Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/5045 E. 2020/1482 K. 25.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/5045 Esas
KARAR NO: 2020/1482 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2017
NUMARASI: 2015/1401 E., 2017/565 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/09/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket ile davalı kooperatif arasında 31/05/2015 tarihinde meyve satımına ilişkin 170.000,00 TL tutarlı menkul satış sözleşmesi tanzim edildiğini, müvekkili şirketin edimini yerine getirdiğini, davalı tarafın ilaçlama, bakım, sulama gibi yan yükümlülükleri yerine getirmesi nedeniyle, meyve bahçesindeki meyvelerde çürüme ve hastalık olması ve yönetimdeki bir takım aksaklıklardan dolayı sözleşme konusu meyveleri teslim etmeyerek müvekkil şirket tarafından 34.000,00 TL nakit yapılan ödeme, 31/10/2015 vadeli 45.000,00 TL, 31/11/2015 vadeli 45.000,00 TL bedelli, 31/12/2015 vadeli 46.000,00 TL bedelli verilen çeklerin bedelsiz kaldığını, ödenen nakit ve verilen çeklerin iadesi için ihtarname gönderdiklerini ancak ödeme yapılmadığını, belirterek, dava konusu çeklerden dolayı borçlu olmadığının tespiti ile 34.000,00-TL’nin taraflarına istirdat yoluyla iadesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin söz konusu çeklerden kaynaklanan alacağına geç kavuşmasının ciddi zararlara sebep olacağı ve kooperatifi çok büyük sıkıntıya sokacağını, dava konusu sözleşme ile yapılan ihale sonucu ihaleyi kazanan davacı ile müvekkili arasında imzalandığını, sözleşmenin klasik bir satış sözleşmesi olmadığını, kabala (Götürü Usulü) Bahçe Satış sözleşmesi olduğunu, bu usulde müvekkilinin edimi saymak suretiyle net olarak değil, kabaca tahmin edilerek belirlenmekte olduğunu, belirli bir hasat dönemi sonunda çıkacak ürünün, daha ürün çıkmadan dalında satıldığını, yani taraflar arasında sözşemenin imzalanması ile müvekkil kooperatif teslim edimini zaten yerine getirmiş olduğunu, bahçenin gerekli bakımının yapılarak müvekkili tarafından eksiksiz olarak yerine getirildiğini, müvekkilinin sözleşme konusu bahçedeki ürünleri toplayıp teslim etmek gibi bir yükümlülüğünün olmadığını, teamül gereği eyveleri toplayıp teslim alma yükümlülüğünün davacıya ait olduğunu, satıcı satış sözleşmesinin imzalanmasından sonra meyvelerden elini çeker hasat dönemi sonuna kadar bahçeye dahi giremeyeceğini, bu nedenle davanın reddi ile %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hüküm verilmesini savunmuştur.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince; “davanın, taraflar arasındaki sözleşme gereğince, davalının üzerine düşen yükümlülüklerini getirmemesi nedeniyle, davacının dava konusu çekler nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı iddiasına dayalı menfi tespit davası olduğu (İİK 72.md), taraflarca gösterilen kanıt ve belgelerin toplanarak kabala götürü usulü sözleşmelerin uygulanması ve tarafların edimleri yönünden dosya üzerinde konusunda uzman Ziraat Mühendisi bilirkişiden alınan 12/08/2016 tarihli raporda, Kabala (götürü) usulü bahçe satışı sözleşmesinde satılan meyvelerin dalında toplanması ve teslim işleminin alıcı mı yoksa satıcı mı tarafından yerine getirileceği konusunda bölgemizde herkes tarafından bilinen kabul gören, istikrarlı ve yerleşmiş bir teamül olmaması ve sözleşmede ürünlerin kim tarafından toplanacağının belirtilmemesi nedeniyle hangi tarafın zarara uğradığı konusunda tam bir kanaate varılmadığının bildirildiğinin görüldüğü, mahkemece Kestel, Gürsü, Osmangazi ve Nilüfer Ziraat Odası Başkanlıklarına Götürü Usul (kabala) bahçe satış sözleşmelerinde ürün tesliminin kime, hangi tarafa ait olduğu hususunda bir teamül bulunup bulunmadığının bildirilmesi için yazılan müzekkerelere cevaben bu tür kabala (götürü) satışlarda bölgelerindeki ağaçlardaki meyveleri genel olarak alıcının topladığını, bazen de doğrudan satıcının da topladığı durumlarının olduğunun bildirildiği, davacı yanın, tanıkları hangi konuda dinleteceğine dair tanık listesi sunmadığı, adres bildirmediği, davanın tanıkla