, men’i, ref’i ve davalı vakıf unvanının terkini ile maddi ve manevi tazminat talebiyle açılmıştır. İlk derece mahkemesince davacı tarafın sessiz kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. TTK m. 44/1 uyarınca “Ticari işletmeye sahip olan dernek, vakıf ve diğer tüzel kişilerin ticaret unvanları, adlarıdır.” Bu kapsamda bir vakfın ticaret unvanı kullanması için, onun bir ticari işletmeye sahip olmak suretiyle tacir sayılması gerekmektedir. Davalı vakıf vekili cevap dilekçesinde; “müvekkili vakfın halihazırda iktisadi ticari işletmesinin bulunmadığını, müvekkili tarafından “…” ibaresinin ticari meta veya marka olarak kullanılmadığını” savunduğu, davacı tarafça davalı vakfın ticari faaliyetinin bulunduğu ve “…” ibaresinin marka olarak kullanıldığını gösterir delil sunulmadığı anlaşılmakla, markaya tecavüz ve haksız rekabetten kaynaklanan davanın reddine karar verilmesi yerinde görülmüştür. Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; davalının kötüniyetli olduğunu, kötüniyetin dikkate alınarak davanın kabulü gerektiğini ileri sürdüğü, kötüniyet göstergesi olarak “…” ibaresinin vakıf unvanında kullanılmasını gösterdiği anlaşılıyorsa da; sunulan belgelerden, davacı vakfın dosyaya sunulan 22 Mart 2013 tarihli vakıf senedinden …’nun her iki vakfın mütevelli heyetinde bulunduğu, davalı vakfın vakıf senedinin, 15/12/1995 tarihli olduğu, davacının davalı vakıftan ve unvanında … ismini kullandığından haberdar olmadığının düşünülemeyeceği, kaldı ki davalı vakfın ticari faaliyetinin bulunduğunun da ispatlanamadığı, davacı vakfın ticaret unvanı yahut markasından haksız yararlanma kastıyla ve kötüniyetli hareket ettiğinin de ileri sürülemeyeceği kanaatiyle ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 02/10/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.