Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4930 E. 2020/1779 K. 22.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4930 Esas
KARAR NO: 2020/1779
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/04/2017
NUMARASI: 2014/333 2017/263
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 22/10/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA
A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; taraflardan birinin de müvekkilleri şirket olduğu … Ltd. Şti. İle 01.01.1999 geçerlilik tarihli “Satınalma İşbirliği Anlaşması” imzalandığını, bu anlaşmanın 5. Maddesinde “… sipariş ya da sair doğrudan şirketler için yapılan işlemlerde şirketlerin nam ve hesabına hakaret ettiğini, ancak malların tedarikçiler tarafından teslimi doğrudan şirketlere yapıldığını, aynı suretle mal iadesinin ve hasarlı mallara ilişkin işlemlerin doğrudan tedarikçi firma ile şirketler arasında halledilir denildiğini, işlemlerin doğurduğu her türlü hak ve borçlardan muaf tutulacak olduğunu, şirketlerin tedarikçiler karşısında doğrudan sözleşme tarafı olacağı… Ayrıca taraflarından birinin de müvekkilleri (davacı) şirket olduğu Fason Üretim Anlaşması’nı imzaladıklarını, İmzalanan Fason Üretim Anlaşması’nın konusu tüm hakları …’ye ait … markası altında talep edilen ürünlerin davalı şirket tarafından üretilerek sipariş veren şirketlere/müvekkilleri şirkete satış ve tesliminin şartalrının belirlenmesi olduğunu, Fason Üretim Anlaşması’nın 3.2 maddesinde”…Davalı şirket kendisine verilen bu işi, …’nin yazılı izni olmadan 3. Kişilere devredemez, kullandıramaz veya …’nin markalarını taşıyan ve Ürün Kimlik Belgesi ile üretilen ürünleri satamaz..” denilmesine rağmen davalı firmanın “…” markalı ürünlerin Ankara’da … Ltd. Şti’ye sattığını, Neticeten, huzurdaki davalılarının kabulü ile taraflar arasındaki Fason Üretim Anlaşması’nın 3.2 maddesine aykırılık nedeniyle 25.000,-Euro’dan az olmamak üzere sözleşmesi cezai şartın, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 2.000,- Euro tutarındaki kısmının 18.04.2006 Fason Üretim Anlaşmasının imzalandığı tarihten itibaren dönemsel avans faizi ile birlikte, fason üretim anlaşmasının 8.3 maddelerine aykırılık nedeniyle 25.000 Euro’dan az olmamak üzere sözleşmesi cezai şartın, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 2.000.-Euro tutarındaki kısmının 18.04.2006 Fason Üretim Anlaşması’nın imzalandığı tarihten itibaren dönemsel avans faizi ile birlikte, satın alma anlaşmasının 6.3 maddesinin açık ifadesine dayanarak 41.913,69 TL olan kar kaybının, fazlaya ilişkin haklarının saklı kalması kaydı ile şimdilik 3.000,-TL tutarındaki kısmının bu malların muhatabı iade tarihi olan 21.07.2008 tarihinden itibaren dönemsel avans faizi ile birlikte, davalı taraftan alınarak müvekkillerine ödenmelerine, tüm yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yan davalıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı cevap dilekçesinde; davacı yanın cezai şart, kar kaybı ve diğer alacak taleplerini Fason Üretim Anlaşması madde 3.2 ve 8.3 ile Satın Alma Anlaşması madde 6.3′ dayandırdığını, davanın konusu oluşturduğu iddia edilen bu anlaşmalarının HUMK maddesi 180 uyarınca taraflarına tebliğinden itibaren davaya cevap verme haklarının saklı kalması kaydıyla davacı yanın cezai şart ve kar kaybı talep etmekte olduğu bu sözleşmelere taraf olmadığını, Davacı yanın dava dilekçesinde belirtilen anlaşmanın tarafı olmadığını, belirtilen anlaşma dava dışı ayrı bir tüzel kişilik olan … Ltd. Şti. İle müvekkilleri arasında imzalanan bir anlaşma olduğunu, davacının taraf olmadığı bir anlaşma uyarınca cezai şart talep etmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle davacı vekilinin taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, anlaşmada düzenlenen cezai şarta ilişkin olarak sözleşmeye aykırılık iddiasını ve müvekkilleri şirketin herhangi bir sorumluluğuna da kabul etmediklerini, Davacı yanın iddialarını kabul etmemekle, anlaşma madde 8.3’te belirtilen cezai şartın koşullarının yerine gelmediğini, davacı vekilinin aykırı üretildiğini iddia ettiği ürünlerin