ispatının mümkün olmadğını beyan ettiği, taraflar arasında kabala (götürü ) usuli bahçe satış sözleşmesi düzenlendiği ve ürün bedelinin nakit ve çeklerle ödendiği hususunda çekişme olmadığı, çekişme ürünün toplanması işinin alıcı ve satıcıdan hangisinin yükümlülüğünde olduğuna ilişkin olduğu, bu konuda sözleşmede bir açıklık bulunmadığı, bölgede herkesçe bilinen ve kabul edilen teamüllerin varlığı da ilgili kurumlardan cevabi yazılardan kesin olarak tespit edilemediği, davalı tarafça kabala bahçe satışlarında ürün toplanması işinin alıcıya ait olduğu iddia edildiğinden bu konuda tanık dinlenmesine karar verilerek tanıkların dinlendiği, dinlenen davalı tanıklarının, bahçedeki ürünlerin en yüksek ücreti teklif edene satıldığını, ürün toplanana kadar bakımının satıcıya, ürünün seyreltme işlemleri ile toplanmasının alıcıya ait olduğunu beyan ettikleri, davacı tarafça ürünün meyvelerinin çürümesi ve bahçede hastalık olması nedeniyle ürünün teslim edilemediğini iddia edilmesine rağmen bu hususta, ürün hasat tarihine ilişkin bir ihtarname, tespit raporu vs delil sunulmamış ve çürüme ve hastalık iddiasının kanıtlanamadığı, tanık beyanlarına göre de; toplama işinin davacıya ait olduğunun kabulü gerektiği, bilirkişi raporu, dosyaya sunulan kanıt ve belgelere, dinlenen tanık anlatımları ile tüm dosya kapsamına göre davacı iddiaları kanıtlanamadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle “… Dava konusu uyuşmazlık menkul satış sözleşmesinden kaynaklanan malın teslimine ilişkin olup ispat yükü davalı üzerinde olduğundan satışa konu ürünleri müvekkile teslim ettiğini kesin deliller ile davalı ispatlamak zorundadır.Zira Yargıtay Kararlarına göre teslim bir hukuki işlem olup kesin delillerle ispat edilmesi gerekir.Davalı taraf dava konusu uyuşmazlıkta teamül bulunduğunu ve bu sebeple tanık dinleterek teslim olgusunu ispatlamaya çalışmak istemişler.Yerel mahkeme ise gelen yazı cevaplarında bu konuda teamül bulunmamasına rağmen ve hatta bilirkişi raporunda bu husus açıkça belirtilmiş olmasına rağmen , aynı zamanda davalı kooperatifin üyeleri olan tanıkları dinleyerek toplama işinin davacı müvekkilde olduğunu kabul ederek davanın reddine hukuka aykırı bir şekilde usul kurallarını bir kenara bırakarak karar vermiştir.Aşağıda belirttiğimiz sebeplerden dolayı yerel mahkeme kararının bozulmasını talep etmekteyiz.Davalının diletmiş olduğu tanıkların beyanları dört açıdan hükme esas alınamaz. Birincisi, belirttiğimiz gibi yazılı belge karşısında ileri sürelen iddia tanık beyanları ile ispat edilemez.İkincisi, resmi kurumlardan gelen yazı cevapları ve bilirkişi raporunda teamül bulunmadığı belirtildiği halde tanık dinlenmesi ikinci usul hatasıdır.Üçüncüsü , dinlenen tanıkların üçü de davalı kooperatifin üyesi olup tanıklardan … aynı zamanda davalı kooperatifin denetim kurulu üyesidir.Bu sebeple tanıkların bizzat kendi menfaatlerini de ilgilendiren bu davada tarafsız olduklarını, bildiklerini tam olarak ve doğru söylediklerini kabul etmek mümkün değildir.Aksini düşünmek insanın doğasına aykırıdır.Dördüncüsü tanıkların hiçbiri o dönemdeki ağaçtaki meyvelere ne olduğunu , bunların müvekkil tarafından toplanıp toplanmadığı konusunda da beyanda bulunmamışlar iken beyanlarının hükmü esas alınması hukuka aykırıdır.Mahkeme hüküm ile birlikte elini dosyadan çekmiştir.bir daha vermiş olduğu karara ilişmesi, el sürmesi mümkün olmamasına rağmen davalı tarafın talebi üzerine ihtiyati tedbiri kaldırması hukuka aykırıdır.ayrıca bu durum kısa karara aykırılık teşkil etmektedir.bunun yanında hmk’ya göre hükümde aksine bir karar yok ise tedbir devam eder hükmü karşısında mahkemenin 29.05.2017 tarihli ek kararının da ortadan kaldırılmasına karar verilmesini talep ediyoruz…” denilerek kararın ve ek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinafında özetle; menfi tespit davasında verilen ihtiyati tedbir kararı nedeni ile alacaklarına geç kavuştuklarını ve bu nedenle uğranılan zararın en az % 20 nispetinde ilk derece mahkemesinde karara bağlanması gerektiğini, bu nedenle bu husustaki taleplerinin karşılanmadığını beyanla kararın kaldırılarak davanın reddine ve inkar tazminatına karar verilmesini talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE : Dava; çeke dayalı menfi tespit isteminden ibarettir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Bilindiği gibi ; kambiyo senedine karşı borçlu bulunmadığının tespiti isteminde ispat yükü bunu iddia eden tarafa ait olup; aynı kuvvette delil ile ispatı gerekir.Eldeki davada davacı kabala usulü ( götürü usul) satın aldığı meyvelerin satıcı tarafından kendisine teslim edilmesi gerekeceğini, toplama ve teslim ediminin satıcıya ait olduğunu ve bunu yerine getirmediğini kanıtlamak durumundadır. Sözleşmede bu konuda düzenleme bulunmamaktadır. Toplanan delillere göre yerleşik bir teamülün bulunmadığı gelen çok sayıda cevabı yazıdan anlaşılmış olup; davacı yan tanıkları ürün toplanması mükellefiyetinin davalı alıcıda olduğunu beyan etmiştir. Davalı kendi üzerine düşen ispat külfetini yerine getirememiş olup; yemin deliline dayanmadığına dair de yazılı beyanı bulunmakla davacı davasını kanıtlayamamıştır.Yine İİK 72/4 madde hükmüne göre; davanın alacaklı lehine sonuçlanması halinde tedbir yasal olarak kalmış olacağından ; mahkemenin ek karar vermesine dahi gerek olmadan ihtiyati tedbirin yasa gereği kalktığı durumda ek karar oluşturması sonuca etki eder mahiyette değildir.Zira ihtiyati tedbir HMK hükümlerine göre değil İİK hükümlerine göre verilmiş olup, özel yasa uygulanması sözkonusudur. Bu nedenle davacı yanın istinaf başvurusunun yerinde olmadığı görülmüştür. Davalı yanın istinaf başvurusu incelendiğinde ; İİk 72/4 hükmüne göre ;Dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararı kalkar. Buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklı ihtiyatî tedbir dolayısıyla alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarını gösterilen teminattan alır. Alacaklının uğradığı zarar aynı davada takdir olunarak karara bağlanır. Bu zarar herhalde (Değişik ibare: 6352 – 2.7.2012 / m.15) “yüzde yirmiden” aşağı tayin edilemez. Düzenleme talep edilmese bile resen tazminat hükmü düzenlemiş olup, mahkemenin bu hususta karar vermediği görülmekle HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kararın kaldırılarak yeniden hüküm kurulması gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2- Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b- 2 maddesi gereğince KABULÜ ile ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA 3-İlk derece mahkemesine açılan davada A- Kanıtlanamayan davanın reddine B- İİK 72/4 maddesi uyarınca % 20 nispetinde 34.000 TL icra inkar tazminatının davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine C- 54,40 TL red harcının peşin 2.903,18-TL harçtan mahsubu ile bakiye 2.848,78 TL ‘ harcın karar kesinleştiğinde istem halinde yatıranına iadesine, D-Davacı tarafından yapılan giderlerin kendi üzerinde bırakılmasına, E- Davalı yanca yapılan 150,00 TL yargılama giderinin dvacıdan tahsili ile davalı yana verilmesine F- Davalı yan vekille temsil edilmiş olmakla hüküm tarihindeki AAÜT ne göre hesaplanan 20.100 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalı yana verilmesine G- Karar kesinleştiğinde varsa artan gider/delil avansının yanlara iade edilmesine
İSTİNAF YARGILAMASINDA 4-Davacı yanca yatırılması gereken 54,40 TL red harcından peşin alınan 31,40 TL nin mahsubu ile eksik 23,00 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 5-Davacı yan avansından yapılan istinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı yan üzerinde bırakılmasına 6-Davalı yanca yatırılan istinaf peşin harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalıya iade edilmesine 7-Davalı yanca yapılan istinaf yargılama gideri olan başvuru harcı gideri 85,70 TL ve posta gideri 20,00 TL den ibaret toplam 105,70 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya erilmesine – 8 -Duruşmasız olarak inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı olmak üzere 25/09/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.