numunelerinin Belçika’da analiz edildiğini ve yaptırılan analiz sonucu ürünlerde kullanılan kaplamanın Dupont olmadığı sonucuna ulaşıldığının iddia edildiğini, Dava dışı … Ltd. Şti, ile müvekkilleri şirket arasında imzalanmış olan Satınalma Anlaşması Madde 6.3 uyarınca 3. Kişilerden gelebilecek taleplerden dolayı müvekkilleri şirkete rücu edileceğini belirtmekte olduğunu, ancak satın alma sözleşmesi Madde 6.3’te belirtilen bu hakkın ilk şartı madde açıkça belirtildiği üzere ilgili mevzuata herhangi bir aykırılığın olması hali olduğunu, davacının taleplerinin kabulünün mümkün olmadığını, böyle bir talebin ancak müvekkillerinin sözleşmesi tarafı olan dava dışı … Ltd. Şti. Tarafından ileri sürülebileceğini, bu nedenle davacı vekilinin haksız taleplerinin reddine karar verilmesini, Davacı yanın dava dilekçesinde Satın Alma Sözleşmesi madde 6.3’e aykırılık iddiasında bulunduğunu ve ürün iadesi nedeni ile 41.913,69 TL kar kaybı olduğunu iddia ettiğini, Satın alma sözleşmesi madde 6.3 uyarınca müvekkillerinden herhangi bir talepte bulunulmasının ön şartı “ilgili mevzuata herhangi bir aykırılığın olması” hali olduğunu, bu aykırılık yetkili makamlar tarafından kesin olarak tespit edilmediği sürece müvekkilleri şirketten kar kaybı talep edilmesinin mümkün olmadığını, bu nedenle davacı tarafından talep edilen kar kaybına ve buna bağlı faiz taleplerine itiraz ettiklerini, müvekkillerinin sözleşmesel tarafı olan dava dışı … Ltd. Şti. Tarafından ileri sürülebileceğini, bu nedenle de davacı tarafın haksız taleplerinin reddine karar verilmesini, öncelikle pasif husumet yönünden davanın reddine karar verilmesi ile her halde davanın esastan reddine karar verilmesi ile yargılama gideri, masraf ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “mahkemece verilen ara kararı gereğince dosyanın bilirkişiye tevdi olunduğu, bilirkişiler SMMM … ve M.Ü. Hukuk Fak. Öğr. Grv. Doç. Dr. … tarafından düzenlenen 02.01.2013 tarihli bilirkişi raporunda; incelenen davacı şirkete ait 2006 – 2007 – 2008 yılları ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin usulüne uygun tasdik edilmiş olduğu, davacı savları sayın yargı makamınca yerinde mütalaa edilecek olursa, netice-i talep ile bağlılık ilkesi ayrıca yüce Mahkemece benimsenmek koşulu ile, davalı şirketin ürettiği memulleri sözleşmede belirtilen taraflar (işbirliği yapılan şirketler) dışında, üçüncü kişilere satış yasağını ihlal ettiği Sayın Mahkemece kabul edildiğinde 53.040,- TL, davalının, alıcıya haber vermeksizin ürün spektinde değişiklik yaptığı kabul edildiği takdirde 3.182,40 TL, davacının mal iadelerinden dolayı, davalıdan isteyebileceği kar kaybı olarak dava dosyasına sunmuş olduğu dökümlere göre 41.913,03 TL, mahkemece dava dosyasında her üç hususta da giderim ve muadiline hükmedilmesi yönünde karar verirlirse, Davacı yanın davalı yandan cem’an (53.040,00 TL, + 3.182,40 TL + 41.913,03 TL=) 98.135,43 TL alacaklı olduğu, davacı yanın 3095 sayılı yasaya istinaden dava tarihi olan; 28.08.2009 tarihinden 22.12.2009 tarihine kadar % 19, 22.12.2009 tarihinden 30.12.2010 tarihine kadar % 16, 30.12.2010 tarihinden 29.12.2011 tarihine kadar % 15, 29.11.2011 tarihinden 19.12.2011 tarihine kadar % 17,75, 19.06.2012 tarihinden itibaren ise % 16.50 avans faiz talep edebileceği sonuç ve kanaatine varıldığının bildirildiği, SMMM … ve M.Ü. Hukuk Fak. Öğr. Grv. Doç. Dr. … tarafından düzenlenen 10.02.2015 tarihli bilirkişi heyeti ek raporunda ise; davalı tarafın fason üretim anlaşmasında belirttiği ilgili yükümlülükleri yerine getirmediği, kasten spektlere aykırı ürün ürettiği tespit edilerek, taraflar arasındaki Fason Üretim Anlaşmasının 3.2. Maddesine aykırılık nedeni ile cezai şart olarak 53.040,00TL, davalının alıcıya haber vermeksizin ürün sepetinde değişiklik yaptığı kabul edildiği takdirde 3.182,40TL, davacının mal iadelerinden dolayı davalıdan isteyebileceği kar kaybı olarak dosyaya sunulmuş dökümanlara göre 41.913,03TL, davacı yanın cem’an (53.040,00 TL, + 3.182,40 TL + 41.913,03 TL=) 98.135,43 TL alacaklı olduğu tespit edilerek, davacı yanın alacağına dava tarihi itibariyle 3095 sayılı kanuna göre değişen oranlarda avans faizi talep edebileceği belirtilmekle ve davacı vekilinin 10.03.2015 tarihli dilekçesi ile talebini 103.357,43TL’ ye ıslah ettiği anlaşıldığı” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile; 98.135,43TL ‘nin dava tarihinden itibaren işleyen 3095 sayılı kanuna göre değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı yan istinafında ; “…İlk Derece Mahkemesi dosyada alınan 10.02.2015 tarihli ek rapor doğrultusunda; 53.040,00-TL+3.182,40-TL+41.913,03-TL= 98.135,43-TL üzerinden hüküm kurmuştur. Ancak hükme esas alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamada “bilgi verilmeksizin ürün spektinde yapılan değişiklikler” noktasında hata vardır. Zira Sözleşmenin 8.3 maddesinin göndermesi ile EK-4 m.1.1 uyarınca “haber verilmeksizin ürün spektinde değişiklik minör değil majör uygunsuzluk olarak nitelendirilmiştir. Majör uygunsuzluğun yaptırımı ise 1.500 Euro değil 4.000 Euro’dur. Bu durumda cezai şart hesaplaması da 1.500 Euro karşılığı 3.182,40-TL değil, 4.000 Euro karşılığı 8.404,40.-TL’dir. Ayrıca bu noktada davalının ikiden fazla uygunsuzluk durumu nedeni ile sözleşme m.8.3 yollaması ile EK-4 m.11 son paragraf yollaması ile sözleşme m.5.4 uyarınca bu noktadan da 25.000.-Euro cezai şart ödemesi gerekmektedir. Bu hususta tarafımıza ek rapora açıkça itiraz edilmiş, ancak itirazlarımızın reddi durumunda yargılamanın daha fazla uzamaması için “fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile” dava sonuç ve istemi müddeabih yönünden ıslah edilmiştir. Neticeten fazlaya ilişkin haklarımız saklı kalmak kaydı ile davamızın tümden kabulüne karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne dair verilen karar hatalıdır. Hüküm altına alınan alacağımıza ilişki faiz başlangıç tarihleri de hatalı olup, hüküm bu yönüyle de ortadan kaldırılmalı ve yeniden hüküm kurulmalıdır. Şöyle ki; İlk Derece Mahkemesi hüküm altına aldığı 98.135,43-TL nin tamamına dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi işletilmesine karar vermiştir. Ancak hüküm altına alınan alacağımızın 53.040,00-TL tutarındaki kısmının, davalının eyleminin haksız fiil niteliği dikkate alınarak 18.04.2006 Fason Üretim Anlaşmasının imzalandığı tarihten itibaren, bu talebimiz kabul görmediği takdirde 12.05.2009 tarihli ihtarnamemizin tebliğ tarihi olan 14.05.2009 tarihinden itibaren dönemsel avans faizi ile birlikte,8.404,40-TL tutarındaki (İlk Derece Mahkemesi tarafından kabul edilen kısmın olan 3.182,40-TL) kısmının davalının eyleminin haksız fiil niteliği dikkate alınarak 18.04.2006 Fason Üretim Anlaşmasının imzalandığı tarihten itibaren, bu talebimiz kabul görmediği takdirde 12.05.2009 tarihli ihtarnamemizin tebliğ tarihi olan 14.05.2009 tarihinden itibaren dönemsel avans faizi ile birlikte,41.913,03-TL tutarındaki kısmının bu malların muhataba iade tarihi olan 21.07.2008 tarihinden itibaren bu talebimiz kabul görmediği takdirde 12.05.2009 tarihli ihtarnamemizin tebliğ tarihi olan 14.05.2009 tarihinden itibaren dönemsel avans faizi ile birlikte Tahsiline karar verilmesi gerekmektedir. …” denilerek kararın kaldırılması ve yeniden hüküm kurulmasını talep ve istinaf etmiştir. Davalı yan istinaf dilekçesinde özetle “….1.Davacı tarafı olmadığı sözleşmelere istinaden huzurdaki davayı ikame etmiştir. Dolayısıyla davanın husumet yokluğu nedeniyle reddi zorunludur. 2. Davacının ıslah ettiği miktar zamanaşımına uğramıştır. Zamanaşımı define rağmen ıslah edilen miktarın kabul edilmesi haksızdır.3-ilk derece mahkemesi tarafından tüm savunma ve itirazlarımızın değerlendirilmemesi ve eksik inceleme yapılması da kararın bozulmasını gerektirmektedir. 4- Dava konusu … markaları ürünlere ilişkin spektin davacının bilgisi olmaksızın değiştirildiğinden bahisle müvekkil şirketin tazminat sorumluluğuna gidilmesi abesle iştigaldir.5. Davacı şirketin, dava kapsamında yoksun kalınan kar miktarına ilişkin olarak yapılan hesaplama ve bu miktara dayanak olarak gösterilen kar marjı oranının nasıl tespit edildiği anlaşılamamaktadır. Bu bakımdan dahi davanın reddine karar verilmelidir….” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava ; sözleşmeye aykırılık nedeni ile cezai şart ve kar mahrumiyeti taleplerinden ibarettir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Mahkemece ; bilirkişi raporlarının sonuç paragraflarına atıfla davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysa davada ; Davalı yanın aktif husumet ehliyetine ilişkin itirazı mevcuttur. Bu itiraz hakkında hiçbir karar verilmediği ,zımnen reddedildiği, ancak gerekçeli kararda buna ilişkin mahkeme kabulünün ne olduğuna dair hiçbir gerekçe yazılmadığı Islaha karşı zamanaşımı itirazının zımnen reddedildiği ancak buna ilişkin hiçbir gerekçe yazılmadığı görülmektedir. Bir mahkeme hükmünde tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. Hâkim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de, bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (Kuru, B./ Arslan, R./ Yılmaz, E.: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, Ankara 2011, s. 472). Hâkim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuki sebepleri) kendiliğinden (resen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar. Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de sonucu ile tam bir uyum içinde o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.2010 tarihli ve 2010/1-86 E., 2010/108 K.; 28.04.2010 tarihli ve 2010/11-195 E., 2010/238 K.; 22.06.2011 tarihli ve 2011/11-344 E., 2011/436 K.; 29.02.2012 tarihli ve 2011/9-754 E., 2012/102 K.; 31.05.2017 tarihli ve 2015/22-1236 E., 2017/1044 K.; 06.11.2018 tarihli ve 2017/12-2826 E., 2018/1619 K.; 07.11.2019 tarihli ve 2017/3-2793 E., 2019/1152 K. sayılı kararlarında da aynı ilkeler benimsenmiştir. Bu nedenle tarafların istinaf başvurusunda bulunduğu karar ” görünürde gerekçeli ” ama aslında gerekçesiz bir karardır. HMK 353/1-b-2 maddesi uyarınca istinaf incelemesinde ; davalı yanın aktif dava ehliyetini değerlendirmek, davalı yanın zamanaşımı itirazlarını değerlendirmek ve davacının iki ayrı cezai şart talebini değerlendirmek ve hüküm kurmak için deliller dosyada mevcut ise de ; davacının kar kaybı ile ilgili talebi hakkında talimat raporunun ekinde birtakım faturaların kayıtlı oluşu ve defterlere göre hesap yapılmış olması ,ancak mahkemece alınan raporda ise mali bilirkişinin ticari defter ve belgeleri ne şekilde incelediği, kar kaybı hesabını nasıl yaptığı, neyi temel aldığı belirlenemeyen, denetlenmesi için ekinde belge ,bilgi de ihtiva etmeyen raporlarına itibar edilerek hesap yapılması ve hüküm kurulması mümkün değildir. Bilirkişinin 41.913,03 TL lik mal iadesine rakamını nereden bulduğu yazılı olmadığı gibi ,dökümünü de yapmamıştır. Talimat raporundaki rakamla arasında bariz fark da vardır ki talimat raporu döküm ihtiva etmektedir. Yine delil olarak getirtilen ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi denetiminden geçerek kesinleşen İstanbul 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Dosyası’nın gerekçeli kararında tespit edilen marka itibarının zedelenmesi nedeni ile verilen tazminat hakkındaki tespitlerin eldeki dava açısından hangi maddi vakıaların delili olarak kabul edildiği yönünde inceleme yapılmadığı da görülmektedir. Haber verilmeksizin ürün spektinde değişiklik minör değil majör uygunsuzluk olarak nitelendirilmiştir. Majör uygunsuzluğun yaptırımı ise 1.500 Euro değil 4.000 Euro’dur.Hükümde minör uygunsuzluk miktarına göre hüküm kurulması da doğru değildir. Bu nedenle tarafların istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı ve davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince AYRI AYRI KABULÜNE ; ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA 2- Yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 3- Davacı ve davalı yanın istinaf peşin harçlarının talepleri halinde kendilerine iade edilmesine 4- Davacı ve davalı yanın istinaf yargılama giderlerinin her iki tarafın talebi de kabul edilmiş olmakla takdiren kendi üzerinde bırakılmasına 5- İnceleme duruşmasız olarak yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 22/10/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.